Muğla Müzesi (Merkez)
Muğla il merkezinde, Adliye binasının arkasında, Eski Cezaevi binasında bulunan Muğla Müzesi 1992 yılı sonlarında Özlüce Köyü Kaklıca Tepede yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılan hayvan ve bitki fosillerinin sergilenmeye başlaması ile birlikte 1994 yılında ziyarete açılmıştır.
Müzede fosillerin yanı sıra çevreden derlenen etnoğrafik ve arkeolojik eserler de sergilenmektedir. Müzedeki fosiller günümüzden 9.000.000-5.000.000 yıl öncesinde yaşamış olan canlılara aittir. Bunlar doğu Asya’dan İspanya’ya kadar uzanan geniş bir alanda yaşamış ve sonra da yok olmuş canlılardır. Bu tür canlılara ait ilk fosiller İspanya’nın Tervel havzasında ilk defa bulunmuş bu yüzden de Trolian ismi ile tanınmıştır.
Muğla yöresindeki kazılarda zürafagiller, boynuzlugiller, gergedangiller, hortumlu memeliler, domuzgiller, atgiller ve etçillere ait fosiller bulunmaktadır. Bunların yanı sıra bitki fosilleri de müzenin doğa tarih bölümünde sergilenmektedir.
Müzenin etnoğrafik bölümünde ise yöresel giyim-kuşam örnekleri ile günlük kullanım eşyaları sergilenmektedir.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi (Bodrum)
Muğla ili Bodrum ilçesi, Bodrum Kalesi içerisinde kurulmuştur. Müzenin kurulduğu Bodrum Kalesi, iki koyun ortasında, kayalık bir yarımada üzerinde1402-1513 tarihleri arasında Saint.Jean Şövalyeleri tarafından yapılmıştır.
Bodrum Kalesi dört ayrı dönemde yapılmıştır. Kalenin ilk döneminde (1046-1421), bugün Cam Salonu olan Fransız Kulesi’nin altı bölümü, Liman Kalesi, Yılanlı Kule ve doğu duvarları yapılmıştır. Orta dönemde (1421-1480) İtalyan Kulesi, Alman Kulesi ve İngiliz Kulesi bunlara eklenmiştir. Daha sonra da sur önü siper duvarları yapılmıştır.
Bu dönemde kalenin birinci kapısı, kuzey hendeği, İtalyan ve Fransız Kuleleri arasındaki askeri yapılarla kale daha da genişletilmiştir. Rodos’un fethinden sonra 1523’te şövalyelerle yapılan anlaşma uyarınca kale savaşsız Osmanlılara verilmiştir.
Osmanlı döneminde kale bir süre üs olarak kullanılmış, 1895’te hapishaneye dönüştürülmüştür. I.Dünya savaşı sırasında buradaki mahkûmlar Anadolu’nun içerisine taşınmış ve kale kendi yazgısına bırakılmıştır. Mondros mütarekesinin imzalanmasından sonra İtalyan’lar Bodruma asker çıkarmış ve kaleyi karargâh olarak kullanmışlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da kale uzun süre boş kalmıştır.
Bodrum Müzesi’nin kuruluşuna 1953 yılında süngercilerin rastlantı sonucu buldukları bronz Demeter heykeli ve amphoralar neden olmuştur. Bu buluntular üzerine bu bölge araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Bundan sonra Amerikalı gazeteci ve fotoğrafçı Peter Throckmorton ile Türk fotoğrafçısı Mustafa Kapkın ve İzmir Müzesi Müdürü Hakkı Gültekin Bodrum çevresindeki sualtı batıklarını tespit etmek ve fotoğraflamak için burada çalışmalara başlamışlardır. Bu çalışmalar sonucunda ele geçen buluntular Bodrum Kalesi’ndeki bir depoda koruma altına alınmış ve böylece Bodrum Müzesi’nin temelleri atılmıştır. Bunun ardından Pennsylvania Üniversitesi adına George F.Bass tarafından 1960 yılında başlatılan sualtı kazı ve araştırmaları, Finike Burnu Gelidonya batığının ve diğer batıkların bulunması sonucunda Bodrum Kalesi’ndeki depo zenginleşmiştir. Çevredeki arkeolojik eserlerin ortaya çıkışı da Bodrum’da bir müzeye gereksinim olduğunu ortaya koymuştur.
Bodrum İlköğretim Müdürü Osman Nuri Bilgin bu depoda çalışmış ve onun çabası ile bir bekçinin yanı sıra 8 Ocak 1962 yılında Haluk Elbe Müze Memurluğuna atanmıştır. Bundan sonra Bodrum Kalesi’ndeki yapılar kısmen restore edilmiş ve kale müzeye dönüştürüldükten sonra müdürlük haline getirilmiş, Haluk Elbe de 31 Temmuz 1964’te Müze Müdür olarak atanmıştır. Müzenin düzenlemesi ve teşhiri tamamlandıktan sonra 6 Kasım 1964’te Bodrum Müzesi törenle ziyarete açılmıştır. Bodrum Müzesi’nde MÖ.15 ve daha sonraki yıllara tarihlenen amphoralardan oluşmuş bir bölüm bulunmaktadır. İki kulplu sivri dipli testiler olan amphoralar ilk kez Erken Tunç Çağında M.Ö 3000’de Troia’da ortaya çıkmıştır. Amphoralar antik devir ticaretinde şarap, zeytinyağı, kuru gıda maddelerinin taşınmasında ve depolanmasında kullanılmıştır. Akdeniz’de Bodrum, Knidos, İstanköy, Rodos, Sakız ve Taşöz’de form olarak değişikliğe uğramasına rağmen çeşitli amphoralar yapılmıştır.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde, avluda bir sundurma altındaki galeride teşhir edilen amphoralar ticari amphoralardır.
Müzenin cam salonunda MÖ.XIV.yüzyıldan MS.XI.yüzyıla kadar uzanan dönemi içeren çeşitli cam örnekleri bulunmaktadır. Bunların arasında Müsgebi kazılarında bulunan Miken cam boncuk dizileri, Kaş Uluburun batığından çıkarılan cam külçeler ve Serçe Limanı su altı kazısından (1977-1979) çıkarılan cam batığın eşyaları sergilenmektedir. Bu arada cam batığının MS.XI.yüzyıldan günümüze kadar ulaşan ahşap kaplamaları aslına uygun biçimde restore edilerek sergilenmiştir. Bu batığın asıl yükünü oluşturan camlar o dönemin en önemli eserleri arasındadır. Müzenin Tunç Çağı Batıkları salonu üç ayrı bölümden oluşmaktadır. Salonun girişinde M.Ö XII. Yüzyıla tarihlendirilen Gelidonya Burnu Batığı ile M.Ö XVI. yüzyıl Şeytan Deresi Batığı eserleri sergilenmektedir. Dünyanın ilk bilimsel sualtı kazısıhndan çıkarılan eserler burada sergilenmektedir. George F.Bass tarafından 1960 yılında kazısı yapılan bu gemi bir Suriye tüccar gemisidir ve Kaş Uluburun eserleri sergilenmektedir. Bunların arasında Kaş Uluburun batığının kesiti ve sualtındaki görünümü de o dönemin en orijinal örneğinin günümüze yansımasıdır.
MÖ.IV.yüzyıldan kalan soylu bir kadına ait mezar buluntuları, ayrı bir bölüm olarak müze müdürü Oğuz Alpözen tarafından düzenlenerek16 Mayıs 1993’de ziyarete açılmıştır.
Bodrum’un girişinde 1989 yılında bir temel kazısı sırasında bir mezar odası bulunmuş ve mezarın kazısını Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi uzmanları yapmıştır. Günümüze kadar soyulmadan gelen bir lahit ortaya çıkarılmıştır. Mezar odasında sırlı yonca ağızlı bir kap (oinokhone), üç kadeh, şarap sürahisi ve son derece iyi bir durumda iskelet ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca altın taç, iki altın kolye, altın elbise süsleri, üç yüzük ile iki bilezik de burada bulunmuştur. Paleoantropologların kemik üzerinde yaptığı inceleme sonunda iskeletin birden fazla doğum yapan ve 40 yaşlarında ölen bir kadına ait olduğu anlaşılmıştır. Buluntular M.Ö 360-325 yıllarına tarihlendirilmiştir. Karyalı Prenses olarak isimlendirilen bu soylu kişinin Hekatomnos sülalesinden olduğu sanılmaktadır. Karyalı Prensesin yüzünün yeniden yapımı İngiltere’de Manchester Üniversitesi, Tıp Fakültesi-Tıpta Sanat Bölümünde gerçekleştirilmiştir. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde Karya Satrabı Mausolos’un M.Ö. 395’de Milas Labranda’da yaptırdığı şölen evinin (Andron) bir benzeri kalede yapılmış ve “Karyalı Prenses” olarak mezardan çıkarılan buluntular ile birlikte Prensesin etlendirilmiş yüzü ile mankeni birebir ölçülerde sergilenmiştir.
Anadolu’da kullanılan para sistemleri, ağırlıklar, Karia Bölgesi şehir devletlerinin ve Hekatomnos sülalesinin sikkeleri, sikke ve takılar bölümünde sergilenmektedir.
Bodrum Kalesi’nde 1513-1522 tarihleri arasında zindan olarak kullanılmış olan kulede işkence aletlerinin yanı sıra dönemin zindanı mankenlerle yaşatılmıştır. Yılanlı Kule ile Alman Kulesi arasından aşağıya doğru bakıldığında görülen iç hendekte, kalın sur duvarları altında iki kule daha bulunmaktadır. Bunlar Gatineau ve Caretto Kuleleridir. Bu kulelerden Caretto Kulesi, Mağnus Mağister Fabrico Del Caretto (1513-1521) adına yapılmıştır. Gatineau Kulesini de kale komutanlarından Jacques Gatineau 1512-1514 yıllarında yaptırmıştır.
Jacques Gatineau Kulesinin top mazgalları kapatılmış, hava bacaları tıkanmış ve 1513-1522 yıllarında zindan olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde bu odanın önüne kalın bir duvar örülmüştür. Kulenin dış kapısı üzerinde, yukarıda sözü edilen kişilere ait üç arma bulunmaktadır.
Bodrum Kalesi zindanlarında bazı Türk büyükleri de tutuklu kalmıştır. Bunların başında Barbaros Hayrettin Paşa’nın ağabeyi Oruç Reis de bulunmaktadır.
Bodrum Kalesi’nin bu bölümü müze müdürü Oğuz Alpözen’in isteği doğrultusunda Kültür Bakanlığı ve Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün katları ile gerçekleşmiş,dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından 1993’de ziyarete açılmıştır.
Bodrum Kalesi’nin güneybatı köşesindeki kule, I.Dünya Savaşı sırasında Fransız Kruvazörü Dublex’e karşı Bodrum’u korumakla görevlendirilen Yzb.İbrahim Nezihi’nin anısına düzenlenmiş ve yüzbaşının Büyük Taarruz sırasında şehit düşüşünün 77.yıldönümünde “Komutan Kulesi” olarak ziyarete açılmıştır. Buradaki düzenleme Komutan İbrahim Nezihi Bey’in yanı sıra onunla birlikte kaleyi savunan Yzb.Rifat (Önal) Bey ve Kaymakam Faik (Üstün) Bey anısına yapılmıştır.
Yzb. İbrahim Nezihi Bey’in kızı Neriman Ata babasının kişisel eşyalarını ve mektubunu Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne armağan etmiş ve müze müdürü Oğuz Alpözen buradan yola çıkarak onun dönemini araştırmış ve ortaya ilginç bir yaşam öyküsünün yanı sıra müzenin anlamlı bir bölümü ortaya çıkmıştır. Komutan Kulesinin üst katı komutan odası, alt katı yatakhane olarak düzenlenmiştir. Mankenlerle de o günkü yaşantıyı gözler önüne sermiştir. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak hizmet veren Mauseleion Anıt Müzesi’nde mezar anıtının bulunduğu alandan çıkarılan orijinal kabartmaların yanı sıra burada yapılan kazılarda çıkarılan ve onarılan parçalar sergilenmektedir.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi 33.5 dönüm genişliğindeki bir alanda kurulmuştur. Avrupa’da Yılın Müzesi Yarışmasında “Özel Övgü” ödülünü 1995 yılında almış, Türkiye’de çağdaş müzecilik anlayışını en iyi sergileyen müzelerin başında geldiği gibi Bodrum’un turizm yönünden gelişmesinde de büyük payı olmuştur.
Fethiye Müzesi (Fethiye)
Muğla ili Fethiye ilçesinde bulunan Fethiye’de eserlerin toplanmasına ilk defa 1962 yılında dönemin Kaymakamı Recep Ceylan’ın çabaları ile başlanmış, çevredeki eserler belediye binasının altında depolanmış, bazılarından da bir açık hava müzesi meydana getirilmiştir. Bundan sonra Fethiye’deki yeni müze binasının yapımına 1976 yılında başlanmış ve müze 1982 yılında tamamlanmıştır. Eserlerin teşhir ve tanziminin yapılmasından sonra 1987 yılında müze ziyarete açılmıştır.
Müzede sergilenen eserlerin büyük çoğunluğu Fethiye ve çevresinden derlenmiştir. Ayrıca kaçak kazılarda ele geçirilen ve satın alma yoluyla da müzedeki koleksiyonlar zenginleştirilmiştir.
Müze arkeoloji ve etnografya bölümlerinden meydana gelmiştir. Arkeoloji bölümünde sergilenen eserlerin büyük çoğunluğu pişmiş topraktan yapılmış çanak çömlek ve figürinlerden oluşmuştur. M.Ö 3000’den Bizans çağının sonuna kadar, XV.yüzyıla tarihlenen eserleri arasında Likçe dilinin çözümünde büyük katkısı olan Tringual stelidir. Üç ayrı dilde, Likya dilinde, Aramice ve Grekçe yazılı olan bu stelin yanı sıra Fethiye’de Antik Çağa ait Artemis mabedi olduğunu gösteren “Kumrulu Genç Kız Heykeli” de müzenin en önemli eserlerinin başında gelmektedir.
Müzenin etnoğrafya bölümünde yöreye özgü düz dokumalar ve işleme örnekleri bulunmaktadır. Bunların arasında kaftanlar, üç etekler, gümüş takılar ve ahşap dastar tezgâhı da dikkati çekmektedir. Etnoğrafya bölümünün en önemli eserlerinin başında Fethiye’deki Üzümlü Dastarı’nın dokunduğu, çalışır durumdaki tezgâhtır.
Müze bahçesinde yöredeki kazılarda bulunmuş büyük ölçüdeki taş eserler, Psidia tipi lahitler, heykeller, steller ve Likya kültünde önemli bir yeri olan “Izraza Anıtı” sergilenmektedir.
Marmaris Müzesi (Marmaris)
Muğla ili Marmaris ilçesinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522 yılında Rodos seferi sırasında yaptırdığı Marmaris Kalesi 1980-1990 yıllarında Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiş ve 1991 yılında Marmaris Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Marmaris Kalesi’nde yedi kapalı mekân bulunmaktadır. Kalenin beşik tonozlu girişi de iç avluya açılmaktadır. Avlunun sağında ve solundaki merdivenlerle surların üzerindeki gezinti yoluna çıkılmaktadır.
Anıt–müze görünümündeki müzenin beşik tonozla örtülü kapalı mekanlarından ikisi arkeolojik eserlerin sergilendiği bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümlerde Marmaris çevresinden toplanmış ve kazılarda çıkarılmış taş eserler, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen amphoralar, Knidos, Burgaz, Hisarönü kazılarında ele geçen pişmiş topraktan kandiller, koku şişeleri, figürinler, çeşitli kap kaçaklar, camlar, ok uçları, sikkeler ile süs eşyaları sergilenmektedir.
Müzenin etnoğrafya’ya ayrılan bölümünde Marmaris’te XIX.yüzyılda Osmanlı döneminde kullanılmış günlük yaşamla ilgili eserlere yer verilmiştir. Bunların başında düz yaygılar, dokumalar, kilimler, çeşitli günlük kullanım eşyaları bakırlar, kesici ve delici silahlar ile süs eşyaları sergilenmektedir.
Milas Müzesi (Milas)
Muğla ili Milas ilçesinde bulunan Milas Müzesi’nin yapımı 1982 yılında tamamlanmış olan Kültür Merkezi’nin giriş katında bulunmaktadır. Milas Müzesi 1983 yılında kurulma çalışmalarına başlamış ve ancak 5 Mayıs 1987’de ziyarete açılmıştır. Müze salanları 180 m2’li bir alan içerisindedir.
Müzedeki eserlerin büyük bir kısmı çevrede yapılan kazılardan çıkarılan eserler ile satın alma yoluyla müzeye kazandırılan eserlerden oluşmuştur. Kıyıkışlacık (İassos), Eskihisar (Stratonikeia) başta olmak üzere çevre antik kentlerinden getirilen eserler ile müzenin zenginleşmesi sağlanmıştır. Bu eserler Eski Tunç Çağı ile Bizans Çağı arasındaki dönemi kaplayan pişmiş toprak, mermerden yapılmış kap kaçaklar, figürinler ve heykellerdir.
Müze bahçesinde ise Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen sütunlar, sütun başlıkları ve mimar parçalar ile lahitler bulunmaktadır.
İassos Balık Pazarı Yerel Müzesi (Milas)
Muğla ili Milas ilçesinde bulunan Balık Pazarı Yerel Müzesi Roma dönemine tarihlenen bir anıt mezarda bulunmaktadır. Halk arasında Balık Pazarı olarak isimlendirilen bu anıt Kültür Bakanlığı tarafından restore edildikten sonra İassos kazılarından çıkarılan büyük ölçüdeki mimari parçaların ve diğer eserlerin sergilenmesi ile Ağustos 1996’de ziyarete açılmıştır.
Roma dönemine tarihlenen anıt mezar dikdörtgen bir avlu ortasında yüksek bir kaide üzerinde, ön cephesinde dört korinth başlıklı sütunun yer aldığı mabet tipi bir yapıdır. Anıtın önünde geniş bir pronaosu, dış cephelerinde yivlerle bezeli duvarları ve plasterli anteleri bulunmaktadır. Ayrıca naosun fazla bir derinliği bulunmamaktadır. Duvarlarda kemiklerin korunduğu nişlere yer verilmiştir. Yapının batısındaki tonoz çatılı bölüm özgün biçimiyle korunmaktadır.
Muğla il merkezinde, Adliye binasının arkasında, Eski Cezaevi binasında bulunan Muğla Müzesi 1992 yılı sonlarında Özlüce Köyü Kaklıca Tepede yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılan hayvan ve bitki fosillerinin sergilenmeye başlaması ile birlikte 1994 yılında ziyarete açılmıştır.
Müzede fosillerin yanı sıra çevreden derlenen etnoğrafik ve arkeolojik eserler de sergilenmektedir. Müzedeki fosiller günümüzden 9.000.000-5.000.000 yıl öncesinde yaşamış olan canlılara aittir. Bunlar doğu Asya’dan İspanya’ya kadar uzanan geniş bir alanda yaşamış ve sonra da yok olmuş canlılardır. Bu tür canlılara ait ilk fosiller İspanya’nın Tervel havzasında ilk defa bulunmuş bu yüzden de Trolian ismi ile tanınmıştır.
Muğla yöresindeki kazılarda zürafagiller, boynuzlugiller, gergedangiller, hortumlu memeliler, domuzgiller, atgiller ve etçillere ait fosiller bulunmaktadır. Bunların yanı sıra bitki fosilleri de müzenin doğa tarih bölümünde sergilenmektedir.
Müzenin etnoğrafik bölümünde ise yöresel giyim-kuşam örnekleri ile günlük kullanım eşyaları sergilenmektedir.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi (Bodrum)
Muğla ili Bodrum ilçesi, Bodrum Kalesi içerisinde kurulmuştur. Müzenin kurulduğu Bodrum Kalesi, iki koyun ortasında, kayalık bir yarımada üzerinde1402-1513 tarihleri arasında Saint.Jean Şövalyeleri tarafından yapılmıştır.
Bodrum Kalesi dört ayrı dönemde yapılmıştır. Kalenin ilk döneminde (1046-1421), bugün Cam Salonu olan Fransız Kulesi’nin altı bölümü, Liman Kalesi, Yılanlı Kule ve doğu duvarları yapılmıştır. Orta dönemde (1421-1480) İtalyan Kulesi, Alman Kulesi ve İngiliz Kulesi bunlara eklenmiştir. Daha sonra da sur önü siper duvarları yapılmıştır.
Bu dönemde kalenin birinci kapısı, kuzey hendeği, İtalyan ve Fransız Kuleleri arasındaki askeri yapılarla kale daha da genişletilmiştir. Rodos’un fethinden sonra 1523’te şövalyelerle yapılan anlaşma uyarınca kale savaşsız Osmanlılara verilmiştir.
Osmanlı döneminde kale bir süre üs olarak kullanılmış, 1895’te hapishaneye dönüştürülmüştür. I.Dünya savaşı sırasında buradaki mahkûmlar Anadolu’nun içerisine taşınmış ve kale kendi yazgısına bırakılmıştır. Mondros mütarekesinin imzalanmasından sonra İtalyan’lar Bodruma asker çıkarmış ve kaleyi karargâh olarak kullanmışlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da kale uzun süre boş kalmıştır.
Bodrum Müzesi’nin kuruluşuna 1953 yılında süngercilerin rastlantı sonucu buldukları bronz Demeter heykeli ve amphoralar neden olmuştur. Bu buluntular üzerine bu bölge araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Bundan sonra Amerikalı gazeteci ve fotoğrafçı Peter Throckmorton ile Türk fotoğrafçısı Mustafa Kapkın ve İzmir Müzesi Müdürü Hakkı Gültekin Bodrum çevresindeki sualtı batıklarını tespit etmek ve fotoğraflamak için burada çalışmalara başlamışlardır. Bu çalışmalar sonucunda ele geçen buluntular Bodrum Kalesi’ndeki bir depoda koruma altına alınmış ve böylece Bodrum Müzesi’nin temelleri atılmıştır. Bunun ardından Pennsylvania Üniversitesi adına George F.Bass tarafından 1960 yılında başlatılan sualtı kazı ve araştırmaları, Finike Burnu Gelidonya batığının ve diğer batıkların bulunması sonucunda Bodrum Kalesi’ndeki depo zenginleşmiştir. Çevredeki arkeolojik eserlerin ortaya çıkışı da Bodrum’da bir müzeye gereksinim olduğunu ortaya koymuştur.
Bodrum İlköğretim Müdürü Osman Nuri Bilgin bu depoda çalışmış ve onun çabası ile bir bekçinin yanı sıra 8 Ocak 1962 yılında Haluk Elbe Müze Memurluğuna atanmıştır. Bundan sonra Bodrum Kalesi’ndeki yapılar kısmen restore edilmiş ve kale müzeye dönüştürüldükten sonra müdürlük haline getirilmiş, Haluk Elbe de 31 Temmuz 1964’te Müze Müdür olarak atanmıştır. Müzenin düzenlemesi ve teşhiri tamamlandıktan sonra 6 Kasım 1964’te Bodrum Müzesi törenle ziyarete açılmıştır. Bodrum Müzesi’nde MÖ.15 ve daha sonraki yıllara tarihlenen amphoralardan oluşmuş bir bölüm bulunmaktadır. İki kulplu sivri dipli testiler olan amphoralar ilk kez Erken Tunç Çağında M.Ö 3000’de Troia’da ortaya çıkmıştır. Amphoralar antik devir ticaretinde şarap, zeytinyağı, kuru gıda maddelerinin taşınmasında ve depolanmasında kullanılmıştır. Akdeniz’de Bodrum, Knidos, İstanköy, Rodos, Sakız ve Taşöz’de form olarak değişikliğe uğramasına rağmen çeşitli amphoralar yapılmıştır.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde, avluda bir sundurma altındaki galeride teşhir edilen amphoralar ticari amphoralardır.
Müzenin cam salonunda MÖ.XIV.yüzyıldan MS.XI.yüzyıla kadar uzanan dönemi içeren çeşitli cam örnekleri bulunmaktadır. Bunların arasında Müsgebi kazılarında bulunan Miken cam boncuk dizileri, Kaş Uluburun batığından çıkarılan cam külçeler ve Serçe Limanı su altı kazısından (1977-1979) çıkarılan cam batığın eşyaları sergilenmektedir. Bu arada cam batığının MS.XI.yüzyıldan günümüze kadar ulaşan ahşap kaplamaları aslına uygun biçimde restore edilerek sergilenmiştir. Bu batığın asıl yükünü oluşturan camlar o dönemin en önemli eserleri arasındadır. Müzenin Tunç Çağı Batıkları salonu üç ayrı bölümden oluşmaktadır. Salonun girişinde M.Ö XII. Yüzyıla tarihlendirilen Gelidonya Burnu Batığı ile M.Ö XVI. yüzyıl Şeytan Deresi Batığı eserleri sergilenmektedir. Dünyanın ilk bilimsel sualtı kazısıhndan çıkarılan eserler burada sergilenmektedir. George F.Bass tarafından 1960 yılında kazısı yapılan bu gemi bir Suriye tüccar gemisidir ve Kaş Uluburun eserleri sergilenmektedir. Bunların arasında Kaş Uluburun batığının kesiti ve sualtındaki görünümü de o dönemin en orijinal örneğinin günümüze yansımasıdır.
MÖ.IV.yüzyıldan kalan soylu bir kadına ait mezar buluntuları, ayrı bir bölüm olarak müze müdürü Oğuz Alpözen tarafından düzenlenerek16 Mayıs 1993’de ziyarete açılmıştır.
Bodrum’un girişinde 1989 yılında bir temel kazısı sırasında bir mezar odası bulunmuş ve mezarın kazısını Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi uzmanları yapmıştır. Günümüze kadar soyulmadan gelen bir lahit ortaya çıkarılmıştır. Mezar odasında sırlı yonca ağızlı bir kap (oinokhone), üç kadeh, şarap sürahisi ve son derece iyi bir durumda iskelet ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca altın taç, iki altın kolye, altın elbise süsleri, üç yüzük ile iki bilezik de burada bulunmuştur. Paleoantropologların kemik üzerinde yaptığı inceleme sonunda iskeletin birden fazla doğum yapan ve 40 yaşlarında ölen bir kadına ait olduğu anlaşılmıştır. Buluntular M.Ö 360-325 yıllarına tarihlendirilmiştir. Karyalı Prenses olarak isimlendirilen bu soylu kişinin Hekatomnos sülalesinden olduğu sanılmaktadır. Karyalı Prensesin yüzünün yeniden yapımı İngiltere’de Manchester Üniversitesi, Tıp Fakültesi-Tıpta Sanat Bölümünde gerçekleştirilmiştir. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde Karya Satrabı Mausolos’un M.Ö. 395’de Milas Labranda’da yaptırdığı şölen evinin (Andron) bir benzeri kalede yapılmış ve “Karyalı Prenses” olarak mezardan çıkarılan buluntular ile birlikte Prensesin etlendirilmiş yüzü ile mankeni birebir ölçülerde sergilenmiştir.
Anadolu’da kullanılan para sistemleri, ağırlıklar, Karia Bölgesi şehir devletlerinin ve Hekatomnos sülalesinin sikkeleri, sikke ve takılar bölümünde sergilenmektedir.
Bodrum Kalesi’nde 1513-1522 tarihleri arasında zindan olarak kullanılmış olan kulede işkence aletlerinin yanı sıra dönemin zindanı mankenlerle yaşatılmıştır. Yılanlı Kule ile Alman Kulesi arasından aşağıya doğru bakıldığında görülen iç hendekte, kalın sur duvarları altında iki kule daha bulunmaktadır. Bunlar Gatineau ve Caretto Kuleleridir. Bu kulelerden Caretto Kulesi, Mağnus Mağister Fabrico Del Caretto (1513-1521) adına yapılmıştır. Gatineau Kulesini de kale komutanlarından Jacques Gatineau 1512-1514 yıllarında yaptırmıştır.
Jacques Gatineau Kulesinin top mazgalları kapatılmış, hava bacaları tıkanmış ve 1513-1522 yıllarında zindan olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde bu odanın önüne kalın bir duvar örülmüştür. Kulenin dış kapısı üzerinde, yukarıda sözü edilen kişilere ait üç arma bulunmaktadır.
Bodrum Kalesi zindanlarında bazı Türk büyükleri de tutuklu kalmıştır. Bunların başında Barbaros Hayrettin Paşa’nın ağabeyi Oruç Reis de bulunmaktadır.
Bodrum Kalesi’nin bu bölümü müze müdürü Oğuz Alpözen’in isteği doğrultusunda Kültür Bakanlığı ve Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün katları ile gerçekleşmiş,dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından 1993’de ziyarete açılmıştır.
Bodrum Kalesi’nin güneybatı köşesindeki kule, I.Dünya Savaşı sırasında Fransız Kruvazörü Dublex’e karşı Bodrum’u korumakla görevlendirilen Yzb.İbrahim Nezihi’nin anısına düzenlenmiş ve yüzbaşının Büyük Taarruz sırasında şehit düşüşünün 77.yıldönümünde “Komutan Kulesi” olarak ziyarete açılmıştır. Buradaki düzenleme Komutan İbrahim Nezihi Bey’in yanı sıra onunla birlikte kaleyi savunan Yzb.Rifat (Önal) Bey ve Kaymakam Faik (Üstün) Bey anısına yapılmıştır.
Yzb. İbrahim Nezihi Bey’in kızı Neriman Ata babasının kişisel eşyalarını ve mektubunu Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne armağan etmiş ve müze müdürü Oğuz Alpözen buradan yola çıkarak onun dönemini araştırmış ve ortaya ilginç bir yaşam öyküsünün yanı sıra müzenin anlamlı bir bölümü ortaya çıkmıştır. Komutan Kulesinin üst katı komutan odası, alt katı yatakhane olarak düzenlenmiştir. Mankenlerle de o günkü yaşantıyı gözler önüne sermiştir. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak hizmet veren Mauseleion Anıt Müzesi’nde mezar anıtının bulunduğu alandan çıkarılan orijinal kabartmaların yanı sıra burada yapılan kazılarda çıkarılan ve onarılan parçalar sergilenmektedir.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi 33.5 dönüm genişliğindeki bir alanda kurulmuştur. Avrupa’da Yılın Müzesi Yarışmasında “Özel Övgü” ödülünü 1995 yılında almış, Türkiye’de çağdaş müzecilik anlayışını en iyi sergileyen müzelerin başında geldiği gibi Bodrum’un turizm yönünden gelişmesinde de büyük payı olmuştur.
Fethiye Müzesi (Fethiye)
Muğla ili Fethiye ilçesinde bulunan Fethiye’de eserlerin toplanmasına ilk defa 1962 yılında dönemin Kaymakamı Recep Ceylan’ın çabaları ile başlanmış, çevredeki eserler belediye binasının altında depolanmış, bazılarından da bir açık hava müzesi meydana getirilmiştir. Bundan sonra Fethiye’deki yeni müze binasının yapımına 1976 yılında başlanmış ve müze 1982 yılında tamamlanmıştır. Eserlerin teşhir ve tanziminin yapılmasından sonra 1987 yılında müze ziyarete açılmıştır.
Müzede sergilenen eserlerin büyük çoğunluğu Fethiye ve çevresinden derlenmiştir. Ayrıca kaçak kazılarda ele geçirilen ve satın alma yoluyla da müzedeki koleksiyonlar zenginleştirilmiştir.
Müze arkeoloji ve etnografya bölümlerinden meydana gelmiştir. Arkeoloji bölümünde sergilenen eserlerin büyük çoğunluğu pişmiş topraktan yapılmış çanak çömlek ve figürinlerden oluşmuştur. M.Ö 3000’den Bizans çağının sonuna kadar, XV.yüzyıla tarihlenen eserleri arasında Likçe dilinin çözümünde büyük katkısı olan Tringual stelidir. Üç ayrı dilde, Likya dilinde, Aramice ve Grekçe yazılı olan bu stelin yanı sıra Fethiye’de Antik Çağa ait Artemis mabedi olduğunu gösteren “Kumrulu Genç Kız Heykeli” de müzenin en önemli eserlerinin başında gelmektedir.
Müzenin etnoğrafya bölümünde yöreye özgü düz dokumalar ve işleme örnekleri bulunmaktadır. Bunların arasında kaftanlar, üç etekler, gümüş takılar ve ahşap dastar tezgâhı da dikkati çekmektedir. Etnoğrafya bölümünün en önemli eserlerinin başında Fethiye’deki Üzümlü Dastarı’nın dokunduğu, çalışır durumdaki tezgâhtır.
Müze bahçesinde yöredeki kazılarda bulunmuş büyük ölçüdeki taş eserler, Psidia tipi lahitler, heykeller, steller ve Likya kültünde önemli bir yeri olan “Izraza Anıtı” sergilenmektedir.
Marmaris Müzesi (Marmaris)
Muğla ili Marmaris ilçesinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522 yılında Rodos seferi sırasında yaptırdığı Marmaris Kalesi 1980-1990 yıllarında Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiş ve 1991 yılında Marmaris Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Marmaris Kalesi’nde yedi kapalı mekân bulunmaktadır. Kalenin beşik tonozlu girişi de iç avluya açılmaktadır. Avlunun sağında ve solundaki merdivenlerle surların üzerindeki gezinti yoluna çıkılmaktadır.
Anıt–müze görünümündeki müzenin beşik tonozla örtülü kapalı mekanlarından ikisi arkeolojik eserlerin sergilendiği bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümlerde Marmaris çevresinden toplanmış ve kazılarda çıkarılmış taş eserler, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen amphoralar, Knidos, Burgaz, Hisarönü kazılarında ele geçen pişmiş topraktan kandiller, koku şişeleri, figürinler, çeşitli kap kaçaklar, camlar, ok uçları, sikkeler ile süs eşyaları sergilenmektedir.
Müzenin etnoğrafya’ya ayrılan bölümünde Marmaris’te XIX.yüzyılda Osmanlı döneminde kullanılmış günlük yaşamla ilgili eserlere yer verilmiştir. Bunların başında düz yaygılar, dokumalar, kilimler, çeşitli günlük kullanım eşyaları bakırlar, kesici ve delici silahlar ile süs eşyaları sergilenmektedir.
Milas Müzesi (Milas)
Muğla ili Milas ilçesinde bulunan Milas Müzesi’nin yapımı 1982 yılında tamamlanmış olan Kültür Merkezi’nin giriş katında bulunmaktadır. Milas Müzesi 1983 yılında kurulma çalışmalarına başlamış ve ancak 5 Mayıs 1987’de ziyarete açılmıştır. Müze salanları 180 m2’li bir alan içerisindedir.
Müzedeki eserlerin büyük bir kısmı çevrede yapılan kazılardan çıkarılan eserler ile satın alma yoluyla müzeye kazandırılan eserlerden oluşmuştur. Kıyıkışlacık (İassos), Eskihisar (Stratonikeia) başta olmak üzere çevre antik kentlerinden getirilen eserler ile müzenin zenginleşmesi sağlanmıştır. Bu eserler Eski Tunç Çağı ile Bizans Çağı arasındaki dönemi kaplayan pişmiş toprak, mermerden yapılmış kap kaçaklar, figürinler ve heykellerdir.
Müze bahçesinde ise Arkaik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen sütunlar, sütun başlıkları ve mimar parçalar ile lahitler bulunmaktadır.
İassos Balık Pazarı Yerel Müzesi (Milas)
Muğla ili Milas ilçesinde bulunan Balık Pazarı Yerel Müzesi Roma dönemine tarihlenen bir anıt mezarda bulunmaktadır. Halk arasında Balık Pazarı olarak isimlendirilen bu anıt Kültür Bakanlığı tarafından restore edildikten sonra İassos kazılarından çıkarılan büyük ölçüdeki mimari parçaların ve diğer eserlerin sergilenmesi ile Ağustos 1996’de ziyarete açılmıştır.
Roma dönemine tarihlenen anıt mezar dikdörtgen bir avlu ortasında yüksek bir kaide üzerinde, ön cephesinde dört korinth başlıklı sütunun yer aldığı mabet tipi bir yapıdır. Anıtın önünde geniş bir pronaosu, dış cephelerinde yivlerle bezeli duvarları ve plasterli anteleri bulunmaktadır. Ayrıca naosun fazla bir derinliği bulunmamaktadır. Duvarlarda kemiklerin korunduğu nişlere yer verilmiştir. Yapının batısındaki tonoz çatılı bölüm özgün biçimiyle korunmaktadır.