- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
- Konular
- 4,182
- Mesajlar
- 11,469
- MFC Puanı
- 34,700
1890 yılında İstanbulun Çengelköy semtinde doğdu. Babası Miralay Emin Bey, annesi Nimet Hanımdı. Havuzbaşı Mektebini bitirdi. Beylerbeyi Rüşdiyesi (ortaokul,1905) ve Mercan İdadisinden (lise,1909) mezun oldu. Öğrencilik yıllarında, edebiyat öğretmeni Celal Sahir Erozanın da desteğiyle, şiirle ilgilendi. Abdülhak Hamid ve Tevfik Fikretin etkisinde şiirler yazıyordu. 1909da şiirleri Kehkeşan (Samanyolu) dergisinde yayınlanmaya başladı. Aruz vezninde yazdığı Fırtına ve Kar adlı şiiri ile tanındı.(1913).
Yüksek öğrenimine Tıbbiyede başladı, ancak derslerde gördüklerinden baygınlık geçirince tıp eğitiminden vazgeçti. Dar-ül-fünun Hukuk Mektebine girdi, bir yandan da Hıyaban (iki yanı ağaçlı yol ya da akarsu) dergisini yayınlamaya başladı. Hukuk Mektebini 1914te bitirdikten sonra Meclis-i Mebusanda memurluğa başladı. Türkçü aydınlarla tanıştı ve çalışmalarını Türkçülük çerçevesinde sürdürdü. Ziya Gökalpin etkisiyle şiirinde aruz vezninden heceye, dilinde halk diline geçti.1918de İstanbulun işgal edilmesi ve Meclis-i Mebusanın kapanması üzerine gazeteciliğe başladı, İstanbul liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte oluşturdukları, edebiyatımızda Beş Hececiler olarak bilinen grubun Milli Edebiyat görüşleri doğrultusundaki şiirleri ve yazıları Türk Kadını, Şair, Büyük Mecmua, Servet-i Fünûn, Ümit ve Yarın dergilerinde yayımlandı. Kurtuluş Savaşı sırasında Refik Halit Karayın yayınladığı İstanbul hükumetini destekleyen Aydede dergisinde mizah yazarlığı yaptı. Sosyal olayları hicivle ele aldığı şiirlerini Peri Kızıyla Çoban Hikayesi adlı kitapta topladı (1919). Şiirlerinde divan şiirinin aruz vezni kalıplarını, modern ve sade hece ölçüsüne uyarladı. 1922de, o güne kadar gazete ve dergilerde yayınlanmış, dönemin şair ve yazarlarının hicvedildiği yazılarını Fiskeler adlı mizah kitabında topladı.
Gene 1922de, Peri Kızıyla Çoban Hikâyesine yeni şiirler ekleyerek yayınladığı Gönülden Sesler kitabı beklediği ilgiyi görmedi. Şiirden uzaklaştı, bacanağı Yusuf Ziya Ortaç ile birlikte yayınlamaya başladıkları ve gerek 55 yıl süren yayın hayatı, gerekse yazar ve çizer kadrosuyla en önemli dergilerden biri olan Akbabada, Orhan Veli Kanıkın öncülüğündeki Garip Akımını bobstil tanımlamasıyla alaya alan mizah yazarlığını sürdürdü. Papağan (1924-1927), Yeni Kalem, Resimli Dünya (1924-1926) ve Güneş (1927) dergilerini yayınladı. Karagöz dergisinin sorumluluğunu üstlendi (1928-1932).
Orhan Seyfi Orhon,1932-1938 yılları arasında Edebiyat Gazetesi, Hızlanış, Ayda Bir, Her Ay, Her Şey gibi çok sayıda dergi yayınladı. 1941-1944 arasında ise Yusuf Ziya ile birlikte yayınladığı haftalık Türkçü fikir ve sanat dergisi Çınaraltı, Orhan Seyfi adıyla özdeşleşen en önemli yayını oldu.
1945te Tasvirdeki yazılarıyla gazeteciliğe döndü. Cumhuriyet ve Ulus gazetelerinde de yazdı. 1946da Cumhuriyet Halk Partisiden Zonguldak milletvekili seçildi. 1950li yıllarda Demokrat Partiyi destekleyen Zafer ve Havadis gazetelerinde yazılar yazdı.
1960tan sonra Adalet Partisine girdi. 1 Mart 1962den itibaren Son Havadis gazetesinde yazdığı günlük yazıları hayatının sonuna kadar sürdürdü. 1965te Adalet Partisinden İstanbul milletvekili seçildi.
1972de İstanbulda kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.
Eleştirmenler, Orhan Seyfi Orhonun aşk ve kadın temaları ağırlıklı şiirinde içten olmadığını, uyakların seçiminde özen göstermediğini, ilk bulduğu ifadelerle yetindiğini, uzun deneyimlerin emeğiyle oluşturulmuş bir şiir kuramadığını belirtmişlerdir.
Bazı şiirleri önemli besteciler tarafından bestelenen şairin bu şiirlerinden en ünlüsü, Yusuf Nalkesenin 1951 yılında bestelediği, ancak 1970li yıllarda büyük ses getirerek bestecisine de ün kazandıran Veda şiiridir:
Hani o, bırakıp giderken seni;
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnıma koyarken veda busemi
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Hani ey gözlerim, bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada,
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?
Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırdım birkaç kelime
Bir alev halinde düştün elime,
Hani ey gözyaşım, akmayacaktın?
Yüksek öğrenimine Tıbbiyede başladı, ancak derslerde gördüklerinden baygınlık geçirince tıp eğitiminden vazgeçti. Dar-ül-fünun Hukuk Mektebine girdi, bir yandan da Hıyaban (iki yanı ağaçlı yol ya da akarsu) dergisini yayınlamaya başladı. Hukuk Mektebini 1914te bitirdikten sonra Meclis-i Mebusanda memurluğa başladı. Türkçü aydınlarla tanıştı ve çalışmalarını Türkçülük çerçevesinde sürdürdü. Ziya Gökalpin etkisiyle şiirinde aruz vezninden heceye, dilinde halk diline geçti.1918de İstanbulun işgal edilmesi ve Meclis-i Mebusanın kapanması üzerine gazeteciliğe başladı, İstanbul liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte oluşturdukları, edebiyatımızda Beş Hececiler olarak bilinen grubun Milli Edebiyat görüşleri doğrultusundaki şiirleri ve yazıları Türk Kadını, Şair, Büyük Mecmua, Servet-i Fünûn, Ümit ve Yarın dergilerinde yayımlandı. Kurtuluş Savaşı sırasında Refik Halit Karayın yayınladığı İstanbul hükumetini destekleyen Aydede dergisinde mizah yazarlığı yaptı. Sosyal olayları hicivle ele aldığı şiirlerini Peri Kızıyla Çoban Hikayesi adlı kitapta topladı (1919). Şiirlerinde divan şiirinin aruz vezni kalıplarını, modern ve sade hece ölçüsüne uyarladı. 1922de, o güne kadar gazete ve dergilerde yayınlanmış, dönemin şair ve yazarlarının hicvedildiği yazılarını Fiskeler adlı mizah kitabında topladı.
Gene 1922de, Peri Kızıyla Çoban Hikâyesine yeni şiirler ekleyerek yayınladığı Gönülden Sesler kitabı beklediği ilgiyi görmedi. Şiirden uzaklaştı, bacanağı Yusuf Ziya Ortaç ile birlikte yayınlamaya başladıkları ve gerek 55 yıl süren yayın hayatı, gerekse yazar ve çizer kadrosuyla en önemli dergilerden biri olan Akbabada, Orhan Veli Kanıkın öncülüğündeki Garip Akımını bobstil tanımlamasıyla alaya alan mizah yazarlığını sürdürdü. Papağan (1924-1927), Yeni Kalem, Resimli Dünya (1924-1926) ve Güneş (1927) dergilerini yayınladı. Karagöz dergisinin sorumluluğunu üstlendi (1928-1932).
Orhan Seyfi Orhon,1932-1938 yılları arasında Edebiyat Gazetesi, Hızlanış, Ayda Bir, Her Ay, Her Şey gibi çok sayıda dergi yayınladı. 1941-1944 arasında ise Yusuf Ziya ile birlikte yayınladığı haftalık Türkçü fikir ve sanat dergisi Çınaraltı, Orhan Seyfi adıyla özdeşleşen en önemli yayını oldu.
1945te Tasvirdeki yazılarıyla gazeteciliğe döndü. Cumhuriyet ve Ulus gazetelerinde de yazdı. 1946da Cumhuriyet Halk Partisiden Zonguldak milletvekili seçildi. 1950li yıllarda Demokrat Partiyi destekleyen Zafer ve Havadis gazetelerinde yazılar yazdı.
1960tan sonra Adalet Partisine girdi. 1 Mart 1962den itibaren Son Havadis gazetesinde yazdığı günlük yazıları hayatının sonuna kadar sürdürdü. 1965te Adalet Partisinden İstanbul milletvekili seçildi.
1972de İstanbulda kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.
Eleştirmenler, Orhan Seyfi Orhonun aşk ve kadın temaları ağırlıklı şiirinde içten olmadığını, uyakların seçiminde özen göstermediğini, ilk bulduğu ifadelerle yetindiğini, uzun deneyimlerin emeğiyle oluşturulmuş bir şiir kuramadığını belirtmişlerdir.
Bazı şiirleri önemli besteciler tarafından bestelenen şairin bu şiirlerinden en ünlüsü, Yusuf Nalkesenin 1951 yılında bestelediği, ancak 1970li yıllarda büyük ses getirerek bestecisine de ün kazandıran Veda şiiridir:
Hani o, bırakıp giderken seni;
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnıma koyarken veda busemi
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Hani ey gözlerim, bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada,
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?
Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırdım birkaç kelime
Bir alev halinde düştün elime,
Hani ey gözyaşım, akmayacaktın?