Macar ordusu, Türk ordusunu karşılamak üzere, Mohaç ovasına ordugâh kurdu. Ordunun başında, Macar kralı II. Lajos ve başkumandan Nodor Bathory vardı. Macar kralı, Erdel voyvodası Janos Zapolyaya en kısa zamanda kendisine katılmasını bildirmişti. Fakat, 30.000 kişiyle yola çıkan Erdel beyinin, kralı kıskandığı için savaşa katılmadığı söylenir.
Kanunî Sultan Süleyman, çevreye gönderdiği akıncılarla, Macar ordusunun yardım almasını önledi. Türk ordusu, 28 Ağustos 1526′da Mohaç ovasına geldi. Başta Kanunî, veziriâzam İbrahim Paşa olmak üzere ordunun bütün komutanlarıyla, eski ve tecrübeli askerlerinin katıldığı bir savaş meclisi toplandı. Bu mecliste Yahyapaşazade Malkoçoğlu Bali Bey, birbirlerine zincirlerle bağlı zırhlı Macar süvarilerinin çok tehlikeli olduğunu ve kitle halinde saldırının sakıncalı olacağını, düşmanın yan ve gerilerine yapılacak saldırıların daha çok yarar sağlayacağını söyledi; teklifi, padişah ve mecliste hazır bulunanlarca kabul edildi. Macar ordusu, kendi savaş planı gereğince iki safa ayrıldı. İlk saf, merkez, sağ ve sol olmak üzere kuruldu. İkinci saf ise dört koldan meydana geliyordu; II. Lajos da bu safta bulunuyordu. Macar ordusu, 29 Ağustosta taarruza başladı.
Mohaç ovasının bir yanı bataklık (Karasu bataklığı), öteki yanı tepelikti. Osmanlı ordusu, Bâli Beyin teklifi üzerine, arka arkaya üç saf hâlinde düzene girdi. Ön safta veziriâzam İbrahim Paşa komutasında Rumeli Ordusu, ikinci safta Behram Paşa kumandasında Anadolu Ordusu, üçüncü safta ise yeniçerilerin komutanı olarak padişah bulunuyordu. Savaş planı gereğince, Macar saldırısı beklenecek, saldırılar Türk ordusunun merkezine yönelince, Türk kuvvetleri yanlara doğru açılarak, Macar süvarisini topların karşısında bırakacaktı. Savaş, Macarların saldırısıyla başladı. Rumeli Ordusu, plan gereğince, bir süre çarpıştıktan sonra geri çekilerek Macar zırhlı süvarilerini topların karşısına getirdi; Bâli Bey kumandasındaki akıncılar da düşmanın çekilme yollarını keserek, onları çember içine aldılar. Anadolu kuvvetleri üzerine saldıran Lajosun kumandasındaki ikinci saf da aynı tuzağa düşürüldü. Bütün Macar ordusu topların önüne çekildikten sonra, 300 top birden ateşlendi; Macar ordusuna bağlı birlikler çekilmeye imkan verilmeden imha edildi. II. Lajos ve yanındakiler, kaçan askerlerle birlikte Karasu bataklığında boğuldu. Savaş alanında altı gün dinlenen Türk ordusu, daha sonra Macar Krallığının başkenti Budine ilerlemeye başladı. Başta kraliçe Maria olmak üzere soylular, devlet adamları ve Macar halk kaçtığı için, şehirde yalnızca Yahudiler kalmıştı. Yahudilerin başkanı Salamonun başında bulunduğu bir heyet, Foeldward kasabasında, Budin kalesinin anahtarlarını Kanunî Sultan Süleymana teslim etti.
Osmanlı Devleti, bu savaşla, Avrupada öteden beri Osmanlılara karşı Hristiyanlığın en güçlü müdafaa hattını kırmış oldu. Aynı zamanda, Macar topraklarının parçalanması ve kademe kademe bütün Macaristanın ilhakına yol açacak seferler (Osmanlı-Avusturya savaşları) için ilk adımı da attı. Osmanlı kuvvetleri, Budine girmiş olmakla birlikte, Belgradın muhafazası için stratejik önemi bulunan Sirem bölgesi hariç, önce Macaristanı doğrudan idareleri altına almayarak, Avrupayla aralarında, kendilerine bağlı bir tampon devlet haline getirmeyi uygun buldu. Bu, muhtemelen Kanunînin Avrupada takip etmek istediği denge siyasetinin bir sonucuydu. Aslında tâbiiyet altına alma politikası, Osmanlı fetih metotlarından biri olup, âni fethin ortaya koyabileceği tepkilerin dozunu dengelemek amacını taşımakta; ancak yavaş yavaş Osmanlı idaresine ısındırılan bölge, daha sonra tamamıyla ilhak edilmekteydi. Nitekim Macar tahtı, Macar asilzâdeleri tarafından kral seçilen Yanoş Zapolyaya bırakıldı.
İki saat kadar süren Mohaç Muharebesi, Papalık tarafından o günkü Osmanlı akınlarına karşı son kalkan olarak görülen Macaristanın büyük bir kesiminin Osmanlı hakimiyeti altına girmesi açısından önemlidir. Bu savaş Osmanlı İmparatorluğu tarihindeki en kısa sürede kazanılan zaferdir. Bu şekilde, II. Viyana Kuşatmasına kadar, Orta Avrupa ve Balkanlardaki Osmanlı varlığı yerleşiklik kazanmış
Osmanlı Devleti, bu savaşla, Avrupada öteden beri Osmanlılara karşı Hristiyanlığın en güçlü müdafaa hattını kırmış oldu. Aynı zamanda, Macar topraklarının parçalanması ve kademe kademe bütün Macaristanın ilhakına yol açacak seferler (Osmanlı-Avusturya savaşları) için ilk adımı da attı. Osmanlı kuvvetleri, Budine girmiş olmakla birlikte, Belgradın muhafazası için stratejik önemi bulunan Sirem bölgesi hariç, önce Macaristanı doğrudan idareleri altına almayarak, Avrupayla aralarında, kendilerine bağlı bir tampon devlet haline getirmeyi uygun buldu. Bu, muhtemelen Kanunînin Avrupada takip etmek istediği denge siyasetinin bir sonucuydu. Aslında tâbiiyet altına alma politikası, Osmanlı fetih metotlarından biri olup, âni fethin ortaya koyabileceği tepkilerin dozunu dengelemek amacını taşımakta; ancak yavaş yavaş Osmanlı idaresine ısındırılan bölge, daha sonra tamamıyla ilhak edilmekteydi. Nitekim Macar tahtı, Macar asilzâdeleri tarafından kral seçilen Yanoş Zapolyaya bırakıldı.
Muharebede Macar kralı II. Lajosun öldürülmesi üzerine Macar tahtı vârissiz kalmıştı. Szekesfehervarda (Osmanlı döneminde İstolni Belgrad) toplanan Macar dieti (asiller meclisi) Erdel voyvodası János Szapolyaiyi Macar kralı seçti. Macar asillerinin bir kısmının bu durumu kabullenmeyerek Habsburg hanedanından Avusturya arşidükü I. Ferdinandı kral seçmeleri, 1528′de Szapolyainin Osmanlı Devletinden yardım istemesine neden olacak ve ilerleyen yıllarda yaşanacak olan Osmanlı-Avusturya savaşlarına ve I. Viyana Kuşatmasına yol açacaktı.
ForumHatti YÖNETİMİ !