-
- Üyelik Tarihi
- 24 May 2013
-
- Mesajlar
- 2,712
-
- MFC Puanı
- 384
Pusulası kayıp bir gemide,
Kendini arayan yolcu
Hangi ufka baksan senin değil
Hangi bulutta bıraktın umudu?
Köklü bir çınar kovuğundadır, çocukluğun
Gençliğin, yeniyetme rüzgâr kanatlarında gizli
Hangi dallarda öter söyle
Söyle şimdi hangi dallardadır yalnız bir serçe
Sessizliğinin sunağında kurban edilir kırlangıçlar,
Kefaletidir ağır hatıraların
O yüzden işte; kuş tüyü yastıklarda, yataklarda uyuyamamışlığın
Sırıtır yüzüne yüzüne!
Onların dudakları var.
Dudaklarında ; ağır aksak ritmli gülümse/me!
Hangi dalgalarda dağılır uzun siyah saçların ?
Düğümlere bak Sen de fısıldayamadın.
Adını
Atsız ve adsız kahramanlar adına , noktaların aşkına,hep üç nokta
Bak sen de başaramadın, ölmeden öldürebilmeyi
Uçamamazlığın işte bundan!
Örümcekler kanatlarında; yıldızsız evlerinde ,av peşinde
Acına sızı deme!
Utandırırsın kayıp aşıklarını!
B şıklarında durur bitiremediğin cümlelerin
Naralar attırırsın kırmızı ünlemlere!
Oysa ki bilmezsin yeşildir her nokta, hele de üçünü yan yana koyduğunda.
Biraz öfke sürmelisin yanaklarına!
Şenlenir, canlanır diye belki dünya!
Adını ,adımını kaybettiğin nehir, okyanuslarla sevişir şimdi
Bitti sanırsın hayat dediğin.
Kim bilir hangi mavi, ağıt ağıt yağar sağanaklarda
Gözyaşların , göktaşlarında sakladığın ,o gümüşi gözlerinin pırıltısındandır,
Gökler! Burnunun tam da ucunda
Bak buna gülümsenir işte!
Ağlama!
Hangi alev alazlanır, çoktan unuttuğun kavrulmuşta?
Hangi taş sapansız vurabilir ki bir kuşu
Çiçeksiz kalmış şehir, susuz kalmış güllerin arasında?
Hangi cümle gülümsetir seni, Mualla?
Bir müjde gibi bir olsaydı gün,
Ellerinin sıcaklığını alıp da koysaydı alnının ortasına
Gülüşünden bentler, bentlerde rüzgârın sesi ve
Ölü yıldızlar sanki hiç çocuk olmamış gibi
Gökyüzünden düşen bir yıldızı yakalasaydın amansız
Lunaparklarda attığınız çığlıklarınızla doğsaydı güneş
Güne eş yüzünde canlansaydı ,efsununu unutmuş dün
Muştusunu koparıp alsaydın ceviz ağacının !
Yakanda bir erguvan çiçeği
Yüzünde aşkların.
Katillerinin hesabını yapmadan çıksaydın yoluna
Ufuklarda batmamış gemilerin olsaydı, güvertelerinde güvercinlerin
Sen de ölmeseydin be Mathilda!
Bak yine çoğalıyor noktalar
Ne kadar çoksa o kadar belirsizlik
Muamma mıydı adın, Muallâ ?
Hangi şiirde ölmüştün?
Hangi dizede gömülü cesedin?
Şiirlere sormalı bak
Şairler unutkan olur
Bu şiir senin olsun
Belki bir başka benin şiiri de olur!
Pusulana su kaçmış
Gökyüzünde taş olmuş yıldızlar ve kuşlar
Sapansız nişan alıyorlar
Çekil geriye
Öldür örümcekleri
Bilmediğin bir şey var.
Kışlar değil kuşlar da katil olabilir, sana demiştim ya!
Serçe ağacını unutma!
Kışlar kendini beyaza astığında!
Beyaz eskisinden daha az beyaz ve daha çok kırmızıysa,
Kızıl bir ölüm asılı kalır havada!
Kışlar kuş katili, kuşlar kuş katili olduğunda!
Beyaz bir sessizliğe bürünür dünya!
Taşlara dokunduğunda eller taş oluyor, bilmiyor kimse
Güvercinka gözlerine baktığımda , benden geriye kalan sadece üç nokta
Hadi yeniden doğalım Mualla
Ama önce hangi şiirde öldüğümüzü bilmeliyiz
Üç nokta !
8 Eylül 2013
(Alıntı)
Kendini arayan yolcu
Hangi ufka baksan senin değil
Hangi bulutta bıraktın umudu?
Köklü bir çınar kovuğundadır, çocukluğun
Gençliğin, yeniyetme rüzgâr kanatlarında gizli
Hangi dallarda öter söyle
Söyle şimdi hangi dallardadır yalnız bir serçe
Sessizliğinin sunağında kurban edilir kırlangıçlar,
Kefaletidir ağır hatıraların
O yüzden işte; kuş tüyü yastıklarda, yataklarda uyuyamamışlığın
Sırıtır yüzüne yüzüne!
Onların dudakları var.
Dudaklarında ; ağır aksak ritmli gülümse/me!
Hangi dalgalarda dağılır uzun siyah saçların ?
Düğümlere bak Sen de fısıldayamadın.
Adını
Atsız ve adsız kahramanlar adına , noktaların aşkına,hep üç nokta
Bak sen de başaramadın, ölmeden öldürebilmeyi
Uçamamazlığın işte bundan!
Örümcekler kanatlarında; yıldızsız evlerinde ,av peşinde
Acına sızı deme!
Utandırırsın kayıp aşıklarını!
B şıklarında durur bitiremediğin cümlelerin
Naralar attırırsın kırmızı ünlemlere!
Oysa ki bilmezsin yeşildir her nokta, hele de üçünü yan yana koyduğunda.
Biraz öfke sürmelisin yanaklarına!
Şenlenir, canlanır diye belki dünya!
Adını ,adımını kaybettiğin nehir, okyanuslarla sevişir şimdi
Bitti sanırsın hayat dediğin.
Kim bilir hangi mavi, ağıt ağıt yağar sağanaklarda
Gözyaşların , göktaşlarında sakladığın ,o gümüşi gözlerinin pırıltısındandır,
Gökler! Burnunun tam da ucunda
Bak buna gülümsenir işte!
Ağlama!
Hangi alev alazlanır, çoktan unuttuğun kavrulmuşta?
Hangi taş sapansız vurabilir ki bir kuşu
Çiçeksiz kalmış şehir, susuz kalmış güllerin arasında?
Hangi cümle gülümsetir seni, Mualla?
Bir müjde gibi bir olsaydı gün,
Ellerinin sıcaklığını alıp da koysaydı alnının ortasına
Gülüşünden bentler, bentlerde rüzgârın sesi ve
Ölü yıldızlar sanki hiç çocuk olmamış gibi
Gökyüzünden düşen bir yıldızı yakalasaydın amansız
Lunaparklarda attığınız çığlıklarınızla doğsaydı güneş
Güne eş yüzünde canlansaydı ,efsununu unutmuş dün
Muştusunu koparıp alsaydın ceviz ağacının !
Yakanda bir erguvan çiçeği
Yüzünde aşkların.
Katillerinin hesabını yapmadan çıksaydın yoluna
Ufuklarda batmamış gemilerin olsaydı, güvertelerinde güvercinlerin
Sen de ölmeseydin be Mathilda!
Bak yine çoğalıyor noktalar
Ne kadar çoksa o kadar belirsizlik
Muamma mıydı adın, Muallâ ?
Hangi şiirde ölmüştün?
Hangi dizede gömülü cesedin?
Şiirlere sormalı bak
Şairler unutkan olur
Bu şiir senin olsun
Belki bir başka benin şiiri de olur!
Pusulana su kaçmış
Gökyüzünde taş olmuş yıldızlar ve kuşlar
Sapansız nişan alıyorlar
Çekil geriye
Öldür örümcekleri
Bilmediğin bir şey var.
Kışlar değil kuşlar da katil olabilir, sana demiştim ya!
Serçe ağacını unutma!
Kışlar kendini beyaza astığında!
Beyaz eskisinden daha az beyaz ve daha çok kırmızıysa,
Kızıl bir ölüm asılı kalır havada!
Kışlar kuş katili, kuşlar kuş katili olduğunda!
Beyaz bir sessizliğe bürünür dünya!
Taşlara dokunduğunda eller taş oluyor, bilmiyor kimse
Güvercinka gözlerine baktığımda , benden geriye kalan sadece üç nokta
Hadi yeniden doğalım Mualla
Ama önce hangi şiirde öldüğümüzü bilmeliyiz
Üç nokta !
8 Eylül 2013
(Alıntı)