Sirius, Büyük Köpek Takımyıldızı'nda yer alan bir çift yıldız sistemidir. İlk bakıldığında tek yıldızmış gibi görünmesine rağmen, Sirius-A ve Sirius-B olarak adlandırılan iki adet yıldızdan oluşmaktadır. Türkçe ismi Akyıldız olarak bilinmektedir.
Sirius çift yıldız sistemi, Güneş'e olan 8.6 ışık yılı uzaklıkla sistemimize en yakın sekiz yıldızdan ikisidir. Sistemin yaşının 200 milyon ile 300 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sirius sisteminin bugünkü bizim gördüğümüz halini alması yıldız çiftlerinden bir tanesinin yakıtını bitirerek, önce kızıl dev haline ve daha sonrasında da kendi içine çökerek şu anki hali olan beyaz cüceye dönüşmesi ile mümkün olmuştur. Bu sürecin yaklaşık olarak 120 milyon yıl önce tamamlandığı düşünülmektedir. Bugünkü beyaz cüce olarak isimlendirilen yıldız Sirius-B'dir.
Sirius-A
Sirius-A, kütle bakımından Güneş'in iki katı olup, aydınlatma gücü bakımından ise yaklaşık yirmi üç katıdır. Yüzey sıcaklığı on bin kelvin olup, çapı 2.366.400 km'dir. Tüm yakıtını tüketerek beyaz cüceye dönmüş eşine göre nereyse on bin kez daha parlaktır.
Sirius-A, 16 km/s'den daha düşük bir rotasyon hızı sebebiyle ekvatoral bölgesinde şişmeye sahip değildir. Kendi etrafındaki bu dönüş hızı yassılaşmaya neden olamayacak kadar yavaştır. Kullanılan çeşitli yöntemler neticesinde elde edilen analizler, Sirius-A yıldızının yaklaşık olarak bir milyar yıl sonra ömrünü tamamlayacağını ve eşi gibi önce kızıl dev haline sonra da beyaz cüceye dönüşeceğini göstermektedir. Ayrıca tayf analizleri sonucunda yıldızın içeriğinde yakıt döngüsünde ikinci sıradaki helyumdan daha ağır demir gibi elementlerin yoğun sayılabilecek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Güneş ile karşılaştırıldığında bu oran neredeyse üç kattır.
Sirius-B
Sirius-B, hacimsel olarak Dünya'dan biraz daha küçüktür, fakat kütlesi neredeyse Güneş kadardır. Son derece küçük olması ve eşi Sirius-A'nın parlaklığı sebebiyle, oldukça güçlü ve modern teleskoplarla bile görülmesi çok zordur. Yüzey ısısı yaklaşık olarak 25.000 Kelvin'dir. Fakat, eşinin aksine ömrünü tamamladığı için beyaz cüce evresinden itibaren soğuma sürecine girmiştir. Sirius-B, keşfedilen ilk beyaz cüce ünvanına sahiptir ve normal beyaz cücelerin neredeyse iki katı büyüklüğündedir. Çapı 12.000 km olan bu yıldızın yüzey sertliği elmastan yaklaşık 300 kat daha fazladır. Çekim gücü ise Dünya'nın çekim gücünün 350.000 katıdır.
Görünürlük ve Konum
Gökyüzünde en parlak yıldız olan Sirius-A'nın görünür kadiri -1.47'dir. Güneş sisteminden bakıldığında en parlak ikinci yıldızdan bile iki kat daha fazla parlaktır. Dünya'nın, kuzey kutup bölgelerine yakın yerleri haricinde her yerinden görülebilir. Eşinin parlaklığı ve kendisinin küçük olması sebebiyle, birbirlerine yakın oldukları dönemlerde Sirius-B'yi görmek oldukça güçtür. Son enberi konumları 1994 yılında gerçekleşmiştir ve şu anda yıldız çifti birbirlerinden uzaklaşma evresindedirler. Bu nedenle cüce beyaz eşin görünürlüğü artmaktadır.
Sirius, Procyon ve Betelgeuse yıldızları, astronomlar tarafından kış üçgeni olarak adlandırılan göğün kuzey yarım küresinde yer alan hayali üçgenin köşeleridir. Sirius, Büyük Köpek Takımyıldızı'nda, Procyon, Küçük Köpek Takımyıldızı'nda ve kızıl dev Betelgeuse ise Avcı Takımyıldızı'nda yer almaktadır. Sirius çiftini tespit edebilmek için Avcı Takımyıldızı'nı takip etmek ve kullanmak en elverişli yöntemdir.
Tarihçe
Sirius yıldızı birçok uygarlığın tarihinde yer almış ve çeşitli olaylar için yıldızın helyak doğuşu referans alınmıştır. Örneğin, Romalılar, yıldızın helyak doğuşunda köpek kurban ederlerdi ve bu doğuşu 25 Nisan'da kutlarlardı. Kutlama esnasında bir de koyun kurban edilerek o yılki buğday hasatının verimli ve kayıpsız geçmesi beklenirdi.
Eski Yunanlılar içinse Sirius, Romalılar gibi olumlu bir anlam ifade etmezdi. Yunanlılar, yıldızın 70 günlük kayboluş ve ardından tekrar görünüşünü kurak yaz temsili olarak düşünürlerdi. Kadınların tahrik olması ve erkeklerin de güçsüzleşmesi gibi inanışlarda da Sirius Yıldızı sebep olarak gösterilirdi. Ege Denizi'ndeki bazı adalarda ise çetin geçen kış dönemlerinde Sirius'a kurban kesilip dua edilerek sıcak yaz günlerinin gelmesi beklenirdi. Yıldızın sadece doğumu değil, aynı zamanda parlaklığı da bir anlam ifade etmekteydi. Puslu, silik bir görünüm kötü talih ve veba habercisi sayılırdı.
Sirius'un 70 günlük kayboluşundan sonra tekrar görünmeye başlaması Mısır'da Nil Nehri'nin taşmasından hemen önceye denk gelmekteydi. Eski Mısır'da Sopdet adıyla bilinen Sirius'un 70 günlük kayboluş dönemi İsis ve Osiris'in öte alemde bulundukları dönem ile eşleştirilmekteydi. Tapınakların iç odalarının hemen hepsinin Sirius Yıldızı'nı görebilecek şekilde inşa edilmesi, Eski Mısır'da bu yıldızın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan bir başka etkendir.
Polinezyalılar ise denizcilikte Sirius Yıldızı'nın konumundan oldukça fazla faydalanmışlardır. Yunanlılar'ın tam aksine Polinezyalılar için Sirius'un görünmeye başlaması kış günlerinin habercisiydi.
Sirius, Osmanlıca'da da Şira-i Yemaniye olarak tarihi kayıtlarda geçmektedir. Kur'an'da Güneş haricinde adı geçen tek yıldızdır (Necm Suresi).
Sirius-B'nin Keşfi
Teorik olarak 1844 yılında Alman astronom Friedrich Bessel ve gözlemsel olarak 1862'de Amerikalı Alvan Graham Clark tarafından keşfedilmiştir. Bessel, yaptığı matematiksel hesaplar sonucunda yıldızın hareketindeki gariplik sebebiyle kütle çekimi etkisini hesaba katarak bir çiftinin olması gerektiğini öne sürmüştür. 19. yüzyılın sonlarından itibaren gözlemlenen yörünge düzensizlikleri sebebiyle sistemde bir üçüncü yıldızın daha yer alması gerektiği düşünülmüştür, fakat bu zamana kadar böyle bir Sirius-C yıldızı tespit edilememiştir. Yapılan hesaplamalar sonucu Sirius-C'nin, Sirius-A'ya oldukça yakın ve göreceli oldukça küçük olması gerektiği görülmüştür. Sirius-A'nın parlaklığı sebebiyle de üçüncü yıldızın görülemediği düşünülmektedir. Sirius-B'nin bir beyaz cüce olduğu 1915 yılında elde edilen veriler ışığında saptanmıştır.
Sirius çift yıldız sistemi, Güneş'e olan 8.6 ışık yılı uzaklıkla sistemimize en yakın sekiz yıldızdan ikisidir. Sistemin yaşının 200 milyon ile 300 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sirius sisteminin bugünkü bizim gördüğümüz halini alması yıldız çiftlerinden bir tanesinin yakıtını bitirerek, önce kızıl dev haline ve daha sonrasında da kendi içine çökerek şu anki hali olan beyaz cüceye dönüşmesi ile mümkün olmuştur. Bu sürecin yaklaşık olarak 120 milyon yıl önce tamamlandığı düşünülmektedir. Bugünkü beyaz cüce olarak isimlendirilen yıldız Sirius-B'dir.
Sirius-A
Sirius-A, kütle bakımından Güneş'in iki katı olup, aydınlatma gücü bakımından ise yaklaşık yirmi üç katıdır. Yüzey sıcaklığı on bin kelvin olup, çapı 2.366.400 km'dir. Tüm yakıtını tüketerek beyaz cüceye dönmüş eşine göre nereyse on bin kez daha parlaktır.
Sirius-A, 16 km/s'den daha düşük bir rotasyon hızı sebebiyle ekvatoral bölgesinde şişmeye sahip değildir. Kendi etrafındaki bu dönüş hızı yassılaşmaya neden olamayacak kadar yavaştır. Kullanılan çeşitli yöntemler neticesinde elde edilen analizler, Sirius-A yıldızının yaklaşık olarak bir milyar yıl sonra ömrünü tamamlayacağını ve eşi gibi önce kızıl dev haline sonra da beyaz cüceye dönüşeceğini göstermektedir. Ayrıca tayf analizleri sonucunda yıldızın içeriğinde yakıt döngüsünde ikinci sıradaki helyumdan daha ağır demir gibi elementlerin yoğun sayılabilecek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Güneş ile karşılaştırıldığında bu oran neredeyse üç kattır.
Sirius-B
Sirius-B, hacimsel olarak Dünya'dan biraz daha küçüktür, fakat kütlesi neredeyse Güneş kadardır. Son derece küçük olması ve eşi Sirius-A'nın parlaklığı sebebiyle, oldukça güçlü ve modern teleskoplarla bile görülmesi çok zordur. Yüzey ısısı yaklaşık olarak 25.000 Kelvin'dir. Fakat, eşinin aksine ömrünü tamamladığı için beyaz cüce evresinden itibaren soğuma sürecine girmiştir. Sirius-B, keşfedilen ilk beyaz cüce ünvanına sahiptir ve normal beyaz cücelerin neredeyse iki katı büyüklüğündedir. Çapı 12.000 km olan bu yıldızın yüzey sertliği elmastan yaklaşık 300 kat daha fazladır. Çekim gücü ise Dünya'nın çekim gücünün 350.000 katıdır.
Görünürlük ve Konum
Gökyüzünde en parlak yıldız olan Sirius-A'nın görünür kadiri -1.47'dir. Güneş sisteminden bakıldığında en parlak ikinci yıldızdan bile iki kat daha fazla parlaktır. Dünya'nın, kuzey kutup bölgelerine yakın yerleri haricinde her yerinden görülebilir. Eşinin parlaklığı ve kendisinin küçük olması sebebiyle, birbirlerine yakın oldukları dönemlerde Sirius-B'yi görmek oldukça güçtür. Son enberi konumları 1994 yılında gerçekleşmiştir ve şu anda yıldız çifti birbirlerinden uzaklaşma evresindedirler. Bu nedenle cüce beyaz eşin görünürlüğü artmaktadır.
Sirius, Procyon ve Betelgeuse yıldızları, astronomlar tarafından kış üçgeni olarak adlandırılan göğün kuzey yarım küresinde yer alan hayali üçgenin köşeleridir. Sirius, Büyük Köpek Takımyıldızı'nda, Procyon, Küçük Köpek Takımyıldızı'nda ve kızıl dev Betelgeuse ise Avcı Takımyıldızı'nda yer almaktadır. Sirius çiftini tespit edebilmek için Avcı Takımyıldızı'nı takip etmek ve kullanmak en elverişli yöntemdir.
Tarihçe
Sirius yıldızı birçok uygarlığın tarihinde yer almış ve çeşitli olaylar için yıldızın helyak doğuşu referans alınmıştır. Örneğin, Romalılar, yıldızın helyak doğuşunda köpek kurban ederlerdi ve bu doğuşu 25 Nisan'da kutlarlardı. Kutlama esnasında bir de koyun kurban edilerek o yılki buğday hasatının verimli ve kayıpsız geçmesi beklenirdi.
Eski Yunanlılar içinse Sirius, Romalılar gibi olumlu bir anlam ifade etmezdi. Yunanlılar, yıldızın 70 günlük kayboluş ve ardından tekrar görünüşünü kurak yaz temsili olarak düşünürlerdi. Kadınların tahrik olması ve erkeklerin de güçsüzleşmesi gibi inanışlarda da Sirius Yıldızı sebep olarak gösterilirdi. Ege Denizi'ndeki bazı adalarda ise çetin geçen kış dönemlerinde Sirius'a kurban kesilip dua edilerek sıcak yaz günlerinin gelmesi beklenirdi. Yıldızın sadece doğumu değil, aynı zamanda parlaklığı da bir anlam ifade etmekteydi. Puslu, silik bir görünüm kötü talih ve veba habercisi sayılırdı.
Sirius'un 70 günlük kayboluşundan sonra tekrar görünmeye başlaması Mısır'da Nil Nehri'nin taşmasından hemen önceye denk gelmekteydi. Eski Mısır'da Sopdet adıyla bilinen Sirius'un 70 günlük kayboluş dönemi İsis ve Osiris'in öte alemde bulundukları dönem ile eşleştirilmekteydi. Tapınakların iç odalarının hemen hepsinin Sirius Yıldızı'nı görebilecek şekilde inşa edilmesi, Eski Mısır'da bu yıldızın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyan bir başka etkendir.
Polinezyalılar ise denizcilikte Sirius Yıldızı'nın konumundan oldukça fazla faydalanmışlardır. Yunanlılar'ın tam aksine Polinezyalılar için Sirius'un görünmeye başlaması kış günlerinin habercisiydi.
Sirius, Osmanlıca'da da Şira-i Yemaniye olarak tarihi kayıtlarda geçmektedir. Kur'an'da Güneş haricinde adı geçen tek yıldızdır (Necm Suresi).
Sirius-B'nin Keşfi
Teorik olarak 1844 yılında Alman astronom Friedrich Bessel ve gözlemsel olarak 1862'de Amerikalı Alvan Graham Clark tarafından keşfedilmiştir. Bessel, yaptığı matematiksel hesaplar sonucunda yıldızın hareketindeki gariplik sebebiyle kütle çekimi etkisini hesaba katarak bir çiftinin olması gerektiğini öne sürmüştür. 19. yüzyılın sonlarından itibaren gözlemlenen yörünge düzensizlikleri sebebiyle sistemde bir üçüncü yıldızın daha yer alması gerektiği düşünülmüştür, fakat bu zamana kadar böyle bir Sirius-C yıldızı tespit edilememiştir. Yapılan hesaplamalar sonucu Sirius-C'nin, Sirius-A'ya oldukça yakın ve göreceli oldukça küçük olması gerektiği görülmüştür. Sirius-A'nın parlaklığı sebebiyle de üçüncü yıldızın görülemediği düşünülmektedir. Sirius-B'nin bir beyaz cüce olduğu 1915 yılında elde edilen veriler ışığında saptanmıştır.