Ramazan (-ı Şerif) ayı öyle bir aydır ki, insanlara hidâyet (doğru yolu gösteren) ve yine hidâyet ve Furkan (doğru yolu gösterici ve hak ile batılı birbirinden ayırıcı âyetler) den beyyinat (nice açık de-liller) olan Kurân onda indirilmiştir.
Öyleyse içinizden kim o ayda hazır olursa, onu tutsun. Kim de hasta olur yahut bir sefer üzere ise, o halde başka günlerden sayılı (günler orucunu kaza etsin). Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Allah-u Teâlâ bütün bunları size meşru etti) ta ki sayıyı tamamlayasınız. Ve sizi, hidâyet ettiğinden dolayı Allahı tekbir edesiniz ve şükredesiniz.
Ramazan-ı Şerif öyle büyük bir aydır ki, bunun kadar kıymetli hiçbir ay yoktur. Bu mübarek ayda Kurân-ı Azimüşşan, Levh-i Mahfuzdan birinci kat semadaki Beytül-İzzete indirildi. Sonra Hazreti Cebrail Aleyhisselam Kurân-ı Azimüşşanı, âyet âyet Rasûlüllaha (sas) taşıdı. Bu ne büyük iştir, bunu takdir eden var mı acaba? Ben edemiyorum, siz edebiliyor musunuz? Derler ki: Elde olan beyde olmaz. Sûre-i Hicrde şöyle buyrulur: Zat-ı Akdesime kasem olsun ki, sana tekrarlanan yediyi (Fatiha Sûresini) ve büyük Kurânı verdik. (Âyet 87)
Mevlâ Teâlâ bu âyet-i celîlede şöyle buyurmuş oluyor: Habibim! Fatiha-ı Şerif ile Kurân-ı Azimi vermekle bütün dünyanın ve ahiretin en büyük devletini sana vermiş olduk. Kureyşin köşkleri, sarayları, ticaret kafileleri sana verilenlerin yanında toz sayılır, hiç sayılır. En büyük zengin sen olmuş oldun. Bundan daha büyük devlet olsa onu sana verirdim, fakat yok. Allah-u Teâlâ Peygamber Efendimize (sas) ne verdi ise bize de verdi. Bu nimeti bilelim, bunun ehli olalım.
Şöyle bir dörtlük vardır: Allahın yasak perdelerini yırtan (yani Ona muhalefet eden) âlim çok büyük bir fesattır. Cahilane ibadete devam edenler (Allah-u Teâlâya muhalefet eden) âlimden de büyük fesattır. Cahilin sofusu şeytanın maskarası derler ya. Bu ikisi âlemlerde büyük bir fitnedir. (Kimin için fitnedir?) Dininde bunlara uyan kimse için. Ders âyet-i celîlemizde Allah-u Teâlâ Ramazan-ı Şerifte indirilen Kurân-ı Azimüşşanın insanlara hidâyet olduğunu buyurmuştu.
Kurân-ı Kerimin insanlara hidâyet oluşu iki türlüdür:
1. Kurân-ı Kerimin bazı kimseleri elinden tutup onları Hazreti Allaha teslim etmesidir.
2. Kurân-ı Kerimin diğer hidâyet oluş şekli ise; ders âyet-i celîlemizde buyrulduğu üzere insanları doğru ve yanlış olana delâlet etmek üzere sadece yol göstermesidir.
Ramazan ayında bir farz ibadeti eda eden, diğer aylarda yetmiş farz ibadeti sevabı alır. İmam-ı Rabbanî, Ramazan-ı Şerif hakkındaki yazmış olduğu mektuplarının birinde şöyle buyurur: Mübarek Ramazan ayında, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Bunların hepsi Allah-u Teâlânın zatındaki üstünlüklerden gelmektedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şanında bulunmaktadır.
Kurân-ı Mecid, bu her şeyi cami olan hakikatin (kelâm sıfatının) bir mahsulüdür. Bundan dolayı bu mübarek ayın Kurân-ı Mecid ile tam bir münasebeti vardır. Şu cihetten ki; Kurân-ı Kerim, bütün kemalâtı cami olup, bu ay ise o kemalâtın neticesi ve semereleri olan bütün hayırları camidir. Anlatılan münasebettendir ki; Kurân-ı Kerim bu ayda nazil olmuştur. Bu ayda Kurân-ı Kerimi hatmeden kimse onun bereketinden mahrum kalmaz. Kim bu ayı birlik, beraberlik, huzuru kalp ile geçirirse yıl boyu bu hali devam eder. Bu ayda nafile olarak yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri ibadetler, diğer aylarda eda edilen farz ibadetlerin sevabı ile eşittir.
Ya Rabbi! Bu Din-i Mübin-i İslamı kalkındırmaya bizleri vesile kıl. Hepimize sevdir onu...
Öyleyse içinizden kim o ayda hazır olursa, onu tutsun. Kim de hasta olur yahut bir sefer üzere ise, o halde başka günlerden sayılı (günler orucunu kaza etsin). Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Allah-u Teâlâ bütün bunları size meşru etti) ta ki sayıyı tamamlayasınız. Ve sizi, hidâyet ettiğinden dolayı Allahı tekbir edesiniz ve şükredesiniz.
Ramazan-ı Şerif öyle büyük bir aydır ki, bunun kadar kıymetli hiçbir ay yoktur. Bu mübarek ayda Kurân-ı Azimüşşan, Levh-i Mahfuzdan birinci kat semadaki Beytül-İzzete indirildi. Sonra Hazreti Cebrail Aleyhisselam Kurân-ı Azimüşşanı, âyet âyet Rasûlüllaha (sas) taşıdı. Bu ne büyük iştir, bunu takdir eden var mı acaba? Ben edemiyorum, siz edebiliyor musunuz? Derler ki: Elde olan beyde olmaz. Sûre-i Hicrde şöyle buyrulur: Zat-ı Akdesime kasem olsun ki, sana tekrarlanan yediyi (Fatiha Sûresini) ve büyük Kurânı verdik. (Âyet 87)
Mevlâ Teâlâ bu âyet-i celîlede şöyle buyurmuş oluyor: Habibim! Fatiha-ı Şerif ile Kurân-ı Azimi vermekle bütün dünyanın ve ahiretin en büyük devletini sana vermiş olduk. Kureyşin köşkleri, sarayları, ticaret kafileleri sana verilenlerin yanında toz sayılır, hiç sayılır. En büyük zengin sen olmuş oldun. Bundan daha büyük devlet olsa onu sana verirdim, fakat yok. Allah-u Teâlâ Peygamber Efendimize (sas) ne verdi ise bize de verdi. Bu nimeti bilelim, bunun ehli olalım.
Şöyle bir dörtlük vardır: Allahın yasak perdelerini yırtan (yani Ona muhalefet eden) âlim çok büyük bir fesattır. Cahilane ibadete devam edenler (Allah-u Teâlâya muhalefet eden) âlimden de büyük fesattır. Cahilin sofusu şeytanın maskarası derler ya. Bu ikisi âlemlerde büyük bir fitnedir. (Kimin için fitnedir?) Dininde bunlara uyan kimse için. Ders âyet-i celîlemizde Allah-u Teâlâ Ramazan-ı Şerifte indirilen Kurân-ı Azimüşşanın insanlara hidâyet olduğunu buyurmuştu.
Kurân-ı Kerimin insanlara hidâyet oluşu iki türlüdür:
1. Kurân-ı Kerimin bazı kimseleri elinden tutup onları Hazreti Allaha teslim etmesidir.
2. Kurân-ı Kerimin diğer hidâyet oluş şekli ise; ders âyet-i celîlemizde buyrulduğu üzere insanları doğru ve yanlış olana delâlet etmek üzere sadece yol göstermesidir.
Ramazan ayında bir farz ibadeti eda eden, diğer aylarda yetmiş farz ibadeti sevabı alır. İmam-ı Rabbanî, Ramazan-ı Şerif hakkındaki yazmış olduğu mektuplarının birinde şöyle buyurur: Mübarek Ramazan ayında, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Bunların hepsi Allah-u Teâlânın zatındaki üstünlüklerden gelmektedir. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şanında bulunmaktadır.
Kurân-ı Mecid, bu her şeyi cami olan hakikatin (kelâm sıfatının) bir mahsulüdür. Bundan dolayı bu mübarek ayın Kurân-ı Mecid ile tam bir münasebeti vardır. Şu cihetten ki; Kurân-ı Kerim, bütün kemalâtı cami olup, bu ay ise o kemalâtın neticesi ve semereleri olan bütün hayırları camidir. Anlatılan münasebettendir ki; Kurân-ı Kerim bu ayda nazil olmuştur. Bu ayda Kurân-ı Kerimi hatmeden kimse onun bereketinden mahrum kalmaz. Kim bu ayı birlik, beraberlik, huzuru kalp ile geçirirse yıl boyu bu hali devam eder. Bu ayda nafile olarak yapılan namaz, zikir, sadaka ve benzeri ibadetler, diğer aylarda eda edilen farz ibadetlerin sevabı ile eşittir.
Ya Rabbi! Bu Din-i Mübin-i İslamı kalkındırmaya bizleri vesile kıl. Hepimize sevdir onu...