İddialı bir isimle çıkan kitap, her ne kadar sert mizaçlı bir dil ile yazılmış gibi görünse de aslında pek öyle değil. Verilmek istenen mesaj hayatın uykuya bu kadar zaman ayrılmayacak kadar önemli ve zamanın aslında ne kadar değerli olduğu. Kitap bu mesajı öyküleştirme ile bizlere sunuyor. Uykunun aslında ne olduğunu ve hayatımızdaki yerini bilimsel detaylarla dile getiriyor. Erdal Demirkıran insanın uykusunu kaçıran hedefleri olması gerektiğinden de bahsediyor. Hikayedeki zengin betimlemeler de bu kitabı adeta bir duygu ve anlatım mozağine dönüştürmüş.

"Aklı başında olan hiçbir insan ömrünün üçte birini yastığa bağışlamaz."

Biliyor musun? Sen bir dahi olarak gelmiştin dünyaya. Tüm dahiler gibi sana göre de imkansız hiçbir şey yoktu, ta ki o güne kadar... Babanla parkta kumdan kale yapıyordunuz. O esnada bir uçak geçiyordu parkın üzerinden. Sen uçağı göstererek "Baba onu bana al!" demiştin. 5 yaşındaydın. Baban gülmüştü. "Gel yavrum sana gofret alayım!" demişti. Sen "Hayır, ben uçak istiyorum!" diye diretmiştin. Çok direttiğin için baban sana oyuncak bir uçak almıştı. Halbuki sen o gün oyuncak uçağı kastetmemiştin .Sana göre o uçan şey birilerinin babasına aitti ve onu senin baban da alabilirdi. Senin için imkansız olan hiçbir şey yoktu; ama baban için bu imkansızdı. Çünkü yıllar önce o da babasıyla parka gittiğinde babası ona uçak yerine şekerleme ısmarlamıştı. İşte böyle dostum henüz 5 yaşındaydın, sana imkansızı öğrettiklerinde.