- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
mevlana runi şöyle buyuruyor:
Her kim bu sofradan başka bir sofra isterse onun boğazını kemikler yırtar!
Kim senin sofrandan ayrılırsa o, şeytanla aynı kaptan yer!
Senin komşuluğundan kaçan, şüphesiz kendine şeytanı komşu edinir.
Sensiz bir tarafa sefer edene şeytan, yoldaş ve sofradaş olur.
O, değerli bir ata da binse aya hasetkar ve şeytan onun terkindedir!Namaza Hazırlık
Diğer taraftan, huzur-u kalble namaz kılmak için yapacağı bütün ön hazırlıklar da, aynen namaz gibi insana sevap kazandırır. Onun için evvela, atması gerekli olan şeyleri atacak ve ibadet turnikesine sadece ibadet duygusuyla girecek ve namazda kendisini meşgul edecek bütün tesirlerden kurtularak, namaza öyle duracaktır. Böylece namaza durma anına kadar geçen her merhale, o insana yine sevap kazandıracaktır. Çünkü onun niyeti, huzur içinde namaz kılmaktır ve müminin niyeti amelinden hayırlıdır.[9] Düşünmeli ki, bir başkası, bu ihtiyacını görürken sadece ihtiyacını görmüş olur; halbuki mümin ıtrahatında dahi sevap kazanır.. evet onun istincası, istibrası hep sevaptır.
Aslında ihtiyacın giderilmesi, abdestin alınması, insanı ruhen namaza hazırlamaları itibarıyla da, oldukça ehemmiyetlidirler. İster bu abdest uzuvlarının yıkanması esnasında vücuddaki elektriklenmenin mecrâ değişikliğine uğramasından, isterse getirilen başka izahlar sebebiyle olsun, netice değişmez. Aslında mümin abdest alırken, bu gibi hikmetleri hiç de aklına getirmez. O, abdesti ne için alıyorsa sadece onu düşünür. Düşündükleri arasında en birinci sırayı da namaz alır.
Abdest için yapılan hazırlık, tenbihin birincisi, abdest ise ikincisidir. Sonra ezan okunur, bu da, üçüncü defa insanı namaz için uyarır. Aslında hem abdest alırken, hem de abdestin sonunda mesnun olan artık suyu içmek, dua okumak gibi sünnetleri yerine getirirken insan, hep metafizik bir gerilime girmektedir. Ardından buna, bir de sünnet olan namazı kılmak eklenir ki, böylece insan farzı kılmaya tam hazır hâle gelir.
Evet, namaz turnikesinde her şey bize namazı hatırlatıyor. Ta işin başında minarelerden yükselen lâhûtî sadâ, gerilimimizi artırabildiğince artırıyor ve biz büyüklüğünü vicdanımızda duymaya başlıyoruz. Gideceğimiz mescide ulaşmak için, adımlarımızı daha da sıklaştırıyoruz.. böylece ezanla, ötelerden gelen bir çağrıya icabet ediyor gibi ritmimizi artırıyoruz. Ezanı okuyan ses, sona doğru erimeye yüz tutarken, biz de, vicdan ve ruhumuzla âdeta eriyoruz. Sonra mescide gelip nafile namaza duruyoruz. Bu da, bir bakıma bizim için farzın kapılarını zorlama oluyor. Ve sanki nâfilemizle teveccüh ettiğimiz Rabbimize şöyle demek istiyoruz: İstiyorum ki hep Sana teveccüh edeyim.. aradığımı Sende bulayım
Seni görüp, Seni duyayım
Ve hep Seni soluklayayım. Çünkü Senin dışında başka taraflara bakmak, başkalarını görmek, başka şeylerle meşgul olmak fuzûlidir. Ben fuzûli şeylerden kaçıyor, çok önemli bir şeye teveccüh ediyorum.