Selene (Ay Tanrıçası) Efsanesi
Selene (Yunanca: Σελήνη, "ay"; Roma'da Luna) Yunan mitolojisindeki ay tanrıçası. Hyperion ve Theia i***li titanların kızıdır.
Bir ay tanrıçası her zaman büyük bir görev ve öneme sahiptir. Eğer ismi Yunanca kökenli ise, büyük ihtimalle "ışık" anlamındaki selas ile ilişkili olmalıdır (Kerenyi s. 197). Zamanla Selene'nin yeri Artemis tarafından alınmıştır, bu nedenle bazı yazarlar onu Artemis gibi tanımlamış ve tasvir etmişlerdir. Hatta bu nedenle Zeus veya Pallas'ın kızı olarak tanımlandığı da olmuştur.
Geleneksel ilahi soyağacına göre Helios, yani güneşin, onun erkek kardeşiydi. Helios gökyüzündeki yolculuğunu bitirdiğinde, Selene kendi yolculuğuna başlardı. Ayrıca Eos, gün doğumunun (şafak) tanrıçası, da onun kardeşiydi.
Sanat eserlerinde, Selene bir çift at veya öküz tarafından çekilen gümüş bir savaş arabasını süren, solgun yüzlü güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir. Sıklıkla, başında bir yarım ay ve elinde bir meşale ile bir atı veya boğayı sürerken resmedilmiştir.
Ayrıca bir efsaneye göre Selene Pandoradan son çıkan şeyi yani umudu korumakla görevliydi. Kendisine yardımcı olarak dünyadan kızlar seçerdi.
Sailor moon animesinde endymion bizzat selenanın baş komutanıydı ancak gerçekte endymion latmos dağında yatan güzel bir delikanlı bir çoban olarak anlatılmıştır.
Ve Efsaneye Göre...
Endymion Beşparmak dağında sürülerini otlatan bir çobanmış. kavalından başka bir varlığı olmayan yoksul bir çoban. Gündüz kayadan kayaya hoplayan boynuzlu sakallı kara keçilerini gözler yamacın mis kokulu kekiklerini yiyen sürünün titrek meleyişlerine kulak kabartırdı. Kavalı Endymion'un biricik dostu sırdaşıydı. Dağlarda yapayalnız yaşamanın verdiği hürlük açıklık duygusunu da kalabalık şehirlerde oturan hemcinslerine özlemini de hep bu kavala söylerdi. Endymion'un kavalı yalnız çobanın sevincini özlemini söylemekle kalmaz kara dorukların yeşil çimenlerin bulut bulut yapraklarıyla sağa sola serpilmiş ağaçların cıvıl cıvıl akan suların da seslerini duyururdu.
Bu ıssız dağlarda Endymion'u ne gündüz kavalını üflerken ne gece taze çayırın üstünde uzanıp sere serpe uyurken kimsecikler görmezdi. Yalnız ay ışığı görürdü onun gürbüz bedenini erkekçe güzelliğini. Ay tanrıçası Selene Endymion'a baka baka gönül vermişti ona. Her gece üzerine eğilir gümüş ışığıyla onu sarıp çayırın üstüne yatınca kollarını sevgilisine açardı. Selene da gökte ne zaman doğarsa nerede doğarsa hemen çobanına koşar gövdesini ışınlarıyla sarar öperdi.
Ne var ki Selene bazı gece daha çok bazı gece daha az kalırdı sevgilisinin yanında. Ayın Endymion'la hiç birleşmediği karanlık geceler de vardı. Onlar Beşparmakların dorukları gibi kara korkulu bir bekleyiş içinde geçerdi. Ama bu bekleyiş uzun sürmez ilk ay gökte gözüktü mü Endymion'la Selene gene kavuşurlar denizden yeni çıkmış balıklar kadar serin diri parıltılı gövdelerini birbirlerine değdirirlerdi. Her buluşmada ilk defa buluşuyormuş gibi olurlar hiç tatmadıkları bir tadı dudaklarında eme eme doyamazlardı. Her öpüşte gövdeleri daha da aydınlanır tepeden tırnağa nur kesilirdi. Endymion'la Selene için sevgi ışığın ta kendisiydi.
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanır insanların mutluluğunu. Sevgiyle insanların bir çeşit ölümsüzlüğe ermelerini tanrılara denk gelmelerini istemezler de ondan. Ama tanrıların tanrısı Zeus Selene ile Endymion'un bu hep yenilenen bitimsiz sevgilerinden hoşlanmış Beşparmak dağlarının yoksul çobanına bir armağan vermeyi kurmuş. Dile benden ne dilersen demiş ona; Endymion da ne dilesin ölümsüz bir uykuyla uyumayı dilemiş.
O gün bugün Beşparmak dorukları ay ışığında karlı gibi ağarır. Ulu çamları uyuyan ve ışıklı düşler gören insanlara benzer. Nereden geldiği belirsiz bir esintiyle yaprakları ürperir fısıldaşır zaman zaman. Ay ışığı göklere parmak uzatan doruklardan aşağı su şırıltısı gibi şarıl şarıl akar. Yamaçlarda çalar. Endymion'un kavalı yankılanır çobanların yaktığı ateşler mavi mavi tellenen ince dumanlar kayadan kayaya özlemini söyler. Ayın çevresinde . hep aynı sestir o dağların ıssızlığını insanların Beşparmaklar'ın çobanı Endymion'un ışıklı yıldızlar kıpırdaşır. Gökler sanki yırtılmış açılmıştır. ölümsüz mutluluğunu gözümüzle görebiliriz.
Başka kaynaklara göre
Bir gece Artemis gümüş arabasıyla göklerde dolaşırken, aşağıya bakar ve bir tepenin eteğinde uyuyan genç bir adam görür. Hızla aşağıya iner ve onu öper, uyanan genç karşısında tanrıçayı görünce şaşırır, tanrıça ona aşkını ilan etmektedir. Sonra tanrıça gümüş parmaklarıyla genç çobanın gözlerini ovalar ve uykuya daldırır o geceden sonra her gece gelir ve uyuyan delikanlıyı ziyaret eder. Çobanlık yapan genç, ölümlüdür ama Artemis onun çekiciliğine dayanamamakta ve Olimpos´un yani Tanrılar Dağı´nın yasalarını çiğnemektedir. Endişeyle çobanı alır ve Latmos Dağları eteklerinde yaptığı küçük bir tapınağa saklar, ona ebedi gençliği aşılar ve her gece ziyaret etmeye devam eder. Bir diğer öyküye göre ise, çobanın adı Endymion´dur ve Yunan Kralı Elis´in oğludur. Bu versiyonda Artemis, Ay tanrıçası Selene rolündedir, Endymion´a aşık olunca keyifli bir anında ne isterse yapacağını söyleyen babası Zeus´a yalvarır ve Endymion´u sonsuza kadar uyutmak için izin alır. Yakışıklı Endymion, genç ve yakışıklı kalmak uğruna kabul eder ve ebediyen uyur. Selene tatlı bir sesle Endymion’un kulağına fısıldar; “Sana her gece kendi ay ışığımla geleceğim...”. Artık kimse Endymion’u göremez, genç çoban Beşparmaklar’ın bilinmeyen bir yerinde sonsuz uykusunu sürdürmekte ve her ay ışığında Selene’yi beklemektedir. Onların aşkı, sonsuzluğun uykusuyla bütünleşmiştir, tıpkı evrenin sonsuzluğu gibi...
Öykü bu ama mitolojiye bakılırsa tanrıçanın uyuyan aşkını öpmekle yetineceğini düşünemiyoruz. Çünkü diğer mitolojik kaynaklara göre, Artemis´in elli kızı vardı ve herhalde bunları uyuyan çobanlardan doğurmadı. Ama farketmez, mitoloji çelişkileriyle değil, öykülerin sunduğu bağımsız mesajlarla geçerlidir. Örneğin Bodrum´a giderken yolunuz muhakkak, Bafa Gölü´nden geçecektir, bir yarım saat ayırın ve gölün karşı kıyısına yani Latmos Dağları´nın eteğine geçin. Orada küçük bir yıkıntı bulacaksınız, işte Endymion´un ebediyen uyuduğu yer burasıdır. Hele bir dolunay gecesinde orada olursanız, kimbilir belki de Artemis-Selene´yi uyuyan Endymion´u ziyaret ederken görebilirsiniz. Hele bir de aşıksanız, o zaman Zeus üçüncü gözünüzü açar ve sıradan ölümlülerin göremediklerini görebilirsiniz. Malum ya, aşk en büyük büyüdür...
Bir ay tanrıçası her zaman büyük bir görev ve öneme sahiptir. Eğer ismi Yunanca kökenli ise, büyük ihtimalle "ışık" anlamındaki selas ile ilişkili olmalıdır (Kerenyi s. 197). Zamanla Selene'nin yeri Artemis tarafından alınmıştır, bu nedenle bazı yazarlar onu Artemis gibi tanımlamış ve tasvir etmişlerdir. Hatta bu nedenle Zeus veya Pallas'ın kızı olarak tanımlandığı da olmuştur.
Geleneksel ilahi soyağacına göre Helios, yani güneşin, onun erkek kardeşiydi. Helios gökyüzündeki yolculuğunu bitirdiğinde, Selene kendi yolculuğuna başlardı. Ayrıca Eos, gün doğumunun (şafak) tanrıçası, da onun kardeşiydi.
Sanat eserlerinde, Selene bir çift at veya öküz tarafından çekilen gümüş bir savaş arabasını süren, solgun yüzlü güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir. Sıklıkla, başında bir yarım ay ve elinde bir meşale ile bir atı veya boğayı sürerken resmedilmiştir.
Ayrıca bir efsaneye göre Selene Pandoradan son çıkan şeyi yani umudu korumakla görevliydi. Kendisine yardımcı olarak dünyadan kızlar seçerdi.
Sailor moon animesinde endymion bizzat selenanın baş komutanıydı ancak gerçekte endymion latmos dağında yatan güzel bir delikanlı bir çoban olarak anlatılmıştır.
Ve Efsaneye Göre...
Endymion Beşparmak dağında sürülerini otlatan bir çobanmış. kavalından başka bir varlığı olmayan yoksul bir çoban. Gündüz kayadan kayaya hoplayan boynuzlu sakallı kara keçilerini gözler yamacın mis kokulu kekiklerini yiyen sürünün titrek meleyişlerine kulak kabartırdı. Kavalı Endymion'un biricik dostu sırdaşıydı. Dağlarda yapayalnız yaşamanın verdiği hürlük açıklık duygusunu da kalabalık şehirlerde oturan hemcinslerine özlemini de hep bu kavala söylerdi. Endymion'un kavalı yalnız çobanın sevincini özlemini söylemekle kalmaz kara dorukların yeşil çimenlerin bulut bulut yapraklarıyla sağa sola serpilmiş ağaçların cıvıl cıvıl akan suların da seslerini duyururdu.
Bu ıssız dağlarda Endymion'u ne gündüz kavalını üflerken ne gece taze çayırın üstünde uzanıp sere serpe uyurken kimsecikler görmezdi. Yalnız ay ışığı görürdü onun gürbüz bedenini erkekçe güzelliğini. Ay tanrıçası Selene Endymion'a baka baka gönül vermişti ona. Her gece üzerine eğilir gümüş ışığıyla onu sarıp çayırın üstüne yatınca kollarını sevgilisine açardı. Selene da gökte ne zaman doğarsa nerede doğarsa hemen çobanına koşar gövdesini ışınlarıyla sarar öperdi.
Ne var ki Selene bazı gece daha çok bazı gece daha az kalırdı sevgilisinin yanında. Ayın Endymion'la hiç birleşmediği karanlık geceler de vardı. Onlar Beşparmakların dorukları gibi kara korkulu bir bekleyiş içinde geçerdi. Ama bu bekleyiş uzun sürmez ilk ay gökte gözüktü mü Endymion'la Selene gene kavuşurlar denizden yeni çıkmış balıklar kadar serin diri parıltılı gövdelerini birbirlerine değdirirlerdi. Her buluşmada ilk defa buluşuyormuş gibi olurlar hiç tatmadıkları bir tadı dudaklarında eme eme doyamazlardı. Her öpüşte gövdeleri daha da aydınlanır tepeden tırnağa nur kesilirdi. Endymion'la Selene için sevgi ışığın ta kendisiydi.
Ölümsüz tanrılar kimi zaman kıskanır insanların mutluluğunu. Sevgiyle insanların bir çeşit ölümsüzlüğe ermelerini tanrılara denk gelmelerini istemezler de ondan. Ama tanrıların tanrısı Zeus Selene ile Endymion'un bu hep yenilenen bitimsiz sevgilerinden hoşlanmış Beşparmak dağlarının yoksul çobanına bir armağan vermeyi kurmuş. Dile benden ne dilersen demiş ona; Endymion da ne dilesin ölümsüz bir uykuyla uyumayı dilemiş.
O gün bugün Beşparmak dorukları ay ışığında karlı gibi ağarır. Ulu çamları uyuyan ve ışıklı düşler gören insanlara benzer. Nereden geldiği belirsiz bir esintiyle yaprakları ürperir fısıldaşır zaman zaman. Ay ışığı göklere parmak uzatan doruklardan aşağı su şırıltısı gibi şarıl şarıl akar. Yamaçlarda çalar. Endymion'un kavalı yankılanır çobanların yaktığı ateşler mavi mavi tellenen ince dumanlar kayadan kayaya özlemini söyler. Ayın çevresinde . hep aynı sestir o dağların ıssızlığını insanların Beşparmaklar'ın çobanı Endymion'un ışıklı yıldızlar kıpırdaşır. Gökler sanki yırtılmış açılmıştır. ölümsüz mutluluğunu gözümüzle görebiliriz.
Başka kaynaklara göre
Bir gece Artemis gümüş arabasıyla göklerde dolaşırken, aşağıya bakar ve bir tepenin eteğinde uyuyan genç bir adam görür. Hızla aşağıya iner ve onu öper, uyanan genç karşısında tanrıçayı görünce şaşırır, tanrıça ona aşkını ilan etmektedir. Sonra tanrıça gümüş parmaklarıyla genç çobanın gözlerini ovalar ve uykuya daldırır o geceden sonra her gece gelir ve uyuyan delikanlıyı ziyaret eder. Çobanlık yapan genç, ölümlüdür ama Artemis onun çekiciliğine dayanamamakta ve Olimpos´un yani Tanrılar Dağı´nın yasalarını çiğnemektedir. Endişeyle çobanı alır ve Latmos Dağları eteklerinde yaptığı küçük bir tapınağa saklar, ona ebedi gençliği aşılar ve her gece ziyaret etmeye devam eder. Bir diğer öyküye göre ise, çobanın adı Endymion´dur ve Yunan Kralı Elis´in oğludur. Bu versiyonda Artemis, Ay tanrıçası Selene rolündedir, Endymion´a aşık olunca keyifli bir anında ne isterse yapacağını söyleyen babası Zeus´a yalvarır ve Endymion´u sonsuza kadar uyutmak için izin alır. Yakışıklı Endymion, genç ve yakışıklı kalmak uğruna kabul eder ve ebediyen uyur. Selene tatlı bir sesle Endymion’un kulağına fısıldar; “Sana her gece kendi ay ışığımla geleceğim...”. Artık kimse Endymion’u göremez, genç çoban Beşparmaklar’ın bilinmeyen bir yerinde sonsuz uykusunu sürdürmekte ve her ay ışığında Selene’yi beklemektedir. Onların aşkı, sonsuzluğun uykusuyla bütünleşmiştir, tıpkı evrenin sonsuzluğu gibi...
Öykü bu ama mitolojiye bakılırsa tanrıçanın uyuyan aşkını öpmekle yetineceğini düşünemiyoruz. Çünkü diğer mitolojik kaynaklara göre, Artemis´in elli kızı vardı ve herhalde bunları uyuyan çobanlardan doğurmadı. Ama farketmez, mitoloji çelişkileriyle değil, öykülerin sunduğu bağımsız mesajlarla geçerlidir. Örneğin Bodrum´a giderken yolunuz muhakkak, Bafa Gölü´nden geçecektir, bir yarım saat ayırın ve gölün karşı kıyısına yani Latmos Dağları´nın eteğine geçin. Orada küçük bir yıkıntı bulacaksınız, işte Endymion´un ebediyen uyuduğu yer burasıdır. Hele bir dolunay gecesinde orada olursanız, kimbilir belki de Artemis-Selene´yi uyuyan Endymion´u ziyaret ederken görebilirsiniz. Hele bir de aşıksanız, o zaman Zeus üçüncü gözünüzü açar ve sıradan ölümlülerin göremediklerini görebilirsiniz. Malum ya, aşk en büyük büyüdür...