(d.? / ö.1846)
Anadolu'da yetişen ve Anadolu'yu aydınlatan velilerin meşhurlarındandır. Adı, Mustafa b. Salih'tir. Babası, Diyarbakır ulemasından ve Diyarbakır Müftüsü Hacı Salih Efendi'dir. Bu zat, 1263 (m.1846) yılında vefat etmiştir. Türbesi, Bolu'da, Aktaş Dergâhı’ndadır. Safî Âmidî Hazretleri, tahsiline Diyarbakır'da başladı. Dokuz yaşında iken Kur'an-ı Kerim'i ezberleyip hafız oldu. Zahir ilimlerini babasından tahsil etti. Sonra yine babasının izniyle İstanbul'a gelip, derslerine orada devam etti. Devrinin meşhuru Akşehirli Hacı Ömer Efendi'den ders ve icazet aldı. İstanbul'da müderris olarak kalmaya karar vermişken bir gece rüyasında Çerkeşli Hacı Mustafa Efendi Hazretleri'ni gördü. Ona: "Evladım Mustafa Safî Efendi! Zahir ilmini tamamlayıp icazet aldın. Ta*savvuf ilmini öğrenip, Ledün ilmine kavuşmak için Çerkeş'e gel de bu ilmi tahsil eyle. Artık İstanbul'da kalmana izin yoktur" dedi. Bu rüya üzerine, Mustafa Safî Efendi Hazretleri Çerkeş'e geldiyse de Şeyh Mustafa Efendi Hazretlerine kendisini kabul ettirmek için hayli sıkıntı çekti. Daha sonra da şeyhinin gözdesi olup ondan hilafet aldı. Bundan sonra Bolu'ya gelerek Semerkand Medresesi'ne yerleşip, zahir ve bâtın ilimlerinin neşrine başladı. Bu sırada Şemsi Paşa'nın kızı Hafize Ha*nım, Aktaş denilen yerde dergâh yapılmak üzere beş dönüm bir tarla hediye et*ti. Bu tarla üzerinde kısa zaman zarfında bir cami, bir dergâh ve bir de ev yapıldı. Mustafa Safî Efendi Hazretleri, bu dergahta tam otuz üç yıl boyunca der*gah hizmetini sürdürdü. Bu sırada iki adet de halife yetiştirdi. Bunlardan biri, Şeyh Yusuf Efendi Hazretleri, diğeri, Geredeli Abdullah Efendi Hazretleri'dir. Vefatından sonra, Bolu Kaymakamı Mîr-i Miran Tâhir Paşa kabrinin üzerine türbe yaptırmıştır. Otuz üç gün hasta yattıktan sonra, 63 yaşında Cemal âlemine yürümüş*tür.
Anadolu'da yetişen ve Anadolu'yu aydınlatan velilerin meşhurlarındandır. Adı, Mustafa b. Salih'tir. Babası, Diyarbakır ulemasından ve Diyarbakır Müftüsü Hacı Salih Efendi'dir. Bu zat, 1263 (m.1846) yılında vefat etmiştir. Türbesi, Bolu'da, Aktaş Dergâhı’ndadır. Safî Âmidî Hazretleri, tahsiline Diyarbakır'da başladı. Dokuz yaşında iken Kur'an-ı Kerim'i ezberleyip hafız oldu. Zahir ilimlerini babasından tahsil etti. Sonra yine babasının izniyle İstanbul'a gelip, derslerine orada devam etti. Devrinin meşhuru Akşehirli Hacı Ömer Efendi'den ders ve icazet aldı. İstanbul'da müderris olarak kalmaya karar vermişken bir gece rüyasında Çerkeşli Hacı Mustafa Efendi Hazretleri'ni gördü. Ona: "Evladım Mustafa Safî Efendi! Zahir ilmini tamamlayıp icazet aldın. Ta*savvuf ilmini öğrenip, Ledün ilmine kavuşmak için Çerkeş'e gel de bu ilmi tahsil eyle. Artık İstanbul'da kalmana izin yoktur" dedi. Bu rüya üzerine, Mustafa Safî Efendi Hazretleri Çerkeş'e geldiyse de Şeyh Mustafa Efendi Hazretlerine kendisini kabul ettirmek için hayli sıkıntı çekti. Daha sonra da şeyhinin gözdesi olup ondan hilafet aldı. Bundan sonra Bolu'ya gelerek Semerkand Medresesi'ne yerleşip, zahir ve bâtın ilimlerinin neşrine başladı. Bu sırada Şemsi Paşa'nın kızı Hafize Ha*nım, Aktaş denilen yerde dergâh yapılmak üzere beş dönüm bir tarla hediye et*ti. Bu tarla üzerinde kısa zaman zarfında bir cami, bir dergâh ve bir de ev yapıldı. Mustafa Safî Efendi Hazretleri, bu dergahta tam otuz üç yıl boyunca der*gah hizmetini sürdürdü. Bu sırada iki adet de halife yetiştirdi. Bunlardan biri, Şeyh Yusuf Efendi Hazretleri, diğeri, Geredeli Abdullah Efendi Hazretleri'dir. Vefatından sonra, Bolu Kaymakamı Mîr-i Miran Tâhir Paşa kabrinin üzerine türbe yaptırmıştır. Otuz üç gün hasta yattıktan sonra, 63 yaşında Cemal âlemine yürümüş*tür.