Diş kirası
Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftar daveti verilirdi.
Bunun yanında fakir halk içinde de sofralar hazırlanır, çat kapı gelen Allah misafiri içeriye alınırdı. İftarın verildiği köşk ve konak evler, ziyafet evi halini alırdı.
Misafirler iftarını edip teravihe gitmek üzereyken, hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi.
Fakir fukaraya ise, hane sahibinin zenginliği ve cömertliğine bağlı olarak, gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde ikram edilirdi. Hepimizin bu Ramazan, bu güzel geleneği sürdürerek yeniden yaşatmamız dileğiyle
Münâcâtlar
Münâcâtlar dînî musikimizin formlarından olup besteli de okunmaktadır.
Ramazan aylarında teravih namazından sonra müezzinler tarafından minarede, çoğunlukla Arapça yazılmış, Allahtan niyaz ifade eden manzum münâcâtlar okunur, duâ kapılarından toplu duâlarla istifade edilmeye çalışılırdı.
Baklava Alayı
En maharetli baklava ustalarının Sarayda bulunduğuna kuşku yok.
Sarayda baklavanın önemi devlet törelerine girmiş olmasındandı. 17. yüzyılın sonlarında veya 18. yüzyılın başlarında Baklava Alayı Geleneği ortaya çıkmıştır.
Ramazan ayının ortasında, padişahın askere iltifatı olarak, Saraydan Yeniçeri Ocağına baklava giderdi.
Her on askere bir sini baklava hazırlanır ve Saray mutfağı önünde dizilirdi. Silahtar Ağa, bir numaralı yeniçeri olan padişah adına ilk siniyi teslim aldıktan sonra, diğer sinilerin her birini ikişer asker nizamî olarak yüklenirdi.
Her bölüğün âmirleri önde, baklava sinilerini taşıyanlar arkada, açılan kapılardan dışarı çıkarak kışlalara doğru yürüyüşe geçerlerdi.
Baklavayı Osmanlı saltanatının bir sembolü haline getiren bu gelenek, Yeniçeri Ocağı ile birlikte tarihe karıştı. En son baklava alayı, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından iki ay önce yapılmıştı.
ForumHatti YÖNETİMİ !