Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Sevgi, Kardeşlik ve Dostluk İslamda

DeStina

Her Nasip Vaktine Esirdir
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    9 Haz 2015
  • Mesajlar
    12,474
  • MFC Puanı
    1,810

Sevgi, Kardeşlik ve Dostluk İslamda



İslâm ahlâk literatüründe muhabbet, meveddet gibi kelimelerle ifade
ed
Sevgi, Kardeşlik ve Dostluk İslamda

ilen sevgi duygusu, insanın hemcinsleriyle arasındaki ilişki ve kaynaşmasının
en önemli unsuru ve dolayısıyla toplumsal hayatın kurulması ve güç-
lendirilmesinin vazgeçilmez şartı olduğu için Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde
müslümanların kardeş olduğu belirtilerek (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/103;
el-Hucurât 49/10) onlar arasında güçlü bir sevgi bağı kurulması öngörülmüştür.
Gerçek anlamda ilk müslüman toplumun kurulduğu Medine’de,
Mekke’den göç edenlere kucak açan Medineli müslümanlar Kur’ân-ı Kerîm’de,
“Onlar, hicret edip yanlarına gelenleri severler” (el-Haşr 59/9) diye
takdir edilir. Bunların muhacirlere yaptıkları yardımlar sebebiyle Kur’ân-ı
Kerîm’de, “ensar” (yardım severler) diye anılmaları (et-Tevbe 9/100, 117) ve
bütün İslâm tarihi boyunca sadece bu isimle ebedîleşmeleri, İslâm ahlâkında
sevgi ve onun ürünü olan dayanışmanın önemine işaret eder.
532 İLMİHAL
Ünlü müslüman düşünür Fârâbî (ö. 339/950), Fusûlü’l-medenî adlı ahlâk
ve siyaset kitabında bir ülkenin bireylerini ve nesillerini bir araya getirip
kaynaştıran en önemli gücün sevgi olduğunu belirtir. Fârâbî’ye göre toplum
sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar. Sevgi ya doğal ve kendiliğinden olur (ana
babanın evlâdını sevmesi gibi); ya da iradî olur. İradî sevgi, ancak -başta Allah’a
iman olmak üzere- insanların ortak inançlarda ve (adalet, doğruluk,
dürüstlük, cömertlik, edep, hayâ gibi) faziletlerde birleşmeleriyle mümkündür.
Bu suretle birbirini seven ülke insanları, kendilerinkiyle birlikte sevdikleri
diğer insanların yarar ve mutluluklarını da düşünürler. Böylece aralarındaki
birlik ve kaynaşma daha da artar. Buna karşılık birbirini sevmeyen bireyler,
birbirinin yararını ve mutluluğunu da istemezler.
Gazzâlî ise benzer açıklamalar getirerek konuyu derin bir vukufla işlediği
İhyâ’ın ilgili bölümünde sevginin derecelerini özetle şöyle sıralar: İnsan
öncelikle kendisini ve kendi varlığının devamını sağlayan şeyleri, ikinci olarak
da kendisine iyilik ve ikramda bulunanları sever. Bu sebeple gerek
Kur’an’da gerekse hadislerde sevginin gelişip yaygınlaşması için insanların
birbirlerine iyilik ve ikramda bulunmaları emredilmiştir. Sevginin en yüksek
derecesi ise, bu tür ben merkezli anlayışı aşarak başkasını, ondaki iyilik, erdem,
güzellik ve yetkinlik gibi üstün nitelikler dolayısıyla sevmektir. Böylece
insanda sevgi, maddî olanı sevmekle başlar, mânevî olanı sevmekle gelişir.
En yüksek sevgi ise Allah sevgisi ve Allah için sevgidir. İslâm ahlâ-
kında “Allah için sevgi” deyimi aynı zamanda karşılıksız sevgiyi ifade eder.
Hz. Peygamber’in bu sevgiyi kişinin imanından haz duymasını sağlayan üç
önemli meziyet arasında zikretmesi ilgi çekicidir (bk. Buhârî, “Îmân”, 9, 14).
Başka bir hadiste böyle bir sevgiyle kaynaşmış toplumsal yapı şöyle tanımlanır:
“Müminler birbirini sevmekte, birbirine şefkat göstermekte ve korumakta,
herhangi bir organı rahatsız olduğunda diğer organları da bu yüzden
uykusuzluğa ve hummaya tutulan bir vücut gibidirler” (Buhârî, “Edeb”, 27).
Böylece sevgi ve sevginin doğal bir sonucu olan kardeşlik, dostluk gibi
kavramlar, sadece bir duygu yapısını değil, insanları olumlu eylemlere yö-
nelten bir ahlâk motifini ve toplumsal dayanışma unsurunu da ifade etmektedir.
İslâm ahlâkının bu aksiyoner karakterini dile getirmek üzere Hz.
Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona
ihanet etmez, yalan söylemez, onu sıkıntıda bırakmaz. Her müslümanın di-
ğerine namusu, malı ve kanı haramdır. Takvâ işte buradadır (kalptedir). Bir
kimsenin müslüman kardeşini hor görmesi kendisine yapacağı kötülük olarak
yeter!” (Buhârî, “Mezâlim”, 3; Müslim, “Birr”, 58, 72; Tirmizî, “Birr”, 18).
İSLÂM AHLÂKI 533
“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez, onu düşman eline
bırakmaz. Kim müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını
giderir; kim müslüman kardeşini bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da
onu bir sıkıntıdan kurtarır; kim müslüman kardeşinin bir kusurunu gizlerse
Allah da onun kusurunu gizler (affeder)” (Buhârî, “Mezâlim”, 3; Müslim,
“Birr”, 58).
İnsanlar arasında esas olan sevgi ve kardeşlik olduğuna göre haklı gerekçeye
dayanmadan herhangi bir kimseye karşı düşmanlık duygusu besleyip
düşmanca davranmanın İslâm ahlâkı bakımından asla onaylanamayacağı
açıktır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, yüce Allah’ın daha önce Araplar
arasındaki düşmanlıkları kardeşliğe çevirerek aralarında kaynaşmayı ger-
çekleştirmesinin onlar için nasıl bir büyük lutuf olduğu anlatılmakta (Âl-i
İmrân 3/103); yapılan iyiliklerin en köklü düşmanlıkları bile sıcak dostluklara
çevireceği ifade edilmektedir (Fussılet 41/34). İbn Hibbân el-Büstî, toplumsal
hayatta düşmanlıkları önlemenin en etkili yolunun sevgi olduğunu
söyler. Ona göre başkalarının kendisine düşman olmasını istemeyen kimse
için en uygun yol kendisinin de başkasına düşman olmamasıdır. Özellikle
kurulmuş bir dostluğu düşmanlığa çevirmek “çok büyük bir suç”tur. “Akıllı
insan kötülüğe kötülükle karşılık vermez, küfür ve hakareti silâh olarak kullanmaz”
(Ravzatü’l-ukalâ’ ve nüzhetü’l-fuzalâ’, s. 94-95).
(ilmihal bilgileridir,diyanetten alıntıdır)​
 
Üst Alt