- Konum
- Karı$ık..
-
- Üyelik Tarihi
- 7 Mar 2013
-
- Mesajlar
- 2,021
-
- MFC Puanı
- 297
Psikiyatri hastaları içinde sigara kullanma oranı toplum geneline göre çok daha yüksektir. Ayaktan hastaların %50si, bipolar I hastalarının %70i, şizofrenlerin %90ı sigara kullanmaktadır. Diğer taraftan, depresyon ve anksiyete hastaları normal popülasyona göre sigarayı daha zor bırakmaktadırlar (1).
Halk arasında olduğu kadar sağlık çalışanları arasında da, tütün kullanımı sıklıkla diğer maddelerle aynı kapsamda değerlendirilmemekte ve bir madde bağımlılığı gibi görülmemektedir. Oysa, Amerika Birleşik Devletlerinde tütün kullanımının verdiği zarar alkolün indirek olarak yol açtığı trafik yaralanmaları, homisid ve suisid gibi zararlar da dahil olmak üzere, kötüye kullanılan diğer bütün maddelerin verdiği zarardan daha fazladır (2). Türkiyede de durumun benzer olduğu düşünülebilir.
Sigara firmaları sigaranın bağımlılık olmadığını ileri sürmektedirler. Hatta R.J. Reynolds firmasının bir yetkilisi işi Sigara içmenin bağımlılık olduğunu iddia etmek şeker yemek, kahve içmek, video oyunları oynamak ve TV seyretmek gibi pek çok zevkli şeyleri bağımlılık saymak gibi kötü bir eğilimin parçasıdır demeye kadar vardırabilmiştir (3). Bu yaklaşım sigarayla savaşı daha da zor hale getirmektedir.
Toplum, eğer kullanılan madde yalnızca kullanana zarar veriyorsa daha toleranslı davranmaktadır. Sigaranın başkalarına zarar vermesine rağmen sigara için bu tolerans halen geçerlidir. Bu zarar hem çevreye yayılan duman hem de sağlığa bütçeden ayrılan büyük miktardaki para yoluyla olmaktadır. Toplum, sigaranın çevreye bu şekildeki zararını kavramasıyla sigara içenler giderek daha fazla baskı altında kalacaktır. İşe alma, sigorta masrafları gibi maddi zorluklar ve sosyal kabul edilirliğin azalması sigara içenleri bekleyen sorunlar arasındadır (4).
Sigara içiminin yasaklanması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor. Sigaranın yalnız içene değil çevresindekilere de verdiği zarar nedeniyle kamu binalarında ve halka açık bazı diğer yerlerdeki sigara yasağı günden güne kapsamını genişletiyor.
Halk arasında olduğu kadar sağlık çalışanları arasında da, tütün kullanımı sıklıkla diğer maddelerle aynı kapsamda değerlendirilmemekte ve bir madde bağımlılığı gibi görülmemektedir. Oysa, Amerika Birleşik Devletlerinde tütün kullanımının verdiği zarar alkolün indirek olarak yol açtığı trafik yaralanmaları, homisid ve suisid gibi zararlar da dahil olmak üzere, kötüye kullanılan diğer bütün maddelerin verdiği zarardan daha fazladır (2). Türkiyede de durumun benzer olduğu düşünülebilir.
Sigara firmaları sigaranın bağımlılık olmadığını ileri sürmektedirler. Hatta R.J. Reynolds firmasının bir yetkilisi işi Sigara içmenin bağımlılık olduğunu iddia etmek şeker yemek, kahve içmek, video oyunları oynamak ve TV seyretmek gibi pek çok zevkli şeyleri bağımlılık saymak gibi kötü bir eğilimin parçasıdır demeye kadar vardırabilmiştir (3). Bu yaklaşım sigarayla savaşı daha da zor hale getirmektedir.
Toplum, eğer kullanılan madde yalnızca kullanana zarar veriyorsa daha toleranslı davranmaktadır. Sigaranın başkalarına zarar vermesine rağmen sigara için bu tolerans halen geçerlidir. Bu zarar hem çevreye yayılan duman hem de sağlığa bütçeden ayrılan büyük miktardaki para yoluyla olmaktadır. Toplum, sigaranın çevreye bu şekildeki zararını kavramasıyla sigara içenler giderek daha fazla baskı altında kalacaktır. İşe alma, sigorta masrafları gibi maddi zorluklar ve sosyal kabul edilirliğin azalması sigara içenleri bekleyen sorunlar arasındadır (4).
Sigara içiminin yasaklanması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor. Sigaranın yalnız içene değil çevresindekilere de verdiği zarar nedeniyle kamu binalarında ve halka açık bazı diğer yerlerdeki sigara yasağı günden güne kapsamını genişletiyor.