Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Şiir okuyan adam

Bahadir

MFC Üyesi
Konum
Ankara
  • Üyelik Tarihi
    17 Nis 2015
  • Mesajlar
    150
  • MFC Puanı
    1
Erdoğan’ın başrolde yer aldığı Çanakkale spotu, bir reklamcılık dehası örneği. Reklâm bir pazarlama aracı, bütün bileşenleri ve mesajı ile başarısını hedef kitlede bıraktığı etki ile ölçmek lâzım. Bu reklâm hedefi tam on ikiden vuruyor. İktidar kanadından, sahte belgelerdeki kötü işçilik yanında demek ki usta işi ürünler de çıkıyor.

Öncelikle reklam “Şiir Okuyan Adam”ı hatırlatıyor. Erdoğan’ın siyasî kariyerinin köşe taşları hep “şiir okumak” üzerine kurulu. Necip Fazıl’ın huzurunda okuduğu şiirle başlayan kariyeri, Siirt’te okuduğu ile kadere dönüşüyor. Davudî ve etli bir sesi var, duyguyu yakalayıp yansıtıyor. Arif Nihat Asya gibi saf duyguların ve hamasetin şairinden okuduğu “Dua” ile yine yükseklere, çok yükseklere çıkıyor. Gelin şu sırf şiir okuduğu için hapis yatan mağdur ve mazlum adamı hatırlamayın.

İkinci olarak şiir en yalın ve dolaysız haliyle maneviyat dünyamızın neredeyse bütün sembollerini içinde barındırıyor. Arka fonda nihavent makamında kuvvetli bir ezan, namaza durmuş askerler, bayrak, vatan, Müslümanlık… Görüntüde vurulup düşen, şehit olan Mehmetçikler… İnanç dünyamızın bütün değerleri tam kadro mevcut. Ve en önemli mısra: “Kahraman bekleyen yığınlarını/ Kahramansız bırakma Allah’ım”. Tamamlayan başka bir mısra: “Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü/Ya çobansız bırakma Allah’ım.” Hem kahraman hem çoban. Çanakkale’den, askerlerden, kanlı bir savaştan bugüne, bizlere kalan ise tek tek sıraya girmiş iller, aralarına sıkışmış kaybedilmiş memleketler ve hepsinin ortak paydası “emret komutanım” teslimiyeti. Tek bir emir yeterli. Kime deniyor? Niçin söyleniyor? Yığınların beklediği kahraman kim? Çobanımız kim? Çakı gibi hizaya geçip kimin emrine hazır duracağız?

Çanakkale Zaferi’nin asır dönümünü sömüren etkileyici bir “Türk tipi başkanlık” reklâmı ile karşı karşıyayız. Erdoğan kendi kişisel seçim kampanyasını yürütüyor. Miting meydanında cazgırın sesi duyuluyor: “O bir kahraman… o bir çoban…”. Şayet seçimlerde anayasayı değiştirecek çoğunluğu AK Parti’ye verirsek kahramanlığa ve çobanlığa hakkını verecek bir başkanımız olacak. Rehbersiz, kimsesiz kalmayacağız, gurur duyacağımız bir kahramanımız, bir sürü gibi peşinden ayrılmayacağımız bir çobanımız olacak.

Reklâm, vurgularıyla ve kurgusuyla başarılı. Prodüksiyon için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmadığı anlaşılıyor. Mekânları, kostümleri, oyuncuları ve sahneleriyle çok pahalıya mal olduğu da belli. Yine de amaç ile araç arasında bir uyumsuzluk görülüyor. Reklâmın kendisi de bir ürün. Bu kadar duyguyu, hamaseti bol para ile siyasetin etiğine aykırı bir şekilde halka boca ederseniz ürününüzden beklediğiniz verimi alamazsınız. “400 milletvekili verin, başkanlık sistemine geçelim” sonucu yerine karşınıza bambaşka bir şey çıkabilir.

İlk seçimi, yani 2002’yi saymazsak, tek parti iktidarında üçüncü seçime giriyoruz. AK Parti’de gözle görülür bir hegemonya kaybı var. Kampanyada ilk defa bir mahcubiyet, bir çekingenlik görülüyor. Siyaset iddia işi, bu iddiayı Erdoğan’ın kişisel kampanya ürünü olan şu reklamdaki gibi partinin kurumsal kimliği veremiyor. Vermesi de imkânsız. Böyle bir hegemonya yerine AK Parti, akçalı işlerde duruşu muhkem yeni lideri ile yeni bir sayfa açabilir ve geçmişe sünger çekebilirdi. Biraz özeleştiri, biraz aks değişikliği ile “Yeni Türkiye” inandırıcı olabilirdi. Bu fırsat, Erdoğan’ın kişisel hegemonyası kantara dahil olunca yok olup kayboluyor. Demokrasilerde 57 milyon kişinin sandığa yansıyan iradesi ülke için ortak bir aklı ve geleceği formüle ediyor. Bir kişinin keyfî yönetimine bu formülün içinde yer bulamazsınız. Nitekim kamuoyu araştırmaları bu eğilimi doğruluyor. Reklam etkileyici. Lakin “Şiir Okuyan Adam” geçmişte kalan bir imge. Bu seçimin imgesi, kişisel güç arayışı, yolsuzluklar ve israf ile halkın yoksullaşması arasındaki sebep sonuç ilişkisi. Bu reklamda olduğu gibi Erdoğan’ın hatırlattığı geçmiş, bugünün gerçekleri ile korkunç bir tezat oluşturuyor ve teraziye çıkınca muhalefet partilerinin hesabına yazılıyor.


Mümtaz'er Türköne | Zaman Alinti...
 

aLew

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    14 Kas 2013
  • Mesajlar
    1,351
  • MFC Puanı
    51
Şiir okuyan üstadların yanında sıfır kalan , propaganda kokuyan , tamamen duygu sömürü barındıran reklamın içinde yer alan , seçim öncesinde adil olmayan yarışa katılımdır.
Reklamcılık anlamında deha falan olduğunu düşünmüyorum zira turkcel , thy coca cola bunları en iyi yapan sektörler arasında. Herşeyi sömürdükleri gibi duyguları da sömürmek de evet bir dehalar ..
 
Üst Alt