Namazı vaktinde kılmak çok önemlidir; ilk vaktinde kılmak evlâdır. Bütün fakihler, muhaddisler, müfessirler bu noktaya dikkat çekerler.
Bununla beraber, siz hayatınızı öyle standart hale getirmişsinizdir ki; kerahet vaktine girmeden namazlara belli vakitler tahsis edersiniz. Namazı ve ona bağlı ibadetleri huzur-u kalb ile edâ etmek için o vakti kollarsınız. Ezanın ezan, kâmetin kâmet olması lazımdır. Onların duaları var. Bunların hepsi adım adım konsantrasyon adına çok şeyler ifade eder. Bir sofranın bile bir adabı vardır. Önce ne konacak, sonra ne getirilecek bir usulü, bir adabı vardır. Yemekten tam lezzet almak için bunlara uyulur. Namaz mâide-i semâviyesinin tadını çıkarmak için de onlara uymak lazım.
Namaz, Allah (celle celâluhu) ile senin arandaki bir alış-veriştir. Seni Allaha o kadar hızlı ve o kadar yakın hale getirecek namazdan başka bir şey yoktur. Bir kere, başta nazarî planda senin zihninde o asıl kıymetine ulaşmalıdır. Yani; henüz tatmamışsın, duymamışsın, hissetmemişsindir; ama nazarî planda Bu, budur. demen lazım. Çünkü sendeki arayış duygusunu bu kabullenme meydana getirecektir. Arayış duygusunu tetikleyecek, ona start verecek şey budur. Böyle bir duygun yoksa, namazın içinde buna ulaşma düşüncen yoksa neyi hedefleyeceksin ki sen onda? Rabbim bana burada Ona kul olma fırsatı veriyor. Ben şimdi kemâl-i edeble, kemerbeste-i ubudiyet içinde bu taabbüdî işi Ona bir arz edeyim. O ne kadar büyük, ben ne kadar küçüğüm; O ne kadar sonsuz, ben ne kadar sıfırım.. işte ona göre ben bunu eda edeyim. Kulluğumu ifade etme fırsatıdır bu, küçüklüğümü haykırma fırsatı, Onun azametini ilan etme fırsatı. Evet, önce bu duyguyla dopdolu olmak lazım.
Huzurun iki mânâsı var: Birincisi, zevk-i ruhânîye erme. İnsan keşke olsa diye düşünebilir; ama bana göre ona da talip olmamak lazım. İkinci huzur, senin küçüklüğün, sıfırlığın ve hiçliğinle beraber kabul buyurulman.. huzur anını ve huzurda kendini ifade etme imkânını elde etmen. İşte bu huzura bağlı olarak Onun huzuruna talip oluyoruz.
Bununla beraber, siz hayatınızı öyle standart hale getirmişsinizdir ki; kerahet vaktine girmeden namazlara belli vakitler tahsis edersiniz. Namazı ve ona bağlı ibadetleri huzur-u kalb ile edâ etmek için o vakti kollarsınız. Ezanın ezan, kâmetin kâmet olması lazımdır. Onların duaları var. Bunların hepsi adım adım konsantrasyon adına çok şeyler ifade eder. Bir sofranın bile bir adabı vardır. Önce ne konacak, sonra ne getirilecek bir usulü, bir adabı vardır. Yemekten tam lezzet almak için bunlara uyulur. Namaz mâide-i semâviyesinin tadını çıkarmak için de onlara uymak lazım.
Namaz, Allah (celle celâluhu) ile senin arandaki bir alış-veriştir. Seni Allaha o kadar hızlı ve o kadar yakın hale getirecek namazdan başka bir şey yoktur. Bir kere, başta nazarî planda senin zihninde o asıl kıymetine ulaşmalıdır. Yani; henüz tatmamışsın, duymamışsın, hissetmemişsindir; ama nazarî planda Bu, budur. demen lazım. Çünkü sendeki arayış duygusunu bu kabullenme meydana getirecektir. Arayış duygusunu tetikleyecek, ona start verecek şey budur. Böyle bir duygun yoksa, namazın içinde buna ulaşma düşüncen yoksa neyi hedefleyeceksin ki sen onda? Rabbim bana burada Ona kul olma fırsatı veriyor. Ben şimdi kemâl-i edeble, kemerbeste-i ubudiyet içinde bu taabbüdî işi Ona bir arz edeyim. O ne kadar büyük, ben ne kadar küçüğüm; O ne kadar sonsuz, ben ne kadar sıfırım.. işte ona göre ben bunu eda edeyim. Kulluğumu ifade etme fırsatıdır bu, küçüklüğümü haykırma fırsatı, Onun azametini ilan etme fırsatı. Evet, önce bu duyguyla dopdolu olmak lazım.
Huzurun iki mânâsı var: Birincisi, zevk-i ruhânîye erme. İnsan keşke olsa diye düşünebilir; ama bana göre ona da talip olmamak lazım. İkinci huzur, senin küçüklüğün, sıfırlığın ve hiçliğinle beraber kabul buyurulman.. huzur anını ve huzurda kendini ifade etme imkânını elde etmen. İşte bu huzura bağlı olarak Onun huzuruna talip oluyoruz.