- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 12,310
-
- MFC Puanı
- 5,925
Parapsikoloji, geçtiğimiz yüzyılın başlarında ortaya çıkmış, ruhsal yetenekleri ve onunla ilgili olayları inceleyen bir araştırma dalıdır. Başka bir deyişle paranormal (normal ötesi) güçleri, olguları ve yetenekleri inceleyen bir bilim dalıdır.
Parapsikolojiyi sözcük anlamı olarak incelersek para ötesinde, psikoloji de ruh bilim demektir. Türkçesi ruhbilim ötesi olmaktadır. Parapsikoloji, metapsişik teriminden sonra Oesterreich tarafından icat edilmiş bir kelimedir. Eski materyalist metapsişiğe verilen yeni isimdir.
Prof. J. B. Rhine, çalışmaları sonucunda bazı kişilerin bedensel duyuları kullanmadan dış dünyadan ya da diğer insanların zihinlerinden bilgi edinebileceklerini gözlemliyordu. Bu olguya duyular dışı algılama (DDA - İngilizce kısaltılmışı: ESP extra sensory perception) adını verdi. Daha önceden bu çalışmalar için Fransız bilimci Boirac tarafından parapsişik ifadesi kullanılıyordu. Prof. Rhine ve Prof. W. McDougall bu ismi parapsikoloji terimiyle değiştirerek bu terimin uluslararası sahada kabul görmesini ve literatürde yerini almasını sağlamıştır.
Parapsikolojiyi sözcük anlamı olarak incelersek para ötesinde, psikoloji de ruh bilim demektir. Türkçesi ruhbilim ötesi olmaktadır. Parapsikoloji, metapsişik teriminden sonra Oesterreich tarafından icat edilmiş bir kelimedir. Eski materyalist metapsişiğe verilen yeni isimdir.
Prof. J. B. Rhine, çalışmaları sonucunda bazı kişilerin bedensel duyuları kullanmadan dış dünyadan ya da diğer insanların zihinlerinden bilgi edinebileceklerini gözlemliyordu. Bu olguya duyular dışı algılama (DDA - İngilizce kısaltılmışı: ESP extra sensory perception) adını verdi. Daha önceden bu çalışmalar için Fransız bilimci Boirac tarafından parapsişik ifadesi kullanılıyordu. Prof. Rhine ve Prof. W. McDougall bu ismi parapsikoloji terimiyle değiştirerek bu terimin uluslararası sahada kabul görmesini ve literatürde yerini almasını sağlamıştır.
Dr. Joseph Bank Rhine
PARAPSİKOLOJİNİN ALANINA GİREN KONULAR
Parapsikolojinin alanına giren konular ortaya çıkış biçimlerine göre iki gruba ayrılmaktadır.
A-) Bunlardan ilkine Zihinsel Deneyimler ismi verilmiştir. Parapsikoloji araştırmalarında zihinsel ya da öznel olarak ortaya çıkan fenomenleri kapsar. Burada süjenin, yani deneğin dış dünyadan aracısız bilgi alması olayı ile karşılaşırız. Bu tür olaylar parapsikolojide DDA başlığı altında incelenmektedir. Durugörü (uzaktan görme), telepati (düşünce nakli, uzaduyum), prekognisyon (önceden bilme), psikometri (ruhsal ölçüm), şifacılık, beden dışı deneyimler (astral projeksiyon) ve benzeri fenomenler bu türe girmektedir.
B-) Diğer bir grup, Fiziksel Etkilerdir. Burada süje bedenini kullanmadan çevresindeki eşyalar üzerinde fiziksel etkiler oluşturmaktadır. Bu türden olgulara telekinezi ya da psikokinezi (PK) denmektedir. PK etkisi, ruhsal gücün madde üzerindeki fiziksel etkileridir.
PARAPSİKOLOJİNİN KÖKENLERİ ve GELİŞİMİ
Dr. Joseph Banks Rhineın 1930 yılında Duke Üniversitesinde kurmuş olduğu Parapsikoloji laboratuarıyla parapsikoloji tarihi başlamaktadır. Fakat bu parapsikolojinin bilimsel tarihinin başlangıcıdır. Oysa parapsikolojinin incelediği psişik yetenekler insanlığın başlangıcından beri vardır ve varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla parapsikoloji tarihi dediğimiz zaman psişik yeteneklerin tarihsel doküman olarak ortaya çıktığı zamanları ele almak durumundayız.
Bu açıdan baktığımızda parapsikoloji tarihini beş bölümde incelememiz mümkün:
Antik arkaik dönem.
Ortaçağ dönemi.
Mesmerizm dönemi.
Dernekleşme dönemi.
Günümüz dönemi.
Antik Dönem
Klasik dönemde denmektedir. Bu dönemi tarih çağlarından başlayarak Ortaçağa kadar taşıyabiliriz. En eski parapsikolojik kayıt radyesteziyle ilgilidir. Bilinen en eski çatal çubuk resmi İ.Ö. 1300 yıllarına aittir ve Mezopotamyada bulunmuştur. Ondan da önce Eski Mısırlılarda Radyestezi yöntemini kullanıyorlardı. Yani bu eski dönemlerde çatal çubuk yöntemiyle toprak altında su ve maden araması yapılmıştır. Yine İ.Ö.1700lü yıllarda yaşamış Çin İmparatoru Yunun mezar taşında Çatal çubuğun kullanıldığını gösteren kabartma görülmüştür. İmparator Yu, su ve madenler bulabilirmiş ve bununla ülkesine bazı hizmetler yaptığı efsanelerde anlatılır.
Parapsikolojinin alanına giren konular ortaya çıkış biçimlerine göre iki gruba ayrılmaktadır.
A-) Bunlardan ilkine Zihinsel Deneyimler ismi verilmiştir. Parapsikoloji araştırmalarında zihinsel ya da öznel olarak ortaya çıkan fenomenleri kapsar. Burada süjenin, yani deneğin dış dünyadan aracısız bilgi alması olayı ile karşılaşırız. Bu tür olaylar parapsikolojide DDA başlığı altında incelenmektedir. Durugörü (uzaktan görme), telepati (düşünce nakli, uzaduyum), prekognisyon (önceden bilme), psikometri (ruhsal ölçüm), şifacılık, beden dışı deneyimler (astral projeksiyon) ve benzeri fenomenler bu türe girmektedir.
B-) Diğer bir grup, Fiziksel Etkilerdir. Burada süje bedenini kullanmadan çevresindeki eşyalar üzerinde fiziksel etkiler oluşturmaktadır. Bu türden olgulara telekinezi ya da psikokinezi (PK) denmektedir. PK etkisi, ruhsal gücün madde üzerindeki fiziksel etkileridir.
PARAPSİKOLOJİNİN KÖKENLERİ ve GELİŞİMİ
Dr. Joseph Banks Rhineın 1930 yılında Duke Üniversitesinde kurmuş olduğu Parapsikoloji laboratuarıyla parapsikoloji tarihi başlamaktadır. Fakat bu parapsikolojinin bilimsel tarihinin başlangıcıdır. Oysa parapsikolojinin incelediği psişik yetenekler insanlığın başlangıcından beri vardır ve varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla parapsikoloji tarihi dediğimiz zaman psişik yeteneklerin tarihsel doküman olarak ortaya çıktığı zamanları ele almak durumundayız.
Bu açıdan baktığımızda parapsikoloji tarihini beş bölümde incelememiz mümkün:
Antik arkaik dönem.
Ortaçağ dönemi.
Mesmerizm dönemi.
Dernekleşme dönemi.
Günümüz dönemi.
Antik Dönem
Klasik dönemde denmektedir. Bu dönemi tarih çağlarından başlayarak Ortaçağa kadar taşıyabiliriz. En eski parapsikolojik kayıt radyesteziyle ilgilidir. Bilinen en eski çatal çubuk resmi İ.Ö. 1300 yıllarına aittir ve Mezopotamyada bulunmuştur. Ondan da önce Eski Mısırlılarda Radyestezi yöntemini kullanıyorlardı. Yani bu eski dönemlerde çatal çubuk yöntemiyle toprak altında su ve maden araması yapılmıştır. Yine İ.Ö.1700lü yıllarda yaşamış Çin İmparatoru Yunun mezar taşında Çatal çubuğun kullanıldığını gösteren kabartma görülmüştür. İmparator Yu, su ve madenler bulabilirmiş ve bununla ülkesine bazı hizmetler yaptığı efsanelerde anlatılır.
Tarih İçerisinde Radyestezi Uygulamaları
Eski zaman insanları psişik yeteneklere en az şimdiki kadar ilgiliydiler. Fakat bu insanlar bu tür olguların bir açıklamasını bulmakta zorluk çekiyorlardı. Örneğin Antik Yunan ve Roma dönemlerinde O zamanlar yaşamış Fisagor, Eflatun, Çiçeron, Senaka ve benzeri diğer bilim ve devlet adamları bu konuları incelemişlerdi. Metafizik olarak bildiğimiz felsefe alanının düşünürleri olan bu filozofların bazı eserlerinde psişik bir olguya az çok rastlanır.
Phtagoras Eflatun (Platon) Çiçeron
Gene Yunan kültüründe prekognisyon yani önceden bildirme, haber verme olayları oldukça yaygındı. Gerek Yunanistanda gerek Anadoluda birçok kehanet merkezleri, tapınakları mevcuttur. Yunanistandaki Delphi tapınağı ile Anadoluda Didimdeki Apollon kehanet tapınaklarını bunlara örnek olarak gösterebiliriz. Bu tapınaklarda Piti ismi verilen rahibeler transa girerek gelecekten haber vermekte idiler. Bazı krallar önemli devlet kararlarını almadan önce örneğin, savaşa girmeden önce bu rahibelere başvurarak savaş hakkındaki tahminlerini öğreniyorlardı. Truva efsanesinden bildiğiniz gibi Bu ve bundan önceki dönemlerle ilgili psişik yeteneklerin varlığı en temel ve sağlam bir şekilde ezoterik bilgilerin içerisinde mevcuttur.
Didim Apollon Tapınağı Delphi Tapınağı
Ortaçağ Dönemi
Ortaçağa geldiğimizde psişik fenomenlerin, paranormal olayların yoğunlaştığına dolayısıyla bu konuyla ilgilenenlerinde arttığına şahit oluyoruz. Fakat ortaçağ bilindiği gibi dini düşüncelerin tüm dünyada hakim olduğu skolastik bir dönemdir. Bu dönemde sihir, büyücülük gibi olaylarında yoğun bir şekilde belirmesi söz konusudur. Tabi bu psişik fenomenler için önemli bir tehlikeyi gündeme getirmişti. Çünkü skolastik düşünce içerisinde büyücülük ve benzeri uğraşların cezası acımasız bir şekilde öldürülmekti. O zamanın insanı din dışı her türlü uygulamayı büyücülük olarak görüyordu. Rasyonel bir mantıkla bu konuları inceleyenler kendilerini böyle bir ortamdan korumak için gizli bir bilim oluşturdular ve adına da okültizm ismini verdiler.
Okültizmin belli başlı incelediği bazı konular şunlardı: İnsan ve dünyanın yapısı, Düşünce ve düşüncelerin etkisi, Astral alem, ruhsal dünya, Astral seyahat, Tekrardoğuş, Simya (alşimi), Şiromansi (el falı), Kehanet, Sembolizm, Astroloji ve Tarot.
Gizli bir şekilde yürütülen okült çalışmaların yanı sıra halk arasında da bu dönemde psişik fenomene ilginin yoğunluğunu görüyoruz. Dediğimiz gibi ortaçağ skolastik bir dönemdir ve dinsel düşünce yaşamın her alanına girmiştir. Dolayısıyla bu dönemdeki psişik fenomenlerde dinsel ritüeller içerisinde yer alıyordu. Bunların arasında en sık bahsedileni levitasyon fenomenidir. Birçok Hıristiyan aziz ve mistiklerinin levitasyon söylenceleri günümüze kadar ulaşmıştır.
Bunlara örnek olarak şu kişileri sayabiliriz: Aziz Francesco, Aquinolu Thomas, Aziz Joseph Maria Jesu.
Aziz Francesco Aquinolu Thomas Aziz Joseph Maria Jesu
Tarihte bir başka levitasyon fenomeniyle karşımıza çıkan kişi Alman rahibe Anna Katherina Emmerichdir. Bu rahibenin bir başka ünlü yeteneği de durugörüyle ilgilidir. Zaten kendisi bir medyomdur. Hıristiyanlık tarihiyle ilgili bazı olayları postkognisyon yeteneğiyle yani geçmişi görebilme durugörüsüyle vizyon tarzında algılamış ve bildirmiştir. Bunlardan en ünlüsü de Meryem Ananın hayatıyla ilgilidir ve onun bildirimleriyle Efesteki Meryem Ana evi arkeologlar tarafından bulunmuştur. Vizyon tarzında yaptığı görüyle evin yerini tarif etmiş ve yapılan kazılar sonucu burada gerçekten tarihi bir ev bulunmuştur.
Anna Katherina Emmerich Efesteki Meryem Ana Evi
Mesmerizm Dönemi
Parapsikolojinin temelleri bu dönemde ortaya atılmıştır diyebiliriz. Çünkü bu dönemde ilk defa bir bilim adamı, bir tıp adamı, hastalarını ruhsal şifa yöntemleriyle tedavi ettiğini tüm dünyaya duyurmaktaydı. 1700lü yıllarda Viyanalı Doktor Anton Mesmer kendisine sinir rahatsızlığı ile gelen bazı hastaların tedavisi sırasında normal tıbbi müdahalenin yanı sıra mıknatıslı çubuklar kullanarak da sonuç alabileceğini fark etti. Araştırmalarına devam eden Mesmer bir müddet sonra mıknatıs çubuk yerine ellerini kullanarak da aynı işi yapabileceğini keşfetti. Mesmer bunu, canlıların bedenlerinden yayılan Canlısal Manyetizma denilen bir güçle açıklıyordu. Mesmer bu dönemlerde oldukça ciddi çabalar içerisinde bulunmuştu. Aleyhinde birçok meslektaşı vardı, fakat daha önemlisi sayısız hastası da onun yöntemleriyle şifa bulmuştu.
Mesmer ve Manyetizm Çalışmaları
Mesmerin çalışmalarını Fransız Aristokrat Marki de Puysegur devam ettirmiştir. Puysegur bu bedensel manyetizma enerjisinin sadece şifacılarda bulunmadığını, her insanda mevcut olduğunu iddia ederek, hastadaki inanç ve iradenin fizik beden üzerinde değişiklikler meydana getirdiğini söylüyordu. Puysegur kendi yöntemleriyle insandaki suni uyurgezerlik olayını ortaya çıkardı ve buna somnambulizm adını verdi. Bu farklı şuur seviyesinin keşfi gelecekte birçok parapsikolog ve metapsişikçinin çalışmalarında büyük olanaklar sağlamıştır. Çünkü birçok duyular dışı algılama, halk arasındaki ismiyle altıncı duyumuz, bu şuur seviyesinde daha rahat ortaya çıkmaktadır. Bu ilk araştırmalarla ileride gelişecek olan parapsikoloji biliminin temeli atılmış oluyordu. Artık bilim adamlarının eline birtakım doneler geçmişti.
Marki de Puysegur
Dernekleşme Dönemi
Parapsikoloji araştırmalarının yakın tarihini oluşturan dernekleşme döneminde başlıca iki kuruluşun faaliyetlerini görüyoruz: Klasik deneyleri ile ilk adımları atan, 1882de kurulan İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği ve Prof. J. B. Rhineın 1932de Kuzey Carolina Duke Üniversitesi Psikoloji Fakültesinde kurduğu Parapsikoloji Laboratuarıdır.
SPR (İngiltere Psişik Araştırmalar Derneği)
19. Yüzyılın sonlarına doğru birtakım aydınlar bilimin getirmiş olduğu katı materyalist anlayışı ve bu anlayışın getirdiği kısır dünya felsefesini anlamışlar ve buna karşı açık tepkilerini de koymuşlardır. Bu tepkiyi ortaya koyanlar daha sonra da göreceğimiz gibi, gene o dönemin önde gelen ünlü bilim adamları olmuştur. 18. ve 19. yy. bilim anlayışına göre insan tesadüflerle oluşmuş gayet mekanik ve otomatik yapıya sahip bir varlıktı. Bu açıklamalarla yetinmeyen ve insan varlığının daha üstün, daha aşkın bir öze sahip olduğunu anlayan bu aydınlardan bir kısmı 1882 yılında Londrada Psişik Araştırmalar Derneğini kurdular (İngilizce kısaltılmışı SPR: Society for Psychical Research).
Dernek bazı bilim çevrelerince o kadar ilgi görüyordu ki gerek başkanları gerekse üyeleri tanınmış bilim adamlarıydılar. Başkanlar arasında Nobel ödülü almış üç bilim adamı, bir başbakan ile çoğu fizikçi ve filozoflardan oluşan çok sayıda profesörler bulunmaktaydı. Bir fikir vermesi açısından bu başkanların bazılarını belirtelim: Derneğin ilk başkanı felsefe profesörü Henry Sidgwicktir. 1893 yılı başkanı, filozof ve bir dönem İngiltere devletinde başbakan olan Arthur Balfourdur. 1894 yılı başkanı Amerikalı psikoloji ve felsefe profesörü ünlü William Jamestir. 1896 yılında derneğe başkanlık yapmış olan isim radyometrenin ve Crookes tüpünün bulucusu Thalliumun kaşifi Sir William Crookesdir. 1901de ünlü İngiliz fizikçi ve yazar Profesör Sir Oliver Lodge derneğe başkanlık yapmıştır. 1905de Fransız fizyolog ve tıp Profesörü Charles Richet, yine 1913de Fransız filozofu Nobel Edebiyat Ödülü sahibi ünlü Profesör Henri Bergson gibi ünlü isimler dönem dönem derneğin başkanlığını yapmışlardır.
Charls Riche Arthur Balfour William James
Burada isimleri aktarmaya devam etsek, liste uzayıp gidecektir. Anlatmaya çalıştığımız ruhsal araştırmalar alanında kurulmuş bu ilk dernek aslında hiç de önemsiz, küçük, kendi alanında araştırmalar yapan bir dernek değildi. Aksine gerek kurucuları gerek başkanları gerekse üyeleri o dönemin bilim ve düşünce tarihine isimlerini yazdırmış kimselerdi.
Sir William Crookes Sir Oliver Lodge Charls Richet
Bu aydın bilim adamları o dönemde tek bir noktada uzlaşıyorlardı: 19. yy. biliminin kendilerini içine sürüklediği mekanik kör düğümden çıkacak bir yol bulmak. İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği üyeleri bu amaçla insan varlığının duyular dışı yönlerini ve özellikle de psişik yeteneklerini inceleme yoluna gittiler. Konuyla ilgili yüzlerce vaka topladılar ve bunları hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan objektif bir biçimde incelediler. Bunun yanı sıra bu araştırmaları destekleyici birçok psikolojik araştırmalar da yaptılar. Çoğunun yüksek dereceli çabalarından dolayı o günlerde açıklanamaz olarak görülen olaylar bugün birçok ılımlı bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca aralarında Freud, Janet ve C.G. Jungun da bulunduğu ilk psikoterapistlerin çoğu Derneğin üyesiydi. Bu ünlü psikologlar da dernek çevresinde çok önemli ve faydalı çalışmalar vermişlerdir. Psikoanaliz ekolünün kurucusu Freud eğer yaşamımı tekrarlayabilseydim, kendimi psikanaliz yerine parapsişik araştırmaya adardım demiştir. Kendisinin telepatiyle ilgili görüşlerini bildirdiği Psikanaliz ve Telepati başlıklı raporu birtakım bilim çevrelerinin baskısı nedeniyle ancak ölümünden sonra yayınlanmış ve beklenildiği gibi pek yankı da uyandırmamıştır.
Freud C. G. Jung Janet