-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,522
-
- MFC Puanı
- 3,901
En temel anlamda plasenta, anne karnında, rahim içinde oluşan ve bebeğin yaşamının devam etmesini sağlayan, hayati ama geçici bir organdır. Plasenta, hem anneye bağlıdır, hem de bebeğe. Spermin yumurtayı döllemesiyle birlikte başlayan gebelik sürecinde 3. haftaya gelindiğinde oluşan embriyodan çıkan uzantıların annenin kan damarlarıyla bağlantı kurarak rahim duvarına tutunup, orada gelişmesiyle oluşur.
Bilimsel olarak ifade etmek gerekirse; oluşan gebeliğin yaklaşık 18.gününde döllenmiş yumurtanın hızla bölünmesiyle üretilen ve her biri kendi çekirdeğine sahip blastomerler oluşur. Bu blastomerler, morulayı şekillendirir. Gebeliğin 21. gününe gelindiğinde ise sürekli bölünen morula, dış hücrelerin çevrelediği, sıkı iç hücreleri bulanan bir blastokiste dönüşür. Bu yapının, iç hücre kütlesi olan embriyoblast embriyoya, dış hücre kütlesi trofoblastlar ise plasentaya dönüşür.
Henüz olmayan bir organ düşünün vücudunuzda. Siz daha bebeğinize gebe olduğunuzu öğrenmeden evvel oluşmaya başlayan bu muhteşem yapı, sizin bildiklerinizden çok daha fazlasını bilip, sakince görevini yerine getiriyor. Bebeğiniz onun aracılığıyla büyüyüp, gelişiyor ve o doğunca, görevini tamamlayıp atılıyor. Bu yazıyı okuduktan sonra bir kaç dakika gözlerinizi kapatıp, bir düşünür müsünüz, aslında her insan ne kadar değerli ve zengin! Kendinizin kıymetini bilin, sevgili okurlarım, sizden bir tane daha yok ve hiç bir zaman da olmayacak
Gelişimi, büyüyen bebeğin (fetüs) sürekli artan ihtiyaçlarını gidebilmek için gebeliğin ikinci yarısına kadar devam eden plasenta; ortalama 500 gram ağırlığında, 2-3 cm kalınlığında ve 20-25 cm çapındadır. Plasentanın halk arasında bilinen isimleri bebeğin eşi veya döl eşidir.
Plasentanın Görevleri Nelerdir?
Plasentanın temel görevi, tüm hamilelik süreci boyunca anneden bebeğe besin maddeleri, glikoz, su, oksijen ve diğer gerekli maddelerin taşınmasını sağlamakla birlikte aynı zamanda bebeğin kanındaki atık maddelerin atılmasını ve hastalıklara karşı antikor üretilmesini sağlar. Bebekteki atık maddeler ve karbondioksit plasenta aracılığıyla anne vücuduna geri gönderilir.
plasenta
Plasenta ve göbek kordonunun yakın hali
Plasenta iki insan arasında adeta bir bariyer görevi görür. Hamile iken annenin vücudundaki virüsler (kanser hücreleri dahil) plasenta sayesinde bebeğe geçmez. Ve aynı zamanda yine plasentanın varlığı sebebiyle annenin vücudu bebeği yabancı bir madde olarak algılamaz. Plasenta kan hücrelerine ve besleyicilere izin vererek bebeğe ulaşmalarını sağlarken, bakteri ve virüslerin çoğunun rahim içine girmesini engeller. Anne karnındaki bebeğin solunum ve dolaşım sisteminden sorumlu olup, karaciğeri, akciğerleri ve böbreklerinin işlevlerini bebek doğuncaya kadar yerine getirir.
Hamileliğin ilk haftalarında yükselen ve gebelik hormonu olarak bilinen HCG hormonu (HCG hormonu plasentanın büyük bir kısmını oluşturan trofoblastlar sayesinde üretilmeye başlanır.) ile progesteron hormonunun salgılanmasında görevli olan plasenta yapısal olarak çok sağlamdır. Esnek bir yapıda olduğu için bebeğe zarar vermez.
Her yeni yapılan araştırmada bilim adamları ve doktorlar plasenta hakkında yeni bilgiler elde etmektedirler.
Rahim içinde annenin damarlarına tutunan plasenta, göbek kordonu ile bebeğin göbeğine bağlanır. Eğer doğum normal doğum ise, bebek doğduktan yaklaşık yarım saat sonra kendiliğinden dışarı atılır, ancak doğum sezaryen doğum ise doktor tarafından çıkarılır.
Genelde bebek doğar doğmaz göbek kordonunun kesildiğini hepimiz biliriz. Göbek kordonunun kesilmesi demek, bebeğin anne ile arasındaki hayat bağı olan plasentadan ayrılması demek. Lotus doğum olarak adlandırılan bir yöntemle bebek plasentadan koparılmıyor. Plasenta kuruyuncaya kadar bebekle birlikte kalıyor. En temel amaç ise bebeğin daha sağlıklı olması
Bilimsel olarak ifade etmek gerekirse; oluşan gebeliğin yaklaşık 18.gününde döllenmiş yumurtanın hızla bölünmesiyle üretilen ve her biri kendi çekirdeğine sahip blastomerler oluşur. Bu blastomerler, morulayı şekillendirir. Gebeliğin 21. gününe gelindiğinde ise sürekli bölünen morula, dış hücrelerin çevrelediği, sıkı iç hücreleri bulanan bir blastokiste dönüşür. Bu yapının, iç hücre kütlesi olan embriyoblast embriyoya, dış hücre kütlesi trofoblastlar ise plasentaya dönüşür.
Henüz olmayan bir organ düşünün vücudunuzda. Siz daha bebeğinize gebe olduğunuzu öğrenmeden evvel oluşmaya başlayan bu muhteşem yapı, sizin bildiklerinizden çok daha fazlasını bilip, sakince görevini yerine getiriyor. Bebeğiniz onun aracılığıyla büyüyüp, gelişiyor ve o doğunca, görevini tamamlayıp atılıyor. Bu yazıyı okuduktan sonra bir kaç dakika gözlerinizi kapatıp, bir düşünür müsünüz, aslında her insan ne kadar değerli ve zengin! Kendinizin kıymetini bilin, sevgili okurlarım, sizden bir tane daha yok ve hiç bir zaman da olmayacak
Gelişimi, büyüyen bebeğin (fetüs) sürekli artan ihtiyaçlarını gidebilmek için gebeliğin ikinci yarısına kadar devam eden plasenta; ortalama 500 gram ağırlığında, 2-3 cm kalınlığında ve 20-25 cm çapındadır. Plasentanın halk arasında bilinen isimleri bebeğin eşi veya döl eşidir.
Plasentanın Görevleri Nelerdir?
Plasentanın temel görevi, tüm hamilelik süreci boyunca anneden bebeğe besin maddeleri, glikoz, su, oksijen ve diğer gerekli maddelerin taşınmasını sağlamakla birlikte aynı zamanda bebeğin kanındaki atık maddelerin atılmasını ve hastalıklara karşı antikor üretilmesini sağlar. Bebekteki atık maddeler ve karbondioksit plasenta aracılığıyla anne vücuduna geri gönderilir.
plasenta
Plasenta ve göbek kordonunun yakın hali
Plasenta iki insan arasında adeta bir bariyer görevi görür. Hamile iken annenin vücudundaki virüsler (kanser hücreleri dahil) plasenta sayesinde bebeğe geçmez. Ve aynı zamanda yine plasentanın varlığı sebebiyle annenin vücudu bebeği yabancı bir madde olarak algılamaz. Plasenta kan hücrelerine ve besleyicilere izin vererek bebeğe ulaşmalarını sağlarken, bakteri ve virüslerin çoğunun rahim içine girmesini engeller. Anne karnındaki bebeğin solunum ve dolaşım sisteminden sorumlu olup, karaciğeri, akciğerleri ve böbreklerinin işlevlerini bebek doğuncaya kadar yerine getirir.
Hamileliğin ilk haftalarında yükselen ve gebelik hormonu olarak bilinen HCG hormonu (HCG hormonu plasentanın büyük bir kısmını oluşturan trofoblastlar sayesinde üretilmeye başlanır.) ile progesteron hormonunun salgılanmasında görevli olan plasenta yapısal olarak çok sağlamdır. Esnek bir yapıda olduğu için bebeğe zarar vermez.
Her yeni yapılan araştırmada bilim adamları ve doktorlar plasenta hakkında yeni bilgiler elde etmektedirler.
Rahim içinde annenin damarlarına tutunan plasenta, göbek kordonu ile bebeğin göbeğine bağlanır. Eğer doğum normal doğum ise, bebek doğduktan yaklaşık yarım saat sonra kendiliğinden dışarı atılır, ancak doğum sezaryen doğum ise doktor tarafından çıkarılır.
Genelde bebek doğar doğmaz göbek kordonunun kesildiğini hepimiz biliriz. Göbek kordonunun kesilmesi demek, bebeğin anne ile arasındaki hayat bağı olan plasentadan ayrılması demek. Lotus doğum olarak adlandırılan bir yöntemle bebek plasentadan koparılmıyor. Plasenta kuruyuncaya kadar bebekle birlikte kalıyor. En temel amaç ise bebeğin daha sağlıklı olması