Yıl: 1912
Yer: Osmanlı tahrir defterlerinde adı Çepni İli diye geçen, Oğuz-Üçokların Çepni Türkleriyle meskûn Giresun.
Yer: Osmanlı tahrir defterlerinde adı Çepni İli diye geçen, Oğuz-Üçokların Çepni Türkleriyle meskûn Giresun.
Gözleri çakmak çakmak bir yiğit, Hacı Hüseyin Mahallesinde ki dibek taşının üzerine çıkmış, kendisini heyecanla dinleyen gençlere: "Geride kalanlardan sıkılmayın. Endişe etmeyin. Vatan bizden görev bekler." diye haykırıyordu.
Giresunlu delikanlılardan Balkan Savaşı için gönüllü asker olmalarını isteyen yiğit, Giresun eşrafından Hacı Mehmedin oğlu Feridunzade Osmandı. O Osman ki babasının askerden muaf olması için 54 altın lira ödediğini duyunca deliye dönmüş, hemen askerlik şubesine koşup gönüllü yazılmıştır. İşte o Osmanın gür sesine kulak veren 63 vatan evladı, cepheye uçarcasına koşmuştu.
Osman Ağa Balkan Harbi'ne I.Dünya Harbi'ne abazıpkalı kıyafetiyle katıldı. İki fotoğraf da aynı dakikalarda (zemine ve arkadaki budaklı ağaca dikkat!) Giresun Kalesi'nde çekilmiştir. Osman Ağa, toplu resimde soldan dördüncüdür.
'Gönüllü gitti harbe Mavzeri var elinde,
Sağ dizinden vuruldu. Parabellum belinde,
Osman Ağa'ydı adı, Fildişinden bıçağı,
'Topal' lakabı oldu. Cümle alem dilinde'
Sağ dizinden vuruldu. Parabellum belinde,
Osman Ağa'ydı adı, Fildişinden bıçağı,
'Topal' lakabı oldu. Cümle alem dilinde'
Cepheye vardıklarında Çatalca önlerine kadar gelmiş olan düşmanla ölesiye bir harbe tutuşmuşlar, cengin en şiddetli anında yanına düşen bir gülle kabına sığmayan Osmanı vatan toprağının pak sinesine sermişti. Gözlerini Şişli Etfal Hastanesinde açan Osmanın 10dan fazla yarasının en vahimi sağ bacağındaydı. Sağ diz kapağı parçalanmış, doktorlar bacağını iş göremez diye kesmeye karar vermişlerdi. Nerden bileceklerdi, o parçalanmış dizle Osmanın koca koca devletlerin hain Pontus planlarını Türk Karadenizin azgın sularına gömeceğini, nerden bilsinlerdi vatanın hangi köşesi dardaysa Osmanın Hızır gibi yetişeceğini Velhasılıkelam Osman razı olmadı, bacağının kesilmesine. Ameliyatta doktorlar keser diye uyutulmayı ya da uyuşturulmayı da istemedi. Doktorlar çaresiz canlı canlı temizlediler şarapnel parçalarını Osmanın dizinden. Şişli Etfalin tarihinde belki de en çok konuşulan konu olmuştu, Giresunlu Osmanın çektiği akıl almaz acılara nasıl dayandığı, nasıl sesini bile çıkarmadığı.
Tarihler 1913 ü gösterdiğinde Osman taburcu olup, memleketine dönüyordu. Omzunda kahramanlıklarından dolayı aldığı milis yüzbaşı rütbesi ve hemşehrilerinin Ona taktığı yeni ismiyle: Topal Osman Ağa. Osman, Giresunda uzun zaman kalamıyordu. Dünyayı kana bulayan düvel-i muazzama devletleri Osmanlıyı, bağımsız tek Türk Devletini haritadan silmek için var gücüyle saldırmaktaydı.
Seferberlik emri Giresuna ulaştığında, Osman Ağa, arkadaşlarını yine etrafına topluyor ve Doğu cephesine savaşa gidiyordu. Bu sefer yanında 250den fazla yiğit vardı. Teşkilat-ı Mahsusa alayına yazılan Osman ve arkadaşları gerilla usulleriyle Ruslara karşı büyük kahramanlıklar göstermiş, bu arada Osman ağır bir tifoya yakalanmıştı. Rus ilerleyişi karşısında iyice azıtan yerli Rum ve Ermeniler, yüzyıllardır iyilikten başka bir şey görmedikleri Türklere saldırılarını artırıyor, köyleri basıp masum Türkleri katlediyorlardı. Tirebolu önlerinde düşmanı karşılayan ve Bolşevik devriminden sonra Batuma kadar Rus ordusunu kovalayan Türk askerleri arasında, emrindeki 700den fazla gönüllüsüyle Osman Ağada bulunuyordu.
Komşusu olan Türkleri arkadan hançerleyen Ermenilerin 1915teki tehcirlerinde Osman Ağa da gönüllüleriyle, devlet emrinde görev yapmıştı. Mondrosta verdiği yüz binlerce şehide rağmen mağlup sayılan, başkenti işgal edilmiş Osmanlı Devleti artık tarih sahnesinden çekiliyordu. Zaferleri ne denli şanlı olduysa yenilgileri de o ölçüde destansı olmuştu, son Türk imparatorluğunun. Osman Ağanın gölgesinden bile korkan yerli Rumların şikâyetleri üzerine hakkında yakalama emri çıkartıldığında Giresun Belediye Reisiydi. Osman Ağayı tasfiye ederek Pontus hayallerini gerçekleştireceklerini zanneden Rumların mutlulukları uzun sürmeyecekti. Kendine has, etkin yöntemlerle hakkındaki şikâyeti, şikâyeti edenlere geri aldıran Osman Ağa memleketine geri dönecekti. Osman Ağa, Pontus selinin önüne set gibi gerilmiş azgın sele geçit vermiyordu. Tüm Karadenizde Türkleri insanlık dışı yöntemlerle sindiren Rum çeteciler, Giresun ve havalisinde tutunamıyorlardı. Osman Ağa, gönüllüleriyle Rum çetecilerin üzerinde kasırga gibi esiyor, ibretlik dersler veriyordu. Bir Türk köyünü içindekilerle yaktıktan sonra kaçan Rum çetesini bir bağ evinde yakalayan Osman Ağa, hainleri gereken cezayı verdikten sonra evin duvarına şöyle yazdırıyordu: Bundan sonra vatana ihanet edenler, görüldükleri her yerde tepelenecektir.
Sinoptan Batuma kadar bir Pontus Devleti kurma peşinde olan Rumlar, Giresunu özel harekât alanı seçmişlerdi. Giresunun mukavemeti kırıldıktan sonra önlerinde engel kalmayacağına inanan Yunanistan destekli çeteler bu amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah görmekteydiler. Taş kışlaya sözde Pontus bayrağını astıkları gün Giresunlu Türkler mateme bürünmüştü. Ellerinde ne silah ne cephane vardı. Gözyaşlarını içlerine akıtıp, başları önde yürüyorlardı. Ta ki o dönem hakkında ki yakalama emrinden dolayı kaçak olan Osman Ağa tan ağarmadan gönüllüleriyle Giresun üstüne güneş gibi doğana dek. O güneş Türklerin başını göğe kaldırıyor, yasa bürünen Rumlar ise bayrak olayının baş sorumlusu Balabani Ustanın kokmuş leşini günler sonra denizde buluyorlardı. Sayıları onlarla ifade eden Rum çetelerine karşı Karadenizde sadece Osman Ağa ve gönüllüleri mücadele etmekteydi. Ama ne mücadele! Bölgede nerde bir Türk feryat ediyorsa oraya seğirten, hain Rumları kendi gölgelerinden korkar hale getiren bir mücadele...
Tarih 29 Mayıs 1919, geniş yetkilerle donatılmış 9. Ordu müfettişi Mustafa Kemal Paşanın özel isteğiyle Giresunlu Osman Ağa, Havzaya ileride milli mücadelenin önderi olacak Paşayla görüşmeye gelmişti. Mustafa Kemal Paşanın Vatansever duyguları taşımaya gençliğinde başlamışsın diyerek iltifat ettiği ve Karadenizi korumakla görevlendirdiği Osman Ağaya şu emri veriyordu: Rum çeteler hangi usulleri kullanıyorsa sizde o usulleri kullanın. Karadenizi, Mustafa Kemal Paşanın ifadesiyle tecrübeli ellerine alan Osman Ağa o günden sonra görür görmez çok sevdiği Paşasından aldığı güvenle daha bir gayretle müdafaaya başlamıştı. Yunanlıların ilerleyişiyle git gide azgınlaşan Rumlarla amansız mücadelesine devam eden Osman Ağa, aynı zamanda ihtiyaç olan başka vatan topraklarına da şevkle yardıma koşmaktaydı. Doğuda çıkan Koçgiri ayaklanmasının bastırılmasında da Mustafa Kemal Paşanın emriyle kurulan ve başında Osman Ağanın bulunduğu 47. Giresun Gönüllü Alayının üstün hizmetleri olmuştur. Kazım Karabekirin isteğiyle hazırlanan ve Karsa gönderilen 900 kişilik Giresun birliği de yine Osman Ağanın eseridir. Mustafa Kemal Paşanın özel isteğiyle Paşayı korumak üzere ilk Giresun müfrezesinin Ankaraya gönderilmesi de bu döneme rastlar. Osman Ağa Ankaraya yolcu ettiği gönüllülerine Paşanın hayatı ve muhafazası size, yalnız size aittir. Onu her yerde siz koruyacaksınız. Şayet Mustafa Kemal Paşaya bir şey olursa kendinizi yok bilin. Memlekette bıraktıklarınızı da yok bilin diyerek efsanevi bir sadakat örneği sergileyecektir. Giresunlu özel korumaların sayısı daha sonra 300e kadar çıkmıştır. 47. Gönüllü Alayın yanında komutanlığını Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Beyin yaptığı bir gönüllü Giresun Alayı daha teşekkül ettirilir. Sayısı 6 bini bulan, Pontusun kökünü kazıyan, Koçgiri ayaklanmasını bastıran, Mustafa Kemali koruyan, Dumlupınarda, Büyük Taarruzda destanlar yazan, Sakarya Savaşının en çetin yerlerinde Mangaltepede, Gökgözü sırtlarında kanlarını aziz vatan toprağına gözünü kırpmadan sunan bu alaylar adlarını Türk tarihine altın harflerle yazdırmıştır. Sakarya Savaşında 42. Alayın neredeyse tamamı, komutanları büyük kahraman Hüseyin Avni Beyle beraber şehit olmuş, bu alaydan geriye yalnız destansı bir vatansever ruh ve şeref kalmıştır, Osman Ağanın kumanda ettiği 47. Alaydan da sadece 285 kişi hayatta kalabilmiştir.
Osman Ağa, düşmanı denize döktükten sonra gönüllülerinden sağ kalanlarla Giresuna döndüğünde hemşehrileri Onu müthiş sevgi gösterileriyle karşılıyordu. Memleketinde kısacık kalan ve yine çok sevdiği Gazi Paşasının yanına, Ankaraya dönen Osman Ağa, emrindekilerle Mustafa Kemali korumaya devam eder. Ta ki o hiç gelmez olası, kara 2 Nisan gününe kadar. Mustafa Kemal Paşadan izinsiz nefes almayan yiğit Osmanın bir muhalif vekili öldürdüğünün anlaşılıp, yine muhalefetin baskısıyla şehit edilmesine dek. Falih Rıfkı Atayın Osman Ağanın ölümünden sonra Karadeniz kıyılarının destan kahramanı, sonuna kadar Mustafa Kemale bağlı kalan, adamlarına Çankayada ve köşkle şehir arasındaki yolda nöbet bekleten diye anlattığı Giresunlu Topal Osman Ağa, daha 39 yaşındayken çok sevdiği vatanının uğruna çok çileler çektiği toprağına kavuşuyordu.
Pervâsız vatanseverliğin, ölümüne sadakatin, delice cesaretin ve yiğitliğin sembolü Feridunzade Osman, kanlı savaşların, güllelerin yıkamadığı Osman, sükûnet devrinin siyasetine kurban gitmişti. Ölümünden sonra, vatan uğruna yediği kurşunlarla, şarapnellerle dolu olan naşına yapılan soysuzca muamele tarihin asla unutmayacağı ibretlik bir ders olarak kaydedilmiştir. Tarih tekerrür etmiş, mert adamın talihi yine namert olmuştur. Giresunlu Osman Ağadan geriye asla unutulmayacak bir vatan mücadelesi, benzerini bir daha göremeyeceğimiz bir cesaret ve hemşehrilerinin yürekleri dağlayan ağıtları kalmıştır. Allah mekanını cennet eylesin