Soykırım imparatoru. İnsan Hakları şampiyonu Fransa'nın atalarının yaptıkları bir kez daha ortaya çıktı.. Fransa'da yayımlanacak 'Napolyon'un Suçu' adlı kitapta
Fransız liderin Haiti'de 100 bin köleyi gazla katlederek Nazilere ilham kaynağı olduğu gerçeği ortaya çıktı. İmparator Napoleon Bonaparte'ın
Nazi lideri Adolf Hitler'in Yahudilere karşı işlediği soykırım suçunun mucidi olduğu ve Hitler'e esin kaynağı oluşturduğu ileri sürüldü.
Guadeloupe kökenli Fransız tarihçi Claude Ribbe'nin ortaya attığı bu iddia Fransa'yı karıştırdı. Bazı gazeteler
Ribbe'yi aptalca iddialar ortaya atmakla suçladı. "Napolyon'un Suçu" adlı kitabı yakında piyasaya çıkacak olan 51 yaşındaki tarihçi
Fransız İmparatoru'nun 19. yüzyılın başında Haiti'de meydana gelen siyah köle ayaklanmasını bastırmak için soykırım uyguladığını öne sürdü. Ribbe'nin iddialarına göre
askerlerine asilerin her yola başvurularak öldürülmesi emrini veren Napoleon
100 binden fazla Afrikalı kölenin öldürülmesinden sorumlu.
Asilerin yerine Afrika'dan getirilecek uysal zenci kölelerin yerleştirilmesini planlayan Napoleon
kitaptaki verilere göre
birçok defa kalabalık asi gruplarını gemi ambarlarına doldurarak üzerlerine zehirli sülfür dioksit gazı püskürttü. O dönemde San Domingo adı verilen ve Fransız sömürgelerinin incisi olarak tanınan bölgede yürütülen kitlesel kıyım kampanyası sırasında 12 yaşından büyük tüm köleler öldürüldü.
'Fransızlar bilmeli'
İddialarını söz konusu kıyıma karışmayan Fransız subaylarının notlarına dayandıran Claude Ribbe
Nazilerden bir asır önce işlenen bu cinayetlerin Hitler'in 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudilere karşı uyguladığı "Nihai Çözüm" planı için model oluşturduğunu savundu. Ribbe
"Haiti'de mümkün olduğunca fazla siyahın öldürülmesi için emri Napolyon verdi. Fransızların o dönemde tam olarak neler olduğunu bilmeleri gerekir" diye konuştu.
Piyasaya çıkmadan büyük gürültü koparan Ribbe'nin kitabındaki iddiaları sayfalarına taşıyan France Soir gazetesi
Napoleon ve Hitler'in fotoğraflarını yan yana koyarak
"Nihai çözümü Napoleon mu icat etti?" diye sordu.
FRANSAYA ŞOK TEPKİ:
Geçtiğimiz günlerde 2. Dünya Savaşı'nın müttefiklerin zaferi ile sonuçlanmasının 60. yıldönümünü büyük törenlerle kutlayan Batılılar
Cezayir Cumhurbaşkanı Buteflika'nın çağrısı karşısında biraz şaşırdılar. Buteflika "Fransa'nın Setif ve Guelma'da yaptığı soykırımı kabul ederek özür dilemesini" istiyordu.
Buteflika'nın çığlığına
"insancıl(!)" Batı medyası (ve Türk Mütareke Medaysı da) hemen hemen hiç yer vermedi. Zavallı Cezayir'in Ermeniler gibi
ABD'de
Fransa'da
İsviçre'de dolar milyoneri lobicileri ve içeride "işbirlikçi entelleri" yoktu.
Ardından
Cezayir Senato Başkanı Amar Bakhuş patladı ve "Fransa önce kendi evinin önünü temizlemeli. Ermeni soykırımı iddiaları Türkiye'nin önüne bahane olarak konuluyor. Müslüman bir nüfus AB'de istenmiyor" dedi. Bakhuş
Fransa'nın arşivlerini açmasını ve 1.500.000 Cezayirli'nin hesabını vermesini istiyordu.
Bu çığlık da pek duyulmadı. Türk medyası bile
dost ve kardeş ülkeden gelen bu inanılmaz desteğe öylesine yer verdi. Halbuki yer yerinden oynamalı idi.
Fransa ne mi yaptı? Hemen her gün
"Türkiye sözde Ermeni soykırımını kabul etmezse AB'ye giremez" diye ahkam kesen Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier
inanılmaz bir "yüzsüzlük" ile "Cezayirdeki olayları tarihçilere bırakalım" deyiverdi... Barnier
ardından yıllardan beri Ermeni iddialarının tarihçilere bırakılmasını isteyen Türkiye'ye gene kinini kustu: "Türkiye soykırımı kabul etsin..."
Bunlar
çifte standart değildir. "YÜZSÜZLÜK"tür... Mideniz bulanıyor
değil mi?
Ne Osmanlı'yı unuttular
ne de Fransa'yı
Cezayir'de insanlar hâlâ Arapça'ya birlikte Fransızca konuşuyor (Fransızca'yı savaş ganimeti sayıyorlar)
Fransa'ya karşı aynı anda hissettikleri aşk ile nefretin karanlık
derin kuyularında kıvranıyor olsalar da
Osmanlı'ya ve Türklere
Türkiye'ye karşı geçmişten gelen güçlü bir sevgi ve minnet duyuyorlar. Bunu da her fırsatta dile getiriyorlar.
Peki biz ne yapalım? Cezayir Cumhurbaşkanı Buteflika'nın
geçtiğimiz aylarda Cezayir'i ziyaret eden Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'e
Osmanlı yönetiminde yaşadıkları ve 'bağımsızlık dönemi' olarak adlandırdıkları 300 yılı aşkın süreyi hatırlatarak "Bizi neden bıraktınız?" diye sorduğunu unutalım mı? Bağımsız bir devletin başkanının neden
hangi bilgi ve duyguyla böyle bir soru sorduğunu
aslında ne söylediğini anlamazdan mı gelelim?
Cezayir'de Türk rakamlarına göre 600 bin
Fransız rakamlarına göre 2 milyon Türk asıllı Cezayirlinin yaşadığını
başkent Cezayir'in üç büyük hastanesinin adının İstanbullu
İzmirli ve Mustafa Paşa olduğunu; Osmanlı ve Barbaros Hayreddin Paşa'ya olan sevgilerinin göstergesi olarak Barbaros
Hayreddin
Uluçali ve Osmani gibi soy isimlerinin yanı sıra
Hazneci
Demirci
Başterzi
Barutçu
Sabuncu
Silahtar gibi Osmanlıdan kalma meslek adlarını da aile isimleri olarak gururla taşıdıklarını; Cezayir'de Türk asıllı olmanın önemli bir asalet göstergesi olarak gururla ifade edildiğini; Cezayirlilerin Türkleri bir kardeş olarak görüp bağırlarına bastıklarını unutabilir miyiz? Unutmalı mıyız? Onların da unutmalarını mı beklemeliyiz?
Cezayirliler her fırsatta ve ısrarla
Barbaros Hayreddin sayesinde
İspanyol saldırıları yüzünden Aztekler ve İnkalılar gibi tarih sahnesinden silinip gitmekten kurtulduklarını
Osmanlı'nın kendilerine özerklik tanıxxxxx
barış ve kardeşlik içinde yönettiğini anlatıyorlar. Osmanlı'yı unutmadıkları gibi Fransızların neler yaptıklarını da unutmuyorlar. 1516'dan 1830'a kadar 3 yüz yılı aşkın bir süre esenlik içinde Osmanlı yönetiminde kaldıktan sonra
Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıf düşmesinden istifade eden Fransızlar tarafından -gösterdikleri büyük dirence rağmen- işgall edildiklerinde neler yaşadıklarını
ne işkencelere maruz kaldıklarını
bir buçuk milyon şehit verdiklerini ve ulusal kahramanları Emir Abdel Kadir'in önderliğinde başlayan Kurtuluş Savaşı'nı kazanana dek nasıl mücadele ettiklerini de hafızalarında capcanlı tutuyorlar.
Bizim de
bu direnişte Cezayir'le ve Cezayirli kardeşlerimizle birlikte olduğumuzu hatırlamamız
hiç unutmamız ve Cezayir'e Fransız kalmamamız icap etmez mi?
Türkiye Cezayir Kurtuluş Savaşı'na destek verir
1960 yılının Mart ayında -27 Mayıs İhtilali'nden önceki meclis döneminde-
TBMM bünyesinde Afrikalı Müslüman Halklarla Dayanışma Grubu kurulur. Bu grubun temel amacı Cezayir'in bağımsızlık mücadelesine destek vermektir. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in talimatıyla Genel Kurmay Başkanlığı'nın tayin ettiği bir general aracılığıyla
Libya üzerinden Cezayir'e
ciddi miktarda silah ve mühimmat sevk edilir.
Milli Türk Talebe Birliği'nin organizasyonuyla Cezayir'e bağımsızlık mitingleri düzenlenir. Halk geniş bir katılım göstererek Cezayirli kardeşlerinin yanında olduğunu gösterir. Ayrıca Konya ve Bursa esnafının topladığı para bağımsızlık hareketinde kullanılmak üzere Cezayir'e gönderilir. Yani Türkiye devlet ve toplum olarak bağımsızlığı için savaşan Cezayir'in yanında yer alır.
Türklerin Kurtuluş Savaşı'nda
Fransız ordusunda yer alan Cezayirli askerlerin Maraş ve Adana'da "Türk kardeşlerimize ateş etmeyiz" diyerek silah bırakmaları da; 17 Ağustos 1999'daki 7.4 şiddetindeki Gölcük depreminde Cezayir'in
12 Mayıs 2003'te 7.8 şiddetindeki Cezayir depreminde Türkiye'nin yardıma koşması da
iki halk arasındaki 'kara gün dostluğu'nun bir göstergesi olarak arşivlere de
hafızalara da kaydedilir.
Ya şimdi ve sonra?
Cezayir'le din
tarih ve kültür birliğimizin olduğu
iki milletin birbirine asırlardır kardeş gözüyle baktığı malumun ilanı. Geçmişe ait ve durağan. Cezayir Sokağı'nın adının Fransız Sokağı'na çevrilmesine
"Fransa'nın Cezayir Soykırımı" adlı belgeseli hazırlayan Attila Hakan Ganimgil'in Fransız Sokağı'nda başına gelenler
sırayla bir yıllık yakın geçmişin dökümü.
Bundan sonra Cezayir'le
Cezayir Sokağı'yla nasıl bir ilişki kuracağımız
nasıl bir bilinç oluşturacağımız ise güncel. Sorulması ve cevaplanması gereken soru şu: Cezayir'e ve Cezayir Sokağı'na Türk olarak mı bakacağız yoksa Fransız olarak mı?
Cezayir Soykırımı
Fransa'da
Cezayir'de yaptığı katliam ve işkenceleri itiraf eden emekli general hakkında Savunma Bakanlığı'nın disiplin soruşturması açacağı bildirildi
Fransız emekli general Paul Ausaresses'in
yazdığı bir kitapta
Fransız ordusunun Cezayir'de işlediği katliamları açıkça itiraf etmesi
ülke çapında geniş yankı uyandırmıştı.
Chirac'ın isteği
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın
Savunma Bakanı Alain Richard ile görüşmesinden sonra bir açıklama yapan Elysee Sarayı
emekli general hakkında disiplin soruşturması açıldığını resmen bildirdi. Emekli generalin
suçlu bulunması halinde özlük haklarını kaybetmesiyle emekli maaşının indirilmesinin gündeme gelebileceği bildirildi.
Dehşete düştü!
Chirac
geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada
generalin itiraflarından ''dehşete düştüğünü'' belirterek
kendisine daha önce verilen liyakat nişanının geri alınmasını istemişti. Eski gizli servis başkanı 83 yaşındaki Fransız general
bazen kendisinin emir verdiği
bazen de bizzat tanık olduğu
Fransız ordusunun Cezayir'de yaptığı katliam
işkence ve yargısız infazlara
''Özel Servisler
Cezayir 1955–1957'' adlı kitabında geniş bir biçimde yer verdi.
alıntı.
Guadeloupe kökenli Fransız tarihçi Claude Ribbe'nin ortaya attığı bu iddia Fransa'yı karıştırdı. Bazı gazeteler
Asilerin yerine Afrika'dan getirilecek uysal zenci kölelerin yerleştirilmesini planlayan Napoleon
'Fransızlar bilmeli'
İddialarını söz konusu kıyıma karışmayan Fransız subaylarının notlarına dayandıran Claude Ribbe
Piyasaya çıkmadan büyük gürültü koparan Ribbe'nin kitabındaki iddiaları sayfalarına taşıyan France Soir gazetesi
FRANSAYA ŞOK TEPKİ:
Geçtiğimiz günlerde 2. Dünya Savaşı'nın müttefiklerin zaferi ile sonuçlanmasının 60. yıldönümünü büyük törenlerle kutlayan Batılılar
Buteflika'nın çığlığına
Ardından
Bu çığlık da pek duyulmadı. Türk medyası bile
Fransa ne mi yaptı? Hemen her gün
Bunlar
Ne Osmanlı'yı unuttular
Cezayir'de insanlar hâlâ Arapça'ya birlikte Fransızca konuşuyor (Fransızca'yı savaş ganimeti sayıyorlar)
Peki biz ne yapalım? Cezayir Cumhurbaşkanı Buteflika'nın
Cezayir'de Türk rakamlarına göre 600 bin
Cezayirliler her fırsatta ve ısrarla
Bizim de
Türkiye Cezayir Kurtuluş Savaşı'na destek verir
1960 yılının Mart ayında -27 Mayıs İhtilali'nden önceki meclis döneminde-
Milli Türk Talebe Birliği'nin organizasyonuyla Cezayir'e bağımsızlık mitingleri düzenlenir. Halk geniş bir katılım göstererek Cezayirli kardeşlerinin yanında olduğunu gösterir. Ayrıca Konya ve Bursa esnafının topladığı para bağımsızlık hareketinde kullanılmak üzere Cezayir'e gönderilir. Yani Türkiye devlet ve toplum olarak bağımsızlığı için savaşan Cezayir'in yanında yer alır.
Türklerin Kurtuluş Savaşı'nda
Ya şimdi ve sonra?
Cezayir'le din
Bundan sonra Cezayir'le
Cezayir Soykırımı
Fransa'da
Fransız emekli general Paul Ausaresses'in
Chirac'ın isteği
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın
Dehşete düştü!
Chirac
alıntı.