Melankolik
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 25 Ara 2009
-
- Mesajlar
- 566
-
- MFC Puanı
- -28
"Sanat"ın esas sırrı, simyagerin kozmik ve beşeri zamanı hükmetmesi ile ilgilidir. Erken madenciler ve metalürjistler ateşin yardımıyla maden cevherlerin büyümelerini hızlandırabileceklerini sandılar. Simyagerler daha hırslıydılar, onlar basit metalleri tedavi edebileceklerini ve olgunlaşmalarını hızlandırabileceklerini ve böylece daha asil metallere ve nihai olarak altına dönüştürebileceklerini sandılar. Ayrıca simyagerler bunun da ötesine giderek, iksirlerinin insanları tedavi edebileceği ve gençleştirip yaşamlarını süresiz olarak uzatabileceğini iddia ettiler. Simyagerlerin gözünde insan yaratıcıdır: doğayı yeniler, zamanı hükmeder, kısacası Tanrının yaratığını mükemmelleştirir. Simyanın efsanesi iyimser bir efsanedir, "doğal bir eskatologya" içerir.
Mutlaka, kuvvetli hayal güçlü ve tükenmez yaratıcılığı ile insan konunda bu kavram, simyagerlerin ideallerinin on dokuzuncu yüzyılda sürmesini açıklamaktadır. Tabii ki, bu dönemde bu idealler radikal bir şekilde dinden soyutlandı. Dahası, simyanın görünüşte yok olduğu sıralarda bu ideallerin sürmesi hemen belli değildi. Yine de deneyimsel bilimin zaferi simyagerlerin düş ve ideallerini yol etmedi, tam tersine, on dokuzuncu asrın yeni ideolojisi sürekli ilerleme ve gelişme üzerine kurulmuştu. Radikal dinden soyutlanmaya rağmen, deneysel bilimler ve sanayileşmenin gelişmesinden aldığı güçle bu ideoloji simyagerlerin mileniyum rüyasını ileri sürdü. Doğanın mükemmelleşmesi ve değerlendirilmesi efsanesi kamufle bir şekilde amaçları özellikle maddeyi enerjiye dönüştürmekle doğayı dönüştürmek olan sanayileşen toplumlarda mevcuttur. İnsan, ayrıca on dokuzuncu asırda zamanın yerine geçmeye başardı. Organik ve inorganik varlıkların doğal süreçlerini hızlandırma arzusu, artık gerçekleşmeye başlamıştır, örneğin organik kimyagerler laboratuar ve fabrikalarda doğanın binlerce yılda ürettiği nesneleri üreterek, zamanı hızlandırma, hatta kaldırmayı becermiştir. İçinde en temeli olarak tanıdığı pratik zekası, çalışma kapasitesi ile modern insan, kendisine geçici sürecin işlevini almaktadır, diğer bir deyişle zaman rolünü üstlenmektedir.
Mutlaka, kuvvetli hayal güçlü ve tükenmez yaratıcılığı ile insan konunda bu kavram, simyagerlerin ideallerinin on dokuzuncu yüzyılda sürmesini açıklamaktadır. Tabii ki, bu dönemde bu idealler radikal bir şekilde dinden soyutlandı. Dahası, simyanın görünüşte yok olduğu sıralarda bu ideallerin sürmesi hemen belli değildi. Yine de deneyimsel bilimin zaferi simyagerlerin düş ve ideallerini yol etmedi, tam tersine, on dokuzuncu asrın yeni ideolojisi sürekli ilerleme ve gelişme üzerine kurulmuştu. Radikal dinden soyutlanmaya rağmen, deneysel bilimler ve sanayileşmenin gelişmesinden aldığı güçle bu ideoloji simyagerlerin mileniyum rüyasını ileri sürdü. Doğanın mükemmelleşmesi ve değerlendirilmesi efsanesi kamufle bir şekilde amaçları özellikle maddeyi enerjiye dönüştürmekle doğayı dönüştürmek olan sanayileşen toplumlarda mevcuttur. İnsan, ayrıca on dokuzuncu asırda zamanın yerine geçmeye başardı. Organik ve inorganik varlıkların doğal süreçlerini hızlandırma arzusu, artık gerçekleşmeye başlamıştır, örneğin organik kimyagerler laboratuar ve fabrikalarda doğanın binlerce yılda ürettiği nesneleri üreterek, zamanı hızlandırma, hatta kaldırmayı becermiştir. İçinde en temeli olarak tanıdığı pratik zekası, çalışma kapasitesi ile modern insan, kendisine geçici sürecin işlevini almaktadır, diğer bir deyişle zaman rolünü üstlenmektedir.