- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
Sefil
Kimi bugün nasıl ekmek alabileceğim, nerden para kazanacağım diye düşünürken, kimi de yat, kat, yalı dairesi alma, dayama döşeme derdinde. Yalan dünya, her şey bomboş, herkes bir gün ölecek, elbette sizin de benim de naciz vücutlarımız bir gün toprak olacak. Ölümün gelecek olması konusunda çok büyük bir eşitlik var. Ama Dünyada kaldığımız süre içinde eşitsizlik çok.
Bazen neden diye geçirdiğinizde içinizden, neden diye mırıldanarak sorduğunuzda kendi kendinize, ya da nedeeen diye haykırabildiğinizde nerede olduğunuza bakmadan, önemsemeden, cevap veya cevaplar bulunamıyor nedense.
İçinizdeki istek ve arzular sonsuz. Bunları karşılayamayınca, gerçekleştiremeyince, hissettiğimiz beceriksizlik ve üzüntü de bir o kadar çok oluyor. İste dur ne olur ki, bir şey değişmedikten sonra. Çalış çalış dur, geceni gündüzüne kat, ne oluyor ki, çalışarak, alın teri dökerek, saatlerce beyin ve beden enerjinizi tüketmek ne kazandırıyor ki? Boş, bom boş. Elde avuçta bir şey yok. Modern kölelik vahşi kapitalizm var, insan öğütme değirmenleri var, çalışmanızın çabalamanızın önemi yok
Beyninizi, bedeninizi yaşlandırmanızın karşılığında elinize verdikleri yarım lokma ekmek parası var. Ne mutsuzluk, ne perişanlık. Geçenlerde oto yıkamada bekliyorum, güzel bir köpek geldi yanıma, mutlu köpek, arkadaş canlısı köpek, karnı tok sırtı pek köpek. Oyun oynamak isteyen, oramı buramı yalayan köpek, para kazanma, geçinme derdi olmayan köpek, adını sordum; SEFİL dediler. Ne?, dedim kendi kendime, Sefil mi?
Daha önce hiç kedi köpek sevmemiş olduğumu fark ettim. Çocukluğumda çok mu korkardım kedi köpekten. Bunca yılımı bir kedinin, bir köpeğin başını okşamadan mı geçirmişim ben? Sefil ne de güzelsin öyle, Bu adam da nerden çıktı böyle? der gibi, neler yapıyorsun sen? Anladın değil mi daha önce hiç sevmediğimi? Anladın değil mi, daha önce hiç dokunmadığımı? Sefil neler düşündürttün bana böyle. Halbuki bu gece yalnız kalmak istemiştim. Arabayı yıkatmak bahane, oturacaktım oto yıkamacıda yalnız ve sessizce kendimi dinlemeye çalışacaktım. Belki gülecektim, belki ağlamaklı bakacaktım sağa sola. Ne yaptın Sefil? Yalnız kalmaya hakkım hiç mi yok benim? Rahat bırak yaa.. git, gitsene yaa, hayret bir şey, burnu da ne kadar ıslak, grip mi ne? Bak bak salyalarını sürüyor sağıma soluma, ne yılışık, ne sırnaşık şeysin sen öyle. Kıışşt mı denir, hoşşşt mu? Git yaa!
Sefil gitti. Nereye gitti? Kaldım yine yalnız, kalkıp ellerimi, yüzümü yıkadım. Sonra oturdum yine. Gecenin ferahlığı Sefil gibi yalıyor insanın yanaklarını, serin serin Çayı da güzel demlemişler, aferin, bir tane daha istesem mi acaba? Sefil nerede? Sefiiiil, gel oğlum. Koş amcana. Kaç dakikada gönlümü çaldı bu Sefil, üç mü dört mü? Neden bunca senemi hiçbir hayvan sevmeden geçirmişim? Neden bir tane bile, kedim, köpeğim yok muş benim? Neden kedi köpekler gibi çalışıp durmuşuz, neden harcamışız bu kadar hoyratça kendimizi? Hayır hayır, Sefil demin şöyle yayılmıştı, ne güzel dinleniyordu. Biz dinlenmiyoruz, dinlenemiyoruz bile. Üffff ! Gördün mü Sefil yaptığını? Bir gece, ya bir gece sadece yirmi dakika beynimizi çıkaracaktık rüzgarın şezlonguna, savuracaktık oraya buraya serin serin, bak neler yaptın yine? Demir attırdın yeniden içimizdeki kompleksli güvensizliklere
Hayvanlar ne kadar güzel yaratılmışlar. Ne kadar güzeller değil mi? Her şeyi biliyorlar doğuştan, her hayvan ne yapması gerektiğini biliyor, ne zaman, nerede nasıl davranılması gerektiğini biliyor. Hiç birisinde depresyon, bunalım yok. Hiç birisi mutsuz hissetmiyor. Hiç birisi yalnız değil Hiç birisi ne yapacağını bilemez, çaresiz değil. Hiç birisi aç, beş parasız, işsiz güçsüz değil. Mutlu mutlu yaşıyorlar. Bizler ise Sefilleri oynuyoruz Allahın gücüne gitmesin. Halimize şükürler olsun, ama gerçekten bazen şöyle bakıyoruz da, gerçekten milletçe Sefilleri oynuyoruz Bu kadar güzel, zengin bir ülkede, bu kadar muhteşem bir ülkede, iki üç tane rezil yüzünden sefil oluyoruz, sefilleri oynuyoruz.
Noturdamın Kamburu da parayı bulmuş, ohhh sefam olsun diyor, karşımızda pis pis sırıtıyor. Kamburum mamburum ama para bende diyor. Güç bende artık Kapitalizmin gücü adınaaaaa, güüüüç bende artıııkkkk !!!!
Bak yine gitti Sefil, neredesin? Sen de oynat bizi parmağında, istediğin zaman gel, istediğin zaman git. Gelsene buraya. Otur, otur şuraya hemen. Otur dedim kalkma. Bak bak, kızdığım zaman hemen de nasıl oturuyor. Dur, sallama kuyruğunu, dur sallama. Yaaaa, adama böyle kuyruğunu sallatmazlar Pavlovun köpek deneyleri geldi aklıma, koşullu şartlandırma falan, Sefil ! Oğlum ! Pavlov amcan ile tanışmadın sen değil mi? Tabi ya sen nereden tanıyacaksın Pavlovu, ama maşallah bizler milletçe tanıştırıldık, ne koşullu yönlendirmeler, ne toplum yok edilmeler yaşadık biz bir bilsen, önüne gelen deney yaptı bizlerle, önüne gelen test etti, ne ekonomi kaldı ne psikoloji ne de ruh. Deney kazası, eğitim zaviyatı gibi bir şeyler olduk. Koşullandırılmış tükenmişlik sendromları mı vurulmadı damarlarımızdan, öğretilmiş çaresizlik hapları mı geçmedi kursağımızdan, ne kadar toplum bilimciler, ekonomistler falan varsa buradaydılar, açık saha laboratuardık sanki, açık saha tam saha pres ile hiç farkında olmadan deney kobaylarına döndük biz Sefil . Yaaa, yazık ama bize .
Bana baksana sen? Senin ismini de kim koydu? Sefil de neymiş? Gül gibi geçinip gidiyorsun işte . Yediğin önünde yemediğin arkanda Sefaletin s sinden bile bihabersin, mutlu, huzurlu bir şekilde yaşıyorsun işte. Yok yok, gerçekten de çok yanlış isim koymuşlar sana. Sefil olmaz ! Ne diyelim sanaaaa? Şeeyyyyy, ne diyelim sanaaa. Hah tamam buldum, senin adın ---if olsun
Değme ---fine be Sefil ..
Ahmet GENCAL, İstanbul, 21 Ağustos 2010
Kimi bugün nasıl ekmek alabileceğim, nerden para kazanacağım diye düşünürken, kimi de yat, kat, yalı dairesi alma, dayama döşeme derdinde. Yalan dünya, her şey bomboş, herkes bir gün ölecek, elbette sizin de benim de naciz vücutlarımız bir gün toprak olacak. Ölümün gelecek olması konusunda çok büyük bir eşitlik var. Ama Dünyada kaldığımız süre içinde eşitsizlik çok.
Bazen neden diye geçirdiğinizde içinizden, neden diye mırıldanarak sorduğunuzda kendi kendinize, ya da nedeeen diye haykırabildiğinizde nerede olduğunuza bakmadan, önemsemeden, cevap veya cevaplar bulunamıyor nedense.
İçinizdeki istek ve arzular sonsuz. Bunları karşılayamayınca, gerçekleştiremeyince, hissettiğimiz beceriksizlik ve üzüntü de bir o kadar çok oluyor. İste dur ne olur ki, bir şey değişmedikten sonra. Çalış çalış dur, geceni gündüzüne kat, ne oluyor ki, çalışarak, alın teri dökerek, saatlerce beyin ve beden enerjinizi tüketmek ne kazandırıyor ki? Boş, bom boş. Elde avuçta bir şey yok. Modern kölelik vahşi kapitalizm var, insan öğütme değirmenleri var, çalışmanızın çabalamanızın önemi yok
Beyninizi, bedeninizi yaşlandırmanızın karşılığında elinize verdikleri yarım lokma ekmek parası var. Ne mutsuzluk, ne perişanlık. Geçenlerde oto yıkamada bekliyorum, güzel bir köpek geldi yanıma, mutlu köpek, arkadaş canlısı köpek, karnı tok sırtı pek köpek. Oyun oynamak isteyen, oramı buramı yalayan köpek, para kazanma, geçinme derdi olmayan köpek, adını sordum; SEFİL dediler. Ne?, dedim kendi kendime, Sefil mi?
Daha önce hiç kedi köpek sevmemiş olduğumu fark ettim. Çocukluğumda çok mu korkardım kedi köpekten. Bunca yılımı bir kedinin, bir köpeğin başını okşamadan mı geçirmişim ben? Sefil ne de güzelsin öyle, Bu adam da nerden çıktı böyle? der gibi, neler yapıyorsun sen? Anladın değil mi daha önce hiç sevmediğimi? Anladın değil mi, daha önce hiç dokunmadığımı? Sefil neler düşündürttün bana böyle. Halbuki bu gece yalnız kalmak istemiştim. Arabayı yıkatmak bahane, oturacaktım oto yıkamacıda yalnız ve sessizce kendimi dinlemeye çalışacaktım. Belki gülecektim, belki ağlamaklı bakacaktım sağa sola. Ne yaptın Sefil? Yalnız kalmaya hakkım hiç mi yok benim? Rahat bırak yaa.. git, gitsene yaa, hayret bir şey, burnu da ne kadar ıslak, grip mi ne? Bak bak salyalarını sürüyor sağıma soluma, ne yılışık, ne sırnaşık şeysin sen öyle. Kıışşt mı denir, hoşşşt mu? Git yaa!
Sefil gitti. Nereye gitti? Kaldım yine yalnız, kalkıp ellerimi, yüzümü yıkadım. Sonra oturdum yine. Gecenin ferahlığı Sefil gibi yalıyor insanın yanaklarını, serin serin Çayı da güzel demlemişler, aferin, bir tane daha istesem mi acaba? Sefil nerede? Sefiiiil, gel oğlum. Koş amcana. Kaç dakikada gönlümü çaldı bu Sefil, üç mü dört mü? Neden bunca senemi hiçbir hayvan sevmeden geçirmişim? Neden bir tane bile, kedim, köpeğim yok muş benim? Neden kedi köpekler gibi çalışıp durmuşuz, neden harcamışız bu kadar hoyratça kendimizi? Hayır hayır, Sefil demin şöyle yayılmıştı, ne güzel dinleniyordu. Biz dinlenmiyoruz, dinlenemiyoruz bile. Üffff ! Gördün mü Sefil yaptığını? Bir gece, ya bir gece sadece yirmi dakika beynimizi çıkaracaktık rüzgarın şezlonguna, savuracaktık oraya buraya serin serin, bak neler yaptın yine? Demir attırdın yeniden içimizdeki kompleksli güvensizliklere
Hayvanlar ne kadar güzel yaratılmışlar. Ne kadar güzeller değil mi? Her şeyi biliyorlar doğuştan, her hayvan ne yapması gerektiğini biliyor, ne zaman, nerede nasıl davranılması gerektiğini biliyor. Hiç birisinde depresyon, bunalım yok. Hiç birisi mutsuz hissetmiyor. Hiç birisi yalnız değil Hiç birisi ne yapacağını bilemez, çaresiz değil. Hiç birisi aç, beş parasız, işsiz güçsüz değil. Mutlu mutlu yaşıyorlar. Bizler ise Sefilleri oynuyoruz Allahın gücüne gitmesin. Halimize şükürler olsun, ama gerçekten bazen şöyle bakıyoruz da, gerçekten milletçe Sefilleri oynuyoruz Bu kadar güzel, zengin bir ülkede, bu kadar muhteşem bir ülkede, iki üç tane rezil yüzünden sefil oluyoruz, sefilleri oynuyoruz.
Noturdamın Kamburu da parayı bulmuş, ohhh sefam olsun diyor, karşımızda pis pis sırıtıyor. Kamburum mamburum ama para bende diyor. Güç bende artık Kapitalizmin gücü adınaaaaa, güüüüç bende artıııkkkk !!!!
Bak yine gitti Sefil, neredesin? Sen de oynat bizi parmağında, istediğin zaman gel, istediğin zaman git. Gelsene buraya. Otur, otur şuraya hemen. Otur dedim kalkma. Bak bak, kızdığım zaman hemen de nasıl oturuyor. Dur, sallama kuyruğunu, dur sallama. Yaaaa, adama böyle kuyruğunu sallatmazlar Pavlovun köpek deneyleri geldi aklıma, koşullu şartlandırma falan, Sefil ! Oğlum ! Pavlov amcan ile tanışmadın sen değil mi? Tabi ya sen nereden tanıyacaksın Pavlovu, ama maşallah bizler milletçe tanıştırıldık, ne koşullu yönlendirmeler, ne toplum yok edilmeler yaşadık biz bir bilsen, önüne gelen deney yaptı bizlerle, önüne gelen test etti, ne ekonomi kaldı ne psikoloji ne de ruh. Deney kazası, eğitim zaviyatı gibi bir şeyler olduk. Koşullandırılmış tükenmişlik sendromları mı vurulmadı damarlarımızdan, öğretilmiş çaresizlik hapları mı geçmedi kursağımızdan, ne kadar toplum bilimciler, ekonomistler falan varsa buradaydılar, açık saha laboratuardık sanki, açık saha tam saha pres ile hiç farkında olmadan deney kobaylarına döndük biz Sefil . Yaaa, yazık ama bize .
Bana baksana sen? Senin ismini de kim koydu? Sefil de neymiş? Gül gibi geçinip gidiyorsun işte . Yediğin önünde yemediğin arkanda Sefaletin s sinden bile bihabersin, mutlu, huzurlu bir şekilde yaşıyorsun işte. Yok yok, gerçekten de çok yanlış isim koymuşlar sana. Sefil olmaz ! Ne diyelim sanaaaa? Şeeyyyyy, ne diyelim sanaaa. Hah tamam buldum, senin adın ---if olsun
Değme ---fine be Sefil ..
Ahmet GENCAL, İstanbul, 21 Ağustos 2010