-
- Üyelik Tarihi
- 3 Nis 2015
-
- Mesajlar
- 4,042
-
- MFC Puanı
- 245
SAFRANBOLU-AMASRA
Cuma akşamı iş çıkışı yola çıkıp ortalama 5 saat sonra Safranbolu’ya vardık. Booking’den ayırttığımız konak tarzı pansiyonumuzu bulup yerleştik ve dinlenmek üzere odalara çekildik. Herkes hali hazırda dinleniyorken ben size biraz Safranbolu’dan bahsedeyim
Osmanlı döneminde kültürel ve ekonomik anlamda ön plana çıkan Safranbolu, kervanların geçiş yolu üzerinde de yer aldığından bölge ticaretine de katkı sağlamış. UNESCO tarafından “Dünya Miras Listesi”ne alınan ilçe, kültürel mirası da en iyi şekilde koruduğundan dolayı ‘Dünya Kenti’ ünvanını da almıştır. Safranbolu Belediyesi’nin sitesinde gitmeden önce araştırma yaparken ‘tüm ülkede bulunan yaklaşık 50 bin kadar korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının yaklaşık 1500’ü Safranbolu’da yer almaktadır’ bilgisine rastlamıştım. Dünya Miras Listesi’ne alınması başka türlü açıklanamazdı herhalde.
Meşhur Safranbolu Evleri ise geçmişten günümüze ayakta kalmış, tarihi dokusu, kültürel mirası ile ilçenin en önemli sembollerini oluşturmakta. Çoğu ev yasal koruma altındaymış. Özellikle Osmanlı’dan kalan konakların yanı sıra, hamam, cami, çeşme ve hanlar görülmeye değer…
İlçenin ismi ise yetiştirmesi son derece zahmetli ama bir o kadar kıymetli ‘Safran’ çiçeğinden gelmekteymiş. Safran, dünyanın en pahalı baharatı sayılan bir bitki olmakla birlikte, en kalitelisi burada yetişmekteymiş. Kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilme özelliği bulunduğundan; ilaç, gıda, kozmetik gibi sanayilerde önemli bir hammadde sayılıyor. Sokaklarda gezinip safranlı lokumları tadarken bu ek bilgi aklınıza gelsin, bol bol lokum alın .
Evet bu kısacık tanıtımdan sonra başlayalım bu şirin ilçeyi gezmeye! Kahvaltımızı ettikten sonra ilk önce 8 km uzaklıktaki Bulak (Mencilis) Mağarası’na doğru yola koyulduk. Okan mağaralara bayıldığından ilk önce onun istediği olsun dedik .Bu mağara Türkiye’nin 4. büyük mağarasıymış. Yaklaşık 6 km uzunluğunda olduğu yazıyordu ama 400 m’si ziyaret edilebilir durumda. Biz de bir yamacın kenarındaki dik merdivenlerden çıkarak mağarayı gezdik, sizin de vaktiniz var ise görün derim .
Hazır arabayla yola çıkmışken yakın mesafedeki yerleri de görelim diyerek Tokatlı Kanyonu’na uğradık. İncekaya Su Kemeri’ni fotoğraflayıp kanyonda az da olsa yürüyüş yaptık.
60 m yükseklikte ve 116 m uzunluğundaki Tokatlı kanyonun üzerine yapılan su kemeri 19.yy’da yapılmış. Kentteki çeşmelere dağıtılan su, bu kemerden geçiyormuş. Hemen aşağısında yer alan Tokatlı kanyonuna da merdivenlerden inerek ulaşabilirsiniz. Giriş ücretli ama öyle verilmeyecek ücretler değildi, 3 TL filandı . Burada trekking, at binme, paintball gibi etkinliklerin yanı sıra piknik de yapılabiliyormuş. Yürüyüş parkuru internette araştırdığım üzere 9 km uzunluğundaydı, yaklaşık 2 saat boyunca yürüyerek Safranbolu çarşısına çıkabileceğiniz söyleniyor. Fakat hem vaktimiz kısıtlı hem de buraya arabayla geldiğimizden belli bir yere kadar yürüyüp geri döndük ve aşağıdan fotoğrafını çektiğimiz ‘Cam Teras’ı görmek üzere tekrar yukarı tırmandık.
Cam Teras’a gelip bu sefer de kanyonu yukarıdan seyrettik, çok çok etkilendiğim söylenemez ama sağlam yapıldığı belli, bastığınız yerden 70 m aşağısı seyretmek ilginç olabiliyor tabi. Yalnız bu terasa da ayak basmak ücretli, burası da 3 TL filandı ama bence para alınması gereksiz bir yerdi. Ne yazık ki Safranbolu’da turizmi iliklerine kadar yaşayan bir ilçeye dönüşmüş. biraz daha kanyonu seyredip fotoğraf çektikten sonra, Cam Teras’ın girişindeki kafede meşhur ‘Bağlar Gazozundan’ içip Cemile Bacı’nın yolluk adı altında getirdiği elmalı pastalardan yiyip soluklandık .