Rüyaların Yedi Çeşidi
Rüyalar fenomeninin ahlaki dersi; bu konunun incelenmesi için iyi bir başlangıç noktasıdır. İstisnasız hepimiz rüya deneyimini yaşarız ama nasıl veya neden rüya gördüğünü ve hatta ne rüya gördüğünü kaç kişi anlamaktadır?
Hepimiz sayısız deneyimler geçiririz ama onları anlama ve onlardan ders almada başarısızlığa uğrarız. Istırap ve keder tekrar tekrar bize gelir. Çünkü tek bir deneyim bir dersi öğrenmek için yeterli değildir. Tek bir deneyimin o ders öğrenilmedikçe hiçbir yararı yoktur. Okült özdeyiş şudur: Ders öğrenildiğinde gereklilik sona ermektedir. Demek ki rüyaların incelenmesi deneyimden fayda sağlamak ve ondan bir şeyler öğrenebilmek üzere atılması gerekli ilk adımdır.
İlk olarak şunu belirtmemize izin verin: Rüya fenomeni ilk olarak beden ve beynimizle hayatiyetimiz veya yaşam enerjimiz veya prana ile arzularımız ve isteklerimizle düşünen zihin bireysel can ve içimizdeki Ruh ile ilişkilidir. Rüyaların bir tipinde teşkil edici bir sebep bir diğerinden daha fazla rol oynayabilir; örneğin vücutla başlayıp orada sona eren rüyalar vardır. Diğer taraftan beynimize içimizdeki saf spiritüel ruhun saf faaliyetinden kaynaklanarak gelen rüyalar vardır. Ulvi rüyalardan en aptalca olanlarına kadar hepsi de bir insanın tamamını meydana getiren etkenlerle alakalıdır.
Bir sonraki nokta ise şudur: Rüya görmenin bir şuur hali olduğu doğru olmakla beraber bizim o hali hatırlayışımız uyandığımız zaman düzenli bir şekilde bozulmakta veya silinmektedir. Vücut her gece uyuyorken; arzulu zihin akılcı zihin spiritüel zihin rüya görür ama birçok insan bunun hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Uyanırlar ve "rüyasız bir uyku çektim" derler.
Beynimiz ön kısma yani cerebruma ve arka kısma yani beyinciğe sahiptir. Aktif yaşamda yani uyanıkken ön beynimizi kullanırız. Cerebrum beş duyumuzdan gelen izlenimleri kaydeder ve üstünde durur. Bu süreç devam ettikçe bizler uyanığızdır. Sinir düğümü ve cerebrum dış dünyadan çok mesaj veya izlenim alarak bitkin bir hale geldiğinde uyuruz. Beyin duyuları daha fazla kontrol edemez faaliyet gösteremez ve biz o kişinin uykuya daldığını söyleriz. Ama beynin başka bir kısmı da vardır: Beyincik. Tıpkı dünyanın iki kutbunun olması gibi herhangi bir manyetik alanın iki kutbunun olması gibi insan beyninin de iki kutbu vardır. Pozitif beyin ve negatif beyincik. Uyanık yaşam pozitiftir çünki beynin pozitif kısmı faaliyet göstermektedir. Uykudaki yaşam pasiftir çünki negatif kutup sadece bu durumda faaliyet göstermektedir.
Bu durumda tıpkı vücuttaki herhangi bir acının beyin tarafından kaydedilmesi ve iletilmesi gibi uyuyan vücudun her tarafından gelen bütün mesajlar beyinciğe ulaşır. Beyincik kendi güçlerine sahiptir; tüm beynin çok önemli bir bölümüdür ve modern bilim onun bütün fonksiyonlarını tam olarak bilmemektedir. Bütün rüyalar en yükseğinden en kabasına kadar beyincikte meydana gelmektedir. Ama bizim sıradan hafızanın yeri ön kısımda cerebrum"dadır. Hafıza beyincik tarafından etkilenmedikçe uyandığımızda rüyalarımıza ait bir anımız yoktur. Bir kabusu örnek alalım: Bazı rahatsızlıklar beyinciğe etki eder; kaotik görüntüler ortaya çıkar bağırırız ve haykırırız güler veya konuşuruz ve cerebrum aktif hale gelinceye kadar yani uyanıncaya kadar bunları gerçek olarak kabul ederiz. Birisi bizi uyandırır veya korkmuş ve aşırı yüklenmiş beyincik pozitif kutbuna çılgınca mesajlar gönderir ve onu uyandırır.
Özetlemek gerekirse beyincik; vücutta asıl olarak rüyalarla -her çeşit rüyayla- ilgili olan organizmadır. Sıradan hafızanın yeri cerebrum"dur ve rüyaların hatırlanması tamamen beynin haline dayalıdır. Mesajın en yükseğini beyincikte alabiliriz ama beyin beyincik tarafından etkilenmediyse hiçbir şey hatırlamayız.
Rüyalar fenomeninin ahlaki dersi; bu konunun incelenmesi için iyi bir başlangıç noktasıdır. İstisnasız hepimiz rüya deneyimini yaşarız ama nasıl veya neden rüya gördüğünü ve hatta ne rüya gördüğünü kaç kişi anlamaktadır?
Hepimiz sayısız deneyimler geçiririz ama onları anlama ve onlardan ders almada başarısızlığa uğrarız. Istırap ve keder tekrar tekrar bize gelir. Çünkü tek bir deneyim bir dersi öğrenmek için yeterli değildir. Tek bir deneyimin o ders öğrenilmedikçe hiçbir yararı yoktur. Okült özdeyiş şudur: Ders öğrenildiğinde gereklilik sona ermektedir. Demek ki rüyaların incelenmesi deneyimden fayda sağlamak ve ondan bir şeyler öğrenebilmek üzere atılması gerekli ilk adımdır.
İlk olarak şunu belirtmemize izin verin: Rüya fenomeni ilk olarak beden ve beynimizle hayatiyetimiz veya yaşam enerjimiz veya prana ile arzularımız ve isteklerimizle düşünen zihin bireysel can ve içimizdeki Ruh ile ilişkilidir. Rüyaların bir tipinde teşkil edici bir sebep bir diğerinden daha fazla rol oynayabilir; örneğin vücutla başlayıp orada sona eren rüyalar vardır. Diğer taraftan beynimize içimizdeki saf spiritüel ruhun saf faaliyetinden kaynaklanarak gelen rüyalar vardır. Ulvi rüyalardan en aptalca olanlarına kadar hepsi de bir insanın tamamını meydana getiren etkenlerle alakalıdır.
Bir sonraki nokta ise şudur: Rüya görmenin bir şuur hali olduğu doğru olmakla beraber bizim o hali hatırlayışımız uyandığımız zaman düzenli bir şekilde bozulmakta veya silinmektedir. Vücut her gece uyuyorken; arzulu zihin akılcı zihin spiritüel zihin rüya görür ama birçok insan bunun hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Uyanırlar ve "rüyasız bir uyku çektim" derler.
Beynimiz ön kısma yani cerebruma ve arka kısma yani beyinciğe sahiptir. Aktif yaşamda yani uyanıkken ön beynimizi kullanırız. Cerebrum beş duyumuzdan gelen izlenimleri kaydeder ve üstünde durur. Bu süreç devam ettikçe bizler uyanığızdır. Sinir düğümü ve cerebrum dış dünyadan çok mesaj veya izlenim alarak bitkin bir hale geldiğinde uyuruz. Beyin duyuları daha fazla kontrol edemez faaliyet gösteremez ve biz o kişinin uykuya daldığını söyleriz. Ama beynin başka bir kısmı da vardır: Beyincik. Tıpkı dünyanın iki kutbunun olması gibi herhangi bir manyetik alanın iki kutbunun olması gibi insan beyninin de iki kutbu vardır. Pozitif beyin ve negatif beyincik. Uyanık yaşam pozitiftir çünki beynin pozitif kısmı faaliyet göstermektedir. Uykudaki yaşam pasiftir çünki negatif kutup sadece bu durumda faaliyet göstermektedir.
Bu durumda tıpkı vücuttaki herhangi bir acının beyin tarafından kaydedilmesi ve iletilmesi gibi uyuyan vücudun her tarafından gelen bütün mesajlar beyinciğe ulaşır. Beyincik kendi güçlerine sahiptir; tüm beynin çok önemli bir bölümüdür ve modern bilim onun bütün fonksiyonlarını tam olarak bilmemektedir. Bütün rüyalar en yükseğinden en kabasına kadar beyincikte meydana gelmektedir. Ama bizim sıradan hafızanın yeri ön kısımda cerebrum"dadır. Hafıza beyincik tarafından etkilenmedikçe uyandığımızda rüyalarımıza ait bir anımız yoktur. Bir kabusu örnek alalım: Bazı rahatsızlıklar beyinciğe etki eder; kaotik görüntüler ortaya çıkar bağırırız ve haykırırız güler veya konuşuruz ve cerebrum aktif hale gelinceye kadar yani uyanıncaya kadar bunları gerçek olarak kabul ederiz. Birisi bizi uyandırır veya korkmuş ve aşırı yüklenmiş beyincik pozitif kutbuna çılgınca mesajlar gönderir ve onu uyandırır.
Özetlemek gerekirse beyincik; vücutta asıl olarak rüyalarla -her çeşit rüyayla- ilgili olan organizmadır. Sıradan hafızanın yeri cerebrum"dur ve rüyaların hatırlanması tamamen beynin haline dayalıdır. Mesajın en yükseğini beyincikte alabiliriz ama beyin beyincik tarafından etkilenmediyse hiçbir şey hatırlamayız.