Resûlullah efendimiz(sav) buyurdu ki: Üç şey vardır ki, kim onlara kavuşursa dünyada ve âhirette en hayırlı şeye ermiş olur. Bunlar:
Allahü teâlânın hükmüne râzı olmak, belâlara sabretmek ve bolluk, rahatlık anlarında Allahı unutmamaktır.
Resûlullah efendimiz, yine buyurdu ki: Kim ki sabaha çıktığında, dünyevî meselelerden ötürü hüzünlenirse, Rabbine gücenmiş olarak sabaha dâhil olmuş olur. Kim ki marûz kaldığı bir musîbetten ötürü ötekine berikine şikâyetçi olup durursa, o, ancak şânı yüce olan Allahtan şikâyetçi olmuş demektir. Kim ki, sırf malından faydalanmak için bir zengine tevâzû gösterirse, Allah onun amellerinin üçte birini yok eder. Kim ki, Allah ona Kurân-ı kerîm esaslarını bilmiş olma nimetini verir de, o, bu esaslarla amel etmez ve Cehenneme girmeye müstahak olacak duruma gelirse, Allah onu rahmetinden uzaklaştırır.
Hazret-i Osman, bir çocuğu doğduğu zaman, onu yedinci günü kucağına aldı. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şu cevabı verdi. Kalbime onun sevgisinin düşmesini istiyorum. Eğer ölürse göstereceğim sabır ve metânetten dolayı alacağım sevap daha büyük olur.
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Ebûdderdâ hazretleri buyurdu ki: İnsanlar fakirlikten hoşlanmazlar, fakat ben onu severim. Onlar ölümden hoşlanmazlar, fakat ben onu severim. Onlar hastalanmaktan hoşlanmazlar, fakat ben hoşlanırım. Çünkü, Rabbime karşı alçak gönüllü olmak için fakirliği severim.
Rabbime kavuşmaya olan arzûmdan dolayı ölümü severim. Günâhlarıma keffâret olduğu için de hastalığı severim. Bir kimsenin, itâatli iyi huylu kul olabilmesi için dört şart vardır:
1- Uzun emelli olmamak.
2- Cenâb-ı Hakkın vadinden emîn olmak.
3- Cenâb-ı Hakkın taksimine yâni verdiği rızıklara râzı olmak.
4- Mideyi haramlardan korumak.
Kim ki, bu dört şeyi yerine getirirse, nefsini itâat altına almış olur. İnsan bedeni eyerlenmiş bir at gibidir. Eğer, atın eyeri ve gemi gereği gibi yapılmışsa, harp yerinde çok işe yarar. Eğer at terbiye edilmemişse, eyeri düzgün değilse işe yarayacağı yerde huysuzluk eder. Hem kendi kanının dökülmesine, hem de sahibinin ölmesine, mahvolmasına sebep olur.
Allahü teâlânın hükmüne râzı olmak, belâlara sabretmek ve bolluk, rahatlık anlarında Allahı unutmamaktır.
Resûlullah efendimiz, yine buyurdu ki: Kim ki sabaha çıktığında, dünyevî meselelerden ötürü hüzünlenirse, Rabbine gücenmiş olarak sabaha dâhil olmuş olur. Kim ki marûz kaldığı bir musîbetten ötürü ötekine berikine şikâyetçi olup durursa, o, ancak şânı yüce olan Allahtan şikâyetçi olmuş demektir. Kim ki, sırf malından faydalanmak için bir zengine tevâzû gösterirse, Allah onun amellerinin üçte birini yok eder. Kim ki, Allah ona Kurân-ı kerîm esaslarını bilmiş olma nimetini verir de, o, bu esaslarla amel etmez ve Cehenneme girmeye müstahak olacak duruma gelirse, Allah onu rahmetinden uzaklaştırır.
Hazret-i Osman, bir çocuğu doğduğu zaman, onu yedinci günü kucağına aldı. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şu cevabı verdi. Kalbime onun sevgisinin düşmesini istiyorum. Eğer ölürse göstereceğim sabır ve metânetten dolayı alacağım sevap daha büyük olur.
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Ebûdderdâ hazretleri buyurdu ki: İnsanlar fakirlikten hoşlanmazlar, fakat ben onu severim. Onlar ölümden hoşlanmazlar, fakat ben onu severim. Onlar hastalanmaktan hoşlanmazlar, fakat ben hoşlanırım. Çünkü, Rabbime karşı alçak gönüllü olmak için fakirliği severim.
Rabbime kavuşmaya olan arzûmdan dolayı ölümü severim. Günâhlarıma keffâret olduğu için de hastalığı severim. Bir kimsenin, itâatli iyi huylu kul olabilmesi için dört şart vardır:
1- Uzun emelli olmamak.
2- Cenâb-ı Hakkın vadinden emîn olmak.
3- Cenâb-ı Hakkın taksimine yâni verdiği rızıklara râzı olmak.
4- Mideyi haramlardan korumak.
Kim ki, bu dört şeyi yerine getirirse, nefsini itâat altına almış olur. İnsan bedeni eyerlenmiş bir at gibidir. Eğer, atın eyeri ve gemi gereği gibi yapılmışsa, harp yerinde çok işe yarar. Eğer at terbiye edilmemişse, eyeri düzgün değilse işe yarayacağı yerde huysuzluk eder. Hem kendi kanının dökülmesine, hem de sahibinin ölmesine, mahvolmasına sebep olur.