Siyasi Mezhebler
SİYASÎ MEZHEPLER
Siyasî mezheplerin hepsi, en büyük imamlık olan «Hilafet» me*selesi etrafında dönüp dolaşırlar.
Bu vazifeyi üzerine alan ve müslümanlann en büyük idarecisi olan kişi, müslümanlann işini idare hususunda Peygamber Efendi*mizin (S.A.V.) halifesi sayıldığı için bu müesseseye «Hilafet» denil*miştir. Bu müesseseye «İmamet» de denilmiştir. Çünkü Halifeye -İmam» deniiliyordu. Ayrıca müslümanlar,.kendilerine imamlık ya*pan kişinin peşinde namaz kıldıkları gibi, işlerini yürüten Halifenin de peşinden gitmek zorundadırlar. Nasıl ki cemaat namazda imam*dan ayrılamazca, bunun gibi müslümanlar da Halifeye itaat etmek mecburiyetindedirler.
Peygamberlik Hilafeti müessesesi, müslümanîann işini yürüte*cek, kabul ettikleri dinlerini koruyacak, can, mal ve inanç hürriye*tini muhafaza edecek bir halifenin müslümanîann başında bulun*masını gerektirir.
İbn-i Haldun iktidarı üç kısma ayırır.
1 ? Tabii iktidar
2 ? Siyasî iktidar
3 ? Peygamberi iktidar,
1 ? Tabii iktidarda insanlar, şehevî arzuların ve şahsî çıkarla*rın isteklerine boyun eğidirilirler.
2 ? Siyasî iktidarda insanlar, dünyevî çıkarları elde edip zarar*ları uzaklaştırmak için akli görüşlerin gereklerine boyun eğdirilirler.
3 ? Peygamberi bir iktidar olan Hilafette ise insanlar uhrevi menfaatleri ve netice itibariyle âhiret´e hizmet eden dünyevî menfa*atleri hususunda şer-i şerifin görüşlerinin gerektirdiği yola sevkedilirler. ?Aslında dini bize gönderen ALLAH nazarında bu dünyanın bütün halleri âhiretin menfaatlerine yöneliktir.? Esasında Halife*lik dini koruma ve dünyaya müteallik işleri yürütme hususunda şe*riatın sahibine vekil olmaktır.
Bundan anlıyoruz ki bu üç iktidar şeklini birbirinden ayıran nokta, yönetimin dayandığı temel prensiptir. Eğer yönetim baskıya dayanıyorsa böyle bir yönetim, tabii bir yönetimdir. Zira insanda yaradılıştan saltanatı sevme duygusu vardır. Böyle bir yönetimde te*mel düşünce baskı olduğuna göre bu yönetime, iktidarı ele geçirme arzusu hakim olur. Münafıklar bu arzuyu «büyük lütuf» olarak ad-landırsalar bile ...
Eğer yönetim, akli hükümlere dayanıyorsa, böyle bir yönetim siyasî bir iktidardır.
Şayet yönetimin temelini îslâm dini teşkil ediyorsa böyle bir yö*netimin adı «Halifelik» tir. Bu, güzel bir taksimdir. Ancak şunu ifa*de etmemiz gerekir ki îslâmın getirdiği peygamberi hilafette selim bir aklın hükmünün ye menfaatleri dikkate almanın da yeri vardır. Çünkü, devlet yönetimi siyaseti hakkındaki deliller sınırlıdır. Genel prensipler şeklindedir. Bunun içindir ki selim akim hükümlerinden istifada etmek, ve islâm devletini, şeriatın ışığı altında bu hükümle*rin gereklerine göre idare etmek icabeder. Diğer yandan devlet ida*reciliğinde menfaatleri dikkate almanın da büyük bir yeri vardır. "Ancak menfaatlerin, şer´i esaslarla çelişmemesi, onlara uygun düş*mesi gerekir.
İbn-i Haldun´un anlattığı şekildeki bir Hilafet ?ki onda men*faatlerle dinî emirler birbiriyle bağdaştırılır? Hulefa-i Raşidin döminde gerçekleşmiştir. Hulefa-i Raşidin, (R.A.) İslâmın koyduğu cezalan ve diğer hükümleri tatbik ediyor ve bunların tam olarak tatbikini denetliyorlardı. İnsanları dine davet ediyor, dinde anlaşıl*ması güç olan meseleleri insanlara açıklıyorlardı. Bunun yanında, insanlann menfaatleri neyi gerektiriyorsa, o yönde durmadan çalı*şıyorlardı. Zira, gerçek menfaatler, dinen de menfaat kabul edilmiş*tir. Haram şeylerde bir takım faydalar bulunduğu iddiası bâtıldır, asılsızdır. Bunlar, görünüşte faydalı olduğu zanredilse bile aslında
zararlı şeylerdir.
Adaleti sağlayan, zulmü ortadan kaldıran, insanların gerçek menfaatleri için çalışan, dinî bir hilafet müessesesini ayakta tutmanın müslümanîar üzerine farz olduğu hakkında, bütün İslâm siyasî mezhepleri ittifak halindedirler. Bu hususta herhangi bir mezhep, di*ğerinden farklı düşünmemiştir.
Bu mevzuda îbn-i Hazm şöyle der: «Bütün ehl-i sünnet velce-ma,at mezhebinden olanlar, mürcie mezhebine mensup olanlar ve Hariciye mezhebinden olanlar, hilafetin müslümanîar için farz oldu*ğu hakkında ittifak etmişlerdir. İslâm ümmetinin adaletli, müslü*manîar arasında ALLAH´ın hükümlerini tatbik eden ve müslümanları Resulûlîah (S.A.V.)´ın getirdiği şeriata göre idare eden bir Halifeye boyun eğmelerinin farz olduğu hakkında da ittifak etmişlerdir. Bu mevzuda sadece, Haricilerden olan «Necedat» fırkası itirazda bulun*muşlardır. «Necedat» lar «İnsanları Halife seçmeye zorlamak gerek*mez. İnsanlar kendi haklarını bizzat kendileri almalıdırlar» derler. Bu fırkadan olanlar, Yemameli «Necde bn. Uveymir El-Hanefî» adlı kişiye mensupturlar ve bugün onlardan herhangi bir kişinin kaldı*ğını tahmin etmiyorum. Bu fırkanın iddiası yersizdir. Yukarıda zik*rettiğimiz mezheplerin, bunların görüşlerinin hilafında ittifak etme*leri, bunlara cevap olarak kâfidir. Ayrıca Kur´an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye, Hilafetin farz olduğunu beyan etmektedir. Allaf Tea-lâ´nm şu kelamı buna delildir: «Ey iman edenler ALLAH?a itaat edin, peygambere ve sizden olan idarecilere de itaat edin.»[1]
Bu âyet-i kerimenin yanında Halifeye itaati emreden ve Hilafe*tin farz olduğunu beyan eden birçok sahih hadisler mevcuttur.
Müslümanlar sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V.)´in vekilliği sayılan Hilafetin farz olduğu hakkında ittifak etmemişler, bunun yanında, Resulûllah´a Halife olmaya layık bir kişinin Halife yapıl*ması mümkün olmadığı takdirde hakem´e baş vurulmasının gerek*liliği hakkında da ittifak etmişlerdir. Bu nedenle Hz. Ali (R.A.) «Hü*küm ancak ALLAHmdir» diyerek kendisinden ayrılan Haricîlere ce*vaben şöyle demiştir: «Bu, kendisiyle bâtıl kastolunan hak bir söz*dür. Evet hüküm ancak ALLAHmdir, fakat bunlar bu sözleriyle (Emir*lik ancak ALLAHındır) demek istiyorlar. Halbuki insanlar için, mut*taki olsun, günahkâr olsun, mutlaka bir Emir gerekir ki müminler onun emrinde çaüşsin, kâfirler hayatlarını devam ettirsin, ALLAH onunla vadeleri tamamlasın, onun vasıtasıyla vergiler toplansın, düşmanlarla savaşılsın, yollar emniyete kavuşturulsun, zayıfın hak*kı güçlüden alnısın, böylece iyi insanlar huzura kavuşsun, kötü in*sanlardan da kurtuZunmuş olsun.»[2]
Hidayet rehberi Hz. ´Ali (R.´A.)´ın buyurduğu gibi emirlik mües*sesesi gerekli olduğu için âlimler, emirliği iki kısma ayırmışlardır.
1 __ Peygamberi hilafet şeklindeki emirlik: Bu tip emirlik, ile*ride izah edeceğimiz Peygamberi Hilafetin şartlarım haiz olan bir emirliktir.
2 __ Peygamberi olmayan emirlik, şayet Peygamberi hilafet şart*ları tahakkuk etmez de birisi ortaya çıkarsa, Peygamberi Hilafeti £jwceye kadar bu kişiye uyulur, inşALLAH ilerde bu meseleleri izah edeceğiz.