Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

Müsait bir yerde susacak var

KalbimdekiDeniz

O zaman bırak kurusun geceler..!
MFC Üyesi
Konum
İzmir
  • Üyelik Tarihi
    29 Eyl 2015
  • Mesajlar
    1,638
  • MFC Puanı
    94
Çok konuşmak çok yük getirirken
çok susmak çok yük götürür.
Ne kadar çok gürültü var değil mi?
Araba kornaları, seyyar satıcı
bağırışları, telefonla konuşup
çevresindekileri unutan öylesine
kimseler ve en çok gürültüye
sahip olan içimiz.
Çok kalabalığız anlayacağınız.
Gürültü bizi her mevsim kuşatan
bir iklim olarak iç cebimizde.
Nereye gitsek bulunduğumuz yere
özgü bir ses.
Kimisi koro halinde kimisi solo,
ama hep var.
Öyle bir hâl oldu ki; sessiz duran,
kendi halinde bir duruşa sahip
olan insanlara hemen usulca
sokulup “neyin var?” sorusunu
soruyoruz sıkıca.
Eğer susuyorsa ve kendi halineyse
bir sorunu olmalı bizce. Konuşmak
bir anlam ve kendini ifade etme
gücü olarak kabul görmüşken,
susmak acınası bir ruh hali!
Çok konuşanı neşeli, susanı
kederli bulur çoğumuz.
Oysa susmak, bize dayatılan çağın
gürültüsü karşısında bir erdem.
Engin denizlerin, dalgasını içinde
yaşayan okyanusların en anlamlı
ruh hali. Ama genel kanı “İnsan
konuşan bir varlıktır” “İnsanlar
konuşarak anlaşırlar.” Peki, bunca
anlaşmazlıklar, anlaşılmazlıklar
neden? Çok sustuğumuzdan mı!?
Kalabalıkların bir arada yaptığı
konuşmalardan gürültü, kimin ne
dediği belirsiz sesler hâsıl olurken
bir araya gelmiş ve beraber
susmayı başarmış çoğunluklarda
hep seslendirilemeyen bir iç
huzur, fikirlerde olgunlaşma ve
tefekkür oluşur. Düşünmeden ardı
arkasına dizilen kelimeler yerini
anlam bulan susmalara bırakır.
İnsanlar konuşarak değil, birlikte
susmayı başararak anlaşabilirler.
Susmak bir anlaşma, kelimelerin
gücünün yetmeyeceği anlatım ve
beraberce yapılabildiğinde en
güzel eylemdir. Birlikte
konuşabileceğin bir yığın insan
varken etrafında, beraber gönül
inşirahı ile susabileceğin insan
sayısı oldukça azdır. Bu yüzden
susmak, sade, zarif ve azdır.
Bazen susmak en ağır cevaptır.
Aklımıza, bedenimize ve
yüreğimize tüm şiddetiyle değen
kalabalık cümlelere sıkıca
sunduğumuz sükût, en okkalı
cevaptan daha etkilidir.
İster bireye isterse bizleri bir araya
toplamış muktedirlere, onların
yüreğimize basıp çıkaracağımız
sesten alacakları zevke ciddi bir
darbedir de.
“Ne dedi?” sorusuna “ sadece
sustu” cevabını alan hiçbir
sorgucu, bu cevabın altından
kalkamaz. Konuşmak, bir kelimeyle
ifade edilirken, sade bir
suskunluğun anlamı kendi
boyutunu, niyetini aşan anlamları
da ifade edebilme gücüne sahip
olur. Muhatabın beklediği
kelimelere verilen suskunluk, bol
acabalı cevap olarak kayıtlara
geçecektir.
Bir sussak, susmayı bir
öğrenebilsek en anlamsız
gürültüler bile bu susmanın
şiddetinden kelimelerinin anlamını
yitirecektir.
Meryem’ce bir sukut, üzerimize
çöreklenen ağırlıklardan, yükünü
kaldıramadığımız yaşam
tarzlarından, cevabını
veremediğimiz ağrılardan kurtarıp,
bizlere yapraklarını her
sonbaharda döken bir çınar ağacı
rahatlığı kazandırıp gelen baharla
yeniden yapraklarını açacak güç
katacaktır.
Ve susmak bir mağlubiyet, bir
yenilgi, bir vazgeçiş değil bilakis
sıkı durmak, bitmemek, teslim
olmamak ve şiddetinden
kelimelerin hükmen mağlup
olduğu bir derviş hüneridir.
Mecnun, içindeki kopuk ve
kurulamayan cümlelerine mağlup
olup dışarı atarak mecnun olurken
Leyla en güzel sustuğun için
Leyla’dır.
“Sursak özlemek, susarak
beklemek, susarak sevmek” yerlere
dökülüp, bedeni yara bere içinde
kalmış birçok kelimelerden daha
temizdir.
Bu yüzden çok konuşmak çok yük
getirirken çok susmak çok yük
götürür.
Mağara yarenlerinin uzun
suskunluğuna ortak olan bir
kıtmir, özenilen ve unutulmayan
bir sükût ortağı olarak
unutulmazken, kalabalık
gürültülerin sahipleri artık bir
nokta kadar bile yer işgal
etmezler.
Bazen de kalabalık yerlerimizin
gürültüsünden hiçbir ses
duymayan yüreğimize İlahi bir
yardım eli dokunur usulca:
Yusuf 86: “Ben kederimi ve
hüznümü yalnızca Allah’a arz
ederim”
Bu, bütün alengirli laflara, afişe
edilmiş serzenişlere, çok gürültülü
bağrışmalara bir sus eli değişidir.
Sözün yorduğu ve aleyhinde
şahitliğe tutuştuğu zamana bir dur
ihtarı, sıkıca giyilmesi gerek bir iç
kuşağı, insanı baştan çıkaran
parıldayan vitrinlere onurlu bir
sükût duruşu,
çok kelimenin hamalı olmaktansa
tavsiye edilen bir derviş hüneridir.
Gavs-ı Hizani hazretlerinin
mekânında bulunan bir kişi
hazrete “Keşke şeyh bize biraz
sohbet etse” der
Bunun üzerine Gavs-ı Hizani
hazretleri şöyle buyurur “Bizim
sükûtumuzdan fayda görmeyen,
konuşmamızdan da göremez!”
Evet, susmak yazılamaz da, en
güzel susarak anlatılır.
Mehmet Deveci / Köşe Yazısı
 
Üst Alt