PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,671
-
- MFC Puanı
- 26,804
Hakim para olan dolar kuru yükselirken, faiz indirimi ile ihracatı artırmak bir yana, cari açığı ortadan kaldırmanın bir program değil, olsa olsa ‘’seçim ekonomisi’’ olduğu vurgulanıyor.
Merkez Bankası, doların TL değerinin 14.50 TL’sını aşması üzerine son iki haftada 4. kez döviz satış ihalesi gerçekleştirdi ama döviz fiyatı yine dizginlenemedi. Gözler şimdi ister istemez 16 Aralık’taki yılın son PPK toplantısında faiz indirimi olup/olmayacağına döndü. Analistlerin genel kanısı bu toplantıda 100 baz puanlık indirimle Merkez Bankası’nın haftalık repo faizini 15 puandan 14 puana indireceği yönünde.
Barclays Bank, geçen haftaki değerlendirmesinde Türkiye’de 200 baz puanlık indirim beklediğini açıklamıştı. Goldman Sachs ve Deutsche Bank’ın beklentileri ise 100 baz puanlık indirim yönünde.
Deutsche Bank’ın Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesi kapsamlı ve anlamlı, şunları diyor: -Türkiye’nin 2021 büyümesi yüzde 10.1 olur. Ama Aralık’taki Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık indiriminin ardından, 2022 Mart sonuna dek 1000 baz puanlık bir faiz artırımı zorlaması gündeme gelebilir. Öte yandan aralarında ABD, AB, Japonya ve İngiltere Merkez Bankaları’nın yer alacağı 22 Merkez Bankası guvernörü artan enflasyon ve faiz kararlarını bu hafta yapacakları bir toplantıda ele alacaklar. Şöyle bir hesapladım, yılbaşından bu yana dünyada Merkez Bankaları 105 faiz artırımı kararı açıklamış. Hindistan, Brezilya, Şili ve Rusya Merkez Bankalarının yer aldığı 6 Merkez Bankası daha bugünlerde faiz artırımına gitmiş. Ekonomistlerin yaygın kanısı, 16 Aralık’ta 100 baz puanlık indirim sonrası hızla yükselen dolar ve artan enflasyon karşısında bir TL dengesinin oluşmayacağı yönünde. Bunun ötesinde, dolar kurunun yükselmesi ve ihracatın artmasıyla, cari açığın kapanması ve bununla altı ay sonra halkın rahatlayacağını öngören programın tutmayacağını düşünüyorlar. Gelişmekte olan dünyada yaygın faiz artırımları söz konusu iken, hakim para olan dolar kur fiyatı yükselirken, faiz indirimi ile ihracatı artırmak bir yana, cari açığı ortadan kaldırmanın bir program değil, olsa olsa ‘’seçim ekonomisi’’ olduğunun ekonomistler altını çiziyor.
Anlaşılan bu durumda uygulanan bu yöntemin kısa sürede değişmesi kaçınılmaz olacak.
Ekonomi bir bilimse, bu böyle...
Osman AROLAT
Merkez Bankası, doların TL değerinin 14.50 TL’sını aşması üzerine son iki haftada 4. kez döviz satış ihalesi gerçekleştirdi ama döviz fiyatı yine dizginlenemedi. Gözler şimdi ister istemez 16 Aralık’taki yılın son PPK toplantısında faiz indirimi olup/olmayacağına döndü. Analistlerin genel kanısı bu toplantıda 100 baz puanlık indirimle Merkez Bankası’nın haftalık repo faizini 15 puandan 14 puana indireceği yönünde.
Barclays Bank, geçen haftaki değerlendirmesinde Türkiye’de 200 baz puanlık indirim beklediğini açıklamıştı. Goldman Sachs ve Deutsche Bank’ın beklentileri ise 100 baz puanlık indirim yönünde.
Deutsche Bank’ın Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesi kapsamlı ve anlamlı, şunları diyor: -Türkiye’nin 2021 büyümesi yüzde 10.1 olur. Ama Aralık’taki Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık indiriminin ardından, 2022 Mart sonuna dek 1000 baz puanlık bir faiz artırımı zorlaması gündeme gelebilir. Öte yandan aralarında ABD, AB, Japonya ve İngiltere Merkez Bankaları’nın yer alacağı 22 Merkez Bankası guvernörü artan enflasyon ve faiz kararlarını bu hafta yapacakları bir toplantıda ele alacaklar. Şöyle bir hesapladım, yılbaşından bu yana dünyada Merkez Bankaları 105 faiz artırımı kararı açıklamış. Hindistan, Brezilya, Şili ve Rusya Merkez Bankalarının yer aldığı 6 Merkez Bankası daha bugünlerde faiz artırımına gitmiş. Ekonomistlerin yaygın kanısı, 16 Aralık’ta 100 baz puanlık indirim sonrası hızla yükselen dolar ve artan enflasyon karşısında bir TL dengesinin oluşmayacağı yönünde. Bunun ötesinde, dolar kurunun yükselmesi ve ihracatın artmasıyla, cari açığın kapanması ve bununla altı ay sonra halkın rahatlayacağını öngören programın tutmayacağını düşünüyorlar. Gelişmekte olan dünyada yaygın faiz artırımları söz konusu iken, hakim para olan dolar kur fiyatı yükselirken, faiz indirimi ile ihracatı artırmak bir yana, cari açığı ortadan kaldırmanın bir program değil, olsa olsa ‘’seçim ekonomisi’’ olduğunun ekonomistler altını çiziyor.
Anlaşılan bu durumda uygulanan bu yöntemin kısa sürede değişmesi kaçınılmaz olacak.
Ekonomi bir bilimse, bu böyle...
Osman AROLAT