- Konum
- Istanbul
-
- Üyelik Tarihi
- 29 Kas 2012
-
- Mesajlar
- 852
-
- MFC Puanı
- 66
Bir kış gecesinde, yeryüzünün bembeyaz karlarla örtülmesinin ne anlama geldiğini bilir misin? Ya da bir ilk bahar gününde, karıncaların niçin yuvalarından fırladıklarını, kuşlarınsa ağaçlarda cıvıldaştıklarını kavrayabilir misin? Veya bir yaz sabahında bitki örtüsüne düşen çiğ tanesinin değerini algılayabilir misin? Bir son baharda, ikindi vaktinde güneşin neden sararıp guruba erkenden sarktığını, yapraklarınsa solup dallarından koptuklarını çözebilir misin? Çözemeyeceğin gibi, bilemezsin. Algılayamadığın gibi kavrayamazsın. Çünkü o anların hiç birisinde sen yoktun. Ama ben hepsinde vardım. O karlar düşüp zemini kaplarken, ben onu geçmişteki kirlerin üstüne çekilen yeni bir beyaz sayfa görüp, o sayfaya aşkımızın masalını yazıyordum. Gecenin koyu karanlığında, o karlar üzerinde yürüyüp, ayak izlerimin yalnızlığımı ele verdiğinde ben, tutkumuzun geleceğiyle ilgili yerdeki beyazlığa denk ap ak düşler kuruyor ve bir sonraki kışta yanımda belirecek ayak izlerini hayal ediyordum. Aynı şekilde ben, bahar gelince, her bir karınca yuvasının başında duruyor, onların kendi yuvalarını şenlendirmek için nasıl azimle ve sabırla çalıştıklarını, nasıl çırpındıklarını izliyor ve onları izlerken seninle kurmak istediğim yuvayı tasavvur ediyor, o yuvanın tatlı iklimine kendimi bırakıyor ve onu neşeyle, huzurla dolduracağıma sözler veriyordum. Bir kuş cıvıltısını duyunca da hemen koşuyor, onların heyecanlarına ortak oluyor ve kendi sevda türkümüzle onlara eşlik ediyordum. O çiğ tanesine gelince, yaz sıcaklarının kavurduğu bitkilerin, susuzluktan kurumak üzere olduğu bir anda, yüzlerine bir yağmur damlası gibi düşen o küçücük çiğ tanelerinin, simalarından toz toprağı silip onları nasıl tazelediklerini, onlara tekrar nasıl hayat verdiklerini müşahade ediyor ve müşahade ettiğim o dirilişin, seninle ilgili kuruyan hayallerimin, umutlarımın ve beklentilerimin yeniden filizlenmesine usul usul vesile olduğunu hissediyordum. Ama son baharda, güneşin gökyüzü tarafından adeta dürülmesi ve yaprakların bizzat dallarının elleriyle uçuruma terk edilmesine şahit olurken, o misal, sevdamızın beyaz sayfasının senin ellerinle dürüldüğünü, tatlı yuva hayallerimizin senin tarafından dağıtıldığını, umutlarımız ve hayallerimizin dirilmemek üzere senin baltalarınla öldürüldüğünü hatırlıyordum. Onun için, bir daha ne kar, ne de bahar, ne bir güz ne de bir gündüz, ne yaşamak ne de görmek istiyorum
..