- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 29 Eyl 2015
-
- Mesajlar
- 1,638
-
- MFC Puanı
- 94
Aristoteles'in Poetika adlı eserinde poesis üzerine bir sanat teorisi kurması beklenirken, o mimesis kavramından hareket eder ve sanat teorisini bu kavramın etrafında şekillendirir.
Aristoteles için mimesis yalnızca sanatın özünü oluşturan bir etkinlik değil, aynı zamanda insana özgü olan bir içgüdüdür. Yani mimesisin psikolojik bir temeli vardır.
'Mimesis olarak mimesis nedir' sorusuna Aristoteles şu yanıtı verir:
"Şiir sanatı, genel olarak varlığını, insan doğasında temellenen iki ana nedene borçlu gibi görünüyor. Bunlardan birincisi, öykünme içgüdüsü olup, bu, insanlarda doğuştan vardır; insanlar, bütün öteki canlılardan özellikle öykünmeye olağanüstü yetili olmalarıyla ayrılır ve ilk bilgilerini de öykünme yoluyla elde ederler."
Aristoteles'e göre mimesis insanın ana özelliği ve insana ait temel bir içgüdüdür. İnsanın meydana getirdiği her şeyin ve tüm insan bilgisinin temelinde mimesis vardır. Çünkü, insan Aristoteles için 'zoon mimetikataton' dur.
Mimesisi insana özgü bir nitelik olarak belirleyen Aristoteles, onu sanat ile ilgili düşüncelerinin temeline koymuştur. Aristoteles'e göre her bilgi ve her sanat bir mimesistir. Mimesis, sanatlarda belli bir şekilde gerçekleşir. Sanatçı belli araçları kullanarak objeleri taklit eder. Aristoteles sanatları ilk olarak taklit etmede kullanılan araçlar bakımından birbirinden ayırır. Sözü kullanmakla müzik, ritmi kullanmakla dans, renk ve figürleri kullanmakla figürativ sanatlar doğar.
Sanatlar ikinci olarak taklit tarzı bakımından birbirinden ayrılır. Aristoteles bu ayrımı yaparken taklit objesinin belirleyicisi etik bir değerleme olmaktadır.
"Adı geçen taklitlerden her biri, birbirinden farklı olan (iyi, gerçeğe uygun, kötü) hareketleri taklit etmesi bakımından ötekinden ayrılmakla da bu ayrılığı gösterir. "
İnsanların iyi, ortalama ve ortalamanın altında diye taklidin nesnesi olması sanatın etik yönünü belirler. Aristoteles için sanat bir ahlaki hayata, bir ruha sahiptir.
Taklidin sanatın etik yönünü belirleyen, taklit objesi olan insanın ahlaki özelliğidir. Taklit objesi yapılan insan iyi ise taklit de iyi, yani ahlaki olacaktır. Aristoteles taklitçiyi de (şair, yazar vs.) yöneldiği taklit objesi bakımından ahlaki olarak inceler.
Poetika adlı eserinde 'Neden bazı şairler kötü karakterleri taklit ederler de, diğerleri iyi karakterleri taklit eder?' sorusuna şu yanıtı verir:
"Şiir sanatı, şairlerin karakterlerine uygun olarak iki yön alır; çünkü ağırbaşlı ve soylu şairler, ahlakça iyi ve soylu kişilerin iyi ve soylu hareketlerini taklit ederler; hafifmeşrep karakterli şairler ise, bayağı tabiattaki insanların hareketlerini taklit ederler."
Şüphesiz ki, Aristoteles'in etik dünya ile estetik dünyayı özdeşleştirmesi büyük bir yanılgıdır. Aristoteles'in bu yanlışa düşmesinin nedeni, o dönem Grek düşüncesinde 'iyi ve güzel' in substansiyel bir bağla birbirine bağlı kabul edilmesi idi. Bu değer geleneği içerisinde büyüyen Aristoteles de 'iyi ve güzel' i birbirinden ayıramamıştır.
Aristoteles için mimesis yalnızca sanatın özünü oluşturan bir etkinlik değil, aynı zamanda insana özgü olan bir içgüdüdür. Yani mimesisin psikolojik bir temeli vardır.
'Mimesis olarak mimesis nedir' sorusuna Aristoteles şu yanıtı verir:
"Şiir sanatı, genel olarak varlığını, insan doğasında temellenen iki ana nedene borçlu gibi görünüyor. Bunlardan birincisi, öykünme içgüdüsü olup, bu, insanlarda doğuştan vardır; insanlar, bütün öteki canlılardan özellikle öykünmeye olağanüstü yetili olmalarıyla ayrılır ve ilk bilgilerini de öykünme yoluyla elde ederler."
Aristoteles'e göre mimesis insanın ana özelliği ve insana ait temel bir içgüdüdür. İnsanın meydana getirdiği her şeyin ve tüm insan bilgisinin temelinde mimesis vardır. Çünkü, insan Aristoteles için 'zoon mimetikataton' dur.
Mimesisi insana özgü bir nitelik olarak belirleyen Aristoteles, onu sanat ile ilgili düşüncelerinin temeline koymuştur. Aristoteles'e göre her bilgi ve her sanat bir mimesistir. Mimesis, sanatlarda belli bir şekilde gerçekleşir. Sanatçı belli araçları kullanarak objeleri taklit eder. Aristoteles sanatları ilk olarak taklit etmede kullanılan araçlar bakımından birbirinden ayırır. Sözü kullanmakla müzik, ritmi kullanmakla dans, renk ve figürleri kullanmakla figürativ sanatlar doğar.
Sanatlar ikinci olarak taklit tarzı bakımından birbirinden ayrılır. Aristoteles bu ayrımı yaparken taklit objesinin belirleyicisi etik bir değerleme olmaktadır.
"Adı geçen taklitlerden her biri, birbirinden farklı olan (iyi, gerçeğe uygun, kötü) hareketleri taklit etmesi bakımından ötekinden ayrılmakla da bu ayrılığı gösterir. "
İnsanların iyi, ortalama ve ortalamanın altında diye taklidin nesnesi olması sanatın etik yönünü belirler. Aristoteles için sanat bir ahlaki hayata, bir ruha sahiptir.
Taklidin sanatın etik yönünü belirleyen, taklit objesi olan insanın ahlaki özelliğidir. Taklit objesi yapılan insan iyi ise taklit de iyi, yani ahlaki olacaktır. Aristoteles taklitçiyi de (şair, yazar vs.) yöneldiği taklit objesi bakımından ahlaki olarak inceler.
Poetika adlı eserinde 'Neden bazı şairler kötü karakterleri taklit ederler de, diğerleri iyi karakterleri taklit eder?' sorusuna şu yanıtı verir:
"Şiir sanatı, şairlerin karakterlerine uygun olarak iki yön alır; çünkü ağırbaşlı ve soylu şairler, ahlakça iyi ve soylu kişilerin iyi ve soylu hareketlerini taklit ederler; hafifmeşrep karakterli şairler ise, bayağı tabiattaki insanların hareketlerini taklit ederler."
Şüphesiz ki, Aristoteles'in etik dünya ile estetik dünyayı özdeşleştirmesi büyük bir yanılgıdır. Aristoteles'in bu yanlışa düşmesinin nedeni, o dönem Grek düşüncesinde 'iyi ve güzel' in substansiyel bir bağla birbirine bağlı kabul edilmesi idi. Bu değer geleneği içerisinde büyüyen Aristoteles de 'iyi ve güzel' i birbirinden ayıramamıştır.