- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
1880li yıllardan sonra Fransa'da ortaya çıkan, realist ve natüralist görüşlere özellikle de Parnasizme tepki olarak doğan edebiyat akımına sembolizm (simgecilik) denir.
19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız toplumu çok büyük değişikliklere uğrar. Bilimsel gelişmeler, yeni buluşlar, makineleşme... insanı mutlu etmek şöyle dursun, büyük bunalımlara sürüklemiştir. Bu bunalımı 1870te Fransızların Almanlar karşısında askeri bozguna uğraması daha da artırmıştır. Duygulu sanatçılar böyle bir ortamda ruh sarsıntıları geçir-mişler, içlerine kapanmışlardır.
Pozitivizmin ve determinizmin katı gerçekçiliğinden, duyguya ve hayale hiç yer vermemesinden şikâyet edilen koşullarda Alman filozofu Schopenhauerin "Dünya bir tasavvurdur, bir hayalden ibarettir." temeline dayanan idealist felsefesi geçerlik, yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Bu felsefe Sembolizmin doğuşunda önemli bir etken olmuştur.
Sembolizmin önünü açan ilk güçlü hareket, edebiyat alanındaki gelenekselliğe başkaldıran Dekadizm (çöküşçülük) hareketidir. Temsilciliğini Fransız şair Jues Laforque (1860-1887)nin yaptığı Dekadizm, "toplumsal ve sanatsal düzenin dışına çıkmak, karamsarlığa hayale, aşırı duyarlığa genişçe yer vermek isteyen bir anlayış" olarak tanımlanabilir. Dekadizm içinde yer alan bazı şairler, sonra Sembolizme kaymışlardır. Yani Sembolizm, aslında Dekadizmin bir uzantısından başka bir şey değildir.
Sembolizmin Özellikleri:
Sembolist şairlere göre "gerçek" olduğu gibi anlatılamaz; çünkü duyularımız bize dış dünyayı olduğu gibi değil, değiştirerek ulaştırırlar. (Sözgelimi, su dolu bardağın içine bırakılan düz bir çubuk, kırıkmış gibi görünür.) İnsanlar, bu yüzden dış dünyayı izlenimlerine göre anlatırlar.
Her sanatçının dış dünyadan edindiği izlenimler birbirinden farklıdır. Sembolist sanatçılar duyduklarını, iç dünyalarında hissettiklerini simgelerle anlatma yolunu benimserler. Anlatımda simgelere başvurmak, anlamın kapalı olması demektir.
Sanatçıların öznel düşünmeleri bakımından Sembolizmle Romantizm arasında benzerlik vardır. Sembolizmde şair duygularını simgelerle anlatma yolunu seçerken, Romantikler gerçekleri anlatırken duygusal davranmakla yetin-mişlerdir. Bu açıdan bazı şairlerde hem romantik hem de sembolist özellikler görülür.
Sembolist şairler, şiirde mecazlı anlatımlara, benzetmelere, hayallere geniş yer vermişler; duyguların bir bütün oluşturduğu görüşünü savunmuşlardır, duyulararası aktarmalara dayalı bir anlatım yolunu (acı yeşil, mor uğultu, tatlı hışırtı.. vb) benimsemişlerdir.
Sembolist şairler dış dünyada gördüklerini değil, sezdiklerini yazmışlar; her şeyde olduğu gibi doğaya yönelik şiirlerinde de kapalılığı benimsemişlerdir.
Sararmış yapraklar, kızıl gün batımları, durgun göller, baygın kokulu çiçekler, ay ışığı altındaki doğa, loş karanlıklar... sembolist şairlerin başlıca konuları olmuştur.
Sembolist şiirde "musiki" çok önemsenmiş; şiirde musiki, "öz ile biçim arasındaki uyum" olarak değerlendirilmiştir.
Sembolistlerin amacı dış dünya ile duyular arasındaki ilişkiyi sezdirmektir. Bu amaçla simgeler kullanılmış, zaman zaman simgeler de yeterli görülmeyince sözcüklere bambaşka anlamlar yüklenmiş, bu durum şiirde anlamca kapalılığı doğurmuştur. Sembolist şairlere göre iyi şiir, "herkesçe değişik yorumlanabilen şiir" dir.
Sembolistler klasik nazım biçimlerini bırakmışler müstezat, sone, terzarima biçimlerini kullanmışlardır. Onlar için şiirde kafiye de önemli değildir.
Sembolizmde dil, sembol ve mecazlarla yüklüdür. Anlatım, kapalıdır. Bu kapalılık eserleri anlaşılmaz hale getirmiştir. Sembolistlere göre "sanat, sanat için" olmalıdır.
Sembolizmin müjdecisi, bu akımın ortaya çıkışından önce ölen Fransız şair Charles Baudelaire'dir. Akımın kuramını (teorisini) Mallerme ortaya koymuş, akımla ilgili ilk bildirgeyi ise Jean Moreas yayımlamıştır.
Sembolizmde şiir ve tiyatro türleri gelişmiştir.
Sembolizmin Önemli Temsilcileri:
Charles Baudelaire: şiir
Stephane Mallerme: şiir
Paul Verlaine: şiir
Arthur Rimbaud: şiir
Paul Valery: şiir
Maurice Maeterlinck: tiyatro
Sembolizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:
Cenap Şehabettin: şiir
Ahmet Haşim: şiir
19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız toplumu çok büyük değişikliklere uğrar. Bilimsel gelişmeler, yeni buluşlar, makineleşme... insanı mutlu etmek şöyle dursun, büyük bunalımlara sürüklemiştir. Bu bunalımı 1870te Fransızların Almanlar karşısında askeri bozguna uğraması daha da artırmıştır. Duygulu sanatçılar böyle bir ortamda ruh sarsıntıları geçir-mişler, içlerine kapanmışlardır.
Pozitivizmin ve determinizmin katı gerçekçiliğinden, duyguya ve hayale hiç yer vermemesinden şikâyet edilen koşullarda Alman filozofu Schopenhauerin "Dünya bir tasavvurdur, bir hayalden ibarettir." temeline dayanan idealist felsefesi geçerlik, yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Bu felsefe Sembolizmin doğuşunda önemli bir etken olmuştur.
Sembolizmin önünü açan ilk güçlü hareket, edebiyat alanındaki gelenekselliğe başkaldıran Dekadizm (çöküşçülük) hareketidir. Temsilciliğini Fransız şair Jues Laforque (1860-1887)nin yaptığı Dekadizm, "toplumsal ve sanatsal düzenin dışına çıkmak, karamsarlığa hayale, aşırı duyarlığa genişçe yer vermek isteyen bir anlayış" olarak tanımlanabilir. Dekadizm içinde yer alan bazı şairler, sonra Sembolizme kaymışlardır. Yani Sembolizm, aslında Dekadizmin bir uzantısından başka bir şey değildir.
Sembolizmin Özellikleri:
Sembolist şairlere göre "gerçek" olduğu gibi anlatılamaz; çünkü duyularımız bize dış dünyayı olduğu gibi değil, değiştirerek ulaştırırlar. (Sözgelimi, su dolu bardağın içine bırakılan düz bir çubuk, kırıkmış gibi görünür.) İnsanlar, bu yüzden dış dünyayı izlenimlerine göre anlatırlar.
Her sanatçının dış dünyadan edindiği izlenimler birbirinden farklıdır. Sembolist sanatçılar duyduklarını, iç dünyalarında hissettiklerini simgelerle anlatma yolunu benimserler. Anlatımda simgelere başvurmak, anlamın kapalı olması demektir.
Sanatçıların öznel düşünmeleri bakımından Sembolizmle Romantizm arasında benzerlik vardır. Sembolizmde şair duygularını simgelerle anlatma yolunu seçerken, Romantikler gerçekleri anlatırken duygusal davranmakla yetin-mişlerdir. Bu açıdan bazı şairlerde hem romantik hem de sembolist özellikler görülür.
Sembolist şairler, şiirde mecazlı anlatımlara, benzetmelere, hayallere geniş yer vermişler; duyguların bir bütün oluşturduğu görüşünü savunmuşlardır, duyulararası aktarmalara dayalı bir anlatım yolunu (acı yeşil, mor uğultu, tatlı hışırtı.. vb) benimsemişlerdir.
Sembolist şairler dış dünyada gördüklerini değil, sezdiklerini yazmışlar; her şeyde olduğu gibi doğaya yönelik şiirlerinde de kapalılığı benimsemişlerdir.
Sararmış yapraklar, kızıl gün batımları, durgun göller, baygın kokulu çiçekler, ay ışığı altındaki doğa, loş karanlıklar... sembolist şairlerin başlıca konuları olmuştur.
Sembolist şiirde "musiki" çok önemsenmiş; şiirde musiki, "öz ile biçim arasındaki uyum" olarak değerlendirilmiştir.
Sembolistlerin amacı dış dünya ile duyular arasındaki ilişkiyi sezdirmektir. Bu amaçla simgeler kullanılmış, zaman zaman simgeler de yeterli görülmeyince sözcüklere bambaşka anlamlar yüklenmiş, bu durum şiirde anlamca kapalılığı doğurmuştur. Sembolist şairlere göre iyi şiir, "herkesçe değişik yorumlanabilen şiir" dir.
Sembolistler klasik nazım biçimlerini bırakmışler müstezat, sone, terzarima biçimlerini kullanmışlardır. Onlar için şiirde kafiye de önemli değildir.
Sembolizmde dil, sembol ve mecazlarla yüklüdür. Anlatım, kapalıdır. Bu kapalılık eserleri anlaşılmaz hale getirmiştir. Sembolistlere göre "sanat, sanat için" olmalıdır.
Sembolizmin müjdecisi, bu akımın ortaya çıkışından önce ölen Fransız şair Charles Baudelaire'dir. Akımın kuramını (teorisini) Mallerme ortaya koymuş, akımla ilgili ilk bildirgeyi ise Jean Moreas yayımlamıştır.
Sembolizmde şiir ve tiyatro türleri gelişmiştir.
Sembolizmin Önemli Temsilcileri:
Charles Baudelaire: şiir
Stephane Mallerme: şiir
Paul Verlaine: şiir
Arthur Rimbaud: şiir
Paul Valery: şiir
Maurice Maeterlinck: tiyatro
Sembolizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:
Cenap Şehabettin: şiir
Ahmet Haşim: şiir