- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 12,310
-
- MFC Puanı
- 5,925
Meclisten son iki haftada geçen ve bu haftanın gündeminde yer alan yasalar, paralel devlet tartışmalarından öte, ayrıntıları kamuoyuyla paylaşılmayan belirsiz yetkilere sahip yeni devletçikler yaratmaya aday... Tümünün başında Başbakanın tek yetkili olacağı bu devletçikler Türkiyeyi ileri demokrasiye değil, diktatörlüğün hafif kalacağı ürkütücü bir yapıya götürmeye gebe.
Hükümet daha önceki yasa değişikliklerinde olduğu gibi vitrine özgürlük beklentilerini koydu. Toplum son demokratikleşme paketi ile hapisteki yurtseverlerin çıkıp çıkmayacağını tartışırken, hükümet kamuoyu önünde konuşulmasını istemediği bütün değişiklikleri de yasalaştırmış oldu.
Başına demokratikleşme tanımının konduğu ilk dört paketten hiçbiri, toplumsal beklentileri karşılamaya yetmedi. Son paketle de yine vitrinde başta beş yıldan fazla hapiste kalanlar olmak üzere, toplum katında tartışmalı davalar nedeniyle cezaevindeki herkesin serbest kalabileceği iklimi yayıldı. Bunun öncekiler gibi aldatıcı değil gerçekçi olmasını bekliyoruz.
***
Son pakette özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasına ilişkin madde de yer alıyor. ÖYMler Temmuz 2012de Meclisten geçen paketle birlikte kaldırılmış, yerlerine Terörle Mücadele Kanunu (TMK) çerçevesinde kurulan yeni mahkemeler gelmişti. ÖYMler de sadece ellerindeki dosyalara bakacak, bunlar bitince de işlevleri sona ermiş olacaktı.
Öyle anlaşılıyor ki 17 Aralık süreci hükümetin yargı hesaplarını altüst etti. Şimdi, hükümeti olumsuz etkileyecek, yolsuzluk operasyonlarını boşa çıkaracak bir yargı oluşturulmaya çalışılıyor. Burada tam yetkili Adalet Bakanı olacak. Adalet Bakanı da Başbakana bağlı olarak adım atacağına göre pek çok kritik davada hükmü Başbakanın vereceğini söylemek abartma olmaz.
Başbakan giderek sertleştirdiği son söylemlerinde içlerindeki şeytanı sonradan gördüklerini, aralarına çetecilerin sızdığını vurguluyor. Bütün bunları da yasadışı bir örgüt zemininde yorumladığı paralel devlet adı ile tarif ediyor. Eğer Başbakan samimiyse, başta Ergenekon ve Balyoz olmak üzere kendisinin de kumpasla, hâkim ve savcıların ayarlanarak açılmış olduğunu düşündüğü davalarda tartışmaları bitirecek bir adım atabilir. Samimiyet, bu davaların ikide bir görüldüğü adresi değiştirmek yerine hukuksuz, delilsiz açıldığı gerçeğinden hareket edip dosyaları tümüyle kapatmayı gerektirir.
***
Bütün bunların üzerine MİT Yasası dikiliyor!
Zaten tüm operasyonları gizli olan, özel yasası bulunan MİT, şimdi daha özel bir yasayla kimlik ve kabuk değiştiriyor.
Hükümetin de daha komisyon aşamasında en kritik maddeleri üzerinde oynamalar yapmasından anlaşılıyor ki, öncekiler gibi bu yasa da apar topar getirilecek. Böylesine tartışmalı yetkilerle donatılmış, özel görevli MİT oluşturmak Türkiyenin genel çıkarlarına hizmet etmeyeceği gibi orta vadede AKP devletinin çıkarlarına da hizmet etmeyecek. Önceki iktidarlar döneminde, sandıktan önce seçim yasalarını değiştirmek gelenekti. AKP iktidarı ile birlikte seçim yasaları da kesmiyor. Devlet çarkını tümüyle değiştirecek adımlar atılıyor.
Deyim yerindeyse icraatı yasalara uygun yapmak yerine yasalar icraata uyduruluyor.
Buna devletin çivisi çıkmış demek hafif kalır. İktidar almış eline bir çivi devletin her yerine çakıyor.
Hükümet daha önceki yasa değişikliklerinde olduğu gibi vitrine özgürlük beklentilerini koydu. Toplum son demokratikleşme paketi ile hapisteki yurtseverlerin çıkıp çıkmayacağını tartışırken, hükümet kamuoyu önünde konuşulmasını istemediği bütün değişiklikleri de yasalaştırmış oldu.
Başına demokratikleşme tanımının konduğu ilk dört paketten hiçbiri, toplumsal beklentileri karşılamaya yetmedi. Son paketle de yine vitrinde başta beş yıldan fazla hapiste kalanlar olmak üzere, toplum katında tartışmalı davalar nedeniyle cezaevindeki herkesin serbest kalabileceği iklimi yayıldı. Bunun öncekiler gibi aldatıcı değil gerçekçi olmasını bekliyoruz.
***
Son pakette özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasına ilişkin madde de yer alıyor. ÖYMler Temmuz 2012de Meclisten geçen paketle birlikte kaldırılmış, yerlerine Terörle Mücadele Kanunu (TMK) çerçevesinde kurulan yeni mahkemeler gelmişti. ÖYMler de sadece ellerindeki dosyalara bakacak, bunlar bitince de işlevleri sona ermiş olacaktı.
Öyle anlaşılıyor ki 17 Aralık süreci hükümetin yargı hesaplarını altüst etti. Şimdi, hükümeti olumsuz etkileyecek, yolsuzluk operasyonlarını boşa çıkaracak bir yargı oluşturulmaya çalışılıyor. Burada tam yetkili Adalet Bakanı olacak. Adalet Bakanı da Başbakana bağlı olarak adım atacağına göre pek çok kritik davada hükmü Başbakanın vereceğini söylemek abartma olmaz.
Başbakan giderek sertleştirdiği son söylemlerinde içlerindeki şeytanı sonradan gördüklerini, aralarına çetecilerin sızdığını vurguluyor. Bütün bunları da yasadışı bir örgüt zemininde yorumladığı paralel devlet adı ile tarif ediyor. Eğer Başbakan samimiyse, başta Ergenekon ve Balyoz olmak üzere kendisinin de kumpasla, hâkim ve savcıların ayarlanarak açılmış olduğunu düşündüğü davalarda tartışmaları bitirecek bir adım atabilir. Samimiyet, bu davaların ikide bir görüldüğü adresi değiştirmek yerine hukuksuz, delilsiz açıldığı gerçeğinden hareket edip dosyaları tümüyle kapatmayı gerektirir.
***
Bütün bunların üzerine MİT Yasası dikiliyor!
Zaten tüm operasyonları gizli olan, özel yasası bulunan MİT, şimdi daha özel bir yasayla kimlik ve kabuk değiştiriyor.
Hükümetin de daha komisyon aşamasında en kritik maddeleri üzerinde oynamalar yapmasından anlaşılıyor ki, öncekiler gibi bu yasa da apar topar getirilecek. Böylesine tartışmalı yetkilerle donatılmış, özel görevli MİT oluşturmak Türkiyenin genel çıkarlarına hizmet etmeyeceği gibi orta vadede AKP devletinin çıkarlarına da hizmet etmeyecek. Önceki iktidarlar döneminde, sandıktan önce seçim yasalarını değiştirmek gelenekti. AKP iktidarı ile birlikte seçim yasaları da kesmiyor. Devlet çarkını tümüyle değiştirecek adımlar atılıyor.
Deyim yerindeyse icraatı yasalara uygun yapmak yerine yasalar icraata uyduruluyor.
Buna devletin çivisi çıkmış demek hafif kalır. İktidar almış eline bir çivi devletin her yerine çakıyor.