- Konum
- Dünya Sürgünü.
-
- Üyelik Tarihi
- 10 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 953
-
- MFC Puanı
- 142
Kadın sahâbîlerden. Medine-i Münevverede güzelliği ve ahlâkı ile meşhûrdu. Tevekkül sahibi kazaya rızâ gösteren ve Hazreti Resûlullaha çok bağlı olup, her sözünü dinlerdi. Âhireti çok düşünüp, hiç aklından çıkarmazdı. Hep ahirete hazırlanıp, ona yarar ameller işlemeye çalışırdı. Hifâ Hatun, bir gün Peygamber efendimizin huzûruna gelerek, Ey Allahın Resûlü! Bana beni Cennete götürecek bir iş (amel) öğret dedi. Bu arzu ve isteği üzerine Resûlullah ( aleyhisselâm ) Önce bir erkekle evlenmen lâzımdır. Bununla dînin yarısını emniyete alırsın. buyurdu. Bu emir üzerine; Ey Allahın Resûlü! Küfvüm, (dengim) kim olabilir? Bana Habeşistan hükümdârı Melik Necâşî evlenme teklifinde bulundu. Fakat, ben onun bu teklifini kabûl etmeyip, geri çevirdim. Hatta yüz deve ile birçok zînetler veren de oldu. Onu da kabûl etmedim. Bu gün ise ahirette kurtuluşun evlenmekte olduğunu buyuruyorsunuz. Yâ Resûlallah! Siz kimi beğenip, uygun görürseniz, ben ona râzıyım dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm ), Hîfâ Hatuna Eshâbından kimin ismini verirse, diğerlerinin ümidsiz olacağını anlayıp, Mescide en evvel kim gelirse, onunla evlen. buyurdu. Sahâbîlerin hepsi bu duruma râzı oldu. Allahü teâlâ, onlara (Eshâba) öyle bir uyku verdi ki, hiçbir sahabî erken uyanamadı. Resûlullah ( aleyhisselâm ) önce kimin geleceğini merakla bekliyordu. Birdenbire Süheyb ( radıyallahü anh ) göründü. Süheyb, kimsesi olmayan, fakîr, rengi siyaha yakın, görünüşü güzel olmayan, uzun boylu, zaif ve çelimsiz, ince yapılı bir sahabîydi. Hifâ Hâtun ise, son derece güzel ve zengindi. Resûlullah (s.a.v) namazdan sonra Hifâ Hatunu ( radıyallahü anha ), çağırarak durumu bildirdi. Hifa ( radıyallahü anha ) Allahü teâlânın kazasına râzı olduğunu, Hazreti Resûlullaha arz etti. Resûlullah (s.a.v) bu durum üzerine hutbe okudu. Nikah akdi yapıldı ve; Ey Süheyb! Kalk bu hanımın için bir şey al. Hanımının elinden tut, evine götür. buyurdu. Süheyb ( radıyallahü anh ); Ya Resûlallah! Dünyalık olarak yanımda ne bir dirhem gümüşüm, ne de içinde yatacak ve barınacak bir evim var. Benim evim mesciddir. Dedi. Bunları işiten Hifâ Hâtun (radıyallahü anha), Süheybe ( radıyallahü anh ) onbin dirhem gümüşlük bir kese göndererek, filanca yerdeki hazır konağı da Ona hediye ettiğini bildirdi. Süheybin kendisini götürmesini istedi.
Resûlullah (s.a.v) onlara çok duâ etti. Eshâb-ı Kirâm da, Hifâ Hatunun bu hareketini çok övüp, Allahü teâlâya hamd ettiler. Süheyb ve Hifâ Hâtun kalkıp, konağa gittiler. Yemekten sonra, yatma vaktinde, Hifâ hatun ( radıyallahü anha ) Ey Süheyb! İyi bil ki, ben sana nimetim, sen bana mihnetsin (sıkıntı veren). Sen bu nimete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel, bu geceyi ibadet ve tâatle geçirelim. Sen şükür ediciler, ben de sabr ediciler sevâbına kavuşalım. Çünkü Resûlullah (s.a.v) Cennette yüksek çardak vardır. Burada yalnız şükr edenler ve sabr edenler bulunur buyurdu, dedi.
Zifaf gecesi ikisi de Allahü teâlâya karşı ibâdet ve tâatta bulundular. Süheyb ( radıyallahü anh ), Mescide geldi. Cebrâil (a.s) geceki durumdan Hazreti Resûlullahı haberdar etti. Cennet ve Cemâl-i ilahi ile müjde verdi. Resûlullah (s.a.v); Ey Süheyb, gece ki halinizi, sen mi anlatırsın, ben mi söyleyeyim? buyurunca Süheyb ( radıyallahü anh ) yâ Resûlullah siz söyleyiniz dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v) Siz Cennetliksiniz ve Allahü teâlâyı göreceksiniz. müjdesini verdi. Süheyb ( radıyallahü anh ) sevincinden ve Allahü teâlâyı görmek ve Ona kavuşmak aşkından secdeye kapanarak şöyle duâ etti; Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret ettiysen, günahlara bulaşmadan rûhumu al. Dedi. Allahü teâlâ, Onun bu duâsını kabûl ederek, secdede rûhunu aldı. Eshâb-ı Kirâm bu duruma ağladı. Resûlullah ( aleyhisselâm ), Daha şaşılacak şey Hifânın da bu anda rûhunu Hakka teslim etmiş olmasıdır.buyurdu. Her ikisinin de namazını kılarak yanyana defn ettiler. Başları ucuna iki tahta diktiler. Tahtanın birine; Bu Allahü teâlânın nimetine şükr edenin kabridir. Diğerini de; Bu Allahü teâlânın mihnetine sabr edenin kabridir. diye yazdılar. Eshâb-ı kirâmın Allahü teâlâya karşı aşkları ve Resûlullaha (s.a.v) karşı bağlılıkları bu kadar kuvvetliydi.
Hifâ Hatunun tevekkülü, kazaya rızâsı ve sabrı asırlardır anlatılıp, herkes tarafından sevilip, imrenilmesine rağmen nesebi ve başka hayat hikâyesi bilinmemektedir. O gönüllerde taht kuran bir sultandı.
Resûlullah (s.a.v) onlara çok duâ etti. Eshâb-ı Kirâm da, Hifâ Hatunun bu hareketini çok övüp, Allahü teâlâya hamd ettiler. Süheyb ve Hifâ Hâtun kalkıp, konağa gittiler. Yemekten sonra, yatma vaktinde, Hifâ hatun ( radıyallahü anha ) Ey Süheyb! İyi bil ki, ben sana nimetim, sen bana mihnetsin (sıkıntı veren). Sen bu nimete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel, bu geceyi ibadet ve tâatle geçirelim. Sen şükür ediciler, ben de sabr ediciler sevâbına kavuşalım. Çünkü Resûlullah (s.a.v) Cennette yüksek çardak vardır. Burada yalnız şükr edenler ve sabr edenler bulunur buyurdu, dedi.
Zifaf gecesi ikisi de Allahü teâlâya karşı ibâdet ve tâatta bulundular. Süheyb ( radıyallahü anh ), Mescide geldi. Cebrâil (a.s) geceki durumdan Hazreti Resûlullahı haberdar etti. Cennet ve Cemâl-i ilahi ile müjde verdi. Resûlullah (s.a.v); Ey Süheyb, gece ki halinizi, sen mi anlatırsın, ben mi söyleyeyim? buyurunca Süheyb ( radıyallahü anh ) yâ Resûlullah siz söyleyiniz dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v) Siz Cennetliksiniz ve Allahü teâlâyı göreceksiniz. müjdesini verdi. Süheyb ( radıyallahü anh ) sevincinden ve Allahü teâlâyı görmek ve Ona kavuşmak aşkından secdeye kapanarak şöyle duâ etti; Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret ettiysen, günahlara bulaşmadan rûhumu al. Dedi. Allahü teâlâ, Onun bu duâsını kabûl ederek, secdede rûhunu aldı. Eshâb-ı Kirâm bu duruma ağladı. Resûlullah ( aleyhisselâm ), Daha şaşılacak şey Hifânın da bu anda rûhunu Hakka teslim etmiş olmasıdır.buyurdu. Her ikisinin de namazını kılarak yanyana defn ettiler. Başları ucuna iki tahta diktiler. Tahtanın birine; Bu Allahü teâlânın nimetine şükr edenin kabridir. Diğerini de; Bu Allahü teâlânın mihnetine sabr edenin kabridir. diye yazdılar. Eshâb-ı kirâmın Allahü teâlâya karşı aşkları ve Resûlullaha (s.a.v) karşı bağlılıkları bu kadar kuvvetliydi.
Hifâ Hatunun tevekkülü, kazaya rızâsı ve sabrı asırlardır anlatılıp, herkes tarafından sevilip, imrenilmesine rağmen nesebi ve başka hayat hikâyesi bilinmemektedir. O gönüllerde taht kuran bir sultandı.