Şirk ve Çeşitleri
1 Rasulullah (s.a.v)in savaştığı kafirler, Rububiyet tevhidi açısından yüce Allahın varlığını kabul ediyorlardı. Allahın yaratıcı, rızık verici olduğuna, öldüren ve diriltenin O olduğuna, tüm varlıkların işlerini düzene koyduğuna şahitlik ediyor, bu noktada Allahın birliğini kabul ediyorlardı. Fakat bu inanış onları İslama sokmuyor ve müslüman olmaları için yeterli olmuyordu.
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
De ki: Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Ya da o kulak ve gözleri bahşeden, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kimdir? Yaratma işini düzene koyan kimdir? Allahtır, diyecekler. De ki: O halde korkmuyor musunuz? (Yunus: 10/31)
2 Rasulullah (s.a.v)in savaştığı kafirler, taptıkları putların Allah katında kendilerine şafaat edeceklerine ve yardımcı olacaklarına inanıyorlardı.
Müşrikler yaptıklarının şirk olmadığını iddia ederek şöyle diyorlar:
Biliyoruz ki fayda verecek olan sadece Allahtır. Biz istediğimizi Allahtan istiyoruz. Fakat bunlar Allaha yakın kimselerdir. Biz onların vasıtasıyla Allaha yaklaşıyoruz. Allahın rızasını kazanmak için onların şefaatine sığınıyoruz.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
İyi bilinmelidir ki halis din Allahındır. Allahtan başka veliler edinenler: Biz bunlara sırf bizi Allaha yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz derler. Şüphesiz ki Allah, aralarında ayrılığa düştükleri şeyde hükmünü verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı ve kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer: 39/3)
Onlar Allahı bırakıp kendilerine fayda da, zarar da veremeyen şeylere taparlar ve: Bunlar Allah katında şefaatçılarımızdır! derler. De ki: Göklerde ve yerdeAllahın bilmediği birşeyi mi Ona haber veriyorsunuz? Allah, onların koştukları ortaklardan beri ve yücedir. (Yunus: 10/18)
3 Allah (c.c) Rasulullah (s.a.v)i yeryüzüne rasul olarak gönderdiği sırada, insanlar farklı farklı din ve inançlara sahiptiler. Bu nedenle muhtelif şekillerde ibadette bulunuyorlardı. İnsanlardan kimi meleklere ibadet ederken, kimileri de nebilere ve salih kimselere, kimisi de taşlara ve ağaçlara ibadet ediyorlardı. Rasulullah (s.a.v) bunlarla savaşırken birini ötekinden ayırmamış, farklı bir m
Allah (c.c) şöyle buyuruyor :
Fitne (şirk) ortadan kalkıp din tamamen Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın. (Enfal: 8/39)
a Güneşe ve aya ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Gece ile gündüz güneş ile ay Onun ayetlerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer yalnız Allaha ibadet etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin.(Fussilet: 41/37)
b Meleklere ibadet e
c Rasullere ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Allah: Ey Meryemoğlu İsa! İnsanlara, Allahı bırakıp beni ve annemi iki ilah edinin, diye sen mi söyledin? dediğinde: Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer öyle söylemişsem, Sen onu bilirsin. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, gaybleri bilen Sensin Sen. Ben onlara Senin bana emrettiklerinin dışında hiçbir şey söylemedim: Benim de
Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha ibadet edin dedim. Aralarında kaldığım sürece onların üzerinde ben şahiddim. Benim hayatıma son verdiğinde üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen her şeye şahidsin. Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar senin kullarındır, eğer bağışlarsan, şüphesiz Sen Azizsin, Hakimsin. (Maide: 5/116-118)
d Salih kimselere tapanlar hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
De ki: Ondan başka ilah olduğunu sandığınız şeyleri çağırın. Onlar ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler ne de onu başka bir yana çevirebilirler. O yalvardıkları da Rabblerine yaklaşmak için vesile ararlar; Onun rahmetini umar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, cidden korkunçtur. (Böyle iken onlar, nasıl Allah ile kendileri arasında aracı olabilirler?) (İsra: 17/56-57)
e Taş ve ağaçlara ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Gördünüz mü o Lat ve Uzzayi ve üçüncü put olan Menatı? (Herhangi bir güçleri var mı?) (Necm: 53/19-20)
Ebu Vakıd El-Leysi şöyle diyor:
Rasulullah (s.a.s) ile birlikte Huneyne çıktık. Biz henüz küfürden yeni dönmüştük. Müşriklerin, dibinde gölgelenip, silahlarını da bunun dallarına astıkları bir ağaçları vardı. Buna Zatı Envat denilirdi. İşte biz de bu ağacın olduğu yere geldik. Burada Rasulullah (s.a.s)e:
Allahu Ekber! Varlığım elinde olan Allaha yemin ederim ki, şu sözünü ettiğiniz adetler tıpkı, İsrailoğullarının Musa (as)a: Ey Musa! Onların ilahları gibi, bize bir ilah yap! demelerine benziyor. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz. Şüphesiz bunların içinde oldukları din yıkılmıştır ve tapmakta oldukları da batıldır. Allah sizi alemlere üstün kılmışken, ben, size Allahtan başka bir ila
4 Rasulullah (s.a.v)in savaştığı kafirler, şiddet ve sıkıntıya düşüp, başları sıkıştığında dinde samimi oluyorlar, ancak refaha çıktıklarındaysa tekrar Allaha şirk koşuyorlardı. İşte bu konuda Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Onlar, gemiye bindikleri (tehlikelerle yüz yüze kaldıkları) zaman, dini yalnızca Ona halis kılarak gönülden bağlanırlar, Allah onları (karaya çıkarıp) kurtarınca da, hemen Ona şirk koşarlar. (Ankebut: 29/65)
Günümüz insanlarıysa, ister başları sıkışsın, ister bolluk ve huzurda olsun, her halükarda şirk içindedirler. Gerçi yine de en iyisini bilen Allahtır.
Bunu, kabir ve türbelere karşı yapılan aşırılıklarda görebiliriz. Halk şirk ve sapıklıklarına, Allaha daha çok yaklaştıracağına inandıkları için devam ediyorlar. Sapıklıkta öncülük eden bilginler ve bidat çığırtkanlarıysa, gerçekleri amacından saptırıyorlar. Bugün en büyük şirki; tevessül ve itaat konusunda görüyoru
1 Rasulullah (s.a.v)in savaştığı kafirler, Rububiyet tevhidi açısından yüce Allahın varlığını kabul ediyorlardı. Allahın yaratıcı, rızık verici olduğuna, öldüren ve diriltenin O olduğuna, tüm varlıkların işlerini düzene koyduğuna şahitlik ediyor, bu noktada Allahın birliğini kabul ediyorlardı. Fakat bu inanış onları İslama sokmuyor ve müslüman olmaları için yeterli olmuyordu.
Allah (cc) şöyle buyuruyor:
De ki: Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Ya da o kulak ve gözleri bahşeden, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kimdir? Yaratma işini düzene koyan kimdir? Allahtır, diyecekler. De ki: O halde korkmuyor musunuz? (Yunus: 10/31)
2 Rasulullah (s.a.v)in savaştığı kafirler, taptıkları putların Allah katında kendilerine şafaat edeceklerine ve yardımcı olacaklarına inanıyorlardı.
Müşrikler yaptıklarının şirk olmadığını iddia ederek şöyle diyorlar:
Biliyoruz ki fayda verecek olan sadece Allahtır. Biz istediğimizi Allahtan istiyoruz. Fakat bunlar Allaha yakın kimselerdir. Biz onların vasıtasıyla Allaha yaklaşıyoruz. Allahın rızasını kazanmak için onların şefaatine sığınıyoruz.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
İyi bilinmelidir ki halis din Allahındır. Allahtan başka veliler edinenler: Biz bunlara sırf bizi Allaha yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz derler. Şüphesiz ki Allah, aralarında ayrılığa düştükleri şeyde hükmünü verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı ve kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zümer: 39/3)
Onlar Allahı bırakıp kendilerine fayda da, zarar da veremeyen şeylere taparlar ve: Bunlar Allah katında şefaatçılarımızdır! derler. De ki: Göklerde ve yerdeAllahın bilmediği birşeyi mi Ona haber veriyorsunuz? Allah, onların koştukları ortaklardan beri ve yücedir. (Yunus: 10/18)
3 Allah (c.c) Rasulullah (s.a.v)i yeryüzüne rasul olarak gönderdiği sırada, insanlar farklı farklı din ve inançlara sahiptiler. Bu nedenle muhtelif şekillerde ibadette bulunuyorlardı. İnsanlardan kimi meleklere ibadet ederken, kimileri de nebilere ve salih kimselere, kimisi de taşlara ve ağaçlara ibadet ediyorlardı. Rasulullah (s.a.v) bunlarla savaşırken birini ötekinden ayırmamış, farklı bir m
Allah (c.c) şöyle buyuruyor :
Fitne (şirk) ortadan kalkıp din tamamen Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın. (Enfal: 8/39)
a Güneşe ve aya ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Gece ile gündüz güneş ile ay Onun ayetlerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer yalnız Allaha ibadet etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin.(Fussilet: 41/37)
b Meleklere ibadet e
c Rasullere ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Allah: Ey Meryemoğlu İsa! İnsanlara, Allahı bırakıp beni ve annemi iki ilah edinin, diye sen mi söyledin? dediğinde: Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer öyle söylemişsem, Sen onu bilirsin. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, gaybleri bilen Sensin Sen. Ben onlara Senin bana emrettiklerinin dışında hiçbir şey söylemedim: Benim de
Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allaha ibadet edin dedim. Aralarında kaldığım sürece onların üzerinde ben şahiddim. Benim hayatıma son verdiğinde üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen her şeye şahidsin. Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar senin kullarındır, eğer bağışlarsan, şüphesiz Sen Azizsin, Hakimsin. (Maide: 5/116-118)
d Salih kimselere tapanlar hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
De ki: Ondan başka ilah olduğunu sandığınız şeyleri çağırın. Onlar ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler ne de onu başka bir yana çevirebilirler. O yalvardıkları da Rabblerine yaklaşmak için vesile ararlar; Onun rahmetini umar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, cidden korkunçtur. (Böyle iken onlar, nasıl Allah ile kendileri arasında aracı olabilirler?) (İsra: 17/56-57)
e Taş ve ağaçlara ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Gördünüz mü o Lat ve Uzzayi ve üçüncü put olan Menatı? (Herhangi bir güçleri var mı?) (Necm: 53/19-20)
Ebu Vakıd El-Leysi şöyle diyor:
Rasulullah (s.a.s) ile birlikte Huneyne çıktık. Biz henüz küfürden yeni dönmüştük. Müşriklerin, dibinde gölgelenip, silahlarını da bunun dallarına astıkları bir ağaçları vardı. Buna Zatı Envat denilirdi. İşte biz de bu ağacın olduğu yere geldik. Burada Rasulullah (s.a.s)e:
Allahu Ekber! Varlığım elinde olan Allaha yemin ederim ki, şu sözünü ettiğiniz adetler tıpkı, İsrailoğullarının Musa (as)a: Ey Musa! Onların ilahları gibi, bize bir ilah yap! demelerine benziyor. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz. Şüphesiz bunların içinde oldukları din yıkılmıştır ve tapmakta oldukları da batıldır. Allah sizi alemlere üstün kılmışken, ben, size Allahtan başka bir ila
4 Rasulullah (s.a.v)in savaştığı kafirler, şiddet ve sıkıntıya düşüp, başları sıkıştığında dinde samimi oluyorlar, ancak refaha çıktıklarındaysa tekrar Allaha şirk koşuyorlardı. İşte bu konuda Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Onlar, gemiye bindikleri (tehlikelerle yüz yüze kaldıkları) zaman, dini yalnızca Ona halis kılarak gönülden bağlanırlar, Allah onları (karaya çıkarıp) kurtarınca da, hemen Ona şirk koşarlar. (Ankebut: 29/65)
Günümüz insanlarıysa, ister başları sıkışsın, ister bolluk ve huzurda olsun, her halükarda şirk içindedirler. Gerçi yine de en iyisini bilen Allahtır.
Bunu, kabir ve türbelere karşı yapılan aşırılıklarda görebiliriz. Halk şirk ve sapıklıklarına, Allaha daha çok yaklaştıracağına inandıkları için devam ediyorlar. Sapıklıkta öncülük eden bilginler ve bidat çığırtkanlarıysa, gerçekleri amacından saptırıyorlar. Bugün en büyük şirki; tevessül ve itaat konusunda görüyoru