Yine elimde kalem, yine beynimde fırtınalar
Yine o kahrolası derin sessizlik, soğuk bir fırtına gibi; yalnızlığımı yüzüme vuran, vurdukça içimi yakan. Puslu gözlerimi sulandırıp, yağmur damlaları gibi akıttıkça gözyaşlarımı o soluk bedenimin kıyılarından, yere düşen her damla kalbime saplanan kahpe kurşunlar misali canımı yakıyor
Lanet ediyorum yaşadığıma Kalabalıklar ortasındaki zalim yalnızlığı tenha, kimsesiz bir köşe başındaki sessiz çığlıklarla birleştirip, ebedileştirmek geçiyor aklımdan. Islak, soğuk bir kaldırım taşında derin, sessiz, karanlık ve sonsuz bir uykuda görebiliyorum ancak acılarımın dindiğini. Hayat denen bu acımasız oyunda ayakta kalan son kalemi de yerle bir edip, kara toprağın şefkat dolu kucağına uzanıp büsbütün bir boşluğa kavuşmayı yeğliyor yüreğim
Düşünüyorum, düşündükçe deliriyorum Delirdikçe bir bir, hece hece işliyorum kara lekeleri beyaz sayfanın üzerine Yazdıkça resmi çıkıyor dostun, düşmanın, aşkın, nefretin Ateş gibi yanarken tenim, zamanla erirken bedenim anlamı kalmıyor artık bildiğim doğruların. Hiç kimsenin gözleri gülmüyor gözlerime, hiçbir şey benzemiyor kaybettiğim gençliğe... Geçirdiğim senelerin anlamını ararken yaklaşıyorum çıldırmanın eşiğine. Dalıp gittiğim gözler, yuttuğum zehir sözler, yalan dolan gülüşler Ve yine çıldırırcasına haykırıyorum, Hani neye bedeller?
Çaresizlik öğretiyor bana hayata umursamaz bir gözle bakmayı. Bir yalan dünya kuruyorum kendime. Duyma, görme, hissetme Olabildiğine kandırıyorum kendimi. Sahte, her şey sahte Sonuna varamadığım satırlar, akıp giden yaşlar ve acımasız bakışlar yıpratıyor yüreğimi. Ezildikçe eziliyor, tükendikçe tükeniyorum Yoruldum, kaldıramıyorum. Geldi mi benim sonum? -TzcN
Lanet ediyorum yaşadığıma Kalabalıklar ortasındaki zalim yalnızlığı tenha, kimsesiz bir köşe başındaki sessiz çığlıklarla birleştirip, ebedileştirmek geçiyor aklımdan. Islak, soğuk bir kaldırım taşında derin, sessiz, karanlık ve sonsuz bir uykuda görebiliyorum ancak acılarımın dindiğini. Hayat denen bu acımasız oyunda ayakta kalan son kalemi de yerle bir edip, kara toprağın şefkat dolu kucağına uzanıp büsbütün bir boşluğa kavuşmayı yeğliyor yüreğim
Düşünüyorum, düşündükçe deliriyorum Delirdikçe bir bir, hece hece işliyorum kara lekeleri beyaz sayfanın üzerine Yazdıkça resmi çıkıyor dostun, düşmanın, aşkın, nefretin Ateş gibi yanarken tenim, zamanla erirken bedenim anlamı kalmıyor artık bildiğim doğruların. Hiç kimsenin gözleri gülmüyor gözlerime, hiçbir şey benzemiyor kaybettiğim gençliğe... Geçirdiğim senelerin anlamını ararken yaklaşıyorum çıldırmanın eşiğine. Dalıp gittiğim gözler, yuttuğum zehir sözler, yalan dolan gülüşler Ve yine çıldırırcasına haykırıyorum, Hani neye bedeller?
Çaresizlik öğretiyor bana hayata umursamaz bir gözle bakmayı. Bir yalan dünya kuruyorum kendime. Duyma, görme, hissetme Olabildiğine kandırıyorum kendimi. Sahte, her şey sahte Sonuna varamadığım satırlar, akıp giden yaşlar ve acımasız bakışlar yıpratıyor yüreğimi. Ezildikçe eziliyor, tükendikçe tükeniyorum Yoruldum, kaldıramıyorum. Geldi mi benim sonum? -TzcN