Musevilik ve yahudi tarihi - kral_david
MUSEVİLİK VE YAHUDİ TARİHİ (KRALLAR DÖNEMİ)
KRAL_DAVİD
Kral David Yahudi tarihinin en önemli kişiliklerinden biridir. M.Ö. 907 yılında doğmuş, 40 yıl boyunca İsrael kralı olarak hükmetmiş, M.Ö. 837 yılında 70 yaşında ölmüştür. Onun hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. Bazıları savaşçı yönüne odaklanmak ister: Tanrı için savaşan cesur figür... Ama kişiliği ve başardıkları bir bütün olarak ele alındığında, her şeyden çok tinsel büyüklüğü ortaya çıkar. David gerçek bir insandır. İlksel ve en önde gelen becerisi Tanrı ile bir ilişki kurmak olan, gerçek insani hataları olan biri... Ruhunun güzelliğini, çoğunu kendi yazmış olduğu mizmorlarını okuduğumuzda görürüz. Bunları kim bilmez? Tanrı çobanımdır ve hiçbir şeyden yoksun olmayacağım... (Mizmor 23) Tanrı ışığım ve selametimdir, kimden korkacakmışım... (Mizmor 27) Gözlerimi dağlara doğru kaldırıyorum, bana yardım nereden gelecek? Bana yardım Tanrıdan, gökyüzünü ve yeryüzünü Yaratandan gelir. (Mizmor 121) Askeri başarılarını ele aldığımızda bile arkasındaki itici gücün Tanrıya bağlılığı olduğunu görürüz. YERUŞALAYİMİN FETHİ İsraelin Şemottan itibaren bütün bu döneminin hikâyesinin , iki büyük medeniyet olan Mısır ve Mezopotamya (çeşitli zamanlarda Asurlular, Babilliler ve Persler tarafından yönetilmiş olan) arasında sıkışıp kalmış minik bir ulusun hikâye olduğunu, tarihi olarak biliyoruz. David tahta çıktığında Mısır ve Asurlular düşüşe geçmiştir. Artık yayılacak durumda değillerdir, bu da İsraelin bulunduğu orta yerde bir boşluk bırakmaktadır. Bu sayede İsrael bu büyük imparatorluklar tarafından rahatsız edilmeden yayılabilir. Böylece David en sonunda Filistin tehdidini ortadan kaldırır ve İsraellilerin o zamana kadar fethetmeyi başaramadıkları son Kenaan şehir-devletini, Yeruşalayimi fetheder (Geçmiş dönem için 14. Bölüme bakınız: Yeoşua ve vaat edilen toprağın fethi) Yeruşalayim, Yahudi halkının Erets İsraele girmesi ile Kral Davidin zamanına kadar geçen 450 yıl zarfında fethedilememiştir. Jebusitler diye adlandırılan bir Kenaan kavminin oturduğu bir şehir-devlettir (Arap Silwan köyü şimdi orada bulunmaktadır). Güçlü surlarla çevrilidir ancak zaptedilemez görünümüne karşın zayıf bir noktası vardır. Tek su kaynağı şehir surlarının dışında kalan bir pınardır. Şehir içinden bu pınara kayalara oyulmuş uzun bir dehlizden ulaşılmaktadır. Şemuel ve Chronicles Kitapları Davidin generali Yoavın tsinora (sözcük anlamı boru) nasıl tırmandığını, şehre girdiğini ve fethettiğini tarif eder. Bazı arkeologlar bunun Gihon Pınarından yukarı çıkan dikey bir tünel olan Warren Tüneli (bugünkü Yeruşalayimin surları dışında kalan Davidin Şehrinin turistleri çeken bir bölümü) olabileceğini düşünür. NEDEN YERUŞALAYİM? Şehri işgal ettikten sonra Davidin ilk yaptığı orayı başkenti ilan etmek oldu. Burada durup sormak zorundayız: Neden Yeruşalayim? Kuşkusuz İsraelin başkenti olabilecek daha uygun şehirler vardı. Yeruşalayim ne herhangi önemli bir suyun kıyısında, ne de herhangi bir ticaret yolunun üzerindeydi. Dünyadaki bütün başkentler bir okyanus, deniz, nehir, göl ya da en azından büyük bir ticaret yolunun yakınında kurulmuştur. (O dönemde İsraeli çaprazlamasına kesen önemli ticaret yolları bulunuyordu. Eski Ortadoğunun Kızıldenizdeki Akaba Körfezinden Ş**a uzanan büyük ticaret yollarından biri Kralın Yolu idi. Ayrıca Mısırdan Akdeniz kıyısı boyunca İsraele, oradan da Suriyeye giden Via Maris Deniz Yolu vardı.) İsraelin başkenti Akdeniz kıyısında bulunmalıydı. Yafa (bugünkü Tel-Avivin yanında) gibi bir yer daha mantıklı olurdu. Öyle ise neden Yeruşalayim? Yeruşalayimin Yahudi ulusunun benzersiz bir yönü ile ilgisi nedir ve İsrael oğulları neden bir ulusa dönüştü? Normalde uluslar bir toprak parçasında uzun bir süre yaşayıp ortak bir dil ve ortak bir kültür geliştirdikten sonra ulus haline gelir. Örneğin Fransızlar. Günün birinde uyanıp da beyaz şarap, peynir ve kruasan sevdiklerine karar vermediler. Bir grup insan bir süre zarfında bir toprak parçasına yerleşti (ki daha sonra Fransa olarak bilindi) ve ortak bir dili paylaştı. Paylaşılan bir ulusal deneyim döneminden sonra Fransız olarak bilinen bir kimlik altında birleştiler. Bu senaryo az çok her ulus için geçerlidir. Yahudiler Mısır esaretinden kurtulduktan kısa bir süre sonra ulus oldu. Daha Erets İsraelde değillerdi, çölde, Sinay Dağının eteklerinde sahipsiz bir arazi parçasında kamp yapıyorlardı. Yahudiler orada yapacağız ve dinleyeceğiz diye söz vererek Tanrı ile bir akit yaptıklarında bir ulus oldu. İsraelin ulusluğu en başta ve her şeyden çok, Tanrı ile toplumsal ilişkisi ile tanımlanır. Ve Tanrı ile bağlantı kurmak için Yeruşalayimden daha iyi bir yerin bulunmadığı ortaya çıkar. TANRININ YERİ David Yeruşalayimi başkent yapar yapmaz şehrin kuzey sınırındaki küçük bir tepeyi, sahibi olan Jebuslu Aravnadan satın alır. Bu satın alma Torada iki yerde kayıtlıdır (2 Şemuel 24:24 ve 1 Chronicles 21:25). Bu tepe Moriah Dağıdır. Burası, Toranın belirttiği gibi Avraamın Yitshakı kurban etmeye gittiği ve şu sözleri söylediği yerdir: Tanrı görecek bugüne kadar dendiği gibi Tanrının dağında, O görünecek. (Bereşit 22:14) Burası, Yaakovun rüyasında gökyüzüne çıkan bir merdiveni gördüğü ve şöyle dediği yerdir: Bu yer ne kadar huşu verici! Tanrının evinden başka hiçbir şey yok ve bu, gökyüzünün kapısı. (Bereşit 28:17) Burasının insanlık tarihinde her büyük fatihin sahip olmak istediği yer olmasına şaşmamak gerekir. (Yeruşalayim 3.000 yılda 36 kez fethedilmiş ve yıkılmıştır.) Bugün o noktada Kubbetül Sahra olarak bilinen İslam yapısı bulunur. Bu altın kubbenin altında metafizik olarak even ştiah içme kayası olarak bilinen bir kaya vardır. Su içmek ve tinsellik eşanlamlıdır ve Tora mayim hayim hayat suyu olarak bilinir. Yahudiliğe göre dünya tinsel olarak bu noktadan, bu taştan beslenir. Dünya gezegeninde Tanrının varlığı ancak burada bu yoğunlukta hissedilir. Dolayısıyla Yahudi halkının sahip olduğu en kutsal iki nesnenin -Mişkan ve Ahit Sandığı- sürekli kalacağı mekanın burada inşa edilmesi mantıklıdır. BET -**İKDAŞIN YERİ Kral David vakit kaybetmeden Ahit Sandığını Yeruşalayime getirir. Bu büyük bir toplumsal mutluluk fırsatıdır. Huşu içindeki David bu kutlama sırasında çılgınca dans eder. Bu yüzden ona çok bağlı olan, hatta Kral Şaul onu öldürmek istediğinde hayatını kurtaran karısı, Şaulun kızı Mihal tarafından kınanır. Mihal, davranışını gülünç göstererek Davide saldırır (2 Şemuel 6:16-23): Hizmetkarlarının cariyeleri önünde kendini bir köylünün teşhir edeceği gibi teşhir eden İsrael kralı bugün ne kadar onurluydu! Tanrı ile özel bir bağlantı yapmanın sevinci ile onurunu hiç düşünmeyen David hayretle cevap verir: Tanrının huzurunda neşeleneceğim. Ve bundan daha da mütevazıca davranacağım ve kendi gözümde daha da düşük olacağım; ve bahsettiğin cariyelerden onurla muamele göreceğim. Hikâye, Tanrı tarafından İsraelin kralı olarak seçilen adamı sert bir şekilde eleştirdiği için Mihala verilen ceza ile sona erer: Ve Şaulun kızı Mihal öldüğü güne kadar çocuk sahibi olamadı. David Ahit Sandığını Moriah Dağına getirdiği halde Tanrı onun Bet- Amikdaşı inşa etmesine izin vermedi. Çeşitli nedenler ileri sürülmektedir. Birincisi, Bet- Amikdaşın Tanrının evi ve bir barış evi olması, Davidin ise İsraelin düşmanlarını alt ederken çok kan dökmüş olmasıdır. Ancak ona, oğlunun Bet -Amikdaşı inşa edeceği sözü verilir. Davidin birçok eşinden, bazıları ona ciddi sıkıntılar yaşatan birçok oğlu vardır. Bu oğullardan biri olan Amnon kızkardeşi Tamara tecavüz eder. Bir diğeri Avşalom Davide karşı entrikalar çevirir ve onun yerine geçmeye çalışır. Ama Davidin güzel Batşeva ile ilişkisinden doğan çok özel bir oğlu da vardır: Şlomo. DAVİD VE BATŞEVA Davidin Batşeva ile ilişkisi Torada en yanlış şekilde değerlendirilen hikâyelerden biridir ve bunu bir pembe dizi gibi okumamaya çok dikkat etmeliyiz. Ne var ki özetle olan budur. Bir gece David huzursuzca sarayının damında gezinmektedir. Aşağıda, şehirde bulunan evler ve bahçeler görünmektedir. Orada yıkanmakta olan güzel bir kadın görür. Bu kadın, savaşta olan generallerinden birinin, Hititli Uriahın karısıdır. David Batşevayı yanına çağırtır ve geceyi onunla geçirir. Batşeva hamile kalınca Uriahın ön cephelere gönderilmesini emreder ve general savaşta ölür. O zaman da David Batşeva ile evlenir. Bu aşamada peygamber Natan kralı ziyaret eder (2 Şemuel 12). Krala, ülkede meydana gelen büyük bir haksızlığı haber vermeye geldiğini söyler. Çok koyunu olan zengin bir adam yoksul bir adamın çok sevdiği koyununu çalmış ve bir ziyafet için kestirmiştir. Duyduklarından ötürü öfkelenen Kral David Bunu yapan ölümü hak ediyor der. Peygamber de cevap verir: O adam sizsiniz! David boynunu eğer. Tanrı huzurunda günah işledim der. Bu son derece karmaşık bir hikâyedir ve ardında, göründüğünden çok daha fazlası gizlidir. Teknik olarak Batşeva evli bir kadın değildi çünkü Davidin askerleri, savaşta kaybolmaları ve eşlerinin evlenememeleri ihtimaline karşı, eşlerine her zaman şartlı boşanma hakkı tanırdı .Yine de Tora Davidin doğru hareket etmediğini açıkça belirtir. Bilgeler ise sözcük anlamında Davidin zina işlemediği halde ahlaki açıdan hatalı olduğunu açıklar. Önceki bölümlerde gördüğünüz gibi Tora, Yahudi liderlere karşı son derece eleştirici bir tavır alır. Kimsenin geçmişini aklamaz. Genellikle krallarını hatasız tanrıların soyundan gelen kişiler olarak tanımlayan eski halkların kayıtları arasında, Tora tek başına, ayrı bir konumdadır. Davidin büyüklüğü suçunu kabul etmedeki alçakgönüllülük ve takip eden pişmanlıkta ortaya çıkar. Bu yüzden Yahudi halkının ve dünyanın en yüce kurtarıcısı Davidin soyundan gelecek, Maşiah ben David olacaktır. Batşeva kısa zaman sonra doğurur ama çocuk, Peygamber Natanın öngördüğü gibi ölümcül bir şekilde hastalanır. David dua ve oruç dönemine girer ama çocuk ölür. David bunun yaptıklarının karşılığı olduğunu anlar. Aynı zamanda Tanrının onu affettiğini de. Aradan uzun zaman geçmez, Batşeva yine hamile kalır. Bu kez sağlıklı bir çocuk dünyaya getirir. Adına Şlomo denecek, olağanüstü bir zekâya sahip, altın bir çocuk olacaktır.
MUSEVİLİK VE YAHUDİ TARİHİ (KRALLAR DÖNEMİ)
KRAL_DAVİD
Kral David Yahudi tarihinin en önemli kişiliklerinden biridir. M.Ö. 907 yılında doğmuş, 40 yıl boyunca İsrael kralı olarak hükmetmiş, M.Ö. 837 yılında 70 yaşında ölmüştür. Onun hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. Bazıları savaşçı yönüne odaklanmak ister: Tanrı için savaşan cesur figür... Ama kişiliği ve başardıkları bir bütün olarak ele alındığında, her şeyden çok tinsel büyüklüğü ortaya çıkar. David gerçek bir insandır. İlksel ve en önde gelen becerisi Tanrı ile bir ilişki kurmak olan, gerçek insani hataları olan biri... Ruhunun güzelliğini, çoğunu kendi yazmış olduğu mizmorlarını okuduğumuzda görürüz. Bunları kim bilmez? Tanrı çobanımdır ve hiçbir şeyden yoksun olmayacağım... (Mizmor 23) Tanrı ışığım ve selametimdir, kimden korkacakmışım... (Mizmor 27) Gözlerimi dağlara doğru kaldırıyorum, bana yardım nereden gelecek? Bana yardım Tanrıdan, gökyüzünü ve yeryüzünü Yaratandan gelir. (Mizmor 121) Askeri başarılarını ele aldığımızda bile arkasındaki itici gücün Tanrıya bağlılığı olduğunu görürüz. YERUŞALAYİMİN FETHİ İsraelin Şemottan itibaren bütün bu döneminin hikâyesinin , iki büyük medeniyet olan Mısır ve Mezopotamya (çeşitli zamanlarda Asurlular, Babilliler ve Persler tarafından yönetilmiş olan) arasında sıkışıp kalmış minik bir ulusun hikâye olduğunu, tarihi olarak biliyoruz. David tahta çıktığında Mısır ve Asurlular düşüşe geçmiştir. Artık yayılacak durumda değillerdir, bu da İsraelin bulunduğu orta yerde bir boşluk bırakmaktadır. Bu sayede İsrael bu büyük imparatorluklar tarafından rahatsız edilmeden yayılabilir. Böylece David en sonunda Filistin tehdidini ortadan kaldırır ve İsraellilerin o zamana kadar fethetmeyi başaramadıkları son Kenaan şehir-devletini, Yeruşalayimi fetheder (Geçmiş dönem için 14. Bölüme bakınız: Yeoşua ve vaat edilen toprağın fethi) Yeruşalayim, Yahudi halkının Erets İsraele girmesi ile Kral Davidin zamanına kadar geçen 450 yıl zarfında fethedilememiştir. Jebusitler diye adlandırılan bir Kenaan kavminin oturduğu bir şehir-devlettir (Arap Silwan köyü şimdi orada bulunmaktadır). Güçlü surlarla çevrilidir ancak zaptedilemez görünümüne karşın zayıf bir noktası vardır. Tek su kaynağı şehir surlarının dışında kalan bir pınardır. Şehir içinden bu pınara kayalara oyulmuş uzun bir dehlizden ulaşılmaktadır. Şemuel ve Chronicles Kitapları Davidin generali Yoavın tsinora (sözcük anlamı boru) nasıl tırmandığını, şehre girdiğini ve fethettiğini tarif eder. Bazı arkeologlar bunun Gihon Pınarından yukarı çıkan dikey bir tünel olan Warren Tüneli (bugünkü Yeruşalayimin surları dışında kalan Davidin Şehrinin turistleri çeken bir bölümü) olabileceğini düşünür. NEDEN YERUŞALAYİM? Şehri işgal ettikten sonra Davidin ilk yaptığı orayı başkenti ilan etmek oldu. Burada durup sormak zorundayız: Neden Yeruşalayim? Kuşkusuz İsraelin başkenti olabilecek daha uygun şehirler vardı. Yeruşalayim ne herhangi önemli bir suyun kıyısında, ne de herhangi bir ticaret yolunun üzerindeydi. Dünyadaki bütün başkentler bir okyanus, deniz, nehir, göl ya da en azından büyük bir ticaret yolunun yakınında kurulmuştur. (O dönemde İsraeli çaprazlamasına kesen önemli ticaret yolları bulunuyordu. Eski Ortadoğunun Kızıldenizdeki Akaba Körfezinden Ş**a uzanan büyük ticaret yollarından biri Kralın Yolu idi. Ayrıca Mısırdan Akdeniz kıyısı boyunca İsraele, oradan da Suriyeye giden Via Maris Deniz Yolu vardı.) İsraelin başkenti Akdeniz kıyısında bulunmalıydı. Yafa (bugünkü Tel-Avivin yanında) gibi bir yer daha mantıklı olurdu. Öyle ise neden Yeruşalayim? Yeruşalayimin Yahudi ulusunun benzersiz bir yönü ile ilgisi nedir ve İsrael oğulları neden bir ulusa dönüştü? Normalde uluslar bir toprak parçasında uzun bir süre yaşayıp ortak bir dil ve ortak bir kültür geliştirdikten sonra ulus haline gelir. Örneğin Fransızlar. Günün birinde uyanıp da beyaz şarap, peynir ve kruasan sevdiklerine karar vermediler. Bir grup insan bir süre zarfında bir toprak parçasına yerleşti (ki daha sonra Fransa olarak bilindi) ve ortak bir dili paylaştı. Paylaşılan bir ulusal deneyim döneminden sonra Fransız olarak bilinen bir kimlik altında birleştiler. Bu senaryo az çok her ulus için geçerlidir. Yahudiler Mısır esaretinden kurtulduktan kısa bir süre sonra ulus oldu. Daha Erets İsraelde değillerdi, çölde, Sinay Dağının eteklerinde sahipsiz bir arazi parçasında kamp yapıyorlardı. Yahudiler orada yapacağız ve dinleyeceğiz diye söz vererek Tanrı ile bir akit yaptıklarında bir ulus oldu. İsraelin ulusluğu en başta ve her şeyden çok, Tanrı ile toplumsal ilişkisi ile tanımlanır. Ve Tanrı ile bağlantı kurmak için Yeruşalayimden daha iyi bir yerin bulunmadığı ortaya çıkar. TANRININ YERİ David Yeruşalayimi başkent yapar yapmaz şehrin kuzey sınırındaki küçük bir tepeyi, sahibi olan Jebuslu Aravnadan satın alır. Bu satın alma Torada iki yerde kayıtlıdır (2 Şemuel 24:24 ve 1 Chronicles 21:25). Bu tepe Moriah Dağıdır. Burası, Toranın belirttiği gibi Avraamın Yitshakı kurban etmeye gittiği ve şu sözleri söylediği yerdir: Tanrı görecek bugüne kadar dendiği gibi Tanrının dağında, O görünecek. (Bereşit 22:14) Burası, Yaakovun rüyasında gökyüzüne çıkan bir merdiveni gördüğü ve şöyle dediği yerdir: Bu yer ne kadar huşu verici! Tanrının evinden başka hiçbir şey yok ve bu, gökyüzünün kapısı. (Bereşit 28:17) Burasının insanlık tarihinde her büyük fatihin sahip olmak istediği yer olmasına şaşmamak gerekir. (Yeruşalayim 3.000 yılda 36 kez fethedilmiş ve yıkılmıştır.) Bugün o noktada Kubbetül Sahra olarak bilinen İslam yapısı bulunur. Bu altın kubbenin altında metafizik olarak even ştiah içme kayası olarak bilinen bir kaya vardır. Su içmek ve tinsellik eşanlamlıdır ve Tora mayim hayim hayat suyu olarak bilinir. Yahudiliğe göre dünya tinsel olarak bu noktadan, bu taştan beslenir. Dünya gezegeninde Tanrının varlığı ancak burada bu yoğunlukta hissedilir. Dolayısıyla Yahudi halkının sahip olduğu en kutsal iki nesnenin -Mişkan ve Ahit Sandığı- sürekli kalacağı mekanın burada inşa edilmesi mantıklıdır. BET -**İKDAŞIN YERİ Kral David vakit kaybetmeden Ahit Sandığını Yeruşalayime getirir. Bu büyük bir toplumsal mutluluk fırsatıdır. Huşu içindeki David bu kutlama sırasında çılgınca dans eder. Bu yüzden ona çok bağlı olan, hatta Kral Şaul onu öldürmek istediğinde hayatını kurtaran karısı, Şaulun kızı Mihal tarafından kınanır. Mihal, davranışını gülünç göstererek Davide saldırır (2 Şemuel 6:16-23): Hizmetkarlarının cariyeleri önünde kendini bir köylünün teşhir edeceği gibi teşhir eden İsrael kralı bugün ne kadar onurluydu! Tanrı ile özel bir bağlantı yapmanın sevinci ile onurunu hiç düşünmeyen David hayretle cevap verir: Tanrının huzurunda neşeleneceğim. Ve bundan daha da mütevazıca davranacağım ve kendi gözümde daha da düşük olacağım; ve bahsettiğin cariyelerden onurla muamele göreceğim. Hikâye, Tanrı tarafından İsraelin kralı olarak seçilen adamı sert bir şekilde eleştirdiği için Mihala verilen ceza ile sona erer: Ve Şaulun kızı Mihal öldüğü güne kadar çocuk sahibi olamadı. David Ahit Sandığını Moriah Dağına getirdiği halde Tanrı onun Bet- Amikdaşı inşa etmesine izin vermedi. Çeşitli nedenler ileri sürülmektedir. Birincisi, Bet- Amikdaşın Tanrının evi ve bir barış evi olması, Davidin ise İsraelin düşmanlarını alt ederken çok kan dökmüş olmasıdır. Ancak ona, oğlunun Bet -Amikdaşı inşa edeceği sözü verilir. Davidin birçok eşinden, bazıları ona ciddi sıkıntılar yaşatan birçok oğlu vardır. Bu oğullardan biri olan Amnon kızkardeşi Tamara tecavüz eder. Bir diğeri Avşalom Davide karşı entrikalar çevirir ve onun yerine geçmeye çalışır. Ama Davidin güzel Batşeva ile ilişkisinden doğan çok özel bir oğlu da vardır: Şlomo. DAVİD VE BATŞEVA Davidin Batşeva ile ilişkisi Torada en yanlış şekilde değerlendirilen hikâyelerden biridir ve bunu bir pembe dizi gibi okumamaya çok dikkat etmeliyiz. Ne var ki özetle olan budur. Bir gece David huzursuzca sarayının damında gezinmektedir. Aşağıda, şehirde bulunan evler ve bahçeler görünmektedir. Orada yıkanmakta olan güzel bir kadın görür. Bu kadın, savaşta olan generallerinden birinin, Hititli Uriahın karısıdır. David Batşevayı yanına çağırtır ve geceyi onunla geçirir. Batşeva hamile kalınca Uriahın ön cephelere gönderilmesini emreder ve general savaşta ölür. O zaman da David Batşeva ile evlenir. Bu aşamada peygamber Natan kralı ziyaret eder (2 Şemuel 12). Krala, ülkede meydana gelen büyük bir haksızlığı haber vermeye geldiğini söyler. Çok koyunu olan zengin bir adam yoksul bir adamın çok sevdiği koyununu çalmış ve bir ziyafet için kestirmiştir. Duyduklarından ötürü öfkelenen Kral David Bunu yapan ölümü hak ediyor der. Peygamber de cevap verir: O adam sizsiniz! David boynunu eğer. Tanrı huzurunda günah işledim der. Bu son derece karmaşık bir hikâyedir ve ardında, göründüğünden çok daha fazlası gizlidir. Teknik olarak Batşeva evli bir kadın değildi çünkü Davidin askerleri, savaşta kaybolmaları ve eşlerinin evlenememeleri ihtimaline karşı, eşlerine her zaman şartlı boşanma hakkı tanırdı .Yine de Tora Davidin doğru hareket etmediğini açıkça belirtir. Bilgeler ise sözcük anlamında Davidin zina işlemediği halde ahlaki açıdan hatalı olduğunu açıklar. Önceki bölümlerde gördüğünüz gibi Tora, Yahudi liderlere karşı son derece eleştirici bir tavır alır. Kimsenin geçmişini aklamaz. Genellikle krallarını hatasız tanrıların soyundan gelen kişiler olarak tanımlayan eski halkların kayıtları arasında, Tora tek başına, ayrı bir konumdadır. Davidin büyüklüğü suçunu kabul etmedeki alçakgönüllülük ve takip eden pişmanlıkta ortaya çıkar. Bu yüzden Yahudi halkının ve dünyanın en yüce kurtarıcısı Davidin soyundan gelecek, Maşiah ben David olacaktır. Batşeva kısa zaman sonra doğurur ama çocuk, Peygamber Natanın öngördüğü gibi ölümcül bir şekilde hastalanır. David dua ve oruç dönemine girer ama çocuk ölür. David bunun yaptıklarının karşılığı olduğunu anlar. Aynı zamanda Tanrının onu affettiğini de. Aradan uzun zaman geçmez, Batşeva yine hamile kalır. Bu kez sağlıklı bir çocuk dünyaya getirir. Adına Şlomo denecek, olağanüstü bir zekâya sahip, altın bir çocuk olacaktır.