• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Mutluluğu çağıran sesler

Herkül

Admin
Üyelik Tarihi
4 Haz 2013
Konular
8,797
Mesajlar
29,749
MFC Puanı
17,440
Mutluluğu çağıran sesler
0hcD5J.jpg

Beynine çalınan seslere, kalbine düşen o güzel hislere kulak ver; sana mutluluğun sırrını söyleyecek.

500T zedelerden biri olarak geliyorum her sabah işe. Bu otobüsü tanımayan yoktur diye düşünüyorum. İkinci seçeneğim de metrobüszede olmak. O anki ruh halime göre seçiyorum ben de neyin zedesi olacağımı işte.

Bu sabah köprüden geçerken, ona her oradan geçişimde nasıl da ilk defa görüyormuş gibi büyülenerek baktığımı fark ettim. Yol boyunca düşündüm; mutluluğu, mutsuzluğu… Bizi hayatın bir köşesinde bırakan ya da onun içine dahil eden ne varsa bildiğim ya da daha özeli, hissettiğim.

Her zaman bir durup nefes alıp düşünürüm. Hissederim ki, insanların şu dünyaya bir geliş sebepleri var, bir de onu devam ettirmek için cesaret edebildikleri… Bugün de incir çekirdeğinin hacmini kaplayabildiğim düşünce alanım buydu. Köprünün üzerinden geçerken hissettim ki, ben hep sevdiğim, hayran olduğum şeylere ilk defa görüyormuş gibi bakardım. Hatta bu bir oyundu çocukluğumdan beri oynadığım.

Çünkü inanıyorum ki, bir şeyi her görüşümde ilk defa görüyormuş gibi merakla bakarsam yeni şeyler de görürüm. İşin içine bir de heyecan katarsam, tadından yenmez mutlu da hissederim.

İnsan ilk önce kendini unutuyor

Çok sorgulamanın bir yerden sonra deli damgası yemene ramak kalmış bir noktaya taşıdığının da farkındayım; şükürler olsun :) Adımlarımı ona göre atıyorum. Mesela öyle sesli konuşmuuyorum kendimle konuşurken. Sadece ben duyuyorum, daha özel oluyor.

Çünkü kendime güveniyorum, güvenmeliyim. Sen de güvenmelisin. Gözümüzü her sabah yeniden açabildiğimiz için şükredip kendimize dozunda güvendiğimiz hayatın o gününü huzurla yaşamak için uğraşmalıyız. Boğazı seyrederken fark ettim ki, insan büyüdükçe annelerimizin dediği gibi dertleri de büyüyor ve ilk önce kendini unutuyor. Ki bu unutuş mutluluk sarhoşluğundan değil, zamanın içinde kayboluşundan kaynaklanıyor.

Geçmişi unut geleceğe bak

Evet, teşhisi koyduk da, tedavisi ne? Dün Müslüm Gürses biyografisi yazarken de fark ettim ki, acı insanın kalbinin ve dilinin koşulsuzca döndüğü ortak nokta. İnsan geçmişinden bir türlü kurtulamadığından çektiği ne kadar acı varsa üst üste ekleyip heybesine doldurarak büyüyor belki de. İşte o zaman da kalbimizdeki o çocuk mutluluğunun yerini beynimizde yetişkin mutsuzluğu alıyor.

O yüzden bugüne kadar okuduklarım, yaşadıklarım, dinlediklerim ve hissettiklerime dayanarak söyleyebilirim ki, geçmişte kalarak yaşanmıyor. Tek yapabileceğimiz yaşadıklarımızdan ders çıkarıp geleceğe sağlam adımlar atmak. O yüzden acılarına saplantılı kalmanın bir faydası yok. Affet ve yoluna devam et.

Düşünceni yönet

Sanırım bunu çok sık dile getiriyorum, ama kesinlikle hayatımızı düşüncelerimiz yönetiyor. İşte bu yüzden ne düşündüğümüze, ne dilediğimize çok dikkat etmemiz gerekiyor. Karamsarlığın, kendini dibe çekmenin bir anlamı yok. Şu hayata bir kere daha gelme şansımız yoksa en mantıklısı bize sunulan her şeyin tadını çıkararak ve zamanında yaşamak.

O yüzden insan kendi düşüncelerini yönetmeli, beyninin içinden geçen seslere kulak vermeli. Gerçekten duymak istersen duyar, görmek istersen görür, yaşamak istersen yaşarsın.

İnanın

Önce bizi yaratana, sonra da kendinize inanın. İnanmak insanın doğasındaki en büyük ihtiyaçlardan biri. Eğer inanırsanız şükretmeyi de öğrenirsiniz ve sahip olduğunuz her şeye şükrettiğinizde emin olun daha fazlası için de kapılarınızı açmış olursunuz.

Kaçan bütün balaonlarınız da bi gün size geri döner...

Oyunlar oyna

Hayat renklerini görüp hissedince başka güzel. Bilmelisin ki, her şeyin bir rengi var. Üstelik sadece duyguların değil, insanların da. Ne hissettiğini, kimi daha çok sevdiğini, hangi yemeği kesinlikle yemek istemeyeceğini renklerle bağdaştırmayı dene ve bundan bir oyun kur mesela.

Ya da bu yazının çıkmasına sebep olan düşüncelerim gibi, bir şeye her bakışında ilk defa görüyormuş gibi davranmayı dene. İnan ki bu kendini kandırmak değil. Hem öyle olsa ne çıkar; hepimiz şu hayatta bir damla mutluluğun peşinde değil miyiz?

Hayatın içinde kendinle konuştuğun, kendinle ilgilendiğin oyunlar, sana seni tanıtacak. İnsan ne olduğunu, kim olduğunu öğrendiğinde başlayacak her şey…

Belirsizliğe düşürme kendini

En kötü kararlardan bile beter olan bir şey varsa, o da kesinlikle kararsızlık. Bir konuda veremediğimiz karar da sonunda belirsizliği getirecek. Tüm kıskaçlar kalbini sıkıştırıyor gibi hissedeceksin. Hatta ben bazen çok çok üzüldüğümde, bir ince topuklu ayakkabı ile kalbimi delip kanattıklarını hissediyorum mesela… Böylesine büyük bir acıyı insanın kendine yaşatmasının bir anlamı olmadığına göre, sonu ne olursa olsun kendimize güvenip bir karar vermeli ve bütün sorumluluğu da almalıyız.

İşte o gün bir yaş daha alacağız ve bunun gururu ile mutlu hissedeceğiz…

Sonunda aslında her şey bir avuç mutluluk için değil mi?
 
Üst