s3rdar
MFC Üyesi
- Konum
- Bodrum Muğla
-
- Üyelik Tarihi
- 10 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 768
-
- MFC Puanı
- 54
odosun Fethi bilindiği gibi, Kanunî Sultan Süleymanın Akdenizde Osmanlı hakimiyetini kurmak için giriştiği ilk önemli mücadelelerden biridir.
Flag of the Sovereign Military Order of Malta.svg Hospitalier Şövalyeleri Flag of the Ottoman Empire (1453-1844).svg Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar
Philippe Villiers de LIsle-Adam I. SüleymanÇoban Mustafa PaşaKurdoğlu Muslihittin Reis
Kanuni, saltanatının ikinci yılında Rodosu ve ona bağlı bulunan adaları ele geçirmiş, Doğu Akdenizde Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesini sağlamıştır. 1309dan beri Saint Jean dHospitaliers veya Saint Jean de Jerusalem denilen şövalye tarikatının elinde bulunan Rodos adası ile civarındaki adalar, eskiden beri Osmanlıların ele geçirmek istedikleri önemli yerlerdi.
Şövalyeler Yokuşu
Şövalyeler Yokuşu
Sultan Süleyman, Belgradı almayı başardıktan sonra Osmanlı siyasetinin bu ikinci meselesini de halletmek istiyordu. Zira fethi zarurî kılan bazı sebepler vardı. Buranın fethi, Osmanlı ülkesine yeni ilhak edilmiş bulunan Mısır, Suriye ve Doğu Akdeniz sahillerinin emniyeti bakımından önemliydi. Bunun için de Rodos ve ona bağlı olan diğer adaların Osmanlıların elinde bulunması gerekiyordu.
Nitekim bu zorunlucu takdir eden Yavuz Sultan Selim, saltanatının son yıllarında, Şövalyeler üzerine yürümek için büyük çapta bir donanma hazırlamaya koyulmuş, ancak bu tasavvurunu gerçekleştiremeden hayata gözlerini kapamıştır.
Hıristiyanlığın, Osmanlı hac, ticaret ve ulaşım yolu üzerinde, bu emniyeti tehlikeye sokabilecek tehlikeli kalesi durumundaki Rodosta bulunan şövalyeler, Osmanlı ticaret ve hac gemilerine saldırmakla kalmamışlar, ayni zamanda Canberdi Gazaline de yardımda bulunmuşlardı. Bundan başka onlar, Rodosta bulunan Cem Sultanın oğlu Muradı da taht vârisi olarak ortaya sürmüşlerdi.
Cem Sultanın Rodosta hapis tutulduğu Zizim Kalesi
Cem Sultanın Rodosta hapis
tutulduğu Zizim Kalesi
Ayrıca kalelerinin sağlamlığına güvenmekte olan Rodos şövalyeleri, korsanlıklarına devam ediyorlar, bir taraftan Müslümanların yollarını kesip gemilerini alıyor, öbür taraftan da Osmanlı sahillerine ardı arası kesilmeksizin saldırılarda bulunuyorlardı. Bundan başka beş altı bin civarında Müslümanı esir alıp adalarında onlara türlü işkenceler yaptıkları da biliniyordu.
İste Kanunî, bu siyasî ve stratejik sebeplerden dolayı Rodos problemini halletmek istiyordu. Böylece, bir bakıma babasından miras olarak devraldığı bir siyaseti devam ettirmek ve babasının yarıda bırakmak zorunda kaldığı önemli bir meseleyi halletmek niyetinde idi. Ayni zamanda o, Rodosu feth etmek suretiyle dedesi Fâtih Sultan Mehmedin gerçekleştiremediği bir şeyi de yapmış olacaktı.
Rodos'un Fethi
Rodosun Fethi
Rodosun fethi hususunda Divan-i Hümayûnda yapılan müzakerelerde ekseriyet, Rodos seferine taraftar görünmüyordu. Zira bunlar, Şövalyelerin şöhreti, adanın müstahkem olup uzun süre muhasaraya dayanabilmesi ve bir sefer vukuunda Avrupanın derhal buraya yardımda bulunabileceğini düşünüyorlardı. Bunlara göre sonu tehlikeli bir macera ile bitecek sefere girişmek doğru değildi. Bu düşünceye karşılık Vezir-i Azam Pirî Mehmed Pasa ile ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa ve denizci Kurdoğlu Müslihiddin Reis, Rodos seferine taraftar olup Avrupa tarafindan endişe edilmemesi gerektiğini ileri
Rodos Kalesi
Rodos Kalesi
sürüyorlardı.
Bu arada casusları vâsıtasıyla Rodos hakkında bilgi toplayan Kanunî, sefere karar verir. Bununla beraber sefere çıkmadan önce, Hammerin ifadesiyle Kuran-i Kerimin emrini yerine getirmek için Üstada-i Azama bir mektup gönderir. Bu mektupta Üstada-i Azam teslim olması isteniyor ve arzusu ile itaati kabul ettiği takdirde şövalyelerin hürriyetleri ile mallarına dokunulmayacağına dair, yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, Onun elçisi olan Hz. Muhammed ve diğer Peygamberler adına yemin ediyordu. Fakat bu teklif, Üstada-i Azam tarafindan red edilir. (Üstadı Azam Rodosu yöneten Şovalyenin ünvanı)
Bu sırada Avrupa devletleri de birbirleri ile mücadele halinde bulunduklarından, Rodos ile ilgilenebilecek durumda değillerdi. Rodos ile ilgilenebilecek tek devlet olan Venedikliler de yapılan ticaret antlaşması ile pasif hale getirilmişlerdi. Divanda alınan sefer kararından sonra hazırlıklarına başlayan Osmanlı ordusunun basına Serdar olarak ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa getirildi.
Fethi Paşa saat kulesi ve yazıtı
Fethi Paşa saat kulesi ve yazıtı
Öte yandan bu seferi haber alan Rodos Üstada-i Azamı Philippe Villiers de lIsle Adam, bazı tedbirler alarak kaleyi tahkim ettirmiş, yiyecek depolatmış, şehrin önündeki limana zincir çektirmiş, ayrıca Papa ve Fransadan da yardim istemişti. Osmanlı donanması, 5 Haziran l522de 300 savaş gemisi ve 400 nakliye gemisi ile Çoban Mustafa Pasa komutasında harekete geçer.
Donanmada pek çok mühimmattan başka onbin deniz ve itfaiye neferi bulunuyordu. Sultan Süleyman da 2l Receb 928 (l6 Haziran l522) tarihinde İstanbuldan hareketle Üsküdara geçmiş, buradan Kapıkulu askerleri ve sefere memur olan diğer eyâletlerin tımarlı sipahileriyle birlikte karadan yola çıkmıştır.
Rodos'un Fethi
Rodosun Fethi
Bu sefere nadir bir istisna olmak üzere, Sadrazam Pîrî Mehmed Paşanın amcası olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi (l503 l525) de katılmıştır. Osmanlı donanması, Rodos yakınlarındaki Gnido adasına varmıştı. 24 Haziranda Rodos önlerine gelen Osmanlı donanması, Rodos kalesinin dört mil kadar doğusundaki bir limana demir atar. Kaleyi abluka altına alan ordu, Pâdişahin karadan gelmesini bekler.
Nihayet Kütahya Aydın yolu ile Marmarise, oradan da 28 Temmuzda Rodos adasına geçen yüz bin kişilik ordu, surlar boyunca mevzilenir. Bu esnada İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol, Alman ve Portekiz milletlerine mensuba şövalyelerden müteşekkil Rodos müdafileri ise kalenin beş ana burcunu müdafaaya başlamışlardı.
Çarpışmalar, l Ağustosta Alman burcuna top atısı ile baslar. Kanunî, Kızıltepe denen yerde otağını kurdurarak kuşatmayı buradan idare eder. Şiddetle ve birbiri ardınca süre gelen Osmanlı hücumları, beş ay kadar devam eder. Bu arada zaman zaman kısmî basarılar da kazanılmıştı. Sonunda dayanamayacaklarını anlayan şövalyeler, kaleyi teslim edeceklerini Kanunîye bildirmek zorunda kalırlar.
Rodos
Rodos
Yapılan müzakereler neticesi 21 Aralık 1522de bir teslim antlaşması imzalanır. Buna göre 2l3 yıllık sonuncu Haçlı Devleti de tarihe karışır. Buna göre Katolik Hıristiyanların Yakin Doğudan tamamen uzaklaştırılmaları da sağlanmış olur. Antlaşma gereği şövalyelerin adadan çekilmelerine müsaade edildiği gibi, şehirdeki Hıristiyanların dinî âyin ve inançlarında serbest olmaları, ada sakinlerine beş yıl kadar vergi vermemeleri ve kendilerinden devşirme alınmaması gibi imtiyazlar da bahsedilmiştir.
Bu arada Hıristiyanlığı kabul eden Sultan Cemin oğlu Murad da yakalanarak iki oğlu ile birlikte ortadan kaldırılır. Şövalyelerin Rodosu terkinden sonra Pâdişah, 20 Ocak 1523te Câmiye çevrilen Saint Jean Kilisesinde Cuma namazı kılmıştır. Bu namazda imamlığı, sefere iştirak etmiş olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi yapmıştı.
Rodos, Midilli sancağına bağlanarak Dindarzade Mehmed Beyin idaresine verilmiştir. Osmanlılar, ayrıca bu sefer sonrası Anadolu sahillerinde Bodrum, Aydos, Tahtalı kalelerini, Leros, Sömbeki, Kalimnos, Limonsa adalarını ele geçirmişlerdir. Böylece Rodos kalesi ve birlikte Oniki adanın tamamı ve Bodrum da teslim olmuştu.
Bodrumun fethi, Anadolu tarihi bakımından da önemlidir. Zira burası, Anadoluda Hıristiyanların elinde bulunan tek toprak parçası idi. 29 Aralıkta Kanunî, Rodos şehrine girip kaleyi gezer. Bu günlerde Hıristiyanlık âleminde Noel kutlanıyordu Papa İkinci Hadrianus, Romada Saint Pierrede Noel âyinini icra ederken, kilisenin saçağından bir tas düşüp Papanın ayağına doğru yuvarlanır. Kardinaller bu hâdiseyi muhasarası aylardan beri devam eden Rodosun düşmesine işaret saydılar.
Rodos'piri reis
Rodospiri reis
Rodosun fethi, Türk topçuluğunun Avrupa topçuluğu karsısındaki üstünlüğünü gösterdiği gibi, o çağda alınması adeta mümkün görülmeyen ve Hıristiyanlığın İslâm âlemine doğru bir kalesi sayılan adanın zaptı, Avrupada büyük bir hayret ve üzüntü uyandırmıştır. Bu arada Rodosun fethinin ardından Rodos hapishanelerinde bulunan altı bin kadar Müslüman esir de kurtarılmıştır.
Rodosa derhal Türk göçmenleri yerleşmeye başladılar. Birçok câmi, imâret, mektep, medrese, çeşme ve yol yapılıp ada imar edilir. Rodos, bir sancak merkezi olur. Buraya devamlı olarak Bahriye Sancakbeyleri (Tümamiral) vali tayin edildi. 2 Ocak günü aksam üzeri Kanunî Yeşil Melek kadırgasına binip Rodostan ayrılır. Anadoluda Marmarise geçer.
Aydın, Midilli, Karasi, Menteşe ve Saruhan Sancakbeylerine, Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşanın nezaretinde Rodostaki inşaat, imar ve iskân isleri bitinceye kadar adada kalmalarını emrettikten sonra İstanbula doğru yola çıkan Kanunî 26 günde İstanbula varır. 29 Ocak l523te yedi ay on iki gün süren bu ikinci sefer-i hümayûnunu bitirerek İstanbula gelmiş olur. Bu arada Osmanlı donanması da İstanbula döner. Rodosun fethi edilmesi ile ilgili olarak gönderilen zafer namelere Venedik mukabelede bulunduğu gibi Sah İsmail de cülûstan beri ilk defa olarak taziyet ve tebrik vecibesini yerine getirmiş, Rodos fethinden dolayı da memnunluğunu bildiren bir mektup ile bir elçi göndermişti.
Rodosun fethi ile Avrupada Kanunînin şöhreti biraz daha artmış oluyordu. Belgrad ve Rodosun, Hıristiyan dünyasının bu iki kilit noktası sayılan müstahkem kalelerinin Kanunî tarafindan düşürülmesi, Osmanlıların ileride başaracakları daha büyük fetihleri için bir işaret sayıldı.
Flag of the Sovereign Military Order of Malta.svg Hospitalier Şövalyeleri Flag of the Ottoman Empire (1453-1844).svg Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar
Philippe Villiers de LIsle-Adam I. SüleymanÇoban Mustafa PaşaKurdoğlu Muslihittin Reis
Kanuni, saltanatının ikinci yılında Rodosu ve ona bağlı bulunan adaları ele geçirmiş, Doğu Akdenizde Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesini sağlamıştır. 1309dan beri Saint Jean dHospitaliers veya Saint Jean de Jerusalem denilen şövalye tarikatının elinde bulunan Rodos adası ile civarındaki adalar, eskiden beri Osmanlıların ele geçirmek istedikleri önemli yerlerdi.
Şövalyeler Yokuşu
Şövalyeler Yokuşu
Sultan Süleyman, Belgradı almayı başardıktan sonra Osmanlı siyasetinin bu ikinci meselesini de halletmek istiyordu. Zira fethi zarurî kılan bazı sebepler vardı. Buranın fethi, Osmanlı ülkesine yeni ilhak edilmiş bulunan Mısır, Suriye ve Doğu Akdeniz sahillerinin emniyeti bakımından önemliydi. Bunun için de Rodos ve ona bağlı olan diğer adaların Osmanlıların elinde bulunması gerekiyordu.
Nitekim bu zorunlucu takdir eden Yavuz Sultan Selim, saltanatının son yıllarında, Şövalyeler üzerine yürümek için büyük çapta bir donanma hazırlamaya koyulmuş, ancak bu tasavvurunu gerçekleştiremeden hayata gözlerini kapamıştır.
Hıristiyanlığın, Osmanlı hac, ticaret ve ulaşım yolu üzerinde, bu emniyeti tehlikeye sokabilecek tehlikeli kalesi durumundaki Rodosta bulunan şövalyeler, Osmanlı ticaret ve hac gemilerine saldırmakla kalmamışlar, ayni zamanda Canberdi Gazaline de yardımda bulunmuşlardı. Bundan başka onlar, Rodosta bulunan Cem Sultanın oğlu Muradı da taht vârisi olarak ortaya sürmüşlerdi.
Cem Sultanın Rodosta hapis tutulduğu Zizim Kalesi
Cem Sultanın Rodosta hapis
tutulduğu Zizim Kalesi
Ayrıca kalelerinin sağlamlığına güvenmekte olan Rodos şövalyeleri, korsanlıklarına devam ediyorlar, bir taraftan Müslümanların yollarını kesip gemilerini alıyor, öbür taraftan da Osmanlı sahillerine ardı arası kesilmeksizin saldırılarda bulunuyorlardı. Bundan başka beş altı bin civarında Müslümanı esir alıp adalarında onlara türlü işkenceler yaptıkları da biliniyordu.
İste Kanunî, bu siyasî ve stratejik sebeplerden dolayı Rodos problemini halletmek istiyordu. Böylece, bir bakıma babasından miras olarak devraldığı bir siyaseti devam ettirmek ve babasının yarıda bırakmak zorunda kaldığı önemli bir meseleyi halletmek niyetinde idi. Ayni zamanda o, Rodosu feth etmek suretiyle dedesi Fâtih Sultan Mehmedin gerçekleştiremediği bir şeyi de yapmış olacaktı.
Rodos'un Fethi
Rodosun Fethi
Rodosun fethi hususunda Divan-i Hümayûnda yapılan müzakerelerde ekseriyet, Rodos seferine taraftar görünmüyordu. Zira bunlar, Şövalyelerin şöhreti, adanın müstahkem olup uzun süre muhasaraya dayanabilmesi ve bir sefer vukuunda Avrupanın derhal buraya yardımda bulunabileceğini düşünüyorlardı. Bunlara göre sonu tehlikeli bir macera ile bitecek sefere girişmek doğru değildi. Bu düşünceye karşılık Vezir-i Azam Pirî Mehmed Pasa ile ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa ve denizci Kurdoğlu Müslihiddin Reis, Rodos seferine taraftar olup Avrupa tarafindan endişe edilmemesi gerektiğini ileri
Rodos Kalesi
Rodos Kalesi
sürüyorlardı.
Bu arada casusları vâsıtasıyla Rodos hakkında bilgi toplayan Kanunî, sefere karar verir. Bununla beraber sefere çıkmadan önce, Hammerin ifadesiyle Kuran-i Kerimin emrini yerine getirmek için Üstada-i Azama bir mektup gönderir. Bu mektupta Üstada-i Azam teslim olması isteniyor ve arzusu ile itaati kabul ettiği takdirde şövalyelerin hürriyetleri ile mallarına dokunulmayacağına dair, yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, Onun elçisi olan Hz. Muhammed ve diğer Peygamberler adına yemin ediyordu. Fakat bu teklif, Üstada-i Azam tarafindan red edilir. (Üstadı Azam Rodosu yöneten Şovalyenin ünvanı)
Bu sırada Avrupa devletleri de birbirleri ile mücadele halinde bulunduklarından, Rodos ile ilgilenebilecek durumda değillerdi. Rodos ile ilgilenebilecek tek devlet olan Venedikliler de yapılan ticaret antlaşması ile pasif hale getirilmişlerdi. Divanda alınan sefer kararından sonra hazırlıklarına başlayan Osmanlı ordusunun basına Serdar olarak ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa getirildi.
Fethi Paşa saat kulesi ve yazıtı
Fethi Paşa saat kulesi ve yazıtı
Öte yandan bu seferi haber alan Rodos Üstada-i Azamı Philippe Villiers de lIsle Adam, bazı tedbirler alarak kaleyi tahkim ettirmiş, yiyecek depolatmış, şehrin önündeki limana zincir çektirmiş, ayrıca Papa ve Fransadan da yardim istemişti. Osmanlı donanması, 5 Haziran l522de 300 savaş gemisi ve 400 nakliye gemisi ile Çoban Mustafa Pasa komutasında harekete geçer.
Donanmada pek çok mühimmattan başka onbin deniz ve itfaiye neferi bulunuyordu. Sultan Süleyman da 2l Receb 928 (l6 Haziran l522) tarihinde İstanbuldan hareketle Üsküdara geçmiş, buradan Kapıkulu askerleri ve sefere memur olan diğer eyâletlerin tımarlı sipahileriyle birlikte karadan yola çıkmıştır.
Rodos'un Fethi
Rodosun Fethi
Bu sefere nadir bir istisna olmak üzere, Sadrazam Pîrî Mehmed Paşanın amcası olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi (l503 l525) de katılmıştır. Osmanlı donanması, Rodos yakınlarındaki Gnido adasına varmıştı. 24 Haziranda Rodos önlerine gelen Osmanlı donanması, Rodos kalesinin dört mil kadar doğusundaki bir limana demir atar. Kaleyi abluka altına alan ordu, Pâdişahin karadan gelmesini bekler.
Nihayet Kütahya Aydın yolu ile Marmarise, oradan da 28 Temmuzda Rodos adasına geçen yüz bin kişilik ordu, surlar boyunca mevzilenir. Bu esnada İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol, Alman ve Portekiz milletlerine mensuba şövalyelerden müteşekkil Rodos müdafileri ise kalenin beş ana burcunu müdafaaya başlamışlardı.
Çarpışmalar, l Ağustosta Alman burcuna top atısı ile baslar. Kanunî, Kızıltepe denen yerde otağını kurdurarak kuşatmayı buradan idare eder. Şiddetle ve birbiri ardınca süre gelen Osmanlı hücumları, beş ay kadar devam eder. Bu arada zaman zaman kısmî basarılar da kazanılmıştı. Sonunda dayanamayacaklarını anlayan şövalyeler, kaleyi teslim edeceklerini Kanunîye bildirmek zorunda kalırlar.
Rodos
Rodos
Yapılan müzakereler neticesi 21 Aralık 1522de bir teslim antlaşması imzalanır. Buna göre 2l3 yıllık sonuncu Haçlı Devleti de tarihe karışır. Buna göre Katolik Hıristiyanların Yakin Doğudan tamamen uzaklaştırılmaları da sağlanmış olur. Antlaşma gereği şövalyelerin adadan çekilmelerine müsaade edildiği gibi, şehirdeki Hıristiyanların dinî âyin ve inançlarında serbest olmaları, ada sakinlerine beş yıl kadar vergi vermemeleri ve kendilerinden devşirme alınmaması gibi imtiyazlar da bahsedilmiştir.
Bu arada Hıristiyanlığı kabul eden Sultan Cemin oğlu Murad da yakalanarak iki oğlu ile birlikte ortadan kaldırılır. Şövalyelerin Rodosu terkinden sonra Pâdişah, 20 Ocak 1523te Câmiye çevrilen Saint Jean Kilisesinde Cuma namazı kılmıştır. Bu namazda imamlığı, sefere iştirak etmiş olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi yapmıştı.
Rodos, Midilli sancağına bağlanarak Dindarzade Mehmed Beyin idaresine verilmiştir. Osmanlılar, ayrıca bu sefer sonrası Anadolu sahillerinde Bodrum, Aydos, Tahtalı kalelerini, Leros, Sömbeki, Kalimnos, Limonsa adalarını ele geçirmişlerdir. Böylece Rodos kalesi ve birlikte Oniki adanın tamamı ve Bodrum da teslim olmuştu.
Bodrumun fethi, Anadolu tarihi bakımından da önemlidir. Zira burası, Anadoluda Hıristiyanların elinde bulunan tek toprak parçası idi. 29 Aralıkta Kanunî, Rodos şehrine girip kaleyi gezer. Bu günlerde Hıristiyanlık âleminde Noel kutlanıyordu Papa İkinci Hadrianus, Romada Saint Pierrede Noel âyinini icra ederken, kilisenin saçağından bir tas düşüp Papanın ayağına doğru yuvarlanır. Kardinaller bu hâdiseyi muhasarası aylardan beri devam eden Rodosun düşmesine işaret saydılar.
Rodos'piri reis
Rodospiri reis
Rodosun fethi, Türk topçuluğunun Avrupa topçuluğu karsısındaki üstünlüğünü gösterdiği gibi, o çağda alınması adeta mümkün görülmeyen ve Hıristiyanlığın İslâm âlemine doğru bir kalesi sayılan adanın zaptı, Avrupada büyük bir hayret ve üzüntü uyandırmıştır. Bu arada Rodosun fethinin ardından Rodos hapishanelerinde bulunan altı bin kadar Müslüman esir de kurtarılmıştır.
Rodosa derhal Türk göçmenleri yerleşmeye başladılar. Birçok câmi, imâret, mektep, medrese, çeşme ve yol yapılıp ada imar edilir. Rodos, bir sancak merkezi olur. Buraya devamlı olarak Bahriye Sancakbeyleri (Tümamiral) vali tayin edildi. 2 Ocak günü aksam üzeri Kanunî Yeşil Melek kadırgasına binip Rodostan ayrılır. Anadoluda Marmarise geçer.
Aydın, Midilli, Karasi, Menteşe ve Saruhan Sancakbeylerine, Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşanın nezaretinde Rodostaki inşaat, imar ve iskân isleri bitinceye kadar adada kalmalarını emrettikten sonra İstanbula doğru yola çıkan Kanunî 26 günde İstanbula varır. 29 Ocak l523te yedi ay on iki gün süren bu ikinci sefer-i hümayûnunu bitirerek İstanbula gelmiş olur. Bu arada Osmanlı donanması da İstanbula döner. Rodosun fethi edilmesi ile ilgili olarak gönderilen zafer namelere Venedik mukabelede bulunduğu gibi Sah İsmail de cülûstan beri ilk defa olarak taziyet ve tebrik vecibesini yerine getirmiş, Rodos fethinden dolayı da memnunluğunu bildiren bir mektup ile bir elçi göndermişti.
Rodosun fethi ile Avrupada Kanunînin şöhreti biraz daha artmış oluyordu. Belgrad ve Rodosun, Hıristiyan dünyasının bu iki kilit noktası sayılan müstahkem kalelerinin Kanunî tarafindan düşürülmesi, Osmanlıların ileride başaracakları daha büyük fetihleri için bir işaret sayıldı.