Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Neylersin ki müptelanım, var mı diyeceğin..?

DoNtSpEaK

- imzamı bıraktım teninde -
MFC Üyesi
  • Üyelik Tarihi
    27 May 2019
  • Mesajlar
    1,470
  • MFC Puanı
    1,427
Yazmak, yüreğin tozunu almaktır aslında.

Sevmek, yüreği canlı tutmanın en kolay yolu.

Ama öyle üstün körü bir sevgi değil bu.

Adını andığında karnında kramplar, avuçlarında teri hissetmek gibi.

Yazarken parmak uçlarınla dokunmak gibi sevgilinin tenine, gözlerini kapattığında karanlığı yırtan bir şimşek gibi çakmak mesela.

Zor olur büyük sevdaların gidişlerini hazmetmek.

Her gece yalnızlığı koynuna alıp, yastıktaki çukuru izlemek acı verir insana.

Ama yürek dinlemez gidişleri, terk edişleri.

Bir sevda türküsü tutturmuştur ne de olsa.

Ne gecenin karanlığı ürkütür onu, ne de henüz tarifi bile yapılmamış o arsenik tadındaki yokluk.

Bilir, yürek attığı sürece sevecektir.

Ne bir çift tatlı söze ihtiyaç duyar ne de dudak kenarında bir tebessüme.

Duvardaki hayalin gözlerine gizlenip keyfini sürer aşkın, sevgilinin.

Giden gittiğini zanneder her adımda, farkında değildir.

Sevda yüklü yüreklerde senaryosu yazılmıştır.

O adım adım uzaklaşırken, sen büyük harfli mısralarla gelişlerini yazmışsındır.

Saatler gecenin karanlığına doğru ilerler böyle anlarda. Fonda tanıdık bir şarkı kulakların pasını alır öyle, usulca.

Okurdum hep, şairler kelimelerin kifayetsizliğinden bahsederdi. Ne ebedi bir laf deyip hangi kelime eksik kalır ki insanın içinde bulunduğu durumu anlatmak için diyerek güler geçerdim.

Şimdi zihnimden geçenleri parmak uçlarımla beyaz kağıtların üzerine dökmeye yelteniyorum, olmuyor. Hep eksik, yarım kalıyor. Anladım, benimde kalemim kifayetsizleşiyor.

Yokluğunu, suskunluğunu, olmadığını alt alta toplayıp hani o hiç beceremediğim dört işlemi gerektiren denklemime seni ve İstanbul'u da ekliyorum.

Kelimelerim kifayetsiz, rakamlarım değersiz bu akşam.

Keşkeler neden bu kadar ağır olur diyordu ezberimdeki bir şiir. Neden kaldıramaz insan, böylesine güçsüz kılan nedir..?

Birçok şey terkedebilir bir yüreği. Bazen bir dost, bazen bir sevgili. Bazen yalnızlık bile olabilir bu mutsuzluğun faili.

Hayallerin ortaya çıkışı böyle bir ana denk gelmeli. Kimin icadıdır, kimdir mucidi bilmiyorum ama hayalsiz yapamıyorum.

Yâr giderim diyor, hayalin kalır diyorum.

Yâr unuturum diyor, hatıran kalır diyorum.

Yâr yeniden severim diyor, adın kalır diyorum.

Yâr sende unutursun diyor, bilmiyor ki..

Ey yâr..!

Bilmiyorsun; yüzünü gözüme, nefesini nefesime emanet verdin. Sesin kimsenin duyamayacağı kadar içimde, o kadar derin.

Şimdi kalkmış bana unutmaktan söz ediyorsun, etme..

Sen unut yâr, sen unut.

Bu yürek seni sensizliğinin koynunda sevmeyi de öğrendi.

Sen unut yâr, sen unut.

Bu yürek senden çok aldı koynuna hayalini.

Yerin, sandığından daha derin. Zamanla biterim diye düşünüyorsan, üzgünüm, kaybettin.

En fazla gidersin benden. Cismin uzak olur bedenimden. Hayalini tutup saçlarından sürükleyemezsin bu odanın içinden. Olmadığın her gün hayalinin gözlerinde çıkarırım keyfini. Onu izlerim İstanbul'un mavisine inat.

Bu yedi tepeli şehir secde eder yokluğunda duvarlarıma. Zira nakış nakış seni işledim dört bir yana. Bir şarkı, bir nota yeter bana kalmalarına. Sen istediğin kadar git, hayalin prangalı bana.

Şimdi özendiğim şairler gibi senin gidiyorum demelerinde kifayetsiz benim için sevgili.

Sen gittiğini zannediyorsun her adımda, farkında değilsin.

Neylersin ki müptelanım..

Var mı diyeceğin..?

..
 
Üst Alt