Musevilik ve Yahudi Tarihi - 1000 Yıllık Süre
DİNSEL AÇIDAN : PUTPERESTLİKTEN TEK TANRI'YA
EKONOMİK AÇIDAN:İMPARATORLUKTAN FEODALİTEYE...
MEZOPOTAMYADAKİ TORA MERKEZLERİ'NİN 500 YILI
BABİL YAHUDİLERİ
Babil Yahudilerinin öyküsü, Babillilerin eski Asur İmparatorluğuna karşı seferlerinin parçası olarak Yisraele ilk saldırılarının yer aldığı M.S. 434 yılında başlar. Babilliler bu ilk akın sırasında ne Bet-Amikdaşı yıktı, ne de Yahudileri sürgüne yolladı. Ancak en iyi ve başarılı Yahudilerin 10.000ini tutsak almayı başardılar. Bu o sırada her ne kadar bir felaket gibi görünse de hepsi Tora bilgini olan bu parlak adamlar Babile varır varmaz bir Yahudi altyapısı oluşturdu. Bir düzine yıl kadar sonra Bet-Amikdaş yıkıldığında, Babile sürgün edilen Yahudiler orada bir Yahudi yaşamı sürdürmek için esas olan yeşivalar, sinagoglar, kaşer kasaplar, vb. buldu. Yetmiş yıl sonra Babilliler Perslere yenildiğinde ve Yahudilerin geri dönmesine izin verildiğinde, sadece az sayıda Yahudi geri döndü. Pers İmparatorluğunda yaşayan tahmini bir milyon Yahudiden yalnızca 42.000i gitti, yani %95i Pers hakimiyeti altındaki Babilde kaldı. İkinci Bet-Amikdaş döneminde, M.S. 70 yılında yıkılışına kadar Babildeki Yahudi cemaati Yisrael ülkesinde hüküm süren kasırgadan uzakta- gelişmeye devam etti. Gerçekten de burası Yahudi rabinik makamının, Bizans İmparatorluğu Sanhedrini M.S. 363 yılında kapattıktan sonra yerleştiği yerdir. Pers makamlarınca resmen tanınan Babildeki Yahudi cemaatinin başına, Aramice Reş Galusa adı verilmişti. Bunun anlamı İbranice Roş Galut, yani Diasporanın Başıdır. Reş Galusa, Kral David hanedanının doğrudan soyundan gelen bir kişi değildi. Yisrael toprağında kral olmadığı halde, hem Babildeki Yahudi cemaatinin temsilcisi, hem de asil bir statüye sahip biri olarak tanınıyordu. Yahudi cemaatinin Babilde 1.500 yıldan fazla süren tarihi boyunca yaklaşık 40 kişi bu unvana sahip oldu ve bunların hepsinin ataları Kral Davide kadar uzanıyordu. Bu, Yahudi tarihinde her zaman korunmuş olan asil bir soy çizgisiydi. Sasani Hanedanı Babildeki Yahudi cemaatinin istikrarı kısmen o bölgenin M.S. 3. yüzyıldan itibaren Pers Sasanilerinin hakimiyeti altında bulunmasından kaynaklanıyordu. Sasaniler önce Romalıları, sonra da Bizanslıları krallıklarının dışında tutmayı başardı. Böylece Babil Yahudileri Bizans Hıristiyanlarının başka yerlerde verdiği zararlardan korundu. Yahudi bilginliği bu ortamda Sura (Rav olarak bilinen Rabi Abba Ben İbo tarafından kurulmuş olan) ve Nehardeadaki (Babilli bilge Rav Şmuel tarafından kurulmuş ve sonradan Pumbeditaya taşınmış olan) büyük yeşivalarda gelişmeyi başardı. Babil Talmudu burada yazılmış, başta Abbaye ve Rava olmak üzere Babilin büyük rabilerini ölümsüzlüğe kavuşturmuştur. Tarihçi Berel Wein, Echoes of Glory (Görkemin Yankıları) adlı kitabında şöyle belirtir (sh.267): Tahlil ve tartışmalarının etkisi kendini Talmudu oluşturan sayısız müzakere ve tartışmada gösterir. Gerçekten de Talmudun bir adı da Abbaye ve Ravanın tartışmalarıdır. (Babildeki bir başka büyük rabinik bilgin, 5. yüzyılın başında Babil Talmudunun baş editörü olan Rav Aşi idi.) Bu rabiler Yahudi bilginliğinde Amoraim, yani açıklayıcılar ya da yorumlayıcılar olarak bilinir. Amoraim M.S. 200 yılından yaklaşık 500 yılına kadar yaşamıştır. Onları Gaonim, yani büyükler ya da dahiler izlemiştir. Gaonim, Yahudi bilginliğinin Babilde başarının zirvesine ulaştığı bir zamanda yeşivaların başlarıydı. Ama bu tarihten sonra durum değişti. 5. yüzyılın ortasında Pers rahiplerin saldırgan Hıristiyan misyonerlere karşı mücadelesi sırasında Hıristiyanlara karşı zulümler başlatıp Yahudileri de buna dahil ettiğinde işler kötüye gitmeye başladı. Wein şöyle yazar (sh.277): Babilde durumunun kötüleşmesi Yahudi cemaati için bir şok oldu çünkü neredeyse bin yıl boyunca Babilde böyle bir şey resmi olarak yapılmamıştı. Yahudilerin güveni sarsılmıştı. Bizanslılar saldırılarını sürdürürken Babil bir iç savaşla çalkalanmaya başladı; Reş Galusanın infazıyla durum daha da kötüledi. Bu kaosun ortasında Müslümanların 7. yüzyılda Ortadoğuyu fethetmesi Babildeki Yahudi cemaatine beklenmedik yararlar sağladı. HALİFE ÖMER Hazreti Muhammed 632 yılında, yerine geçecek kimse bırakmadan ölünce gelişme halindeki Müslüman alemi bölünmeye uğradı. Halifeliğin iki adayı vardı: 1) Muhammedin kızı Fatma ile evlenmiş olan kuzeni Ali; 2) Müslümanlığı ilk kabul eden kişi olan kayınpederi Ebu Bekir. Bu mücadele iki Müslüman mezhebinin doğmasına neden oldu: 1) Aliyi Muhammedin meşru varisi olarak kabul eden Şiiler; 2) Ebu Bekiri meşru varisi olarak kabul eden Sünniler. Ebu Bekir ve onun yerine geçen Ömerin takipçileri ilk büyük İslam hanedanı Umayyadın kurucuları oldu. Halife Ömer birliğe giden yolun ortak bir düşmana sahip olmaktan geçtiğini anladı ve Müslümanların son derece başarılı olduğu bir dizi fethe başladı. Bu fetihlerin parçası olarak 638 yılında Yeruşalayimi Bizanslıların elinden aldı. Bu dönemden kalan Bizans evlerinin kalıntılarını görmek için eski Yeruşalayim şehrinde Mabet Tepesinin güney ucundaki arkeolojik kazıları ziyaret edebilirsiniz. Hazreti Ömer, fethi takiben 70 Yahudi aileye bu bölgede yer verdi. (O zamanda kadar Bizanslılar Yahudilerin Yeruşalayimde yaşamasını tamamıyla yasaklamıştı.) Hazreti Ömer Mabet Tepesinin tamamıyla çöple kaplanmış durumda buldu. Bizanslılar Yahudileri küçük düşürmek için çöplerin oraya boşaltılması için bir kararname çıkarmıştı. Hazreti Ömer alanı temizletti; güney ucunda (Mekkeye doğru dönerek) dua etmiş olabileceği ve orada ilk olarak küçük bir caminin inşa edildiği tahmin ediliyor ancak tarihçiler bundan emin değildir. Yeruşalayimin ele geçirilmesi Hıristiyanlar için büyük bir darbe oldu. Yahudiler ise bunu daha olumlu bir şekilde karşıladı çünkü Hıristiyanlar onlara karşı insafsızca davranmıştı. Hazreti Ömer Persleri yenip de Babili alınca Reş Galusanın Yahudi cemaatinin başı olmasına hemen izin verdi. Hazreti Ömer Reş Galusadan (Bustenay Ben Haninay) öylesine hoşnuttu ki kendisi Pers kralının kızı ile evlenmeye karar verdiğinde Bustenayın prensesin kızkardeşi ile evlenmesi için ısrar etti. Böylece kaderin garip bir cilvesinin eseri, Reş Galusa halifenin kayınbiraderi oldu. (Bustenayın ölümünden sonra önceki bir karısından olan oğulları Pers prensesi Yahudiliği seçmediğini ileri sürerek ondan doğan oğullarının gayrı meşru sayılması için çalıştı. Bu pek olası değildir çünkü Reş Galusanın Yahudiliği kabul etmeyen bir kadında evlenmesi kamuoyunda isyan yaratırdı. Nitekim dönemin Gaonimi tüm çocuklarının meşru Yahudiler olduğunu kabul etti.) KARAYLAR Babil Yahudiliğinin uzun tarihi boyunca bazen Reş Galusa, bazen de Gaonim daha fazla güce sahip oldu. Her şey siyasi ortama ve kişilere bağlıydı. Ancak genellikle Gaonun konumu bilgeliğe, Reş Galusanınki ise soya (Reş Galusa geleneksel olarak Kral Davidin soyundan geldiği için) dayanıyordu. 8. yüzyılda Bağdatta Karaylar adlı hizip bir mezhebin doğmasına neden olan, bu soy hakkındaki bir mücadeledir. Reş Galusa Şlomo 760 yılında geride çocuk bırakmadan ölünce yeğenlerinden ikisi, Hananya ve Anan makama göz dikti. Görevi Hananya aldı, Anan ise kendi dinini başlattı. Bu, daha önce görmüş olduğumuz, bir ego probleminin sonucunda doğan bir bölünme örneğidir (mesela Rehoboam ile Yeroboam arasındaki). Ananın mezhebi bazı yönlerden Sadusilere benzer bir şekilde başladı. Karaylar tıpkı onlar gibi Sözlü Torayı kabul etmiyor, Yazılı Torayı kelimesi kelimesine okuyordu (Karay adı İbranice kara fiilinden, yani okumaktan gelir). Daha önce gördüğümüz gibi Yazılı Tora yeterince açık olmadığından Sözlü Tora olmadan bir Yahudi hayatı yaşamak mümkün değildir. Tora bu sözcükleri evinin kapısının kenarına yazacaksın diye emrettiğinde, Toranın hangi sözcüklerini ya da bütün Torayı mı kapının kenarına yazacağınızı nasıl bilebilirsiniz? Bu bölümün Şema duası ile ilgili olduğunu, bir parşömen rulosuna yazılacağını ve kapı kenarına belli bir şekilde iliştirileceğini -mezuza!- açıklayan Sözlü Toradır. Torayı kelimesi kelimesine okumanın sonucunda Karaylar Şabatı tamamıyla karanlıkta geçirmeye ve sinagoga gitme dışında evlerinden ayrılmamaya başladı. Hanukayı kutlamadılar çünkü Yazılı Torada sözü edilmiyordu. Aynı nedenden etli ile sütlüyü de ayırmadılar. Bu mezhebin pek ilgi çekmediği düşünülebilir. Başta çekmedi de. Ama zamanla Karaylık rabilerin fikirlerini gözardı etmek isteyen Yahudileri cezbetmeye başladı, bu da büyük bir kalabalık oluşturdu. Büyük bilge Saadiah Gaon devreye girinceye kadar. SAADİAH GAON Saadiah Gaon başta İnanç ve Görüşler Kitabı olmak üzere yazıları ve Karayları inançları yüzünden yerden yere vuran eleştirileri ile ünlüdür. Argümanları bütün Yahudi alemini ele geçirebilecek olan Karaylığın yayılmasını durdurdu. Karaylık bir an öylesine popülerdi ki 10. yüzyılda Yisrael toprağındaki Yahudilerin çoğunluğu Karay idi. Ancak Karaylar Saadiah Gaonun inançlarının mantığına karşı saldırısından sonra hiçbir zaman toparlanamadı. Sayıları zamanla azaldı ama Sadusilerin aksine hiçbir zaman tamamıyla yok olmadılar. (2. Dünya Savaşına kadar Kırımda geniş Karay cemaatleri vardı. Kendilerini Nazilerden kurtarmaya çalışırken gerçekte Yahudi olmadıklarını ileri dürdüler. Tabii ki onlar da katledildi.) Günümüzde başlıca olarak İsrailde yaşayan az sayıda Karay vardır ancak sayıma kaçının katılmadığından kimse emin değildir. Nüfusları 7.000 ile 40.000 arasında tahmin edilmektedir. Karaylar çok sofu insanlar olarak bilinir. Dıştan bakıldığında Ortodoks Yahudilerden ayırt edilemezler ama başka Yahudilerle evlenmeleri yasaktır, yalnızca birbirleriyle evlenirler. Saadiah Gaon 942 yılında öldüğünde Babil Gaonim dönemi neredeyse sona ermiştir. Resmi olarak son bulması 1038 yılında Hai Gaonun ölümü ile olur. O zamana kadar çok sayıda Yahudi Babili terk etmiş, dünyanın Müslümanlar tarafından fethedilen başka yerlerinde onlara açıklan fırsatların peşine düşmüşlerdir. Özellikle de İspanyada.
DİNSEL AÇIDAN : PUTPERESTLİKTEN TEK TANRI'YA
EKONOMİK AÇIDAN:İMPARATORLUKTAN FEODALİTEYE...
MEZOPOTAMYADAKİ TORA MERKEZLERİ'NİN 500 YILI
BABİL YAHUDİLERİ
Babil Yahudilerinin öyküsü, Babillilerin eski Asur İmparatorluğuna karşı seferlerinin parçası olarak Yisraele ilk saldırılarının yer aldığı M.S. 434 yılında başlar. Babilliler bu ilk akın sırasında ne Bet-Amikdaşı yıktı, ne de Yahudileri sürgüne yolladı. Ancak en iyi ve başarılı Yahudilerin 10.000ini tutsak almayı başardılar. Bu o sırada her ne kadar bir felaket gibi görünse de hepsi Tora bilgini olan bu parlak adamlar Babile varır varmaz bir Yahudi altyapısı oluşturdu. Bir düzine yıl kadar sonra Bet-Amikdaş yıkıldığında, Babile sürgün edilen Yahudiler orada bir Yahudi yaşamı sürdürmek için esas olan yeşivalar, sinagoglar, kaşer kasaplar, vb. buldu. Yetmiş yıl sonra Babilliler Perslere yenildiğinde ve Yahudilerin geri dönmesine izin verildiğinde, sadece az sayıda Yahudi geri döndü. Pers İmparatorluğunda yaşayan tahmini bir milyon Yahudiden yalnızca 42.000i gitti, yani %95i Pers hakimiyeti altındaki Babilde kaldı. İkinci Bet-Amikdaş döneminde, M.S. 70 yılında yıkılışına kadar Babildeki Yahudi cemaati Yisrael ülkesinde hüküm süren kasırgadan uzakta- gelişmeye devam etti. Gerçekten de burası Yahudi rabinik makamının, Bizans İmparatorluğu Sanhedrini M.S. 363 yılında kapattıktan sonra yerleştiği yerdir. Pers makamlarınca resmen tanınan Babildeki Yahudi cemaatinin başına, Aramice Reş Galusa adı verilmişti. Bunun anlamı İbranice Roş Galut, yani Diasporanın Başıdır. Reş Galusa, Kral David hanedanının doğrudan soyundan gelen bir kişi değildi. Yisrael toprağında kral olmadığı halde, hem Babildeki Yahudi cemaatinin temsilcisi, hem de asil bir statüye sahip biri olarak tanınıyordu. Yahudi cemaatinin Babilde 1.500 yıldan fazla süren tarihi boyunca yaklaşık 40 kişi bu unvana sahip oldu ve bunların hepsinin ataları Kral Davide kadar uzanıyordu. Bu, Yahudi tarihinde her zaman korunmuş olan asil bir soy çizgisiydi. Sasani Hanedanı Babildeki Yahudi cemaatinin istikrarı kısmen o bölgenin M.S. 3. yüzyıldan itibaren Pers Sasanilerinin hakimiyeti altında bulunmasından kaynaklanıyordu. Sasaniler önce Romalıları, sonra da Bizanslıları krallıklarının dışında tutmayı başardı. Böylece Babil Yahudileri Bizans Hıristiyanlarının başka yerlerde verdiği zararlardan korundu. Yahudi bilginliği bu ortamda Sura (Rav olarak bilinen Rabi Abba Ben İbo tarafından kurulmuş olan) ve Nehardeadaki (Babilli bilge Rav Şmuel tarafından kurulmuş ve sonradan Pumbeditaya taşınmış olan) büyük yeşivalarda gelişmeyi başardı. Babil Talmudu burada yazılmış, başta Abbaye ve Rava olmak üzere Babilin büyük rabilerini ölümsüzlüğe kavuşturmuştur. Tarihçi Berel Wein, Echoes of Glory (Görkemin Yankıları) adlı kitabında şöyle belirtir (sh.267): Tahlil ve tartışmalarının etkisi kendini Talmudu oluşturan sayısız müzakere ve tartışmada gösterir. Gerçekten de Talmudun bir adı da Abbaye ve Ravanın tartışmalarıdır. (Babildeki bir başka büyük rabinik bilgin, 5. yüzyılın başında Babil Talmudunun baş editörü olan Rav Aşi idi.) Bu rabiler Yahudi bilginliğinde Amoraim, yani açıklayıcılar ya da yorumlayıcılar olarak bilinir. Amoraim M.S. 200 yılından yaklaşık 500 yılına kadar yaşamıştır. Onları Gaonim, yani büyükler ya da dahiler izlemiştir. Gaonim, Yahudi bilginliğinin Babilde başarının zirvesine ulaştığı bir zamanda yeşivaların başlarıydı. Ama bu tarihten sonra durum değişti. 5. yüzyılın ortasında Pers rahiplerin saldırgan Hıristiyan misyonerlere karşı mücadelesi sırasında Hıristiyanlara karşı zulümler başlatıp Yahudileri de buna dahil ettiğinde işler kötüye gitmeye başladı. Wein şöyle yazar (sh.277): Babilde durumunun kötüleşmesi Yahudi cemaati için bir şok oldu çünkü neredeyse bin yıl boyunca Babilde böyle bir şey resmi olarak yapılmamıştı. Yahudilerin güveni sarsılmıştı. Bizanslılar saldırılarını sürdürürken Babil bir iç savaşla çalkalanmaya başladı; Reş Galusanın infazıyla durum daha da kötüledi. Bu kaosun ortasında Müslümanların 7. yüzyılda Ortadoğuyu fethetmesi Babildeki Yahudi cemaatine beklenmedik yararlar sağladı. HALİFE ÖMER Hazreti Muhammed 632 yılında, yerine geçecek kimse bırakmadan ölünce gelişme halindeki Müslüman alemi bölünmeye uğradı. Halifeliğin iki adayı vardı: 1) Muhammedin kızı Fatma ile evlenmiş olan kuzeni Ali; 2) Müslümanlığı ilk kabul eden kişi olan kayınpederi Ebu Bekir. Bu mücadele iki Müslüman mezhebinin doğmasına neden oldu: 1) Aliyi Muhammedin meşru varisi olarak kabul eden Şiiler; 2) Ebu Bekiri meşru varisi olarak kabul eden Sünniler. Ebu Bekir ve onun yerine geçen Ömerin takipçileri ilk büyük İslam hanedanı Umayyadın kurucuları oldu. Halife Ömer birliğe giden yolun ortak bir düşmana sahip olmaktan geçtiğini anladı ve Müslümanların son derece başarılı olduğu bir dizi fethe başladı. Bu fetihlerin parçası olarak 638 yılında Yeruşalayimi Bizanslıların elinden aldı. Bu dönemden kalan Bizans evlerinin kalıntılarını görmek için eski Yeruşalayim şehrinde Mabet Tepesinin güney ucundaki arkeolojik kazıları ziyaret edebilirsiniz. Hazreti Ömer, fethi takiben 70 Yahudi aileye bu bölgede yer verdi. (O zamanda kadar Bizanslılar Yahudilerin Yeruşalayimde yaşamasını tamamıyla yasaklamıştı.) Hazreti Ömer Mabet Tepesinin tamamıyla çöple kaplanmış durumda buldu. Bizanslılar Yahudileri küçük düşürmek için çöplerin oraya boşaltılması için bir kararname çıkarmıştı. Hazreti Ömer alanı temizletti; güney ucunda (Mekkeye doğru dönerek) dua etmiş olabileceği ve orada ilk olarak küçük bir caminin inşa edildiği tahmin ediliyor ancak tarihçiler bundan emin değildir. Yeruşalayimin ele geçirilmesi Hıristiyanlar için büyük bir darbe oldu. Yahudiler ise bunu daha olumlu bir şekilde karşıladı çünkü Hıristiyanlar onlara karşı insafsızca davranmıştı. Hazreti Ömer Persleri yenip de Babili alınca Reş Galusanın Yahudi cemaatinin başı olmasına hemen izin verdi. Hazreti Ömer Reş Galusadan (Bustenay Ben Haninay) öylesine hoşnuttu ki kendisi Pers kralının kızı ile evlenmeye karar verdiğinde Bustenayın prensesin kızkardeşi ile evlenmesi için ısrar etti. Böylece kaderin garip bir cilvesinin eseri, Reş Galusa halifenin kayınbiraderi oldu. (Bustenayın ölümünden sonra önceki bir karısından olan oğulları Pers prensesi Yahudiliği seçmediğini ileri sürerek ondan doğan oğullarının gayrı meşru sayılması için çalıştı. Bu pek olası değildir çünkü Reş Galusanın Yahudiliği kabul etmeyen bir kadında evlenmesi kamuoyunda isyan yaratırdı. Nitekim dönemin Gaonimi tüm çocuklarının meşru Yahudiler olduğunu kabul etti.) KARAYLAR Babil Yahudiliğinin uzun tarihi boyunca bazen Reş Galusa, bazen de Gaonim daha fazla güce sahip oldu. Her şey siyasi ortama ve kişilere bağlıydı. Ancak genellikle Gaonun konumu bilgeliğe, Reş Galusanınki ise soya (Reş Galusa geleneksel olarak Kral Davidin soyundan geldiği için) dayanıyordu. 8. yüzyılda Bağdatta Karaylar adlı hizip bir mezhebin doğmasına neden olan, bu soy hakkındaki bir mücadeledir. Reş Galusa Şlomo 760 yılında geride çocuk bırakmadan ölünce yeğenlerinden ikisi, Hananya ve Anan makama göz dikti. Görevi Hananya aldı, Anan ise kendi dinini başlattı. Bu, daha önce görmüş olduğumuz, bir ego probleminin sonucunda doğan bir bölünme örneğidir (mesela Rehoboam ile Yeroboam arasındaki). Ananın mezhebi bazı yönlerden Sadusilere benzer bir şekilde başladı. Karaylar tıpkı onlar gibi Sözlü Torayı kabul etmiyor, Yazılı Torayı kelimesi kelimesine okuyordu (Karay adı İbranice kara fiilinden, yani okumaktan gelir). Daha önce gördüğümüz gibi Yazılı Tora yeterince açık olmadığından Sözlü Tora olmadan bir Yahudi hayatı yaşamak mümkün değildir. Tora bu sözcükleri evinin kapısının kenarına yazacaksın diye emrettiğinde, Toranın hangi sözcüklerini ya da bütün Torayı mı kapının kenarına yazacağınızı nasıl bilebilirsiniz? Bu bölümün Şema duası ile ilgili olduğunu, bir parşömen rulosuna yazılacağını ve kapı kenarına belli bir şekilde iliştirileceğini -mezuza!- açıklayan Sözlü Toradır. Torayı kelimesi kelimesine okumanın sonucunda Karaylar Şabatı tamamıyla karanlıkta geçirmeye ve sinagoga gitme dışında evlerinden ayrılmamaya başladı. Hanukayı kutlamadılar çünkü Yazılı Torada sözü edilmiyordu. Aynı nedenden etli ile sütlüyü de ayırmadılar. Bu mezhebin pek ilgi çekmediği düşünülebilir. Başta çekmedi de. Ama zamanla Karaylık rabilerin fikirlerini gözardı etmek isteyen Yahudileri cezbetmeye başladı, bu da büyük bir kalabalık oluşturdu. Büyük bilge Saadiah Gaon devreye girinceye kadar. SAADİAH GAON Saadiah Gaon başta İnanç ve Görüşler Kitabı olmak üzere yazıları ve Karayları inançları yüzünden yerden yere vuran eleştirileri ile ünlüdür. Argümanları bütün Yahudi alemini ele geçirebilecek olan Karaylığın yayılmasını durdurdu. Karaylık bir an öylesine popülerdi ki 10. yüzyılda Yisrael toprağındaki Yahudilerin çoğunluğu Karay idi. Ancak Karaylar Saadiah Gaonun inançlarının mantığına karşı saldırısından sonra hiçbir zaman toparlanamadı. Sayıları zamanla azaldı ama Sadusilerin aksine hiçbir zaman tamamıyla yok olmadılar. (2. Dünya Savaşına kadar Kırımda geniş Karay cemaatleri vardı. Kendilerini Nazilerden kurtarmaya çalışırken gerçekte Yahudi olmadıklarını ileri dürdüler. Tabii ki onlar da katledildi.) Günümüzde başlıca olarak İsrailde yaşayan az sayıda Karay vardır ancak sayıma kaçının katılmadığından kimse emin değildir. Nüfusları 7.000 ile 40.000 arasında tahmin edilmektedir. Karaylar çok sofu insanlar olarak bilinir. Dıştan bakıldığında Ortodoks Yahudilerden ayırt edilemezler ama başka Yahudilerle evlenmeleri yasaktır, yalnızca birbirleriyle evlenirler. Saadiah Gaon 942 yılında öldüğünde Babil Gaonim dönemi neredeyse sona ermiştir. Resmi olarak son bulması 1038 yılında Hai Gaonun ölümü ile olur. O zamana kadar çok sayıda Yahudi Babili terk etmiş, dünyanın Müslümanlar tarafından fethedilen başka yerlerinde onlara açıklan fırsatların peşine düşmüşlerdir. Özellikle de İspanyada.