Nezihe ARAZ -Mustafa Kemalle 1000 Gün
KİTABIN YAYIM MAKSADI Mustafa Kemalin Bilinmeyen Yönlerine Işık Tutmak.
KİTABIN ÖZETİ :
Atatürk mükemmel bir insan, dahi bir komutan ve siyaset adamı ve yüzyılımızın en büyük beyinlerinden biriydi. Bu kitap Mustafa Kemal'in evlilik yıllarını ve Latife Hanımın Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki yerini anlatmak için yazılmıştır. Genel olarak 1922-1925 yıları arasında geçen olayları kapsamaktadır.
Kitap sadece evlilik ve onunla ilgili konuları anlatıyormuş gibi gözükse de aslında bu 3 yıllık dönemin tarihi gerçeklerine de değinmekte ve bu evliliğin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne ne gibi etkileri olduğunu da göstermektedir.
Latife Hanım (1898-1975) Mustafa Kemalin eşi, İzmirin tanınmış ailelerinden Uşakizade (sonra Uşaklıgil) Muammer Beyin kızıdır; İzmir Lisesini bitirdikten sonra Paris Sorbone Üniversitesine hukuk öğrenimi için gitmiştir. Bir yıl sonra Londraya giderek İngilizce çalıştıktan sonra yine Parise dönmüştür.
Büyük Taarruz başarıyla gerçekleştirilmiş İzmir'e ulaşılmıştı. Mustafa Kemal; artık muzaffer bir Komutan ve Anadolunun kurtarıcısı olarak görülüyordu. İzmir'deki ilk günlerinde, yoğun bir programı olmasına rağmen biraz da zorlamayla Latife Hanımla tanıştı ve karargahını onun evine taşıma davetini aldı. Önceleri buna hiç sıcak bakmazken, zorunluluklar onu bu yöne sevk etmişti. Gerek tanışmalarını sağlayan olay ve gerekse Beyaz evde (Latife Hanımın babasının Köşkü) geçen 20 gün, Mustafa KEMAL ve Latife Hanım üzerinde derin etkiler bıraktı.
Mustafa KEMAL, bir yandan işleri ile uğraşırken diğer yandan annesi Zübeyde Hanım, Fikriye hanım ve Latife Hanımların üçgeninde bulunuyordu. Çünkü Fikriye Hanımı incitmek istemiyor, annesinin onayını alma gereğini duyuyordu ve Latife Hanımdan da vazgeçemiyordu. Bu zaman zarfında Mustafa Kemal bir yandan yabancı gazetecilerle görüşüyor, diğer yandan da Mudanya Konferansı ile ilgili çalışmalar yapıyordu.
Bu arada Fikriye Hanım, tedavi için Avrupaya gönderildi. Mustafa Kemalin annesi de sağlığı açısından faydalı olacağı bahanesiyle İzmire gönderildi ve Latife Hanımla tanıştırıldı. Fakat Zübeyde Hanım, Latife Hanımı çeşitli sebeplerden dolayı pek beğenmedi ve bunu açıkça belli etti.
Lozan Konferansı sonrasında Mustafa KEMAL; kararsızlık içersindeydi. Tam bu sırada İzmirden acı bir haber geldi ve Zübeyde Hanımın vefat ettiğini, öğrendi. Mustafa Kemal bazı sebeplerden dolayı cenazeye katılamadı. Fakat kısa bir süre sonra İzmir'e geri döndü. Önce annesine olan vefasını gösterdikten sonra son kararını verdi ve Latife hanımla o günün şartlarına pek uymayan, ancak onun gelecekte yapacağı yeniliklere gösterge olacak bir törenle evlendi.
Latife Hanım, artık yeni, modern ve medeni Türk kadınının simgesi olmalıydı. Ancak Latife Hanımın evlenirken hesaba katmadığı daha doğrusu kendisine verilen tüm öğütlere karşın görmezden geldiği gerçekler, yavaş yavaş ortaya çıkmakta gecikmedi.
Latife Hanım; Ankarada bulundukları sürede Mustafa Kemalin yoğun işleri nedeniyle oldukça sıkıntılı günler geçirdi. Hayatının yarısını Avrupada geçirmiş olan biri için Ankara o zamanlar bir köyden farksızdı. Çankaya Köşkü ise o günlerde bir bağ evi gibiydi. Ataya göre ise Ankara, milli mücadelenin başladığı yer ve geleceğin başkenti olarak gelişecek bir şehirdi.
Her gün yeni bir gelişme oluyordu. Bu arada Latife Hanım TBMMye giren ilk Türk kadını olma unvanını aldı. Ancak Latife Hanım yavaş yavaş Mustafa Kemal'in gözünde ikinci planda kalmaya başladığını hissetti ve buna dayanamıyordu. Latife Hanım, Mustafa Kemal'in sadece ona değil, tüm Türk Milletine ait olduğunu kavrayamıyor ve bunu anlamak da istemiyordu. Yeni seçimler, Cumhuriyetin ilanı, Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı olması derken Latife Hanım gittikçe geçimsizleşiyor ve bu konuda çeşitli dedikodulara sebep oluyordu. Latife Hanım artık Mustafa Kemal'in arkadaşlarını da kendisine bir rakip olarak görüyor ve Onu arkadaşları ile paylaşmak istemiyordu.
Bu sırada Mustafa Kemal, ilk kalp spazmını geçirdi ve buna bağlı olarak Latife Hanımın Ataya içki içmeme konusundaki baskıları arttı. Fikriye Hanım ise , bu evliliği Avrupada iken öğrendi ve bunun üzerine acele yurda döndü. Daha sonra ise herkes tarafından bilindiği gibi Çankaya Köşkünde intihar etti.
Gün geçtikçe Latife Hanım daha kızgın, dengesiz ve kıskanç bir hal alıyordu. Mustafa Kemalin derdi sadece bu değildi. O, tüm Türkiye Cumhuriyetinin derdi ile uğraşırken doğal olarak eşine çok fazla zaman ayıramıyordu. Artık yavaş yavaş çeşitli şekillerde Latife Hanımı ikaz ediyordu. Ayrılık konusunda imalarda bulunuyordu. Bir yurt gezisi esnasında Latife Hanımın hareketleri çekilmez bir hal almıştı. Atatürk böyle zor ve karmaşık bir özel hayat yüzünden asli görevi olan Devlet işlerini aksatmaya meydan vermek istemiyordu. Bunun sonucunda 05 AĞUSTOS 1925te Latife Hanımla olan evliliğini bitirdi.
Latife Hanım, bundan sonra büyük bir şok geçirdi ve İzmirde babasının evine kapandı. Daha sonra yavaş yavaş kendisini toparladı ve ailesinin ısrarı ile Avrupaya gidip tedavi oldu. Ancak hayatının sonuna kadar yaptığı işten pişmanlık duydu. Çünkü suçun kendisinde olduğuna inanıyordu. Daha sonra İstanbul'a dönüp yerleşti ve hayatının bundan sonraki bölümünü sessiz ve üzüntü içinde bir bekleyişle geçirdi. Ayrılıktan sonra evliliği ve eşi hakkında konuşmayı yada yazmayı kesinlikle kabul etmedi. Latife Hanım 13 TEMMUZ 1975'te İstanbulda vefat ederek Edirnekapı Şehitliğindeki ebedi istirahatgahına çekildi.
Türk kadınlarının, çağdaş dünya kadınları düzeyine ulaşması yolunda Mustafa Kemal tarafından başlatılan harekette, eşine açıklayıcı ve aydınlatıcı yardımları asla unutulmayacak olan Latife Hanımın Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı eşi olarak da tarihimizde önemli bir yeri vardır.
Sonuç olarak yazar; Mustafa Kemalin üç yıllık evlilik dönemini incelediği bu kitabında özel hayatı ve işi arasında yaşadığı zorlukları ele almış ve neticede Fikriye Hanımın intiharı, Latife Hanımın boşandıktan sonra içine düştüğü bunalım, Mustafa Kemalin üç yıl boyunca şu veya bu şekilde enerjisini ve düşüncelerini ikiye bölmek zorunda kalması ve evliliği süresince yaşadığı sorunların çeşitli dedikodulara sebep olması ve bu durumun Cumhuriyeti ve Atayı yıpratması sonucuna ulaşmıştır. Tarihi olayları ve anekdotları bir roman havası içerisinde ilişkilendirerek tarihe yeni bir boyuttan bakılmasını sağlamıştır.
KİTABIN YAYIM MAKSADI Mustafa Kemalin Bilinmeyen Yönlerine Işık Tutmak.
KİTABIN ÖZETİ :
Atatürk mükemmel bir insan, dahi bir komutan ve siyaset adamı ve yüzyılımızın en büyük beyinlerinden biriydi. Bu kitap Mustafa Kemal'in evlilik yıllarını ve Latife Hanımın Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki yerini anlatmak için yazılmıştır. Genel olarak 1922-1925 yıları arasında geçen olayları kapsamaktadır.
Kitap sadece evlilik ve onunla ilgili konuları anlatıyormuş gibi gözükse de aslında bu 3 yıllık dönemin tarihi gerçeklerine de değinmekte ve bu evliliğin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne ne gibi etkileri olduğunu da göstermektedir.
Latife Hanım (1898-1975) Mustafa Kemalin eşi, İzmirin tanınmış ailelerinden Uşakizade (sonra Uşaklıgil) Muammer Beyin kızıdır; İzmir Lisesini bitirdikten sonra Paris Sorbone Üniversitesine hukuk öğrenimi için gitmiştir. Bir yıl sonra Londraya giderek İngilizce çalıştıktan sonra yine Parise dönmüştür.
Büyük Taarruz başarıyla gerçekleştirilmiş İzmir'e ulaşılmıştı. Mustafa Kemal; artık muzaffer bir Komutan ve Anadolunun kurtarıcısı olarak görülüyordu. İzmir'deki ilk günlerinde, yoğun bir programı olmasına rağmen biraz da zorlamayla Latife Hanımla tanıştı ve karargahını onun evine taşıma davetini aldı. Önceleri buna hiç sıcak bakmazken, zorunluluklar onu bu yöne sevk etmişti. Gerek tanışmalarını sağlayan olay ve gerekse Beyaz evde (Latife Hanımın babasının Köşkü) geçen 20 gün, Mustafa KEMAL ve Latife Hanım üzerinde derin etkiler bıraktı.
Mustafa KEMAL, bir yandan işleri ile uğraşırken diğer yandan annesi Zübeyde Hanım, Fikriye hanım ve Latife Hanımların üçgeninde bulunuyordu. Çünkü Fikriye Hanımı incitmek istemiyor, annesinin onayını alma gereğini duyuyordu ve Latife Hanımdan da vazgeçemiyordu. Bu zaman zarfında Mustafa Kemal bir yandan yabancı gazetecilerle görüşüyor, diğer yandan da Mudanya Konferansı ile ilgili çalışmalar yapıyordu.
Bu arada Fikriye Hanım, tedavi için Avrupaya gönderildi. Mustafa Kemalin annesi de sağlığı açısından faydalı olacağı bahanesiyle İzmire gönderildi ve Latife Hanımla tanıştırıldı. Fakat Zübeyde Hanım, Latife Hanımı çeşitli sebeplerden dolayı pek beğenmedi ve bunu açıkça belli etti.
Lozan Konferansı sonrasında Mustafa KEMAL; kararsızlık içersindeydi. Tam bu sırada İzmirden acı bir haber geldi ve Zübeyde Hanımın vefat ettiğini, öğrendi. Mustafa Kemal bazı sebeplerden dolayı cenazeye katılamadı. Fakat kısa bir süre sonra İzmir'e geri döndü. Önce annesine olan vefasını gösterdikten sonra son kararını verdi ve Latife hanımla o günün şartlarına pek uymayan, ancak onun gelecekte yapacağı yeniliklere gösterge olacak bir törenle evlendi.
Latife Hanım, artık yeni, modern ve medeni Türk kadınının simgesi olmalıydı. Ancak Latife Hanımın evlenirken hesaba katmadığı daha doğrusu kendisine verilen tüm öğütlere karşın görmezden geldiği gerçekler, yavaş yavaş ortaya çıkmakta gecikmedi.
Latife Hanım; Ankarada bulundukları sürede Mustafa Kemalin yoğun işleri nedeniyle oldukça sıkıntılı günler geçirdi. Hayatının yarısını Avrupada geçirmiş olan biri için Ankara o zamanlar bir köyden farksızdı. Çankaya Köşkü ise o günlerde bir bağ evi gibiydi. Ataya göre ise Ankara, milli mücadelenin başladığı yer ve geleceğin başkenti olarak gelişecek bir şehirdi.
Her gün yeni bir gelişme oluyordu. Bu arada Latife Hanım TBMMye giren ilk Türk kadını olma unvanını aldı. Ancak Latife Hanım yavaş yavaş Mustafa Kemal'in gözünde ikinci planda kalmaya başladığını hissetti ve buna dayanamıyordu. Latife Hanım, Mustafa Kemal'in sadece ona değil, tüm Türk Milletine ait olduğunu kavrayamıyor ve bunu anlamak da istemiyordu. Yeni seçimler, Cumhuriyetin ilanı, Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı olması derken Latife Hanım gittikçe geçimsizleşiyor ve bu konuda çeşitli dedikodulara sebep oluyordu. Latife Hanım artık Mustafa Kemal'in arkadaşlarını da kendisine bir rakip olarak görüyor ve Onu arkadaşları ile paylaşmak istemiyordu.
Bu sırada Mustafa Kemal, ilk kalp spazmını geçirdi ve buna bağlı olarak Latife Hanımın Ataya içki içmeme konusundaki baskıları arttı. Fikriye Hanım ise , bu evliliği Avrupada iken öğrendi ve bunun üzerine acele yurda döndü. Daha sonra ise herkes tarafından bilindiği gibi Çankaya Köşkünde intihar etti.
Gün geçtikçe Latife Hanım daha kızgın, dengesiz ve kıskanç bir hal alıyordu. Mustafa Kemalin derdi sadece bu değildi. O, tüm Türkiye Cumhuriyetinin derdi ile uğraşırken doğal olarak eşine çok fazla zaman ayıramıyordu. Artık yavaş yavaş çeşitli şekillerde Latife Hanımı ikaz ediyordu. Ayrılık konusunda imalarda bulunuyordu. Bir yurt gezisi esnasında Latife Hanımın hareketleri çekilmez bir hal almıştı. Atatürk böyle zor ve karmaşık bir özel hayat yüzünden asli görevi olan Devlet işlerini aksatmaya meydan vermek istemiyordu. Bunun sonucunda 05 AĞUSTOS 1925te Latife Hanımla olan evliliğini bitirdi.
Latife Hanım, bundan sonra büyük bir şok geçirdi ve İzmirde babasının evine kapandı. Daha sonra yavaş yavaş kendisini toparladı ve ailesinin ısrarı ile Avrupaya gidip tedavi oldu. Ancak hayatının sonuna kadar yaptığı işten pişmanlık duydu. Çünkü suçun kendisinde olduğuna inanıyordu. Daha sonra İstanbul'a dönüp yerleşti ve hayatının bundan sonraki bölümünü sessiz ve üzüntü içinde bir bekleyişle geçirdi. Ayrılıktan sonra evliliği ve eşi hakkında konuşmayı yada yazmayı kesinlikle kabul etmedi. Latife Hanım 13 TEMMUZ 1975'te İstanbulda vefat ederek Edirnekapı Şehitliğindeki ebedi istirahatgahına çekildi.
Türk kadınlarının, çağdaş dünya kadınları düzeyine ulaşması yolunda Mustafa Kemal tarafından başlatılan harekette, eşine açıklayıcı ve aydınlatıcı yardımları asla unutulmayacak olan Latife Hanımın Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı eşi olarak da tarihimizde önemli bir yeri vardır.
Sonuç olarak yazar; Mustafa Kemalin üç yıllık evlilik dönemini incelediği bu kitabında özel hayatı ve işi arasında yaşadığı zorlukları ele almış ve neticede Fikriye Hanımın intiharı, Latife Hanımın boşandıktan sonra içine düştüğü bunalım, Mustafa Kemalin üç yıl boyunca şu veya bu şekilde enerjisini ve düşüncelerini ikiye bölmek zorunda kalması ve evliliği süresince yaşadığı sorunların çeşitli dedikodulara sebep olması ve bu durumun Cumhuriyeti ve Atayı yıpratması sonucuna ulaşmıştır. Tarihi olayları ve anekdotları bir roman havası içerisinde ilişkilendirerek tarihe yeni bir boyuttan bakılmasını sağlamıştır.