Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Recm ile ilgili haberlerin haber-i vahid

Kaf_Dağı

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    9 May 2015
  • Mesajlar
    267
  • MFC Puanı
    49
2.a)Tüm bu açıklamaların verilme sebebi Recm ile ilgili haberlerin haber-i vahid gibi tekil haberler cümlesinden olmadığını göstermekti..Eğer öylesi bir statüde olsaydı Hanefi fıkhına göre Recm sabit kabul edilmeyecekti.Aksine Recm ile ilgili haberler tevatür derecesine ulaşmıştır..Hatta öyle bir kuvvettedirler ki 1.2.3. asırda hiçbir alim , akım, ekol, mezhep bu noktada farklı bir şey öne sürmemiştir. Selefin bu aydınlık çağında İcma denilen umumi konsensüs sağlanmıştır..Gerek varılan icma ve gerekse manevi mütevatir kuvvetine ulaşan haberler bu noktada en ufak bir şüphe zerresinin dahi olmadığının göstergesidir.İşin sağlaması bir değil birkaç ayrı noktadan yapılmıştır..Bu büyük fikir ve düşünce selinde tek muhalif tavır Hariciler denilen Hz.Ali Efendimizi küfürle itham eden bedevi topluluklardır..Bunlarında fikirlerinin temelinde hadisleri red vardır..Onlar için tek geçerli kaynak Kuran olduğundan bu devrin kuran müslümanları gibi onlar da Hadisin beyan ediciliğine tamamen sırtlarını dönmüşlerdir.(Hadisin ravisi olan ashabı tekfir ettiklerinden onlardan gelen hiçbir haberi kabul etmezler) Ne zamanki çağdaş ve modern dünyanın (katliamların milyon milyon yapıldığı, kanın Nil nehrinden daha debili akıtıldığı )düşünce dünyasına göre Recmin verdiği görüntü uygun bulunmamış işte o zaman dini çağa uydurma misyonunu üstlenen bizim modernistler , rötuş, yeniden dizayn, reform ve restorasyon işine girişmişlerdir....Bunların varlığı icmaya tesir etmez.. İster Akılcısı:anti nakilcisi Mutezile olsun İster İmamiyyesi olsun aynı icma bayrağının altındadırlar:Resûlullah evli olarak zina edeni recmetmiş, sonra ona namaz kılmıştır, mirasını da, miras düşenlerine vermiştir. Adam öldüreni öldürmüş, mirasını pay etmiştir. Hırsızlık edenin elini kestirmiş, evli olmadığı halde zina edeni dövdürmüş fakat sonra Müslümanların haklarından onlara düşen hakkı da kendilerine teslim eylemiştir. (Nehcül- Belâğa. Neşriyat Yurdu, Yeni Şark Maarif Kütüphanesi 1972 baskısı, Terceme, Abdulbâki Gölpınarlı, Sayfa 250-251 ).Bu icma herhangi bir akımın , herhangi bir kolun veya ekolün kendiliğinden uydurduğu ; kendi mezhebini takviye etmek için ürettiği bir rivayet veya fiil değildi..Uydurma hadis hiç değildi..Öyle olsaydı İmamiyye itiraz adına öne atlardı...Ehl-i Sünnetle sürtüşmek ve sataşmak için her fırsatı ganimet bilen İmamiyyenin de aynı fikirde olması üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Bu öyle sarsılmaz ve şüphe duyulmaz bir ittifaktır ki birbirine zıt tüm unsurlar evet öyledir demekte birleşmişlerdir.. Ehl-i Hadis, Ehl-i Rey ve Zahirisiyle , ve bugünkü yansıması açısından , Vehhabisi , Caferisiyle , İmamiyye ve Akılcı felsefeci çizgiyle tarihte yer tutmuş Mutezilesiyle , Zeydisiyle , Osmanlısıyla , Arabı, Acemiyle ve medreselisiyle, ilahiyatçısıyla bilumum eski ve yeni , mütekaddim müteahhir tüm ehl-i ilmin nazarında Recm sabittir..Bu icma karşısında günümüz maceraperestlerinin, yenilik peşinde koşan Modernistlerin ve reformistlerin ilimsiz ve hüccetsiz muhalefetlerinin ne gibi bir zararı olabilir! ? Ezan sesinin yanında sinek vızıltısı ezanın lahuti derinliğinden kuvvet alan gür sedasını bastırabilir mi?
Şimdi icma(genel konsensüs )noktasında fikren ilerleyelim ve icmanın içeriğine hayalen dalalım:
b) Örneğin İmam-ı Azam muhsan (evli) için Recm vardır diye hükmetmiş.Bu hükmün arka planı neydi?Bunu sırf kendine özel bir içtihad veya o devre kadar hiç bilinmeyen bir şeyi icat edip fıkha monte etme tasavvuruyla mı söylemiştir?
İmam Azam ve diğer alimler ancak ve ancak devrine kadar ulaşan ilimle , rivayetle hükmetmişlerdir..İlim zihinden zihne , gönülden gönüle , kuşaktan kuşağa devredilen önemli bir mirastır..İlmin telahuk-u efkarla artarak devamlılığı esastır..İmam Azamın fıkha vurduğu damga var olan ve süregelen , zihinlerde arşivlenen , toplum hafızasının yüklendiği bir ilmin akıl-nakil ekseninde dizayn edilip , fıkhi kalıplara sokularak sonraki kuşaklara daha anlaşılır bir formatta bırakılmasından ibaretti..Nasıl mı?
c) İmam Azam nasıl bir ilmi ekolden ,akımdan ve gelenekten geliyor bir bakalım.Hiç şüphesiz İmam Azam yerden bitmedi.Çölün ortasında tek başına açan bir çiçek te değildi.İlim nasıl ki onun talebeleri eliyle diğer kuşaklara aktarıldı, onlarda kendi talebelerine , talebelerinin talebeleri de kendi talebelerine bu kutsal emaneti devrettiler ve ta çağımıza kadar o ilmin dalgaları ulaştı.Aynı şekilde ilim halkasının Ebu Hanifeyle asr-ı saadet arasındaki içteki halkaları Ebu Hanife’nin hocalarının kendi hocalarından ; onların da kendi hocalarından tevarüs ederek ashaba ve Risalet kaynağına kadar uzanmıştır..Ebu Hanife’de hocalarının elinden aldığı ilim hamurunu kendi mayasıyla ve pişirme tekniğiyle pişirerek asrının idrakine servis etmiştir.
Olayın kronolojik seyrine göz atarsak:
İmam Azam Ebu Hanife (80-150) ..(Büyük imam ..Yeryüzünün görmüş-göreceği en dirayetli en en ferasetli fakihi.İslamiyetin medar-ı iftiharı..Neşrettiği ilimle Hakikat-ı Muhammediyeyi anlaşılır hale getirmiş , çığır açan , karanlıkta kalmış noktalara ışık tutan yüce imam )
Hocası Hammad bin Ebu Süleymanö.120)
Onun hocası İbrahim Nehai (ö.96)
Bir alt kuşak Meşhur Kadı Şureyh (ö.80)
Daha alt kuşak Alkame bin Kays (ö.62)
Sahabi neslinden ilmin asıl kaynağı Ali bin Ebu Talib (ö.40) , İbni Mesud (ö.32)
İmam Azam ölüm :150 doğum :80..
İlmini aldığı Sahabilerin Ölüm tarihleri ortalama H. 30-40 arası ve ..Onlardan Alkame , Nehai , Şureyh tabakası sonra Ebu Hanife..Yani bilgiler zihinlerde bir devirden diğerine bir nesilden diğer nesle devredilirken burada sıraladığımız gibi 5 halkalı bir silsile yoktur; belki 2 halkalı esas silsile vardır..İbni Abbas Hicri 68 yılında, Hz Aişe de 66 da vefat etmiştir.Bunlar sahabinin en alim ve en fakihleri arasındadırlar..Dikkat edilirse bunların ölümü ile Ebu Hanife arasında 10 yıl gibi çok kısa bir periyot var.Bu periyodu doldurmada öne çıkan simalar Kadı Şureyh , İbrahim Nehai ,Hammad gibi devasa ilmi kametlerdir...Şimdi sormak lazım hoca-talebe silsilesini oluşturan bu altın halkalardan İbrahim Nehai’ye veya Alkameye veya Kadı Şureyhe ve bunun gibi tabiinin ilim ve faziletleriyle meşhur önder şahsiyetlerine yalan veya dirayetsizlik nisbet etmek imkanı varmıdır?..Bunlar ilim adına konuşurken İbni Abbaslarda Hz Aişelerde yaşıyordu..Bu büyük sahabilerin gözetiminde dine , hadise veya fıkha yanlış bir yön vermeleri veya kaynağın kutsiyetinden heva ve hevesin rezaletine sapmaları mümkün değildi.Tabiinin öne çıkmış bu simaları sadece ilimde değil ,örnek ahlak ve şahsiyet sahibi olarak fazilette ve kulluğun her alanında "saf ihlas" kesilmişlerdi.. Böyle şahıslar bu fıkhı elden ele iletmişler , dilden dile, dersten derse, kitaptan kitaba, gönülden gönüle , şuurdan şuura taşımışlardır..Böyle altın silsilelerle taşınan ilim emaneti ilk kaynakta nasıl duru ve gürül gürül akmışsa ondan bir nesil sonra İmam Azam neslinde de aynı saflık ve aynı durulukta akışına devam etmiştir.O nedenle gerek hadiste gerekse fıkıhta çıkış kaynağı ne 2. ne de 3. yüzyıldır..Kaynak sahabi neslidir ve onlardan devralanan Tabiindir.Olaya devamlılık ve devir teslim nazarıyla bakmak gerekir.Birden bire yerden bitme veya semadan düşmeyle gelişen ne hadis ne de fıkıh ilmi vardır..Bunu söyleyenin ne ilimden ne de fikirden hiçbir nasibi yoktur .
3. Kuran düşüncesi !? açısından recmin suç-ceza ilişkisinde ne derece kitabın hükümleriyle bağdaşık olduğu:

Kurandaki Had cezaları caydırıcılık yönleri ön planda olan suç-ceza dengesi açısından bakıldığında ağır ceza olarak nitelenebilecek cezalardır.Cezanın ağırlığı hadlerin şüphe ile düşmesi prensibiyle dengelenmiştir..Şimdi bu bağlamda Kurana göre sirkat yani hırsızlık suçunun cezasını irdeleyip bu suça verilen ceza ile zinaya verilen ceza arasındaki doğrusal paralelliğe dikkat çekmek istiyorum...
Önce itirazcı zihniyetin çelişkisini de örnek olması açısından medyatik din alimleri ne demiş ona bakalım:
Burda tribünlere oynama adına , konuya verilen cevaptaki tutarsızlığa , özde yapılan tahrifata ,ilme yapılan haksızlığa , tatmin edicilikten uzak kurguya , başı sonuyla çelişen yoruma özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.Recm cezasını Kuranda geçmiyor diye yok hükmünde sayan modernist zihniyet hırsızlığın cezası olan el kesmeye yorum geliştirmekte apışıp kalmıştır.Çünkü bu medyatik alimlerimiz de farkındalar ki Recmin bir ateistin dinden arıtılmış , dünyevi kıstaslarla yalıtılmış seküler zihninde yaratacağı tahribat ve koparacağı isyan çığlığıyla bir elin bilekten kesilmesinin oluşturacağı infial aynıdır..Bir hümanist için her iki olguda insanlık onuruna yapılan en büyük saldırıdır..(Kendileri için sıradan bir fiil mukabilinde) başka bir insanı taşlayarak öldürmek nasıl kabul edilemezse bir insanın elini bileğinden kesip atmak ta o ölçüde kabul edilemez..
Fazla uzatmadan örnekleri veriyorum:
SÜLEYMAN ATEŞ: Recm, Kurana aykırı bu ceza islamın utanç sebebi olmakta , islamın imajını bozmaktadır..
El kesme:Önemli olan suça engel olmaktır | GAZETE VATAN

Verdiğim linkte özet olarak şunlar yazıyor: Okuyucunun biri Süleyman Ateş'e Hüseyin Atay'ın dinde reform ve Atatürkten kesitler adlı eserinde Kuranda hırsızlığın cezası olarak verilen kat(kesme) kelimesinin Atay tarafından el kesme değil de elleri engelleyin diye tefsir edildiğini bu konu hakkında ne düşündüğünü soruyor..Süleyman Ateş de verdiği cevapta kesmek anlamına gelen kat kelimesi önlemek anlamına gelebilir ama kat’tan sonra eydihuma tümleci geliyor..Faktau eydihuma hırsız erkek ve kadının ellerini kesin demektir..Elleri engelleyin olmaz ; engellenecek olan el değil hırsızın kendisidir..Eğer onun dediği gibi olsaydı vassariku vassarikatu faktauhuma olması gerekirdi ..Devamında yaptıklarına karşılık Allahtan bir ceza olarak böyle yapın deniliyor .Burada geçen nekal ağır bir cezadır..Peki önlemede bir ceza varmı ? Bir ceza yok.Öyleyse ayette ağır cezadan söz ediyor..Süleyman Ateşin verdiği cevap buraya kadar anlamlı bir şekilde ilerliyor..Tam bu noktadan sonra recm hakkında ortaya attığı tarzda bu konunun da islamın utanç sebebi olma , imajı bozma potansiyeline karşı , ufak bir makyajla imaj düzeltmeye çalışıyor..Şöyle devam ediyor kurtarma operasyonu:..Yalnız Sayın Atay Kuranın amacının el kesme gibi ağır cezayı uygulamak değil, hırsızlık gibi suçları önlemek olduğunu belirtmek istemiştir..Bu anlayış doğrudur.Çünkü kuranın temel amacı suçu önlemektir....İslamdan öncede benzer cezalar uygulanırdı..Kuran suçta ısrar edene bu cezanın uygulamasını emretmekle beraber bir seçenek te getirmiştir..Uslananların bağışlanmasını emretmiştir..Eğer hırsızlık suçu daha hafif bir cezayla, mesela hapisle engellenecekse pekala o uygulanır..Hafif cezayla suçun engellenmesi kuran düşüncesine daha uygundur..
Değerlendirme:Bir paragrafta bundan fazla çelişki ve bundan fazla tutarsızlık toplanamazdı desek yanlış olmaz ..Maddeleyelim:
1.Üst paragrafta bahsedilen nekalden ve ağır cezadan alt kısımda eser kalmıyor..Adeta üst paragrafı gelenekçilere alt paragrafı da modernite soslu reformist düşünceye ithaf ediyor..Bu tek bir yazıda iki ucun da memnun edilmesi çabasıyla girilen kafa karıştırıcı bir labirent.Mantıklı bir çıkışı yok..Şimdi insan sormaz mı : madem ki el kesme cezasından hapis cezası gibi kansız , tertemiz imajlı , kişilerin tevbe etmesinin ortaya çıkmasıyla beraber affedilebileceğini ve cezanın düşeceğine de kapı aralayan bir formül var hangi ruh hastası bu gözü - gönülleri hoş eden yöntem dururken eline bıçağı alıp bileğe kasteder?Veya böyle bir çıkış yolunu dikkate almayan kadı el kesmeye hükmediyorsa psikopatlığın ileri bir evresini geçiriyor olmalıdır.Veya bu el kesme ve diyelim bir aylık hapis cezası birbirlerinin yerine geçebilecek/muadili olabilecek cezalar mıdır ki o olmazsa bunu seçme özgürlüğüne tabi olsun , veya sen Resulullahın bu cezayı gönül huzuruyla mı uyguladığını zannediyorsun ki böyle bir çıkış yolunu kenara itsin , veya cezanın bir değil bir kaç alternatifli olduğunu ve hatta işin içine hapisin girebileceğini hangi ayetle söylüyorsun ? Alemlere rahmet olarak gönderilen hassaslardan hassas o Resulün bir kaç alternatif içinden en acımasızını seçtiğini hayal etmek ne mümkün!.Kuran gibi ilahi ve ezeli hutbenin , İsmi Azamdan ve her ismin azamlık mertebesinden gelen ayetlerin nasıl oluyorda cahiliyyenin putperest araplarının acımasız uygulamalarının bir teadisi olarak bu ayette ifade bulduğunu , esas suçlunun cahiliye araplarının merhametsiz kabilevi geleneklerinde aranması gerektiğini, Kuranın bunda masum olduğu gibi bir mantığın hangi aklı başında bireye kabul ettirebilirsin ?Böyle baktığımızda ,Kuranın o cahiliye toplumunun insanlık dışı uygulamalarını ıslah edip onları hakiki insanlığa yükseltecek çareleri gösteren ve toplumsal yapıda devrimler yapan o yüceltici , ıslah edici yanını nerde arayacağız ?.
2. Ayet tefsirinden ortaya çıkan netice Süleyman Ateş'in kat kelimesini çizik atma gibi ilginç şekillerde açıklama yoluna gitmeyip(örneğin Yaşar Nuri'nin yaptığı gibi) Arap diline ve tefsir geleneğine uygunluk içinde el kesme anlamına geldiğini kabullendikten sonra bunun arkasında el kesme var ama isterse yönetici- kadı v.s. bu cezayı uygulamayabilir diyerek gönüllere su serpiyor..Böylece bozulan imaj düzeliyor..Ve ayrıca ikinci ve de kansız yöntem olarak takdim edilen hırsızlar ıslah olur , tevbe ederse bunların hiçbirine gerek kalmadan işi tatlıya bağlama formülünü öne sürüyor..Ama hangi yöntemle ve nasıl bu suçlunun ıslah olup olmadığının anlaşılacağını belirtmiyor.Suçlunun kendi ikrarıyla mı?Yalan makinasıyla mı?Burada hangi avanak hırsızın ben adam olmam kesin benim elimi diyeceğini veya bu izlenimi vereceğini cidden merak ediyorum..
Aynı fikirler H.Karaman da tekrar ediliyor..Bu cezanın vebalini cahiliye araplarına atmak bakın kimlerin ekmeğine yağ sürüyor:
 
Üst Alt