Sual: Bazıları, Kuranda geçen her hidayet kelimesini, ruhun ölmeden önce Allaha ulaşması olarak tarif ediyorlar. Bu manada bir âyet veya hadis var mıdır? Allaha ulaşmak ne demektir?
CEVAP
Hayır, o manada bir âyet ve hadis yoktur. Hiçbir İslâm âlimi de, böyle bir şey söylememiştir.
Hidayet; doğru yol, hak yol, İslamiyet demektir. Zıttı dalalettir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Esma-i hüsnadan olan Hâdi ve Mehdi, hidayet eden, doğru yola ileten demektir.
Allaha ulaşmak diye bir tabir yok, Allaha kavuşmak tabiri vardır. Bu da ölmeden önce ruhun Allaha ulaşması değildir.
Hidayet kelimesi geçen âyetlerden bazılarının mealleri:
(İnne hüdallahi hüvel hüda = Allahın hidayet yolu [İslamiyet] doğru yolun tâ kendisidir.) Bu âyetin Türkçeye uygun tercümesi şöyledir: (Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.) [Bekara120]
(İnnelhüda, hüdallahi = Doğru yol, şüphesiz Allahın yoludur.) [Al-i İmran 73]
(Ülaikellezine, hedahümullahü = İşte onlar, Allah'ın hidayete eriştirdiği [doğru yola ulaştırdığı] kimselerdir.) [Zümer 18]
(Vellezine-h-tedev zadehüm hüda = Hidayete erenlerin [Doğru yola girenlerin] Allah hidayetlerini artırır.) [Muhammed 17]
(Ve men yümin billahi yehdi kalbehü = Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini hidayete [doğruluğa] ulaştırır.) [Tegabün 11]
(Ve yezidullahüllezine-h-tedev hüda = Allah, hidayete [imana] kavuşanların hidayetini artırır.) [Meryem 76]
(Vallahü yehdi men yeşâü ila sıratım müstekîm = Allah dilediğini doğru yola hidayet eder [eriştirir.]) [Bekara 213]
(Seyehdihim = Onları hidayete erdirir [doğru yola kavuşturur.]) [Muhammed 5]
(Hedena li haza ve ma künna li nehtedi = Eğer Allah bize hidayet vermeseydi kendiliğimizden hidayete kavuşamazdık.) [Araf 43]
(Ülaikellezine-ş-terev-üd-dalate bil hüda = Onlar doğruluk yerine sapıklığı satın alanlardır.) [Bekara 175]
(İnneke la tehdî men ahbebte velakinnallahe yehdî men yeşâü = Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin [Müslüman yapamazsın], Allah ise, dilediğine hidayet verir.) [Kasas 56]
(Vallahü la yehdil kavmezzalimin = Allah zalimleri hidayete kavuşturmaz.) [Tevbe 19]
(Leyse aleyke hüdahüm = Onları hidayete erdirmek senin vazifen değildir.) [Bekara 272]
Hidayetle ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. Eshabımın ihtilafı [farklı ictihadları] sizin için rahmettir.) [Taberani, Beyheki, İbni Asakir, Hatib, Deylemi, Darimi, İ. Münavi, İbni Adiy]
(Rabbim vahyetti ki: Ey Resulüm, Eshabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir.) [Deylemi]
(Birinin hidayetine [imana gelmesine] sebep olan Cennete girer.) [Buhari]
(Hidayete kavuşturmak, dalaletten uzaklaştırmak için çalışan salih âlimlerin sohbetinde bulunun.) [İ. Maverdi]
Hidayet ne demektir?
Sual: 14 asırdır gelen İslam âlimleri, hidayet kelimesini doğru yol olarak tercüme etmişlerdir. Hâlbuki hidayet, dünyada Allaha ulaşmak demektir. Öyle değil mi?
CEVAP
Asla öyle değil. Burada bütün İslâm âlimleri kötülenmekte, hâşâ hidayet kelimesine yanlış mana vermekle suçlanmaktadır. Halbuki Allahü teâlâ, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor. Peygamber efendimiz, (Âlimler, benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir) buyuruyor.
Bugüne kadar, hiçbir İslam âlimi, hidayeti Allaha ulaşmak olarak bildirmemiştir. Dört mezhebin kurucusu (İmam-ı a'zam, imam-ı Malik, imam-ı Şafii, imam-ı Ahmed) gibi büyük âlimler, mezhepteki büyük âlimler, mesela imam-ı Gazali, imam-ı Rabbani, imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed, imam-ı Nevevi gibi âlimler, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Cüneyd-i Bağdadi gibi yüzlerce kerameti görülen velilerden hangisi, hidayet kelimesi Allah'a ulaşmaktır demiştir? Hangi müfessir tefsirinde hidayeti Allah'a dünyada ulaşmak diye bildirmiştir? Binlerce âlimden biri gösterilemez.
İslam âlimlerine düşmanlığın sebebi nedir? Sebebi hidayeti İslamiyet olarak bildirmeleri ve dinin emir ve yasaklarını aynen Resulullah efendimizin bildirdiği gibi açıklamaları değil mi? Niye İslam âlimleri ölçü alınmıyor da, sapık kimseler ölçü alınıyor?
Bugüne kadar İslam dini eksik mi geldi? Bazı sapıklar, hocamız gelene kadar İslamiyet eksikti o tamamladı diyorlar. 1400 yıldır İslamiyet eksik mi geldi? Hâşâ Allahü teâlâ mı eksik bildirdi? Hâşâ, Peygamber efendimiz mi eksik bildirdi, eksik mi açıkladı?
Hidayet yol demek değildir. Yani sebil ve sırat demek değildir. Köprü falan değildir. Hidayet = İslamiyet demektir. İslamiyet ise Allahü teâlânın gösterdiği doğru yol demektir. Onun için hidayete doğru yol deniyor. Zıddı da, dalalettir, sapıklıktır.
Hidayet; Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek, dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Hidayet, Allahın istediği dindir, Allahın istediği yoldur. Yol kelimesi bunu güzel açıkladığı için bütün İslam âlimleri yol olarak bildirmişlerdir. Piyasadaki yanlış doğru bütün mealler hidayete, doğru yol anlamını vermişlerdir. Yani İslamiyet demişlerdir. Ulaşmak diye bir ucube meydana getirmemişlerdir.
Hidayet İslamiyete girme, İslamiyeti kabul etmek demektir. İslamiyet ise doğru yoldur. O halde hidayet doğru yol demektir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah, kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için genişletir.) [Enam 125]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ, beni âlemlere rahmet ve hidayet için gönderdi.) [Ebu Nuaym]
(Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri süslü, cazip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ.Adiy]
İmanın şartı yedi değildir
Sual: (Ruhun Allah'a ulaştırılmasına inanmak imandır. İmanın şartı 7 dir. Şer Allahtan değil, nefstendir) demek doğru mudur?
CEVAP
Şer nefisten demek, Allahü teâlânın yaratıcılık sıfatına ortak olanlar var demektir. Allahü teâlâ, günahlarımız sebebiyle bize bela gönderiyor, belayı biz yaratmıyoruz, biz cezaya layık oluyoruz, Allahü teâlâ da ceza veriyor. Allah kullarına zulmetmez.
Allahü teâlâ şöyle buyuruyor:
(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler. Küllün min indillah [Hepsi Allahtandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
Sual: İman hadisinin Arapçasının sonunda Allah'a ölmeden önce ulaşmak ifadesi yok mu? Türkçeye çevirenler bunu ilave etmemiş mi?
CEVAP
Yalanın böylesi de hiç görülmemiştir. Ölmeden önce Allaha ulaşılmaz.
İman hadisinin Arapçası şöyledir:
(Amentü billahi ve Melaiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi vel Yevmil-ahiri ve bil Kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-basü badelmevti hakkun. Eşhedü en La ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) [Buhari, Müslim, Nesai]
Şerrihi minallahi teâlâ = Şer de Allahtandır deniyor. Bu meşhur hadis nasıl inkâr edilir ki?
Türkçesi de şu:
(Ben Allaha ve meleklere ve kitaplara ve peygamberlere ve ahiret gününe, [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana] ve kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ve ölüme, öldükten sonra dirilmeye iman ettim. Allahtan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Sual: Yunus 7-8 de, Eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemezse ateşe gider denmiyor mu?
CEVAP
Tefsir âlimleri Allaha kavuşmanın ne demek olduğunu şöyle açıklıyorlar:
([Dirilmeyi inkâr edip, hesap için] Bize kavuşmayı ummayanlar, [ahiretten gafil olduklarından dolayı] dünya hayatına razı olup [dünyayı ahirete tercih ederek] bununla rahatlayanlar ve âyetlerimizden [Yaratanın varlığını gösteren delillerden] gafil olanlar, işledikleri [günahlar] yüzünden Cehenneme gideceklerdir.) [Yunus 7-8] (Öldükten sonra Allaha kavuşmayı inkâr, dirilmeyi inkârdır. Ölmeden önce Allaha kavuşulmaz.)
Sual: Nisa 79 da hayır Allah'tan, şer nefsinizdendir buyuruluyor mu?
CEVAP
Hâşâ nefsimiz yaratıcı değildir, şerri de yaratamaz, hayrı da. Her şeyin yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır. Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her şeyin yaratıcısı Allahtır.) [Zümer 62, Mümin 62]
(Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer. Onların seçim hakkı yoktur.) [Kasas 68]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kaderin, hayrın ve şerrin Allahtan olduğuna inanmayan mümin değildir.) [Tirmizi]
Allaha kavuşmayı inkâr
Sual: Kuranda (Allaha kavuşmayı inkâr eden kâfir olur) deniyor. Allaha kavuşmak nedir? İmanın şartı 7dir diyenler, (Allaha dünyada kavuşmayı kabul etmeyen kâfirdir) diyorlar. Bu ne demektir?
CEVAP
Din yeni gelmedi. Dinde bilinmeyen bir husus yoktur. Dinin sahibi var, Peygamberi var. Onların emir ve yasakları var. Allah Resulünü devreden çıkarmak, Onun bildirdiklerine inanmamak, açıklamalarını beğenmemek dinsizliktir.
Allaha kavuşmanın ne demek olduğunu, Resulullah ve Onun vârisleri şöyle açıklıyor:
Allaha kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkârdır, Cenneti, Cehennemi, yani ahireti inkârdır. Allahın manevi huzuruna çıkmayı inkârdır.
Likaullah yani Allah'a kavuşmakla ilgili bazı âyet mealleri şöyledir:
(Köşeli parantez içindeki açıklamalar Beydavi, Celaleyn, Medarik, Kurtubi gibi muteber eserlerden alınmıştır.)
(Allaha [Rahmetini umup azabından korkarak, Onun rızasına] kavuşmak isteyen, bilsin ki Allahın tayin ettiği o vakit [ahiret] elbette gelecektir.) [Ankebut 5] (Kavuşma günü ahirettir.)
(Ey insan, sen Rabbine çalışıp çabalarsın, sonunda [ahirette] Ona kavuşacaksın.) [İnşikak 6] (Hayır ve şer ne yaptıysan kıyamette onların karşılığına kavuşacaksın [Beydavi])
(Denilir ki: Bu güne [kıyamet gününe] kavuşacağınızı unuttuğunuz [inkâr ettiğiniz] gibi, biz de bugün [Kıyamet günü] sizi unuturuz [Cezalandırırız]. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur. [Sizi Cehennem azabından hiç kimse kurtaramaz]) [Casiye 34]
(Bu güne kavuşmayı unutmanızın [inanmayışınızın] cezasını şimdi görün. İşte biz de sizi unuttuk [Azaba maruz bıraktık], yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın!) [Secde 14] (Ahiret gününe kavuşmayı inkârın, dirilmeyi inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Allah'a kavuşmayı [dirilmeyi] yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak, "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize" derler. Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür.) [Enam 31]
([Ölüp] toprakta kaybolduğumuz zaman, gerçekten biz yeniden yaratılacak mıyız derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı [dirilmeyi] inkâr ediyorlar.) [Secde 10] (Allaha kavuşmayı inkârın, dirilmeyi inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Sabır ve namazla Allaha sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarına, Ona döneceklerine inanan ve Allahtan korkanlardan başkasına namaz elbette ağır gelir.) [Bekara 45,46] (Allahtan geldik, Ona döneceğiz âyetinde olduğu gibi, burada da Ona dönmekten kasıt dirilmektir, Ona kavuşmak da manevi huzuruna çıkmaktır.)
(İstikbal [ahiret] için hazırlıklı olun, Allah'tan sakının. Ona, hiç şüphesiz kavuşacağınızı [dirilerek manevi huzuruna çıkacağınızı] bilin, bunu inananlara müjdele.) [Bekara 223]
(Allaha [Onun rahmetine, yardımına] kavuşacağını bilenler ise: Nice az topluluk çok topluluğa Allahın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir dediler.) [Bekara 249]
(Allah, bütün işleri idare eder, âyetleri tafsilatlı olarak beyan eder, tâ ki Rabbinize kavuşacağınızı kesin olarak bilesiniz.) [Rad 2] (Öldükten sonra dirilmek ve ahiret hayatı var.)
(Allahın âyetlerini ve Ona kavuşmayı inkâr edenler, rahmetimden ümitlerini kesenlerdir. Onlar için acıklı azap vardır.) [Ankebut 23]
(Kendi kendilerine, Allahın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve belli bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr ediyorlar.) [Rum 8] (Ölümden sonra dirilmeyi inkâr edenler var deniliyor.)
(Elbette onlar [kâfirler] Rablerine kavuşma [öldükten sonra dirilme] konusunda şüphe içindedirler.) [Fussilet 54] (Burada da Allaha kavuşmak dirilmek demektir.)
(Allah onları toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışıyorlarmış gibi olacak. Allah'ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edip de, hidayete kavuşmayanlar, elbette en büyük ziyana uğramış olacaklardır.) [Yunus 45]
(Rabbine [Ahirette Onun rızasına] kavuşmayı arzu eden kimse, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiçbir şeyi ortak koşmasın.) [Kehf 110]
Şimdi de Allaha kavuşmak hususunda Resulullah efendimizin açıklamalarına bakalım:
(Hastalıktan dolayı sızlayan mümine hayret ederim. Eğer hastalıktaki mükâfatı bilseydi, ölüp, Allaha kavuşuncaya kadar hasta kalmak isterdi.) [Taberani]
(Allahü teâlâya ihlâsla ibadet eden ve şirk koşmadan Ona mülaki olana [kavuşana] Cennet vacib olur. Allaha şirk koşarak mülaki olana da Cehennem vacib olur.) [Hâkim] (Demek ki kâfir olan da Allaha kavuşuyor, yani diriliyor.)
(Müslümanın her iyiliği için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Her günahı için ise bir misli yazılır. Allaha kavuşuncaya [kıyamete] kadar böyle devam eder.) [Müslim]
(Bir tüccar, alacaklarını tahsil eden adamına, Borcunu veremeyecek fakirden alma, onu hoş gör derdi. Allaha kavuşunca [ahirette], Allah da onu hoş görüp, affetti.) [Buhari]
(Mümin için, Allaha kavuşmadan [ölmeden], rahat yoktur.) [Müslim]
(Bir Müslüman, Sübhanallahi ve bihamdihi ve estagfirullah ve etübü ileyh derse, bu söz arşa asılır ve o kimse Allaha kavuşuncaya [ahirete] kadar sahibinin işlediği hiçbir günah onu silmez ve o, söylediği gibi mühürlü olarak kalır.) [Taberani]
(Bela müminin bedeninde, malında ve evladında devam eder. Tâ ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allaha kavuşuncaya [ahirete] kadar.) [Hâkim]
(En çok gıpta edilen mümin, yükü hafif olan, namazını doğru kılan, Allaha kavuşuncaya [ahirete] kadar kendisine yetecek az rızka sabreden, kulluk vazifesini güzel bir şekilde yerine getiren, halk arasında fazla tanınmayan, musibeti dünyada iken verilen, mirası ve ardından ağlayanı az olan kimsedir.) [Tirmizi, İbni Mace]
(Allahım, sana kavuşana [ahirete] kadar dünyadan ihtiyaç bağlarımı kopar.) [Ebu Nuaym]
(Hiç kimsenin bende bir hakkı olmadığı halde Rabbime kavuşmak isterim.) [Ebu Davud]
(Allahü teâlâ, kıyamette Müslümanlara, Bana kavuşmayı arzu eder miydiniz? buyurur. Onlar Evet derler. Allahü teâlâ, Niçin diye sorar. Onlar, Affını umardık derler. Allahü teâlâ, Ben de sizi affettim buyurur.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar zamanı, diğeri orucu ile bana kavuştuğu zaman.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Her gün bir öncekinden kötü olur. Rabbinize kavuşana [kıyamete] kadar böyle devam eder.) [Buhari]
(Allahü teâlâ buyurdu: Bana kavuşmak isteyen kuluma ben de kavuşmak isterim. Bana kavuşmaktan hoşlanmayandan ben de hoşlanmam.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Darimi]
Âişe validemiz bildirir:
Resulullah, Kim Allaha kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim Allaha kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmak istemez buyurdu. [Âişe validemiz, Allaha ancak ölmekle kavuşulacağını bildiği için] Ya Resulallah, ölümü sevmediği için mi kavuşmak istemez? Eğer öyle ise hepimiz ölümü sevmeyiz, dedim. Resulullah buyurdu ki:
(Hayır, öyle değil. Mümine Allahın rahmeti, rızası ve Cenneti müjdelendiği zaman Allahü teâlâya kavuşmak ister [ölüm ona kötü gelmez]; işte o zaman Allah da ona kavuşmak ister. Kâfire Allahın azabı, gazabı haber verildiği zaman Allaha kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]
Bu hadis-i şeriflerin hepsi de, Allaha kavuşmanın, dirildikten sonra Allahın manevi huzuruna çıkmak olduğunu bildirmektedir. Tek istisnası yoktur.
Allah'a yaklaşmak
Sual: Allah'a nasıl yaklaşılır? Allah'a ulaşmakla aynı şey midir?
CEVAP
Dinimizde Allaha kavuşmak tâbiri vardır. Allaha ulaşmak diye bir tâbir olmadığı gibi ölmeden önce ruhun Allaha ulaşması diye de bir şey yoktur. Bir âyet-i kerimede, öldükten sonra, (Bize kavuşmayı ummayanlar, işledikleri günahlar yüzünden Cehenneme gideceklerdir) buyuruluyor. Öldükten sonra Allaha kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkâr etmektir. Dirilmeyi inkâr eden de kâfir olur, ebedî Cehennemde kalır.
Allah'a yaklaşmak, Allah'ın rızasına kavuşmak demektir. Bu da iki yolla olur:
1- Doğru itikat sahibi olduktan sonra, ihlâsla ibadet etmekle, Allah'a yaklaşılır. Bu yol zor ve uzundur, ama imkânsız değildir. Genelde bütün Müslümanlar bu yolla Allah'a yaklaşmış olurlar.
2- Mürşid-i kâmilin sohbetidir. Allah adamları görülünce Allah hatırlanır ve Allahın feyzi alınır. Bu yolla çok kolay Allah'a yaklaşılmış olur. Mürşid-i kâmil bulunmadığı zamanlarda, onların kitapları okunarak da Allaha yaklaşılır. Çünkü (Onların kitaplarını okumak sohbetin yarısıdır) buyuruluyor. Demek ki, iki saat kitap okuyan bir saat sohbette bulunmuş gibi feyze kavuşur.
CEVAP
Hayır, o manada bir âyet ve hadis yoktur. Hiçbir İslâm âlimi de, böyle bir şey söylememiştir.
Hidayet; doğru yol, hak yol, İslamiyet demektir. Zıttı dalalettir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Esma-i hüsnadan olan Hâdi ve Mehdi, hidayet eden, doğru yola ileten demektir.
Allaha ulaşmak diye bir tabir yok, Allaha kavuşmak tabiri vardır. Bu da ölmeden önce ruhun Allaha ulaşması değildir.
Hidayet kelimesi geçen âyetlerden bazılarının mealleri:
(İnne hüdallahi hüvel hüda = Allahın hidayet yolu [İslamiyet] doğru yolun tâ kendisidir.) Bu âyetin Türkçeye uygun tercümesi şöyledir: (Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur.) [Bekara120]
(İnnelhüda, hüdallahi = Doğru yol, şüphesiz Allahın yoludur.) [Al-i İmran 73]
(Ülaikellezine, hedahümullahü = İşte onlar, Allah'ın hidayete eriştirdiği [doğru yola ulaştırdığı] kimselerdir.) [Zümer 18]
(Vellezine-h-tedev zadehüm hüda = Hidayete erenlerin [Doğru yola girenlerin] Allah hidayetlerini artırır.) [Muhammed 17]
(Ve men yümin billahi yehdi kalbehü = Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini hidayete [doğruluğa] ulaştırır.) [Tegabün 11]
(Ve yezidullahüllezine-h-tedev hüda = Allah, hidayete [imana] kavuşanların hidayetini artırır.) [Meryem 76]
(Vallahü yehdi men yeşâü ila sıratım müstekîm = Allah dilediğini doğru yola hidayet eder [eriştirir.]) [Bekara 213]
(Seyehdihim = Onları hidayete erdirir [doğru yola kavuşturur.]) [Muhammed 5]
(Hedena li haza ve ma künna li nehtedi = Eğer Allah bize hidayet vermeseydi kendiliğimizden hidayete kavuşamazdık.) [Araf 43]
(Ülaikellezine-ş-terev-üd-dalate bil hüda = Onlar doğruluk yerine sapıklığı satın alanlardır.) [Bekara 175]
(İnneke la tehdî men ahbebte velakinnallahe yehdî men yeşâü = Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin [Müslüman yapamazsın], Allah ise, dilediğine hidayet verir.) [Kasas 56]
(Vallahü la yehdil kavmezzalimin = Allah zalimleri hidayete kavuşturmaz.) [Tevbe 19]
(Leyse aleyke hüdahüm = Onları hidayete erdirmek senin vazifen değildir.) [Bekara 272]
Hidayetle ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. Eshabımın ihtilafı [farklı ictihadları] sizin için rahmettir.) [Taberani, Beyheki, İbni Asakir, Hatib, Deylemi, Darimi, İ. Münavi, İbni Adiy]
(Rabbim vahyetti ki: Ey Resulüm, Eshabın gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı daha parlaktır. Onlardan birine uyan hidayet üzeredir.) [Deylemi]
(Birinin hidayetine [imana gelmesine] sebep olan Cennete girer.) [Buhari]
(Hidayete kavuşturmak, dalaletten uzaklaştırmak için çalışan salih âlimlerin sohbetinde bulunun.) [İ. Maverdi]
Hidayet ne demektir?
Sual: 14 asırdır gelen İslam âlimleri, hidayet kelimesini doğru yol olarak tercüme etmişlerdir. Hâlbuki hidayet, dünyada Allaha ulaşmak demektir. Öyle değil mi?
CEVAP
Asla öyle değil. Burada bütün İslâm âlimleri kötülenmekte, hâşâ hidayet kelimesine yanlış mana vermekle suçlanmaktadır. Halbuki Allahü teâlâ, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruyor. Peygamber efendimiz, (Âlimler, benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir) buyuruyor.
Bugüne kadar, hiçbir İslam âlimi, hidayeti Allaha ulaşmak olarak bildirmemiştir. Dört mezhebin kurucusu (İmam-ı a'zam, imam-ı Malik, imam-ı Şafii, imam-ı Ahmed) gibi büyük âlimler, mezhepteki büyük âlimler, mesela imam-ı Gazali, imam-ı Rabbani, imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Muhammed, imam-ı Nevevi gibi âlimler, Seyyid Abdülkadir-i Geylani, Cüneyd-i Bağdadi gibi yüzlerce kerameti görülen velilerden hangisi, hidayet kelimesi Allah'a ulaşmaktır demiştir? Hangi müfessir tefsirinde hidayeti Allah'a dünyada ulaşmak diye bildirmiştir? Binlerce âlimden biri gösterilemez.
İslam âlimlerine düşmanlığın sebebi nedir? Sebebi hidayeti İslamiyet olarak bildirmeleri ve dinin emir ve yasaklarını aynen Resulullah efendimizin bildirdiği gibi açıklamaları değil mi? Niye İslam âlimleri ölçü alınmıyor da, sapık kimseler ölçü alınıyor?
Bugüne kadar İslam dini eksik mi geldi? Bazı sapıklar, hocamız gelene kadar İslamiyet eksikti o tamamladı diyorlar. 1400 yıldır İslamiyet eksik mi geldi? Hâşâ Allahü teâlâ mı eksik bildirdi? Hâşâ, Peygamber efendimiz mi eksik bildirdi, eksik mi açıkladı?
Hidayet yol demek değildir. Yani sebil ve sırat demek değildir. Köprü falan değildir. Hidayet = İslamiyet demektir. İslamiyet ise Allahü teâlânın gösterdiği doğru yol demektir. Onun için hidayete doğru yol deniyor. Zıddı da, dalalettir, sapıklıktır.
Hidayet; Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görüp doğru yola girmek, dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak demektir.
Hidayet, Allahın istediği dindir, Allahın istediği yoldur. Yol kelimesi bunu güzel açıkladığı için bütün İslam âlimleri yol olarak bildirmişlerdir. Piyasadaki yanlış doğru bütün mealler hidayete, doğru yol anlamını vermişlerdir. Yani İslamiyet demişlerdir. Ulaşmak diye bir ucube meydana getirmemişlerdir.
Hidayet İslamiyete girme, İslamiyeti kabul etmek demektir. İslamiyet ise doğru yoldur. O halde hidayet doğru yol demektir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah, kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için genişletir.) [Enam 125]
İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ, beni âlemlere rahmet ve hidayet için gönderdi.) [Ebu Nuaym]
(Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri süslü, cazip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ.Adiy]
İmanın şartı yedi değildir
Sual: (Ruhun Allah'a ulaştırılmasına inanmak imandır. İmanın şartı 7 dir. Şer Allahtan değil, nefstendir) demek doğru mudur?
CEVAP
Şer nefisten demek, Allahü teâlânın yaratıcılık sıfatına ortak olanlar var demektir. Allahü teâlâ, günahlarımız sebebiyle bize bela gönderiyor, belayı biz yaratmıyoruz, biz cezaya layık oluyoruz, Allahü teâlâ da ceza veriyor. Allah kullarına zulmetmez.
Allahü teâlâ şöyle buyuruyor:
(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler. Küllün min indillah [Hepsi Allahtandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
Sual: İman hadisinin Arapçasının sonunda Allah'a ölmeden önce ulaşmak ifadesi yok mu? Türkçeye çevirenler bunu ilave etmemiş mi?
CEVAP
Yalanın böylesi de hiç görülmemiştir. Ölmeden önce Allaha ulaşılmaz.
İman hadisinin Arapçası şöyledir:
(Amentü billahi ve Melaiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi vel Yevmil-ahiri ve bil Kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-basü badelmevti hakkun. Eşhedü en La ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü) [Buhari, Müslim, Nesai]
Şerrihi minallahi teâlâ = Şer de Allahtandır deniyor. Bu meşhur hadis nasıl inkâr edilir ki?
Türkçesi de şu:
(Ben Allaha ve meleklere ve kitaplara ve peygamberlere ve ahiret gününe, [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana] ve kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ve ölüme, öldükten sonra dirilmeye iman ettim. Allahtan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Onun kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Sual: Yunus 7-8 de, Eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemezse ateşe gider denmiyor mu?
CEVAP
Tefsir âlimleri Allaha kavuşmanın ne demek olduğunu şöyle açıklıyorlar:
([Dirilmeyi inkâr edip, hesap için] Bize kavuşmayı ummayanlar, [ahiretten gafil olduklarından dolayı] dünya hayatına razı olup [dünyayı ahirete tercih ederek] bununla rahatlayanlar ve âyetlerimizden [Yaratanın varlığını gösteren delillerden] gafil olanlar, işledikleri [günahlar] yüzünden Cehenneme gideceklerdir.) [Yunus 7-8] (Öldükten sonra Allaha kavuşmayı inkâr, dirilmeyi inkârdır. Ölmeden önce Allaha kavuşulmaz.)
Sual: Nisa 79 da hayır Allah'tan, şer nefsinizdendir buyuruluyor mu?
CEVAP
Hâşâ nefsimiz yaratıcı değildir, şerri de yaratamaz, hayrı da. Her şeyin yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır. Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her şeyin yaratıcısı Allahtır.) [Zümer 62, Mümin 62]
(Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer. Onların seçim hakkı yoktur.) [Kasas 68]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kaderin, hayrın ve şerrin Allahtan olduğuna inanmayan mümin değildir.) [Tirmizi]
Allaha kavuşmayı inkâr
Sual: Kuranda (Allaha kavuşmayı inkâr eden kâfir olur) deniyor. Allaha kavuşmak nedir? İmanın şartı 7dir diyenler, (Allaha dünyada kavuşmayı kabul etmeyen kâfirdir) diyorlar. Bu ne demektir?
CEVAP
Din yeni gelmedi. Dinde bilinmeyen bir husus yoktur. Dinin sahibi var, Peygamberi var. Onların emir ve yasakları var. Allah Resulünü devreden çıkarmak, Onun bildirdiklerine inanmamak, açıklamalarını beğenmemek dinsizliktir.
Allaha kavuşmanın ne demek olduğunu, Resulullah ve Onun vârisleri şöyle açıklıyor:
Allaha kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkârdır, Cenneti, Cehennemi, yani ahireti inkârdır. Allahın manevi huzuruna çıkmayı inkârdır.
Likaullah yani Allah'a kavuşmakla ilgili bazı âyet mealleri şöyledir:
(Köşeli parantez içindeki açıklamalar Beydavi, Celaleyn, Medarik, Kurtubi gibi muteber eserlerden alınmıştır.)
(Allaha [Rahmetini umup azabından korkarak, Onun rızasına] kavuşmak isteyen, bilsin ki Allahın tayin ettiği o vakit [ahiret] elbette gelecektir.) [Ankebut 5] (Kavuşma günü ahirettir.)
(Ey insan, sen Rabbine çalışıp çabalarsın, sonunda [ahirette] Ona kavuşacaksın.) [İnşikak 6] (Hayır ve şer ne yaptıysan kıyamette onların karşılığına kavuşacaksın [Beydavi])
(Denilir ki: Bu güne [kıyamet gününe] kavuşacağınızı unuttuğunuz [inkâr ettiğiniz] gibi, biz de bugün [Kıyamet günü] sizi unuturuz [Cezalandırırız]. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur. [Sizi Cehennem azabından hiç kimse kurtaramaz]) [Casiye 34]
(Bu güne kavuşmayı unutmanızın [inanmayışınızın] cezasını şimdi görün. İşte biz de sizi unuttuk [Azaba maruz bıraktık], yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın!) [Secde 14] (Ahiret gününe kavuşmayı inkârın, dirilmeyi inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Allah'a kavuşmayı [dirilmeyi] yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak, "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize" derler. Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür.) [Enam 31]
([Ölüp] toprakta kaybolduğumuz zaman, gerçekten biz yeniden yaratılacak mıyız derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı [dirilmeyi] inkâr ediyorlar.) [Secde 10] (Allaha kavuşmayı inkârın, dirilmeyi inkâr olduğu bildiriliyor.)
(Sabır ve namazla Allaha sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarına, Ona döneceklerine inanan ve Allahtan korkanlardan başkasına namaz elbette ağır gelir.) [Bekara 45,46] (Allahtan geldik, Ona döneceğiz âyetinde olduğu gibi, burada da Ona dönmekten kasıt dirilmektir, Ona kavuşmak da manevi huzuruna çıkmaktır.)
(İstikbal [ahiret] için hazırlıklı olun, Allah'tan sakının. Ona, hiç şüphesiz kavuşacağınızı [dirilerek manevi huzuruna çıkacağınızı] bilin, bunu inananlara müjdele.) [Bekara 223]
(Allaha [Onun rahmetine, yardımına] kavuşacağını bilenler ise: Nice az topluluk çok topluluğa Allahın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir dediler.) [Bekara 249]
(Allah, bütün işleri idare eder, âyetleri tafsilatlı olarak beyan eder, tâ ki Rabbinize kavuşacağınızı kesin olarak bilesiniz.) [Rad 2] (Öldükten sonra dirilmek ve ahiret hayatı var.)
(Allahın âyetlerini ve Ona kavuşmayı inkâr edenler, rahmetimden ümitlerini kesenlerdir. Onlar için acıklı azap vardır.) [Ankebut 23]
(Kendi kendilerine, Allahın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve belli bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr ediyorlar.) [Rum 8] (Ölümden sonra dirilmeyi inkâr edenler var deniliyor.)
(Elbette onlar [kâfirler] Rablerine kavuşma [öldükten sonra dirilme] konusunda şüphe içindedirler.) [Fussilet 54] (Burada da Allaha kavuşmak dirilmek demektir.)
(Allah onları toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışıyorlarmış gibi olacak. Allah'ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edip de, hidayete kavuşmayanlar, elbette en büyük ziyana uğramış olacaklardır.) [Yunus 45]
(Rabbine [Ahirette Onun rızasına] kavuşmayı arzu eden kimse, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiçbir şeyi ortak koşmasın.) [Kehf 110]
Şimdi de Allaha kavuşmak hususunda Resulullah efendimizin açıklamalarına bakalım:
(Hastalıktan dolayı sızlayan mümine hayret ederim. Eğer hastalıktaki mükâfatı bilseydi, ölüp, Allaha kavuşuncaya kadar hasta kalmak isterdi.) [Taberani]
(Allahü teâlâya ihlâsla ibadet eden ve şirk koşmadan Ona mülaki olana [kavuşana] Cennet vacib olur. Allaha şirk koşarak mülaki olana da Cehennem vacib olur.) [Hâkim] (Demek ki kâfir olan da Allaha kavuşuyor, yani diriliyor.)
(Müslümanın her iyiliği için, on katından yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Her günahı için ise bir misli yazılır. Allaha kavuşuncaya [kıyamete] kadar böyle devam eder.) [Müslim]
(Bir tüccar, alacaklarını tahsil eden adamına, Borcunu veremeyecek fakirden alma, onu hoş gör derdi. Allaha kavuşunca [ahirette], Allah da onu hoş görüp, affetti.) [Buhari]
(Mümin için, Allaha kavuşmadan [ölmeden], rahat yoktur.) [Müslim]
(Bir Müslüman, Sübhanallahi ve bihamdihi ve estagfirullah ve etübü ileyh derse, bu söz arşa asılır ve o kimse Allaha kavuşuncaya [ahirete] kadar sahibinin işlediği hiçbir günah onu silmez ve o, söylediği gibi mühürlü olarak kalır.) [Taberani]
(Bela müminin bedeninde, malında ve evladında devam eder. Tâ ki üzerinde hiç bir günah kalmadan Allaha kavuşuncaya [ahirete] kadar.) [Hâkim]
(En çok gıpta edilen mümin, yükü hafif olan, namazını doğru kılan, Allaha kavuşuncaya [ahirete] kadar kendisine yetecek az rızka sabreden, kulluk vazifesini güzel bir şekilde yerine getiren, halk arasında fazla tanınmayan, musibeti dünyada iken verilen, mirası ve ardından ağlayanı az olan kimsedir.) [Tirmizi, İbni Mace]
(Allahım, sana kavuşana [ahirete] kadar dünyadan ihtiyaç bağlarımı kopar.) [Ebu Nuaym]
(Hiç kimsenin bende bir hakkı olmadığı halde Rabbime kavuşmak isterim.) [Ebu Davud]
(Allahü teâlâ, kıyamette Müslümanlara, Bana kavuşmayı arzu eder miydiniz? buyurur. Onlar Evet derler. Allahü teâlâ, Niçin diye sorar. Onlar, Affını umardık derler. Allahü teâlâ, Ben de sizi affettim buyurur.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar zamanı, diğeri orucu ile bana kavuştuğu zaman.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Her gün bir öncekinden kötü olur. Rabbinize kavuşana [kıyamete] kadar böyle devam eder.) [Buhari]
(Allahü teâlâ buyurdu: Bana kavuşmak isteyen kuluma ben de kavuşmak isterim. Bana kavuşmaktan hoşlanmayandan ben de hoşlanmam.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Darimi]
Âişe validemiz bildirir:
Resulullah, Kim Allaha kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim Allaha kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmak istemez buyurdu. [Âişe validemiz, Allaha ancak ölmekle kavuşulacağını bildiği için] Ya Resulallah, ölümü sevmediği için mi kavuşmak istemez? Eğer öyle ise hepimiz ölümü sevmeyiz, dedim. Resulullah buyurdu ki:
(Hayır, öyle değil. Mümine Allahın rahmeti, rızası ve Cenneti müjdelendiği zaman Allahü teâlâya kavuşmak ister [ölüm ona kötü gelmez]; işte o zaman Allah da ona kavuşmak ister. Kâfire Allahın azabı, gazabı haber verildiği zaman Allaha kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace]
Bu hadis-i şeriflerin hepsi de, Allaha kavuşmanın, dirildikten sonra Allahın manevi huzuruna çıkmak olduğunu bildirmektedir. Tek istisnası yoktur.
Allah'a yaklaşmak
Sual: Allah'a nasıl yaklaşılır? Allah'a ulaşmakla aynı şey midir?
CEVAP
Dinimizde Allaha kavuşmak tâbiri vardır. Allaha ulaşmak diye bir tâbir olmadığı gibi ölmeden önce ruhun Allaha ulaşması diye de bir şey yoktur. Bir âyet-i kerimede, öldükten sonra, (Bize kavuşmayı ummayanlar, işledikleri günahlar yüzünden Cehenneme gideceklerdir) buyuruluyor. Öldükten sonra Allaha kavuşmayı inkâr etmek, dirilmeyi inkâr etmektir. Dirilmeyi inkâr eden de kâfir olur, ebedî Cehennemde kalır.
Allah'a yaklaşmak, Allah'ın rızasına kavuşmak demektir. Bu da iki yolla olur:
1- Doğru itikat sahibi olduktan sonra, ihlâsla ibadet etmekle, Allah'a yaklaşılır. Bu yol zor ve uzundur, ama imkânsız değildir. Genelde bütün Müslümanlar bu yolla Allah'a yaklaşmış olurlar.
2- Mürşid-i kâmilin sohbetidir. Allah adamları görülünce Allah hatırlanır ve Allahın feyzi alınır. Bu yolla çok kolay Allah'a yaklaşılmış olur. Mürşid-i kâmil bulunmadığı zamanlarda, onların kitapları okunarak da Allaha yaklaşılır. Çünkü (Onların kitaplarını okumak sohbetin yarısıdır) buyuruluyor. Demek ki, iki saat kitap okuyan bir saat sohbette bulunmuş gibi feyze kavuşur.