Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Psikoterapi Nedir? Terapiye Giden Herkes "Deli" midir?

BLooD

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    31 Eki 2021
  • Mesajlar
    196
  • MFC Puanı
    3,040
Psikoterapi Nedir? Terapiye Giden Herkes Deli midir?


Psikoterapi mesleği, Hollywood'dan çektiği kadar hiç kimseden çekmedi. Yağda kızartıp insan beyni yiyen, danışanına romantik yükselen, organize suç örgütüne yardım ve yataklık eden, hastalarını trafoya bağlayıp işkence eden terapistlere sinema ve televizyonlarda rastlayabilirsiniz.

Halbuki psikoterapi, bir farkındalık ve değişim sürecidir. Amerikan Psikoloji Birliği, psikoterapiyi şöyle tanımlıyor:

Bilimsel yöntemler ile işe yaradığı kanıtlanmış teknik ve prosedürler kullanarak daha mutlu, verimli ve sağlıklı bir hayata ulaşmanıza yardımcı olan bir süreç.
Peki bu sözü edilen "farkındalık" ve "değişim" ne demek?


Reklamı Kapat
Memnun olmadığınız ya da anla(ya)madığınız bir sorun düşünün. Bu sorun kilo vermek, etrafınızdaki insanlara hayır diyememek, bir türlü kafanızdan atamadığınız düşünceler, yalnızlık, işsizlik, depresyon, anksiyete gibi herhangi bir sorun olabilir. Terapi, değiştirmek istediğiniz sorun, duygu, davranış ve düşüncelerinizi bilimsel yöntemler ile çözebileceğiniz bir yöntem sunuyor.

Klinik Psikoloji ile ilgili diğer içerikler ›
Demans, "Ben Geliyorum!" Der: Hafıza Kaybını Fark Etmenizi Sağlayacak 5 Adım!
Sahte Anılar: Beynimiz Sahte Anıları Nasıl Yaratıyor?
Psikoterapi Nedir? Terapiye Giden Herkes "Deli" midir?
Bilim ile içli dışlı her meslek dalında olduğu gibi psikoterapinin aşırı uçlar ile ilişkisi, halk arasında kendisinden (ve gerçekte olandan) daha fazla ilgi görebiliyor. Mesela çekilen film/dizilerin büyük bir çoğunluğu psikopatların işlediği suçlar ve onlara yardımcı olamayan terapistler ile dolu; halbuki, filmlerde gösterilen bu rahatsızlığın literatürdeki karşılığı olan Antisosyal Kişilik Bozukluğu'nun halk arasında görülme sıklığı (prevelansı) sadece %1'dir. Buna rağmen televizyon ve sinemadaki aşırı örnekler "norm" olarak algılanabiliyor.

Hannibal Lecter
Hannibal Lecter
Hersson Piratoba
Bu üzücü; çünkü halk arasında ön yargıların oluşmasına neden oluyor. Bunu ülkemizde de görmek mümkün. Ç. Dereboy ve diğerlerinin 2017 yılında yayınladıkları bir araştırmaya göre, Nazilli Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniği'ne başvuran 240 katılımcının %31'ni "psikoterapi" kelimesini hiç duymamıştır. Haberdar olanların %44 basın (medya/film/dizi), %15 aile/arkadaş yoluyla öğrenmişlerdir. Aynı araştırmaya göre, başvuranlardan hiçbiri psikoterapi talep etmemiştir ve hekimler sadece %4.8 oranında psikoterapi tavsiye etmişlerdir.

Dolayısıyla bu makaleyi yazmaktaki amacımız, psikoterapi ile ilgili ön yargı ve bilgisizliğe karşı bir rehber oluşturmaktır. Gelin öncelikle psikoterapinin tarihine kısaca bir bakış atalım.

Freud Öncesi Psikopterapi
Modern psikoterapi, Sigmund Freud ile başlamıştır. Ancak terapötik değişim, insanlık tarihi boyunca kullanılmış bir kavramdır.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj
Neden Desteğe İhtiyacımız Var?
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak... Daha fazla göster
Destek Ol
Neden Desteğe İhtiyacımız Var?
Örneğin; Plato, güzel konuşmanın vücuda ve ruha iyi geldiğinden bahsetmiştir. Platon'un hocası Sokrates'in, bir çelişki ortaya çıkana kadar sorular sorarak varsayımların değiştirilmesi için kullandığı Sokratik Yöntem, günümüz terapist ve hukukçularının en çok kullandığı yöntemlerden birisidir.

M.Ö 500 civarında Buddha, çekilen acıların kaynağının dünyevi zevk ve maddiyata olan bağlılığımızdan kaynaklandığını öne sürmüş ve sekiz aşamalı kutsal yolu takip ederek aydınlanmaya ulaşılabileceğinden bahsetmiştir.

Yüzyıllar sonra, Mevlana Celaleddin Rumi "Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kaçıp kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet!" diyerek saf, temiz, tekmil bir varoluşa giden, aydınlanmanın yolunu anlatmıştır.

19. yüzyılın başında Hegel, Platon'un Diyalektik kavramından devşirdiği tez, antitez ve sentez üçlüsü Diyalektik Davranışçı Terapi merkezine oturmuştur. Diyalektik yöntem aşırı uçlardaki duygu, düşünce ve davranışların orta yolunun bulunması için kullanılır.


Reklamı Kapat
Akıl Hastanesi
Akıl Hastanesi
Wikimedia
Her Derde Deva!?
Bu noktaya kadar kafanız biraz karışmış olabilir. Psikoterapinin tanımını yaparken Platon, Mevlana, Sokrates, Hegel gibi filozoflardan bahsettik. Asıl sorunun şu olduğunu tahmin ediyoruz: "İyi ama nasıl? Sadece konuşarak değişim nasıl sağlanabiliyor?"

Açıkçası cevabı da çok basit: İşe yarıyor, çünkü siz anlatıyorsunuz! Hani "Anlatsam roman, film olur!" denir ya. O şekilde. Siz, terapiste, kendi hikayenizi yazıyorsunuz. Terapist, sizin ilk okuyucunuz. Filminizin ilk seyircisi. Siz anlatıyorsunuz, o dinliyor. Araştırmalar, gerçekten de derdinizi anlatmanızın duygularınızı kontrol etmenize yardımcı olduğu ve zihinsel rahatlama sağladığı gösteriyor.

Ama tabii ki burada sözü edilen sıradan bir dinleme değil. Yani arkadaşınıza da anlatırsınız, "He he" der geçer, belki sizi dertlerinizden alaya alır veya derdinizin üzerine pek düşmez. Ama terapistlerin sahip olması gereken en önemli beceri Aktif (Empatik) Dinleme denen bir dinleme türüdür. İlk kez Carl Rogers tarafından ortaya atılan Aktif Dinleme kavramı, bugün bütün terapötik metodların merkezine oturur.

Aktif empatik bir dinleyici olmak dikkatli dinlemenin ötesinde aşağıda belirtilen teknikleri kullanır:


Reklamı Kapat
Duyguları etiketleme: Duygularının farkına varılması önemlidir. Duygularını tanımlamak küçümsemek yerine hissedilenleri geçerli kılar.
Yorumlama: Dinleyen belirli aralıklarla anladıklarını kısa bir şekilde izah eder. Yanlış anlamanın önüne bu sayede geçilir.
Yansıtma: Dinleyen kişi önemli olduğunu düşündüğü cümle yada kelimeleri tekrar eder.
Sessizlik: Dinleyen kişi sessiz kalarak karşı tarafın kafasını toplamasına, konuşmaya devam etmesine izin verir.
Açık Uçlu Sorular: Dinleyen kişi soru sorarken tek kelimelik cevaplar üretecek sorulardan kaçınır. Mesela, "O sırada sinirli miydiniz?" yerine "O sırada ne hissediyorsunuz?" sorusunu tercih eder.
Kısa Teşvik/Sözlü Olmayan İletişim: Dinleyen kişi başını sallama, tamam, anlıyorum, peki, gibi kısa yanıtlarla anladığını belli eder. Bu iletişim karşı tarafı daha fazla anlatmaya teşvik eder.
Dikkat Toplama: Dinleyen kişinin aklından anlatılan hikaye dışında herhangi bir konu geçiyorsa dinlemeyi bırakmış anlamına gelmektedir. Aktif dinleme sırasında dikkatin toplanmasına yardımcı olmak amacı ile notlar tutulup, ses kayıtları almak tercih edilinebilir.

Carl Rogers'ın aktif dinleme dışında günümüz psikoterapi ekollerine etkisi büyüktür. Erken dönem davranışçı ve psikanalizcilerin aksine, terapinin daha sade, optimist ve samimi olması gerektiğini savunmuştur. Buna ek olarak terapiye başvuran kişilere tanı konulmaması gerektiğini savunmuştur. "Doktorun tedavi ettiği kişi" anlamındaki "hasta" kavramının günümüz psikoterapi jargonundan kalkmasında etkisi büyüktür. Bunun yerine "danışan" gibi kavramlar yerleşmiştir.

Rogers, olayların etkisini ancak sizin gözünüzden anlayabileceğimizden bahseder. Yani, hayatınızın uzmanı sizsinizdir. Bu nedenle terapistiniz, sizin adınıza karar yada tavsiye vermemelidir (kendinize ya da başkalarına zarar verebileceğiniz durumlar haricinde). Mesela terapistiniz işinizi bırakmanız, evlenmeniz, evinizi satmanızı gerektiği gibi tavsiyelerde bulunmaz. Terapistin özgün bir şekilde danışanı desteklemesi, hayatının pozitif bir yöne gitmesini içtenlikle istemesi gerektiğini öne sürmüştür. Tarafsız, yargısız, terapötik bir ilişkinin (ittifak) terapist ve danışan arasında kurulmadan herhangi bir değişim olmayacağından bahsetmiştir. Terapötik ilişki, psikoterapi literatüründe en çok araştırılan konulardan birisidir.

Amerikan Psikoloji Birliği'nin 2018 yılında yayınladığı 1978-2017 yılı arasında 300.000 kişiyi kapsayan 295 farklı araştırmayı toplu analiz ettiği çalışmada, terapötik ittifakın değişim sürecine kayda değer bir pozitif bir etkisinin olduğu anlaşılmıştır. Terapötik ilişki ve birey odaklı terapinin temel kurallarının etkinliği bilimsel çevreler tarafından geniş bir şekilde kabul edilmekte olup, psikoterapi, danışmanlık gibi alanların temel kuralları olarak kabul görmektedir.


Kanıta Dayalı Psikoterapi: Hangi Terapiyi Seçmeliyim?
Farklı terapi ekollerinden bu kadar detaylı bahsetme nedenlerimizden birisi, bu makaleyi okurken terapi nereden başlayacaklarını bilemeyen okurlara bir rehber yaratma çabamızdan kaynaklanmaktadır.

PsikoDinamik Yaklaşım
Modern psikoterapinin babası Sigmund Freud, problemlerin bilimsel yöntemle sadece konuşarak çözebileceğine inanıyordu. Psikodinamik yaklaşım duygu ve davranışlarımızın kökeninin bilinçaltında saklı olduğunu öne sürdü. Bilinçaltındaki bastırılmış karşılanmamış ihtiyaçlarımızın psikolojik rahatsızlıklara yol açtığını düşünüyordu.

Ancak bir sorun var: Bilinçaltı kavramını bilimsel yöntemler ile kanıtlanamıyor. Çünkü bildiğimiz kadarıyla beynin içerisinde bilinçaltını yöneten fiziksel bir mekanizma yok. Bu yüzden, Freud ve günümüz psikodinamik terapistlerinin bilimsel gözlemlerinin gerçeklik kavgası hala devam ediyor. Daha fazla bilgi almak isterseniz, konu hakkındaki bir yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Agora Bilim Pazarı
Robot Anatomisi (Despina Kakoudaki)
Robot Anatomisi robotu bir teknolojik gelişme konusu olmanın çok ötesinde edebiyat, sinema, hukuk, siyaset, reklam veya popüler kültür ürünleriyle durmaksızın çoğaltılan bir fenomen olarak ele alıyor.

Despina Kakoudaki hâkim tartışmalardan farklı olarak, yapay insan söyleminin Antik Yunan söylencelerinden kutsal metinlere, Sanayi Devrimi’nden günümüze dek izini sürerken, robotların hikâyesine insanlığın tarih boyunca farklı coğrafyalarda, farklı zamanlarda, farklı öznelere çekinmeden gösterdiği dışlayıcı tavrın en açık yansımalarından biri olarak yaklaşıyor.

“Yapay insanın güçlü etkisi, günümüz teknokültür eleştirmenlerinin öne sürdüğü üzere, yakın ve korkutucu bir gerçeklikle ilişkisinden değil gerçek olmamasından ileri gelir. Hayal ürünü yapay insanlar bilimsel gelişmelerin, teknolojik olanakların veya ontolojik gerçekliklerin güncel durumunu yansıtmak zorunda değildir. […] Yapay insanların tarihsel kökenlerini ve eşlik ettikleri metinlerdeki çeşitliliği araştırmanın faydalarından biri de modern hayattaki en temel kültürel işlevlerinden birini açığa çıkarmaktır: İnsan olmanın anlamına yönelik siyasal ve varoluşsal tartışmalara yaptıkları katkılar.”

Bu kampanya, Kolektif Kitap tarafından Evrim Ağacı okurlarına sunulan fırsatlardan birisidir.

Devamını Göster
₺37.00 ₺48.00
Robot Anatomisi (Despina Kakoudaki)
Satın Al
Tüm Ürünler
Freudyen Dinamik yaklaşımın kanıtlanan tarafları ve kavramları da mevcut. Örneğin, dünya üzerinde geniş bilimsel altyapıya sahip kişilik psikolojisi, Carl Jung'un 1921 yayımlanan Psychologische Typen (Psikolojik Tipler) isimli kitabından gelmektedir. Kişilik Psikolojisi bugün ayrı kendi başına bir psikoloji okulu haline gelmiş durumdadır. Konu hakkında daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.


ThoughtCo
Burada, klinik psikoterapi uygulamaları içerisinde kullanılan transferans (aktarım) tanımından bahsetmemiz gerekir. Transferans, o an hissettiklerinizin terapiste aktarma durumuna denir. Çağdaş Psikodinamik terapistler, insanlar üzerinde bıraktığınız duyguların aktarılmasının kişisel ilişkilerinizi düzenlediğini varsayıp, bu aktarılan duyguların değişmesine odaklanırlar.

Transferans kavramının işe yaradığına dair bilimsel araştırmalar mevcuttur. Hoglend ve diğerlerinin yaptığı bir araştırmaya göre, psikodinamik transferans kavramı ile tedavi görmüş kişiler, bireyler arası ilişkilerde kazanılan pozitif değişimi uzun süre muhafaza etmişler.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
Freud, Jung, Lacan, Rogers gibi terapistler 21 yüzyılın büyük bir kısmını domine ettiler. Ancak, psikoterapi Bilişsel Davranışçı Terapi ile geniş kitlelere ulaştı.

1979 yılında Amerikalı Psikiyatrist Aaron T. Beck, Depresyonun Bilişsel Tedavisi isminde bir kitap yayınlandı. Beck geliştirdiği bu tedavi şeklinde psikodinamik terapi gibi kişinin çocukluğunda yaşadıklarına ya da Rogers'ın anlattığı benlik kavramı ile pek ilgilenmiyordu. Tek amacı, depresyon semptomlarının azaltılması, ve intihara yönelik davranışların ise engellenmesi idi. Bu yüzden öncelikle depresyonu matematiksel bir şekilde yorumlayabileceği ölçekler hazırladı.

Depresyonun negatif otomatik düşüncelerle başladığını, bu düşüncelerin doğduğumuz andan itibaren başımıza gelen olaylarla şekillenip geniş bir yelpazeye yayılarak kurallara dönüştüğünü ileri sürdü. Bu kural çerçevesinde düşünce, davranış ve duyguların beynin içerisinde şema denilen yapılar tarafından yorumlandığını öne sördü. Depresyon semptomlarının azaltılabilmesi için negatif ön yargı ile çalışan sistemleri değiştirmek amacı ile teknik, yöntem ve egzersizler geliştirdi.


Sonuçlar, psikoterapi dünyasını kökten değiştirdi. Bilişsel Davranışçı Terapinin, depresyona ek olarak anksiyete, obsesif-kompulsif, travma kaynaklı rahatsızlıkların tedavisinde kısa sürede etkili bir şekilde kullanılabileceğini gösteren araştırmalar, bu uygulamanın popülerliğini artırdı.


Reklamı Kapat
Bilişsel Davranışçı Terapi, araştırmacılar tarafından geniş ilgi gördü. Çünkü terapi süreci sırasında her adım ölçülebiliyordu. BDT etkinliği ve uygunluğu üzerine birçok araştırma yayınlandı. Zamanla BDT bir terapi okulundan içerisinde uzmanlaşmış farklı terapileri kapsayan bir şemsiye haline geldi.

İkinci Dalga DBT denilen yeni terapi okulları ve bunları destekleyen araştırmalar ortaya çıkmaya başladı. Davranış Aktivasyon Terapi, Farkındalık Odaklı Davranışçı Bilişsel Terapi, Diyalektik Davranışçı Terapi, Şema Terapi bunlardan sadece birkaçıdır.

Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT)
Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT) Sınır Kişilik Bozukluğu (İng: "Borderline Personality Disorder") tedavisi için geliştirilmiş, ikinci nesil Bilişsel Davranışçı Terapi ekollerinden birisidir. Kendisi de bir "borderline" olan Marsha Linehan tarafından geliştirilmiştir. İntihar ve zarar verici davranışların azaltılmasına odaklanır. Diğer terapi türlerinden farklı olarak birden fazla terapistin çalıştığı bir takım işidir.

DDT sınırlardaki aşırı davranışlara diyalektik yöntemle çözümler üretir. Borderline kişiler haftada en az bir kere olmak üzere terapiye gitmenin yanı sıra, DDT becerilerini öğrendikleri ikinci bir programa katılırlar. Ayrıca acil durumlarda arayıp yardım isteyecekleri ve terapi dışında belirli aralıklarla görüştükleri üçüncü bir terapist de bulunabilir.


Talk Space
Tek bir kişi için çalışan bu ekip, belirli aralıklarla toplanıp tedavi konusunda fikir alışverişlerinde bulunurlar. Uygulanması daha pahalı olabilen bir terapi şeklidir. Araştırmalara göre, Sınır Kişilik Bozukluğu zarar verici davranışları azaltan bilinen en etkili tedavi şeklidir
 
Üst Alt