Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Plasebo Etkisinin Ardındaki Beyin

BLooD

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    31 Eki 2021
  • Mesajlar
    196
  • MFC Puanı
    3,040
Latince "hoşnut etmek" anlamına gelen plasebo kelimesi, ilk olarak 14. yüzyılda cenazelerde kiralık olarak yas tutanları nitelemek için kullanılmıştır.
Beğen Kaydet
Post Cover Image


"Dur, öpeyim geçsin."
Bir annenin, dizlerini yaralamış minik çocuğunu avuttuğu cümlelerden... Hatta çocukluğunuza döndüğünüzde bu öpücüğün ardından acınızın hafiflediğini bile hatırlayabilirsiniz. Plasebo etkisi, yiyecek, içecek, ilaç, sosyal aktiviteler ve çok daha fazlası için yapacağımız tercihleri belirleyen ve yaşamımızın neredeyse her yönünü etkileyen güçlü bir psikolojik fenomendir.
Latince "hoşnut etmek" anlamına gelen plasebo kelimesi ilk olarak, 14. yüzyılda cenazelerde kiralık olarak yas tutanları nitelemek için kullanılmıştır. Bu kişiler, genellikle cenaze sırasında yas tutmak için ilâhiler eşliğinde ağlamaya başlar ve profesyonel yas tutanlar ölen kişinin ailesinin üyeleri yerine geçerdi. Burada plasebo kelimesi, değer kaybı ve yerini alma, ikâme etme anlamı da taşıyordu.
Plasebo kelimesinin tıpta ilk kullanımı ise 18. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. İngiliz tıp yazarı ve eczacı John Quincy tarafından 1717 yılında yazılan Lexicon Physico-Medicum'un 1811'deki baskısında plaseboya dair şu tanımlama yapılıyor: "Hastaya fayda sağlamaktan ziyade memnun etmek için verilen herhangi bir ilaç." Ancak geçmişteki hekimler, günümüzde modern inert (etkisiz) maddelerin kullanımı yerine etkisiz olduğunu düşündükleri tedavileri kullanma eğilimindeydiler.
Çeşitli araştırmalarla; depresyon, uyku bozuklukları, Parkinson hastalığı ve ağrı dahil olmak üzere çok çeşitli tıbbi vakaların plasebolara uygun olduğu ileri sürülmüştür. Plasebo etkisinin, gerçek ilaç tedavisi uygulanarak şurup verilen ve akyuvar hücresi sayısı arttırılan hastalara benzer şekilde bağışıklık sisteminde somut değişiklikler sağladığı gösterilmiştir. Dikkat çekici bir şekilde, Parkinson hastalığı olan hastalarda, etkisiz şeker hapları aldıktan sonra titreme ve kas sertliği durumlarının durduğu görülmüştür. Benzer şekilde, ayna terapilerinin uzvunu kaybetmiş ampute bireylerde acıyı azaltma konusunda oldukça başarılı olduğu ortaya koyulmuştur.
Plaseboların, beynimizi nasıl aldattığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak plasebo etkisi, beynimizin çevre hakkında hızlı kararlar almasına ve varsayımlar yapmasına olanak tanıyan evrimsel bir adaptasyon olabilir. Şöyle düşünün, çevrenin bize sunduğu her bir uyaranı analiz etmek zorunda kalsaydık; muhtemelen delirirdik.

Frontal Korteks Dejenerasyonu Plasebo Etkisini Ortadan Kaldırıyor

Bilim insanları, plasebo etkisinin psikolojik mekanizmalarının hem bilinçli beklentilerde hem de öğrenmede yattığını belirlediler. Her ne kadar bilinçli beklentiler ve öğrenme birbirinden ayrık olaylar olmasa da birbirine büyük oranda bağlıdırlar. Örneğin, bir ilacın ağrımızın seviyesini azaltacağına dair bir beklenti oluşturduğumuzda, beynimiz ağrının hafifletilmesinden sorumlu olan endojen endorfinleri salgılar.
Öte yandan, öğrenme süreci de içsel bir beklenti ve onu takip eden bir plasebo yanıtı oluşturmak için çevresel ve sosyal ipuçlarını entegre etmeyi içerir. Tıpkı Pavlov'un köpeklerindeki klasik koşullanmada olduğu gibi tekrarlanan öğrenme koşulları örgülerini deneyimlemek, kişinin bilinçsiz fizyolojik süreçleri etkilenmiş bir biçimde tepki vermesine neden olur.
2017 yılında Annual Review of Neuroscience'da yayımlanan araştırmada, plasebo etkisine aracılık eden ana oyuncunun beynimizin ventromedial prefrontal korteksi (vmPFC) olduğu ortaya koyuldu. Bununla birlikte, dorsolateral prefrontal korteks, lateral orbitofrontal korteks, periakuaduktal gri alan, rostroventral medulla ve nukleus akümbens-ventral striatum da önemli diğer alanlar olarak gösteriliyor.
Yani plasebo etkisinin altında yatan kompleks nöronal devreler, frontal korteks gibi beynin daha üst düzey işlemlerden sorumlu bölgelerini ve solunum gibi bilinçsiz süreçlerin merkezi olan beyin sapını içerir. İlginç bir biçimde, araştırma verileri, plasebo etkisinin --frontal korteksin dejenerasyonuna bağlı olarak-- Alzheimer hastalarında ve frontal korteks fonksiyonlarının transkraniyal manyetik stimülasyon yoluyla harici olarak baskılanmasına maruz kalan bireylerde olmadığını gösteriyor.
Vücudun doğal analjezi (morfin) sistemi olan endojen opioid sistem ve bu sistemin plaseboya bağlı analjezik rolü, belki de plasebo etkisinde üzerine en çok çalışılmış nörotransmitter sistemidir. Yapılan araştırmalarda, bir opioid reseptörü karşıt etkini olan naloksonun (morfinin antagonisti), plasebo ağrı kesicilerinin etkilerini ortadan kaldırdığı sonucuna ulaşıldı.

Plasebonun Psikolojik Mekanizmaları

Plasebonun arkasındaki karmaşık psikolojik mekanizmalar göz önüne alındığında çeşitli faktörlerin plasebonun gücünü değiştirebildiği ortaya çıkıyor.
Sosyal etkileşimin, tedaviye ilişkin önyargılı fikirleri teşvik ettiği için plasebo etkisi üzerinde gerçek bir etkisinin olduğu görülüyor. Örneğin, yapılan bazı deneylerde, geleneksel ve sahte Çin akupunkturu (akupunktur olmayan noktalara yüzeysel iğneleme) uygulanan her iki hasta grubunda da benzer faydaların yaşandığı görülmüştür. Bununla birlikte, hekimin tutumu, yetkinlik konusunda sergilediği görünümü, hapların maliyeti, markası, şekli, boyutu, rengi ve tadı da, algılanan tedavi etkinliğini etkileyebilmiştir.
Öte yandan, plasebo etkisinin işe yaraması için kişinin plasebodan haberdar olmaması gerektiği konusunda yaygın bir inanış bulunuyor. Ancak 2017 yılında Pain'de yayımlanan bir araştırma, bunun doğru olmadığını gösterdi. Yapılan çalışmada, plasebo aldıkları bildirilen ve plasebo etkisinin detaylı açıklamalarının yapıldığı katılımcıların, sahte ilaçlar verildiği söylenmeyen katılımcılara kıyasla ısı kaynaklı ağrıda önemli ölçüde rahatlama yaşadıkları gösterildi.
Tüm bu şaşırtıcı sonuçlar, plasebo etkisinin korkunç etkilerinin ve öğrenilecek daha ne kadar çok şey kaldığının bir kez daha altını çiziyor. Bunun yanı sıra, Pain'de yayımlanan bu araştırma aynı zamanda da, daha etik olarak tasarlanmış plasebo kontrollü çalışmalara kapı açmaktadır. Çünkü plasebo kontrollü çalışmalarda, potansiyel olarak faydalı olan tedaviyi hastalara uygulamamanın doğası gereği etik olmadığı kabul edilir. Ancak bu araştırma sonuçları, tamamen açıklamanın veya plasebo hasta gruplarından gizlemenin geleneksel uygulamalarından çok da farklı olmayabildiğini ortaya koyuyor.
Tüm bu araştırmalara rağmen, akıllara hâlâ çok fazla soru geliyor. Örneğin, bazı insanlar plasebo etkisine daha mı yatkın? Eğer öyleyse, bunda genetik yapının bir etkisi var mı? Plasebonun kalıcığı hakkında ne söylenebilir? Ne kadar süre boyunca etkisi sürüyor ve bu süre diğer plasebo türlerinde de aynı mıdır? Ağrı kesici bir plaseboya tepki veren bir kişi, antidepresan bir plaseboya da aynı şekilde bir tepki verir mi? Bunlar hâla merak ettiğimiz bazı sorular.
Sonuç olarak, plasebonun klinik çalışmalarda güçlü bir silah olduğunu biliyoruz. Buna rağmen, etkilerinin tahmin edilemeyen değişkenliği, plasebo etkisinin tam olarak ne zaman ve ne kadar süreyle çalışacağını daha iyi anlamamızı sağlayan daha fazla araştırmanın yapılmasını da zorunlu kılmaktadır.
 

Pozitivizm

??☔Devil Wears Prada?☔?
MFC Üyesi
Konum
Maldivler??
  • Üyelik Tarihi
    28 Şub 2020
  • Mesajlar
    24,446
  • MFC Puanı
    200,450
İnanc etkisi diyebiliriz. Tamamen düşünceler ve inancı manipüle ederek istenilen sonuca varılır. Kişiyi , uygulayacağınız tedavinin ona iyi geleceğine inandirirsaniz sadece düşünce boyutunda değil biyolojik olarak da vücutta değişimin olmasını sağlarsınız. Her şey zihinde bitmez ama zihnin ve düşüncelerin kontrolü çoğu şeyi yönetir.
 

BLooD

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    31 Eki 2021
  • Mesajlar
    196
  • MFC Puanı
    3,040
İnanc etkisi diyebiliriz. Tamamen düşünceler ve inancı manipüle ederek istenilen sonuca varılır. Kişiyi , uygulayacağınız tedavinin ona iyi geleceğine inandirirsaniz sadece düşünce boyutunda değil biyolojik olarak da vücutta değişimin olmasını sağlarsınız. Her şey zihinde bitmez ama zihnin ve düşüncelerin kontrolü çoğu şeyi yönetir.
Peki Kanser hastaları neden?
 

Pozitivizm

??☔Devil Wears Prada?☔?
MFC Üyesi
Konum
Maldivler??
  • Üyelik Tarihi
    28 Şub 2020
  • Mesajlar
    24,446
  • MFC Puanı
    200,450
Bir hücre veya hücre grubunun iç ve dış etkenler nedeniyle oluşan mutasyonlar sonucu, kontrol dışı çoğalmayla diğer dokuların aleyhine bir büyüme sergilemesi ve kan, lenf ya da vücut boşlukları yoluyla primer lokalizasyonu dışındaki yerlere taşınarak büyümeye devam etmesi sonucu çıkan hastalık..
Kanserin tek bir nedeni yok..Yani sadece genetik, virütik, bakteriyel,dna'daki kırılımlardan kaynaklanıyor vs. diyemezsiniz..Bazen birçok faktör birarada olabilir..genetik olanın payı %3-5 seviyesinde hatta..
 

BLooD

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    31 Eki 2021
  • Mesajlar
    196
  • MFC Puanı
    3,040
Bir hücre veya hücre grubunun iç ve dış etkenler nedeniyle oluşan mutasyonlar sonucu, kontrol dışı çoğalmayla diğer dokuların aleyhine bir büyüme sergilemesi ve kan, lenf ya da vücut boşlukları yoluyla primer lokalizasyonu dışındaki yerlere taşınarak büyümeye devam etmesi sonucu çıkan hastalık..
Kanserin tek bir nedeni yok..Yani sadece genetik, virütik, bakteriyel,dna'daki kırılımlardan kaynaklanıyor vs. diyemezsiniz..Bazen birçok faktör birarada olabilir..genetik olanın payı %3-5 seviyesinde hatta..
Peki Kanseri irade gücü ile ve birazda kendini dikkat ederek yenen de var irade bir nevi zihin le alakalı değilmidir?
 

Pozitivizm

??☔Devil Wears Prada?☔?
MFC Üyesi
Konum
Maldivler??
  • Üyelik Tarihi
    28 Şub 2020
  • Mesajlar
    24,446
  • MFC Puanı
    200,450
Bir zamanlar bir mıknatıs varmış ve yakın çevresinde bazı çelik parçacıkları yaşarmış. Bir gün, iki üç parçacık mıknatısı ziyaret etme arzusuna kapılmış ve bunun ne kadar zevkli olacağından söz etmişler. Bu konuşmayı işiten yakındaki diğer çelik parçacıkları da aynı arzuya kapılmışlar. Başkaları da onlara katılınca, parçacıkların tümü bu konuyu daha fazla tartışmaya başlamış ve arzuları dayanılmaz bir hal almış. "Niçin bugün gitmiyoruz?" demiş içlerinden biri .Ama diğerleri ertesi güne kadar beklemenin daha doğru olacağını düşünmüş.
Bu arada hiç farkında olmadan, onlara hiç ilgi göstermeden sessizce duran mıknatısa doğru yaklaşıyorlarmış. Tartışmayı sürdürerek komşularına doğru yaklaşırken, konuşma uzadıkça gitme duygusu da güçlenmiş ve daha sabırsız olanlar diğerleri ne düşünürse düşünsün, bugün gideceklerini açıklamışlar. Hatta bazılarının mıknatısı ziyaret etmenin onların bir görevi olduğunu ve bunu çoktan yapmış olmaları gerektiğini söylediği bile duyulmuş. Ve konuşurlarken hareket ettiklerini bile fark etmeden sürekli olarak mıknatısa yaklaşmışlar. Sonunda sabırsızların sayısı artmış ve karşı konulmaz bir dürtüyle hepsi birden, "beklemenin anlamı yok,bugün gideceğiz.,hemen gideceğiz. derhal gidiyoruz," diye bağırmış. Tek bir kitle gibi hareket etmişler ve bir dakika sonra her tarafından mıknatısa yapışmışlar.
Ardından mıknatıs gülümsemiş çünkü çelik parçacıkları bu ziyareti kendi iradeleriyle yaptıklarından hiç kuşku duymuyorlarmış.
 

BLooD

MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    31 Eki 2021
  • Mesajlar
    196
  • MFC Puanı
    3,040
Bir zamanlar bir mıknatıs varmış ve yakın çevresinde bazı çelik parçacıkları yaşarmış. Bir gün, iki üç parçacık mıknatısı ziyaret etme arzusuna kapılmış ve bunun ne kadar zevkli olacağından söz etmişler. Bu konuşmayı işiten yakındaki diğer çelik parçacıkları da aynı arzuya kapılmışlar. Başkaları da onlara katılınca, parçacıkların tümü bu konuyu daha fazla tartışmaya başlamış ve arzuları dayanılmaz bir hal almış. "Niçin bugün gitmiyoruz?" demiş içlerinden biri .Ama diğerleri ertesi güne kadar beklemenin daha doğru olacağını düşünmüş.
Bu arada hiç farkında olmadan, onlara hiç ilgi göstermeden sessizce duran mıknatısa doğru yaklaşıyorlarmış. Tartışmayı sürdürerek komşularına doğru yaklaşırken, konuşma uzadıkça gitme duygusu da güçlenmiş ve daha sabırsız olanlar diğerleri ne düşünürse düşünsün, bugün gideceklerini açıklamışlar. Hatta bazılarının mıknatısı ziyaret etmenin onların bir görevi olduğunu ve bunu çoktan yapmış olmaları gerektiğini söylediği bile duyulmuş. Ve konuşurlarken hareket ettiklerini bile fark etmeden sürekli olarak mıknatısa yaklaşmışlar. Sonunda sabırsızların sayısı artmış ve karşı konulmaz bir dürtüyle hepsi birden, "beklemenin anlamı yok,bugün gideceğiz.,hemen gideceğiz. derhal gidiyoruz," diye bağırmış. Tek bir kitle gibi hareket etmişler ve bir dakika sonra her tarafından mıknatısa yapışmışlar.
Ardından mıknatıs gülümsemiş çünkü çelik parçacıkları bu ziyareti kendi iradeleriyle yaptıklarından hiç kuşku duymuyorlarmış.
Tanıştığımıza memnun oldum .s
 
Üst Alt