Süre-i celile ,Esma-i hüsna,dan olan ,RAHMAN, ism-i şerif,i ile başladıgı için RAHMAN , kelimesi bu süre-i şerif,e isim olmuştur Bu isim süre-i şerif,in muhtevası ilede alakalıdır Zira süre-i şerif,in icerisinde baştan sona kadar ALLAH ,ü Teala,nın engin rahmeti ve rahmet-i ilahi,nin görüntüleri anılmıştır.
Bu sure-i şerif,e ayrıca ''Kur'an'ın gelini ''manasına gelen ''Arusü'Kur'an''ismi
de verilmiştir.
Hazret-i Ali radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif,lerinde
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır.
''Her şeyin bir gelini (süsü) vardırKur'an'ın gelini ,de Rahman suresi,dir
(Beyhaki)
Hazret-i cabir radiyallahu anh,derki,
Resulullah (sav) Efendimiz bir gün ashab,ının yanlarına giderek onlara Rahman sure,sini başından sonuna kadar okudu.
Hepsi,de sükut ettiler ortalıgı bir sessizlik kapladı .
Bunun üzerine Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu ,,
Ben bu sure-i cinlerede okudum onlar sizden daha güzel karşılık verdiler
''Öyleyken Rabb'inizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz ?'Ayet,ini her okuyuşumda onlar,Ey Rabb'imiz ,biz senin nimetlerinden hiç birini yalanlayamıyoruz.
Bütün hadler sanadır diyorlardı (Tirmizi,3287)
Rahmân Sûresi..
Mushaftaki sıralamaya göre kitabımızın 55, nüzûl sıralamasına göre 97, mufassal kısmı birinci sûreler grubunun beşinci sûresi olan Rahmân sûresi, Mek-kede nâzil olmuştur Âyetlerinin sayısı 78dir
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Hamd yalnız ve yalnız âlemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur Salât ve selâm Allahın Rasûlüne, Onun pâk aile halkına ve ashabına olsun Rabbimiz bizden kabul buyur Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin
Rahman sûresi, Mekkede nâzil olmuş, Rabbimizin biz kullarına sayısız nimetlerinin gündeme geldiği 78 âyetlik bir sûredir Rab-bimizin cennette mümin kulları için hazırladığı akla hayale gelmedik nimetlerinin gündeme getirildiği ve her bir nimet gündeminin sonunda da: Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız? buyurularak düşünmeye, kulluğa, kendisine teşekküre dâvet edildiğimiz bir sûre Değilse, siz bilirsiniz, eğer Rabbinize itaate, Rabbinize kulluğa yönelmez, bu dünyada Onun istediği bir kulluk hayatını yaşamazsanız, kesinlikle bilesiniz ki dayanılmaz bir Cehennem azabı sizi beklemektedir, denilerek cehennemin de vasfedildiği bir sûredir
Rahmân sûresi Mekkede nâzil olmuştur Rasûlullah efendimiz bu sûreyi etrafındaki ashabına okuyunca onlar sessiz kalmış, sessizce dinlemişler ve Allahın Resûlü onlara şöyle buyurmuştu: Ben Rab-bimden gelmiş olan bu sûreyi size tilavet ederken neden öyle sessiz kaldınız? Niye bir tepki vermediniz? Halbuki Ben bu sûreyi sizin din kardeşlerinize okumuştum da onlar: Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayarsınız? şeklindeki sorusuna gelince hep birden demişlerdi ki, ya Rabbi senin üzerimizdeki nimetlerinden hiç birisini yalan saymayız Sahâbe-i kiram efendilerimiz de: Onlar kimlerdir ey Allahın Resûlü? diye sorunca: Onlar sizin din kardeşleriniz cinlerdir buyurdu Bu ifadelerden anlıyoruz ki, bu sûre Mekkede nâzil olmuştur Çünkü Resûlullah Efendimiz risaletinin 10 yılında, Taif seferinden dönüşünde cinlerle görüşmüş ve bu sûreyi onlara tebliğ buyurmuştur Yine biliyoruz ki Rasûlullah Efendimizin, Mekkede bu sûreyi Kâbe-nin avlusunda müşriklere kim ilân edecek? Bunu insanlara kim tebliğ edecek? şeklindeki talebine evet deyip Rahmân sûresini ilk defa müşriklere Abdullah b Mesud efendimiz tebliğ etmiştir Rahmân sûresi, Mekkede müşriklere duyurulan ilk sûredir
Sûre, insanlarla birlikte, irade ve sorumluluk sahibi varlıklar olan cinlere de hitab eden Kur'an'daki tek sûredir Sûrenin özellikle ön plana çıkan ayrı ve dehşetengiz bir ahengi vardır âyetleri kısa kısa cümlelerden oluşmaktadır Sûrede, kâinat sahasında Allah'ın açık ve gizli hâkimiyetinin delilleri açıklanmakta; sayısız nimetlerine, sınırsız kudretine dikkat çekilmekte ve bunun karşısında cinlerin ve insanların acz içerisinde Allah'a itaatten başka çareleri olmadığı bütün çıplaklığı ile ortaya konularak, onların sorumlulukları hatırlatılmakta ve itaatten yüz çevirirlerse karşılaşacakları kötü sonuçlar; boyun eğip, şerîatına uyarlarsa elde edecekleri hayırlı neticeler mucizevî bir üslupla dile getirilmektedir Sûre, konuları bir hitap tarzı ile ele almakta, coşku ve belagat dolu bir akış içerisinde, Allah'ın kudretinin mükemmelliği, O'nun her şey üzerinde yaymış olduğu mutlak hâkimiyeti müthiş bir tablo halinde gözler önüne serilmektedir Allah'a tabi olarak işlenen iyilik karşılığında mükâfat olarak vaadedilen Cennet'in bir tasviri yapılmakta ve isyan etmenin karşılığında kazanılan Cehennem azabı ile insan ve cinler topluca uyarılmaktadırlar
Bir hadis-i şerife göre Resulullah (sas), Rahmân sûresini okudu ve sonra ashabına; Niçin sizlerden cinlerin Rablerine verdiği gibi bir cevap işitmiyorum?" dedi Onlar; "O cevap nedir ya Rasulallah?" diye sordular Resulullah (sas) şöyle cevap verdi: Ben; "Şimdi Rab-binizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" âyetini okuduğumda, onlar; "Biz Rabbimizin hiç bir nimetini yalanlamıyoruz" dediler"
Bu rivayete göre, cinlerin Resulullah (sas)i Kuran okurken dinlemeleri olayı, nübüvvetin onuncu yılında, onun Taiften dönerken yolda dinlendiği bir esnada vuku bulmuştur Bu rivayetten, cinlerin okunurken dinledikleri sûrenin Rahmân sûresi olduğu anlaşılmaktadır
Sûre tek bir kelime ile, Allah Teâlâ'nın sıfatlarından biri olan "er-Rahmân" âyetiyle başlamaktadır Peşinden Rahmân olan Allah'ın insanlara rahmetinin en büyük ve en kapsamlı tecellisi olan, Kur'an'ı öğrettiği bildirilmektedir: Kur'anı öğretti" (2) Sûreye bu şekilde bir gi-riş yapılmasının sebebi, Kur'an'ın bir insan sözü olmayıp, Allah Teâ-lâ'nın indirdiği bir vahiy olduğunun vurgulanmak istenmesidir Ayrıca, diğer sıfatları yerine O'nun Rahmân sıfatının kullanılmış olması, insanlara bu âyetleri gönderip, onları zulmetten kurtararak hidayete er-dirmek için indirmesinin, rahmetinin bir gereği olduğunun anlatılmak istenmesidir Arkasından "İnsanı yarattı" (3) denilmektedir Kur'anın öğretilmesi, insanın yaratılmasından önce zikredilmektedir Allah'ın Kur'an'ı bir yol gösterici olarak göndermesi, O'nun Rahmân sıfatı yanında Hâlık (yaratıcı) sıfatının da bir gereğidir Ayrıca, insanın yaratılışının sonra zikredilmesinin, O'nun ancak bu Kur'an ile insan olma özelliğinin gerçekleşebilmesinden dolayı olduğu da söylenebilir.
Sûrenin girişi mahiyetinde olan âyetler, bu Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğini ve doğru yola sevk ederek insanları delaletten kurtarmanın O'nun rahmetinin bir sonucu olduğunu ve insanların şuur, idrak ve akıl sahibi olarak yaratıldığını açıklamaktadır
Arkasından uzay boşluğunda bulunan cisimlerin intizamını gözler önüne sererek bu nizamın adalet ve ölçü çerçevesinde ayakta durduğu; dolayısıyla, insanların hayatı devam ettirmek için kaçınılmaz olan alışverişlerinde kullandıkları ölçülerde dikkatli davranmaları gerektiği bildirilmektedir: "Sakın tartıda haksızlık ve taşkınlık yapmayın" (8)
Yeryüzünde insan için hazırlanan nimetlerden bahsedildikten sonra: "Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayabilirsiniz?" (13) denilerek, insanoğlunun bunca nimet ve ihsana karşılık, inkârlarının büyük bir nankörlük olduğu anlatılmaktadır Bu âyet sûrede devamlı olarak tekrarlanmıştır âyetin metnindeki âlâ kelimesi her tekrarda değişik bir anlam ifade etmektedir Bu, kendinden önce gelen âyetin konusuna göre kudret, ihsan, harikuladelik, Allah ın sıfatları gibi anlamları karşılamaktadır
Allah Teâlâ, âlemde sorumluluk sahibi kıldığı mahlukâtının; insan ve cinn'in yaradılış malzemesini zikretmektedir; "İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru çamurdan yarattı Cinleri de dumansız bir ateşten yarattı" (14-15) İşte böyle yaratma kudretine sahip olan bir Rab nasıl olur da yalanlanır?
Sûre Allah Teâlâ'nın, çoğu insanların gözü önünde bulunan veya meydana gelen, fakat gafletlerinden dolayı bir türlü fark edemedikleri mucizevî olayları tek tek zikrederek inkârcıların yalanlarken içinde bulundukları basiretsizliği bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır Öte taraftan; "Yeryüzündeki her şey yok olucudur Celâl ve İkram sahibi olan Rabbinin yüzü (zatı) bâkî kalacaktır" (26-27) âyetiyle insanoğlu, yalın bir gerçekle, fena bulma olayıyla uyarılmaktadır
Ölümlü varlığın peşinden gelen kalıcı gerçeklik böylece vurgulandıktan sonra başka bir bölüme, içinde kıyamet, azap ve dehşetinin yer aldığı bölüme geçiliyor: "Ey yeryüzündeki iki ağırlık (insan ve cin) sizin de hesabınızı ele alacağız " Arkasından kıyamet gününün tabloları çiziliyor: "Gök yarılıp da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman" (37) "İşte o gün insana da, cinne de günahı sorulmaz" (39) "Suçlular simalarından tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulurlar" (41) "İşte bu, suçluların yalanladığı Cehennemdir Bununla kaynar su arasında dolaşır dururlar Öyleyse Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayıyorsunuz?" (43-45)
Acıklı ve dehşet dolu azap ve cezalandırma bölümünden sonra, Allah'a itaat edenlerin karşılaşacakları nimet ve ikramların zikredildiği bölüm gelmektedir "Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki Cennet vardır" (46) Bu cennetlerde, bulunan güzellikler, nimetler ve zevkler tasvir edildikten sonra, ilahî adalet çarpıcı bir üslûpla ortaya konmaktadır İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?" (60) Böyle olduğu halde insanoğlu Rabbinin "nimetlerinden han-gisini yalan sayabilir" (61) vurgulandıktan sonra, tekrar cennet nimetlerinin güzellikleri dile getirilmektedir "O ikisinden başka iki Cennet daha vardır" (62) Bu iki Cennetteki görüntü güzellikleri, meyveler ve huriler zikredildikten sonra, yine her âyetin ardından tekrarlanan; "Öy-leyse Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayabilirsiniz?"ayeti yer almakta ve celal ve ikram sahibi Allah Teâlâ tesbih edilerek sûre son bulmaktadır: "Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir" (78)
Bu sure-i şerif,e ayrıca ''Kur'an'ın gelini ''manasına gelen ''Arusü'Kur'an''ismi
de verilmiştir.
Hazret-i Ali radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif,lerinde
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır.
''Her şeyin bir gelini (süsü) vardırKur'an'ın gelini ,de Rahman suresi,dir
(Beyhaki)
Hazret-i cabir radiyallahu anh,derki,
Resulullah (sav) Efendimiz bir gün ashab,ının yanlarına giderek onlara Rahman sure,sini başından sonuna kadar okudu.
Hepsi,de sükut ettiler ortalıgı bir sessizlik kapladı .
Bunun üzerine Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu ,,
Ben bu sure-i cinlerede okudum onlar sizden daha güzel karşılık verdiler
''Öyleyken Rabb'inizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz ?'Ayet,ini her okuyuşumda onlar,Ey Rabb'imiz ,biz senin nimetlerinden hiç birini yalanlayamıyoruz.
Bütün hadler sanadır diyorlardı (Tirmizi,3287)
Rahmân Sûresi..
Mushaftaki sıralamaya göre kitabımızın 55, nüzûl sıralamasına göre 97, mufassal kısmı birinci sûreler grubunun beşinci sûresi olan Rahmân sûresi, Mek-kede nâzil olmuştur Âyetlerinin sayısı 78dir
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
Hamd yalnız ve yalnız âlemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur Salât ve selâm Allahın Rasûlüne, Onun pâk aile halkına ve ashabına olsun Rabbimiz bizden kabul buyur Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin
Rahman sûresi, Mekkede nâzil olmuş, Rabbimizin biz kullarına sayısız nimetlerinin gündeme geldiği 78 âyetlik bir sûredir Rab-bimizin cennette mümin kulları için hazırladığı akla hayale gelmedik nimetlerinin gündeme getirildiği ve her bir nimet gündeminin sonunda da: Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız? buyurularak düşünmeye, kulluğa, kendisine teşekküre dâvet edildiğimiz bir sûre Değilse, siz bilirsiniz, eğer Rabbinize itaate, Rabbinize kulluğa yönelmez, bu dünyada Onun istediği bir kulluk hayatını yaşamazsanız, kesinlikle bilesiniz ki dayanılmaz bir Cehennem azabı sizi beklemektedir, denilerek cehennemin de vasfedildiği bir sûredir
Rahmân sûresi Mekkede nâzil olmuştur Rasûlullah efendimiz bu sûreyi etrafındaki ashabına okuyunca onlar sessiz kalmış, sessizce dinlemişler ve Allahın Resûlü onlara şöyle buyurmuştu: Ben Rab-bimden gelmiş olan bu sûreyi size tilavet ederken neden öyle sessiz kaldınız? Niye bir tepki vermediniz? Halbuki Ben bu sûreyi sizin din kardeşlerinize okumuştum da onlar: Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayarsınız? şeklindeki sorusuna gelince hep birden demişlerdi ki, ya Rabbi senin üzerimizdeki nimetlerinden hiç birisini yalan saymayız Sahâbe-i kiram efendilerimiz de: Onlar kimlerdir ey Allahın Resûlü? diye sorunca: Onlar sizin din kardeşleriniz cinlerdir buyurdu Bu ifadelerden anlıyoruz ki, bu sûre Mekkede nâzil olmuştur Çünkü Resûlullah Efendimiz risaletinin 10 yılında, Taif seferinden dönüşünde cinlerle görüşmüş ve bu sûreyi onlara tebliğ buyurmuştur Yine biliyoruz ki Rasûlullah Efendimizin, Mekkede bu sûreyi Kâbe-nin avlusunda müşriklere kim ilân edecek? Bunu insanlara kim tebliğ edecek? şeklindeki talebine evet deyip Rahmân sûresini ilk defa müşriklere Abdullah b Mesud efendimiz tebliğ etmiştir Rahmân sûresi, Mekkede müşriklere duyurulan ilk sûredir
Sûre, insanlarla birlikte, irade ve sorumluluk sahibi varlıklar olan cinlere de hitab eden Kur'an'daki tek sûredir Sûrenin özellikle ön plana çıkan ayrı ve dehşetengiz bir ahengi vardır âyetleri kısa kısa cümlelerden oluşmaktadır Sûrede, kâinat sahasında Allah'ın açık ve gizli hâkimiyetinin delilleri açıklanmakta; sayısız nimetlerine, sınırsız kudretine dikkat çekilmekte ve bunun karşısında cinlerin ve insanların acz içerisinde Allah'a itaatten başka çareleri olmadığı bütün çıplaklığı ile ortaya konularak, onların sorumlulukları hatırlatılmakta ve itaatten yüz çevirirlerse karşılaşacakları kötü sonuçlar; boyun eğip, şerîatına uyarlarsa elde edecekleri hayırlı neticeler mucizevî bir üslupla dile getirilmektedir Sûre, konuları bir hitap tarzı ile ele almakta, coşku ve belagat dolu bir akış içerisinde, Allah'ın kudretinin mükemmelliği, O'nun her şey üzerinde yaymış olduğu mutlak hâkimiyeti müthiş bir tablo halinde gözler önüne serilmektedir Allah'a tabi olarak işlenen iyilik karşılığında mükâfat olarak vaadedilen Cennet'in bir tasviri yapılmakta ve isyan etmenin karşılığında kazanılan Cehennem azabı ile insan ve cinler topluca uyarılmaktadırlar
Bir hadis-i şerife göre Resulullah (sas), Rahmân sûresini okudu ve sonra ashabına; Niçin sizlerden cinlerin Rablerine verdiği gibi bir cevap işitmiyorum?" dedi Onlar; "O cevap nedir ya Rasulallah?" diye sordular Resulullah (sas) şöyle cevap verdi: Ben; "Şimdi Rab-binizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?" âyetini okuduğumda, onlar; "Biz Rabbimizin hiç bir nimetini yalanlamıyoruz" dediler"
Bu rivayete göre, cinlerin Resulullah (sas)i Kuran okurken dinlemeleri olayı, nübüvvetin onuncu yılında, onun Taiften dönerken yolda dinlendiği bir esnada vuku bulmuştur Bu rivayetten, cinlerin okunurken dinledikleri sûrenin Rahmân sûresi olduğu anlaşılmaktadır
Sûre tek bir kelime ile, Allah Teâlâ'nın sıfatlarından biri olan "er-Rahmân" âyetiyle başlamaktadır Peşinden Rahmân olan Allah'ın insanlara rahmetinin en büyük ve en kapsamlı tecellisi olan, Kur'an'ı öğrettiği bildirilmektedir: Kur'anı öğretti" (2) Sûreye bu şekilde bir gi-riş yapılmasının sebebi, Kur'an'ın bir insan sözü olmayıp, Allah Teâ-lâ'nın indirdiği bir vahiy olduğunun vurgulanmak istenmesidir Ayrıca, diğer sıfatları yerine O'nun Rahmân sıfatının kullanılmış olması, insanlara bu âyetleri gönderip, onları zulmetten kurtararak hidayete er-dirmek için indirmesinin, rahmetinin bir gereği olduğunun anlatılmak istenmesidir Arkasından "İnsanı yarattı" (3) denilmektedir Kur'anın öğretilmesi, insanın yaratılmasından önce zikredilmektedir Allah'ın Kur'an'ı bir yol gösterici olarak göndermesi, O'nun Rahmân sıfatı yanında Hâlık (yaratıcı) sıfatının da bir gereğidir Ayrıca, insanın yaratılışının sonra zikredilmesinin, O'nun ancak bu Kur'an ile insan olma özelliğinin gerçekleşebilmesinden dolayı olduğu da söylenebilir.
Sûrenin girişi mahiyetinde olan âyetler, bu Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğini ve doğru yola sevk ederek insanları delaletten kurtarmanın O'nun rahmetinin bir sonucu olduğunu ve insanların şuur, idrak ve akıl sahibi olarak yaratıldığını açıklamaktadır
Arkasından uzay boşluğunda bulunan cisimlerin intizamını gözler önüne sererek bu nizamın adalet ve ölçü çerçevesinde ayakta durduğu; dolayısıyla, insanların hayatı devam ettirmek için kaçınılmaz olan alışverişlerinde kullandıkları ölçülerde dikkatli davranmaları gerektiği bildirilmektedir: "Sakın tartıda haksızlık ve taşkınlık yapmayın" (8)
Yeryüzünde insan için hazırlanan nimetlerden bahsedildikten sonra: "Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayabilirsiniz?" (13) denilerek, insanoğlunun bunca nimet ve ihsana karşılık, inkârlarının büyük bir nankörlük olduğu anlatılmaktadır Bu âyet sûrede devamlı olarak tekrarlanmıştır âyetin metnindeki âlâ kelimesi her tekrarda değişik bir anlam ifade etmektedir Bu, kendinden önce gelen âyetin konusuna göre kudret, ihsan, harikuladelik, Allah ın sıfatları gibi anlamları karşılamaktadır
Allah Teâlâ, âlemde sorumluluk sahibi kıldığı mahlukâtının; insan ve cinn'in yaradılış malzemesini zikretmektedir; "İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru çamurdan yarattı Cinleri de dumansız bir ateşten yarattı" (14-15) İşte böyle yaratma kudretine sahip olan bir Rab nasıl olur da yalanlanır?
Sûre Allah Teâlâ'nın, çoğu insanların gözü önünde bulunan veya meydana gelen, fakat gafletlerinden dolayı bir türlü fark edemedikleri mucizevî olayları tek tek zikrederek inkârcıların yalanlarken içinde bulundukları basiretsizliği bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır Öte taraftan; "Yeryüzündeki her şey yok olucudur Celâl ve İkram sahibi olan Rabbinin yüzü (zatı) bâkî kalacaktır" (26-27) âyetiyle insanoğlu, yalın bir gerçekle, fena bulma olayıyla uyarılmaktadır
Ölümlü varlığın peşinden gelen kalıcı gerçeklik böylece vurgulandıktan sonra başka bir bölüme, içinde kıyamet, azap ve dehşetinin yer aldığı bölüme geçiliyor: "Ey yeryüzündeki iki ağırlık (insan ve cin) sizin de hesabınızı ele alacağız " Arkasından kıyamet gününün tabloları çiziliyor: "Gök yarılıp da kırmızı sahtiyan gibi bir gül olduğu zaman" (37) "İşte o gün insana da, cinne de günahı sorulmaz" (39) "Suçlular simalarından tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulurlar" (41) "İşte bu, suçluların yalanladığı Cehennemdir Bununla kaynar su arasında dolaşır dururlar Öyleyse Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayıyorsunuz?" (43-45)
Acıklı ve dehşet dolu azap ve cezalandırma bölümünden sonra, Allah'a itaat edenlerin karşılaşacakları nimet ve ikramların zikredildiği bölüm gelmektedir "Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki Cennet vardır" (46) Bu cennetlerde, bulunan güzellikler, nimetler ve zevkler tasvir edildikten sonra, ilahî adalet çarpıcı bir üslûpla ortaya konmaktadır İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?" (60) Böyle olduğu halde insanoğlu Rabbinin "nimetlerinden han-gisini yalan sayabilir" (61) vurgulandıktan sonra, tekrar cennet nimetlerinin güzellikleri dile getirilmektedir "O ikisinden başka iki Cennet daha vardır" (62) Bu iki Cennetteki görüntü güzellikleri, meyveler ve huriler zikredildikten sonra, yine her âyetin ardından tekrarlanan; "Öy-leyse Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayabilirsiniz?"ayeti yer almakta ve celal ve ikram sahibi Allah Teâlâ tesbih edilerek sûre son bulmaktadır: "Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne yücedir" (78)