Elimizdeki nöroteknolojiyle birlikte, engelli insanları engelinden kurtarabiliyoruz, peki gelecekte bunun da ötesine giderek süper güçlere sahip olabilir miyiz?
Yağmurlu bir günde Bill, bisikletini sürerken önündeki posta arabasına çarptı. Kazadan dolayı Billin göğsünden aşağısı felç kaldı. Bill, makyaj yaparken ellerinin titremesine sebep olan Parkinson hastalığına sahip Annei tanımıyor. Hatta ikisi de yetişkinliğinde dejeneratif bir durumdan ötürü kör olan ve dış dünyayla etkileşime geçmek için kız kardeşine ihtiyaç duyan Stepheni hiç tanımıyor.
Bu anlattıklarımız, kara mizah içeren bir fıkra değil. Bahsettiğimiz bu üç kişinin hikâyesi, Tribeca Film Festivalinde tanıtılan 'I Am Human' belgeselinde bir araya geliyor. Belgeselde beyin tedavisi süregelen üç kişiyi izliyoruz. Hareket etme, görme, vücut kontrolü gibi yetileri yeniden kazanmaları umuduyla bu üç kişi, kafataslarını açtırarak beyinlerine elektrotlar yerleştirtiyorlar. Belgesel ayrıca, insanların beyinlerinde çiplerle birlikte neler yapılabileceğinin sınırlarını zorlamak adına nöroteknolojiyi konu ediniyor.
Filmin yönetmenlerinden Taryn Southern, Black Mirror ve Westworld gibi insan ve teknoloji arasındaki ilişkiyi konu alan dizileri izledikten sonra beyin hakkında daha fazla kafa yormaya başladığını söylüyor. Southernin dediğine göre bilim kurgu, makinelerin insan evriminde gelecekte nasıl bir role sahip olacağını çok ilginç bir şekilde yeniden kurguluyor.
Dünyanın dört bir yanındaki yüz binlerce insanın, bilim insanlarının 1970lerden bu yana Darpadan sağlanan fonlar sayesinde geliştirdikleri beyin-bilgisayar arayüzleri bulunuyor. Bazı uzmanlar, bilimin daha karmaşık bir hale gelmesiyle önümüzdeki on yılda bu sayının milyonlara ulaşacağını ön görüyor.
Beynimizin iç mekanizması daha tam olarak anlaşılmış durumda değil ve bu tür gelişmiş nöroteknolojiye sahip olmamız için çok fazla yol kat etmemiz gerekiyor. Belgeseldeki nörolog David Eagleman, insan beyninde yaklaşık 500 trilyon bağlantısı olan 100 milyar nöron olduğunu belirtiyor. Yani Bill, Stephen ve Annein aldığı tedaviler maalesef şu an için hâlâ deneysel konumda.
Belgeselde Anne, "Birileri beynini kesiyor ve ne olacağını bilemiyorsun" diyor. Ardından belirli bölümlerinin (Annein durumunda motor sistemi) uyarmak için beynine bir elektrot yerleştirilmesini kabul ediyor. Yerleştirilen elektrot, beyinden veri gönderiyor ve beyine bir akım iletir bu sayede sürekli yaşanan titremeler hatırı sayılır bir miktarda gideriliyor. Bu tedavinin Parkinson hastalığına sahip birçok hastada oldukça başarılı sonuçlar verdiği de biliniyor.
Stephen ise gözünün altına yerleştirilen ve beyindeki elektrotlara bağlanan bir çip tedavisi için yola koyuluyor. Aynı şekilde Bill de beyni ve vücudundaki sinirleri arasındaki kopuk bağlantıyı giderip eski haline döndürecek bir beyin-bilgisayar arayüzünü test etmeye gönüllü oluyor.
Billin işlemi diğerlerinden biraz daha karışık. Bill bir kolun hareketini izliyor, kendi kolunu aynı şekilde hareket ettirdiğini hayal ediyor ve bilim insanlarının Billin beynine yerleştirdiği elektrotların bu verileri kaslara göndermesi sayesinde Bill kolunu hareket ettiriyor. Burada asıl fikir: Bille kendi kaslarının kontrolünü vermek.
Beyin/bilgisayar arayüzlerinin vaadi şu an için kör bir insana görme yetisini geri vermek, sağır insanlara duyma yetisini geri vermek ve felçli insanlara vücutlarının kontrolünü geri vermek. Ancak belgeselin ilerleyen kısımlarında nöroteknolojinin yakında bize süper güçler vereceğine inanan Johnson gibi birkaç bilim insanı karşımıza geliyor ve işler burada ilginçleşiyor.
Stephenin körlüğünü iyileştirmenin ötesine gidip, insanlara karanlıkta görme yetisi kazandırabilir miyiz? Billin sadece elini hareket ettirmesini değil de zihniyle sözcükler yazmasına yarayacak bir teknoloji geliştirebilir miyiz? Bu sorulara cevap vermek artık eskisi kadar zor değil zira bu konular, bilim kurgu kategorisindeki kurgu ifadesinden sıyrılarak gerçekliğe doğru yönelmeye başladı.
Elon Musk ve Mark Zuckerberg, şimdiden beyin/bilgisayar arayüzlerine yatırım yapmaya başladı. Muskın Neuralink projesi, insan bilişini geliştirmeyi ve yapay zekâlarla rekabet etmeyi amaçlıyor. Zuckerbergün fikri ise daha çok bir zihin okuma makinesi gibi işliyor.
Şimdilik, Muskın ve Zuckerbergün projeleri sadece birer deney, yani robot/insan ırkına ulaşmamıza daha çok var. Şu an elimizde sadece Bill, Stephen ve Anne gibi ufak elektrotlarla yetilerini geri kazanan insanlar var fakat bütün bunları düşününce yakın gelecek insanı korkutmuyor değil.
Kaynak: https://www.webtekno.com/noroteknoloji-sayesinde-tum-hastaliklari-alt-etmek-mumkun-mu-h67961.html
Yağmurlu bir günde Bill, bisikletini sürerken önündeki posta arabasına çarptı. Kazadan dolayı Billin göğsünden aşağısı felç kaldı. Bill, makyaj yaparken ellerinin titremesine sebep olan Parkinson hastalığına sahip Annei tanımıyor. Hatta ikisi de yetişkinliğinde dejeneratif bir durumdan ötürü kör olan ve dış dünyayla etkileşime geçmek için kız kardeşine ihtiyaç duyan Stepheni hiç tanımıyor.
Bu anlattıklarımız, kara mizah içeren bir fıkra değil. Bahsettiğimiz bu üç kişinin hikâyesi, Tribeca Film Festivalinde tanıtılan 'I Am Human' belgeselinde bir araya geliyor. Belgeselde beyin tedavisi süregelen üç kişiyi izliyoruz. Hareket etme, görme, vücut kontrolü gibi yetileri yeniden kazanmaları umuduyla bu üç kişi, kafataslarını açtırarak beyinlerine elektrotlar yerleştirtiyorlar. Belgesel ayrıca, insanların beyinlerinde çiplerle birlikte neler yapılabileceğinin sınırlarını zorlamak adına nöroteknolojiyi konu ediniyor.
Filmin yönetmenlerinden Taryn Southern, Black Mirror ve Westworld gibi insan ve teknoloji arasındaki ilişkiyi konu alan dizileri izledikten sonra beyin hakkında daha fazla kafa yormaya başladığını söylüyor. Southernin dediğine göre bilim kurgu, makinelerin insan evriminde gelecekte nasıl bir role sahip olacağını çok ilginç bir şekilde yeniden kurguluyor.
Dünyanın dört bir yanındaki yüz binlerce insanın, bilim insanlarının 1970lerden bu yana Darpadan sağlanan fonlar sayesinde geliştirdikleri beyin-bilgisayar arayüzleri bulunuyor. Bazı uzmanlar, bilimin daha karmaşık bir hale gelmesiyle önümüzdeki on yılda bu sayının milyonlara ulaşacağını ön görüyor.
Beynimizin iç mekanizması daha tam olarak anlaşılmış durumda değil ve bu tür gelişmiş nöroteknolojiye sahip olmamız için çok fazla yol kat etmemiz gerekiyor. Belgeseldeki nörolog David Eagleman, insan beyninde yaklaşık 500 trilyon bağlantısı olan 100 milyar nöron olduğunu belirtiyor. Yani Bill, Stephen ve Annein aldığı tedaviler maalesef şu an için hâlâ deneysel konumda.
Belgeselde Anne, "Birileri beynini kesiyor ve ne olacağını bilemiyorsun" diyor. Ardından belirli bölümlerinin (Annein durumunda motor sistemi) uyarmak için beynine bir elektrot yerleştirilmesini kabul ediyor. Yerleştirilen elektrot, beyinden veri gönderiyor ve beyine bir akım iletir bu sayede sürekli yaşanan titremeler hatırı sayılır bir miktarda gideriliyor. Bu tedavinin Parkinson hastalığına sahip birçok hastada oldukça başarılı sonuçlar verdiği de biliniyor.
Stephen ise gözünün altına yerleştirilen ve beyindeki elektrotlara bağlanan bir çip tedavisi için yola koyuluyor. Aynı şekilde Bill de beyni ve vücudundaki sinirleri arasındaki kopuk bağlantıyı giderip eski haline döndürecek bir beyin-bilgisayar arayüzünü test etmeye gönüllü oluyor.
Billin işlemi diğerlerinden biraz daha karışık. Bill bir kolun hareketini izliyor, kendi kolunu aynı şekilde hareket ettirdiğini hayal ediyor ve bilim insanlarının Billin beynine yerleştirdiği elektrotların bu verileri kaslara göndermesi sayesinde Bill kolunu hareket ettiriyor. Burada asıl fikir: Bille kendi kaslarının kontrolünü vermek.
Beyin/bilgisayar arayüzlerinin vaadi şu an için kör bir insana görme yetisini geri vermek, sağır insanlara duyma yetisini geri vermek ve felçli insanlara vücutlarının kontrolünü geri vermek. Ancak belgeselin ilerleyen kısımlarında nöroteknolojinin yakında bize süper güçler vereceğine inanan Johnson gibi birkaç bilim insanı karşımıza geliyor ve işler burada ilginçleşiyor.
Stephenin körlüğünü iyileştirmenin ötesine gidip, insanlara karanlıkta görme yetisi kazandırabilir miyiz? Billin sadece elini hareket ettirmesini değil de zihniyle sözcükler yazmasına yarayacak bir teknoloji geliştirebilir miyiz? Bu sorulara cevap vermek artık eskisi kadar zor değil zira bu konular, bilim kurgu kategorisindeki kurgu ifadesinden sıyrılarak gerçekliğe doğru yönelmeye başladı.
Elon Musk ve Mark Zuckerberg, şimdiden beyin/bilgisayar arayüzlerine yatırım yapmaya başladı. Muskın Neuralink projesi, insan bilişini geliştirmeyi ve yapay zekâlarla rekabet etmeyi amaçlıyor. Zuckerbergün fikri ise daha çok bir zihin okuma makinesi gibi işliyor.
Şimdilik, Muskın ve Zuckerbergün projeleri sadece birer deney, yani robot/insan ırkına ulaşmamıza daha çok var. Şu an elimizde sadece Bill, Stephen ve Anne gibi ufak elektrotlarla yetilerini geri kazanan insanlar var fakat bütün bunları düşününce yakın gelecek insanı korkutmuyor değil.
Kaynak: https://www.webtekno.com/noroteknoloji-sayesinde-tum-hastaliklari-alt-etmek-mumkun-mu-h67961.html