- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 12,310
-
- MFC Puanı
- 5,925
Bu sütunda son beş yıl içinde en çok işlenen konu sıralaması yapsak; özel yetkili mahkemeler (ÖYM) ilk üçe girer.
Silivri yargılamalarının ruhunu oluşturan ÖYMler geçen hafta resmen kapatıldı.
Aslında Temmuz 2012deki yargı paketinde ÖYMler fiilen sona ermişti. O pakete göre, ÖYMlere yeni dava verilmeyecekti, yeni soruşturma açamayacaklardı. Ellerindeki dosyalar tamamlanınca da kapanacaklardı.
Mevcut usul yasasını istedikleri şekilde yorumladıkları gibi, yeni usuller üretme hakkını da kendilerinde gören bu mahkemeler, Meclisin çıkardığı yasaya rağmen yeni davalar aldı. Zira yasa, ÖYMler yeni soruşturma açamaz, yeni dava alamaz diyordu, ama başka bir davayı önündeki dosyayla birleştiremez demiyordu. Bu açığı yakalayan Silivri mahkemeleri son anda zaten yükü olağanüstü ağırlaşmış olan dosyalara yeni iddianameler eklediler.
7 Mart Salı günü, Cumhurbaşkanının ilgili yasayı imzalamasıyla birlikte kapanmış olan ÖYMler iyice kapatıldı!
***
Bundan sonra ne olacak sorusunu sona bırakıp, kısa bir anımsatma yapalım.
Türkiye, genel yargı sistemi dışında özel yetkilerle donatılmış mahkemelerle 1973 yılında tanıştı. 12 Mart rejiminin devamı olarak devlet güvenlik mahkemeleri (DGM) kuruldu.
Bu mahkemeler adı üstünde devletin güvenliğini ilgilendiren davalara bakacaklardı. Onlara hukukun evrensel ilkeleri arasında yer alan adil yargılanma hakkının dışına çıkma olanağı, yasa ile tanınacaktı.
O yıllardan 2000lere dek, Türkiyenin hukuk devleti olabilmesinin önündeki en büyük engel olarak DGMler görüldü. DGMlere hayır, demokrasi isteminin bayrağı olarak yükseldi.
2005 yılında tümüyle yenilenen Türk Ceza Yasasıyla (TCY) birlikte DGMler de tarihe karıştı. Ancak hemen sonrasında DGMlerin çok benzer yetkilerine sahip ÖYMler kuruldu. Öyle ki, özellikle büyük illerde DGM statüsünde devam eden mahkemelerin hemen tümü yasanın öngördüğü bazı değişiklikleri yerine getirerek ÖYM oldu.
Uygulamada görüldü ki, ÖYMlerin DGMlerden farkı yok. Hatta daha kötü...
Deyim yerindeyse devlet güvenlik mahkemeleri gitti, hükümet güvenlik mahkemeleri geldi.
Uzun yıllar DGMlerde de savunma yapmış pek çok avukattan şunu duyduk:
DGMler hiç değilse, eldeki kanunu uyguluyordu. Evet kanun kötüydü, ama biz ne tür usulün geçerli olduğunu biliyorduk. ÖYMler kendi hukukunu kendisi üretiyor, işine gelmezse kendi koyduğu kuralı da uygulamıyor...
***
Yasaya göre, ÖYMlerin kapatılmasıyla birlikte ellerindeki dosyalar öteki ağır ceza mahkemelerine devredilecek.
Sorun çözümlenmiş olacak mı?
Bugün özgürlükleri beklerken olumsuz şeyler söylemek, tatsız öngörülerde bulunmak istemeyiz, ama bu soruya yanıtımız hayırdır
İktidarın yargıyı tümüyle kendisine ait bir kol gibi görme duygusu devam ettiği sürece, ÖYMlerin kaldırılması tek başına bir şey ifade etmez. Çünkü bugünkü mantıkla tüm mahkemeler ÖYM gibi hareket edebilir.
Örneğin, Silivri yargılamalarında mahkeme heyetine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılanlar Silivrideki normal adliyede yargılanıyorlardı. Başlangıçta Silivri Adliyesinden çoğunlukla beraat çıkıyordu. Asliye ceza mahkemeleri, sanık savunma hakkını kullanmıştır deyip geçiyordu. Bir süre sonra o mahkemelerin de heyetleri değişti ve hep üst sınırdan cezalar verilmeye başlandı.
Sonuç olarak ÖYMlerin kapatılması olumludur. Yukarıdaki uyarıyı da dikkate alarak yargı sisteminin hukuka uygun bir temele oturması için mücadeleye devam etmek gereklidir.
Silivri yargılamalarının ruhunu oluşturan ÖYMler geçen hafta resmen kapatıldı.
Aslında Temmuz 2012deki yargı paketinde ÖYMler fiilen sona ermişti. O pakete göre, ÖYMlere yeni dava verilmeyecekti, yeni soruşturma açamayacaklardı. Ellerindeki dosyalar tamamlanınca da kapanacaklardı.
Mevcut usul yasasını istedikleri şekilde yorumladıkları gibi, yeni usuller üretme hakkını da kendilerinde gören bu mahkemeler, Meclisin çıkardığı yasaya rağmen yeni davalar aldı. Zira yasa, ÖYMler yeni soruşturma açamaz, yeni dava alamaz diyordu, ama başka bir davayı önündeki dosyayla birleştiremez demiyordu. Bu açığı yakalayan Silivri mahkemeleri son anda zaten yükü olağanüstü ağırlaşmış olan dosyalara yeni iddianameler eklediler.
7 Mart Salı günü, Cumhurbaşkanının ilgili yasayı imzalamasıyla birlikte kapanmış olan ÖYMler iyice kapatıldı!
***
Bundan sonra ne olacak sorusunu sona bırakıp, kısa bir anımsatma yapalım.
Türkiye, genel yargı sistemi dışında özel yetkilerle donatılmış mahkemelerle 1973 yılında tanıştı. 12 Mart rejiminin devamı olarak devlet güvenlik mahkemeleri (DGM) kuruldu.
Bu mahkemeler adı üstünde devletin güvenliğini ilgilendiren davalara bakacaklardı. Onlara hukukun evrensel ilkeleri arasında yer alan adil yargılanma hakkının dışına çıkma olanağı, yasa ile tanınacaktı.
O yıllardan 2000lere dek, Türkiyenin hukuk devleti olabilmesinin önündeki en büyük engel olarak DGMler görüldü. DGMlere hayır, demokrasi isteminin bayrağı olarak yükseldi.
2005 yılında tümüyle yenilenen Türk Ceza Yasasıyla (TCY) birlikte DGMler de tarihe karıştı. Ancak hemen sonrasında DGMlerin çok benzer yetkilerine sahip ÖYMler kuruldu. Öyle ki, özellikle büyük illerde DGM statüsünde devam eden mahkemelerin hemen tümü yasanın öngördüğü bazı değişiklikleri yerine getirerek ÖYM oldu.
Uygulamada görüldü ki, ÖYMlerin DGMlerden farkı yok. Hatta daha kötü...
Deyim yerindeyse devlet güvenlik mahkemeleri gitti, hükümet güvenlik mahkemeleri geldi.
Uzun yıllar DGMlerde de savunma yapmış pek çok avukattan şunu duyduk:
DGMler hiç değilse, eldeki kanunu uyguluyordu. Evet kanun kötüydü, ama biz ne tür usulün geçerli olduğunu biliyorduk. ÖYMler kendi hukukunu kendisi üretiyor, işine gelmezse kendi koyduğu kuralı da uygulamıyor...
***
Yasaya göre, ÖYMlerin kapatılmasıyla birlikte ellerindeki dosyalar öteki ağır ceza mahkemelerine devredilecek.
Sorun çözümlenmiş olacak mı?
Bugün özgürlükleri beklerken olumsuz şeyler söylemek, tatsız öngörülerde bulunmak istemeyiz, ama bu soruya yanıtımız hayırdır
İktidarın yargıyı tümüyle kendisine ait bir kol gibi görme duygusu devam ettiği sürece, ÖYMlerin kaldırılması tek başına bir şey ifade etmez. Çünkü bugünkü mantıkla tüm mahkemeler ÖYM gibi hareket edebilir.
Örneğin, Silivri yargılamalarında mahkeme heyetine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılanlar Silivrideki normal adliyede yargılanıyorlardı. Başlangıçta Silivri Adliyesinden çoğunlukla beraat çıkıyordu. Asliye ceza mahkemeleri, sanık savunma hakkını kullanmıştır deyip geçiyordu. Bir süre sonra o mahkemelerin de heyetleri değişti ve hep üst sınırdan cezalar verilmeye başlandı.
Sonuç olarak ÖYMlerin kapatılması olumludur. Yukarıdaki uyarıyı da dikkate alarak yargı sisteminin hukuka uygun bir temele oturması için mücadeleye devam etmek gereklidir.