-
- Üyelik Tarihi
- 5 Nis 2013
-
- Mesajlar
- 4,580
-
- MFC Puanı
- 855
Angelina Jolienin kanser riskine karşı iki memesi alındı
Meme kanseri riskine karşı cerrahi gerekli mi? Angelina Jolienin memelerini aldırması ile bu alanda ciddi bir tartışma başlayacağı kesin. Bu konuda basına yansıyan açıklama ve haberleri okurlarımız için derledik. Hollywood yıldızı Amerikalı oyuncu Angelina Jolie, kansere yakalanma riskini azaltmak için iki memesini de aldırdığını açıkladı. Jolie, 9 hafta süren ve çifte mastektomi gerektiren ameliyatların ardından meme kanserine yakalanma riskinin % 5e düştüğünü ileri sürdü. Jolie, Doktorlar meme kanserine yakalanma riskimin %87 olduğunu söylüyor. Riski azaltmak için proaktif olmaya karar verdim. Bozuk bir gen (BRCA1) taşıyorum ve bu enim meme kanseri olma ihtimalimi ciddi oranda artırıyor dedi.
Ünlü yıldız Angelina Jolienin çifte mastektomi ameliyatı, dikkatleri meme kanserine çekti. Jolie, genetik açıdan meme kanserine yakalanma riski yüksek olduğu anlaşılınca mastektomi yaptırdığını açıklamıştı. Peki Türkiyede de genetik risk unsurunu belirleyen testler yapılıyor mu? Bu risk ne kadar ciddiye alınmalı? Ameliyat şart mı? Marmara Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serdar Turhala BBCden Sedef Kınacıoğlunun sorularını yanıtladı.
Meme kanserinde risk oranını arttıran unsurlar nelerdir?
Meme kanserinde riski arttıran faktörler arasında yalnızca genetik faktörler yok. Ama tabii ailede bir kişinin özellikle 50 yaşın altında meme kanseri olması, diğer aile bireylerinin meme kanserine yakalanma ihtimalini arttırıyor. Bilinen en yüksek risk faktörü memeye radyoterapi verilmiş olması. Ama bu günümüzde pek sözkonusu değil. Geçmişte başka sebeplerle radyoterapi uygulanan hastalarda meme kanseri riskinin 47 kat arttığı görülünce böyle uygulamalardan vaz geçildi. Şu anda meme kanseri için en büyük risk oranı yaştır, insanlar yaşlandıkça risk artıyor. Onun dışında geç doğum yapma gibi faktörler de var meme kanseri riskini arttıran.
Genetik riskler üzerinde durursak, Angelina Joliedeki gibi mutasyona uğrayan genleri tespit etmek için nasıl bir test yapılıyor, bu testler Türkiyede de uygulanıyor mu?
Meme kanserini araştırmak için iki tane gen öne çıkıyor: BRCA1 ve BRCA2. Tetkikler Türkiyede de bildiğim kadarıyla kitler yurtdışına gönderilerek yapılıyor. Bildiğim kadarıyla diyorum, çünkü Türkiyedeki üniversitelerde bunu yapan laboratuarların fazla bir devamlılığı olmuyor. Bunu yapan kişi ayrılıp gidebiliyor, başka bir merkeze geçebiliyor, Amerikaya dönebiliyor. Böyle olunca, Devamlı olarak şu merkezde düzenli olarak yapılıyor demekte sıkıntı çekiyoruz. En güvenli hali, yapılan testlerin yurtdışına gönderilmesi.
O halde bu testler yaygın değil Türkiyede.
Doğru. Sosyal güvenlik sistemi de karşılamadığı için bunu, pek yaptıran hastamız olmuyor.
Bu konuda halkı bilinçlendirmek için neler yapılıyor? Halk yeteri kadar biliyor mu böyle bir test olduğunu?
Daha önce genetik tetkiklere karşı halkımızın bilgilenmesiyle ilgili Marmara Üniversitesine gelen hastalar üzerinde yaptığımız analizlerden biliyoruz ki, hastaların yarısından fazlası bu tür tetkiklerden haberdar. Artması için tabii ki bilgilendirmenin devam etmesi lazım.
Türkiyede bu alanda çalışan destek grupları var mı? Örneğin ABDde Riskinizle Yüzleşin adında bir destek grubu bulunuyor.
Özel hastanelerde, dar kapsamlı destek grupları olabilir. Ama Türkiye genelinde bu anlamda yürütülen, düzenli yürüyen çabalar yok. Ara sıra, belli sürelerle kısıtlı bazı kampanyalar yapılabiliyor. Örneğin geçmişte Avon firmasının böyle bir bilgilendirme kampanyası yaptığını hatırlıyorum.
Mutasyona uğrayan BRCA1 geninin genellikle D. Avrupa kökenli Yahudilerde görüldüğüne dair araştırmalar var. Türkiyede görülme oranı hakkında da araştırmalar var mı?
Bu tetkikler Aşkenazi Yahudileri üzerinden geliştirildiği için, örneğin İspanyada yapılan çalışmada kodon dediğimiz bu gen üzerindeki değişikliklerin İspanyol hastalarda, Amerikadaki tetkiklerde bakılan kodonlarla birebir aynı olmadığı görülüyor. Toplumlar arasında bu tür farklılıklar olabilir. Türk hastalarda BRCA1 mutasyonlarının hangi kodonlara yerleştiğinin anlaşılabilmesi için tüm kromozomların taranması şeklinde belki birkaç yüz hasta üzerinde bir araştırma yapılmalı, ancak o zaman güvenilir bir şekilde Türkiyedeki meme kanseri ile ilgili değerlendirme yapabiliriz.
Bu testler risk oranını sağlıklı bir şekilde tespit edebiliyor mu?
Şüphesiz ki o bildiğimiz kromozomlar üzerinde bir cevap veriyor. Ama tabii ki meme kanserinin belki yüzde 95′i sporadik dediğimiz, yani genetik bağlantısını gösteremediğimiz kanserler. Dolayısıyla bu yüzde 95′in şu anda bilemediğimiz, keşfedemediğimiz farklı genetik yatkınlıkları olabilir. Onun için bu tür tetkikleri yaparken sınırlı sayıda hastayı değerlendirdiğimiz bilinmeli.
Risk belirlendikten sonra atılacak adımlara gelirsek, bu risk ne kadar ciddiye alınmalı? Hastalık çıkmadan ameliyata girmek gerekli mi?
Bu şüphesiz opsiyonlardan birisi. Meme kanseri riski yüksek olan bir kadın, bu hastalığın ortaya çıkıp çıkmadığını her gün sıkıntısını çekerek yaşamak yerine meme dokusunu aldırarak, bu riski yüzde 99′lar çerçevesinde azaltabilir. Bu kişinin bireysel kararıdır. Doktorun görevi tetkikler yapıldıktan sonra hastaya riskinin ne olduğu konusunda bilgi vermek olmalıdır.
Peki mastektomi nasıl yapılıyor?
Genellikle meme kanseri riski olduğu zaman yapılanlarda, deriyi koruyucu mastektomi diyoruz, yüzeydeki deri kalıyor, onun altındaki meme dokusu alınıyor, sonra da bir implant yerleştiriliyor. Ama meme kanseri olduğu zaman genelikle o kanserli dokuya yakın gelen cilt dokusunun da alınması sözkonusu oluyor. Koruma amaçlı yapılan mastektomi ameliyatıyla, kanser olmuş kişiye yapılan ameliyat arasında farklar var.
Kaynak: BBC
Meme kanseri riskine karşı cerrahi gerekli mi? Angelina Jolienin memelerini aldırması ile bu alanda ciddi bir tartışma başlayacağı kesin. Bu konuda basına yansıyan açıklama ve haberleri okurlarımız için derledik. Hollywood yıldızı Amerikalı oyuncu Angelina Jolie, kansere yakalanma riskini azaltmak için iki memesini de aldırdığını açıkladı. Jolie, 9 hafta süren ve çifte mastektomi gerektiren ameliyatların ardından meme kanserine yakalanma riskinin % 5e düştüğünü ileri sürdü. Jolie, Doktorlar meme kanserine yakalanma riskimin %87 olduğunu söylüyor. Riski azaltmak için proaktif olmaya karar verdim. Bozuk bir gen (BRCA1) taşıyorum ve bu enim meme kanseri olma ihtimalimi ciddi oranda artırıyor dedi.
Ünlü yıldız Angelina Jolienin çifte mastektomi ameliyatı, dikkatleri meme kanserine çekti. Jolie, genetik açıdan meme kanserine yakalanma riski yüksek olduğu anlaşılınca mastektomi yaptırdığını açıklamıştı. Peki Türkiyede de genetik risk unsurunu belirleyen testler yapılıyor mu? Bu risk ne kadar ciddiye alınmalı? Ameliyat şart mı? Marmara Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serdar Turhala BBCden Sedef Kınacıoğlunun sorularını yanıtladı.
Meme kanserinde risk oranını arttıran unsurlar nelerdir?
Meme kanserinde riski arttıran faktörler arasında yalnızca genetik faktörler yok. Ama tabii ailede bir kişinin özellikle 50 yaşın altında meme kanseri olması, diğer aile bireylerinin meme kanserine yakalanma ihtimalini arttırıyor. Bilinen en yüksek risk faktörü memeye radyoterapi verilmiş olması. Ama bu günümüzde pek sözkonusu değil. Geçmişte başka sebeplerle radyoterapi uygulanan hastalarda meme kanseri riskinin 47 kat arttığı görülünce böyle uygulamalardan vaz geçildi. Şu anda meme kanseri için en büyük risk oranı yaştır, insanlar yaşlandıkça risk artıyor. Onun dışında geç doğum yapma gibi faktörler de var meme kanseri riskini arttıran.
Genetik riskler üzerinde durursak, Angelina Joliedeki gibi mutasyona uğrayan genleri tespit etmek için nasıl bir test yapılıyor, bu testler Türkiyede de uygulanıyor mu?
Meme kanserini araştırmak için iki tane gen öne çıkıyor: BRCA1 ve BRCA2. Tetkikler Türkiyede de bildiğim kadarıyla kitler yurtdışına gönderilerek yapılıyor. Bildiğim kadarıyla diyorum, çünkü Türkiyedeki üniversitelerde bunu yapan laboratuarların fazla bir devamlılığı olmuyor. Bunu yapan kişi ayrılıp gidebiliyor, başka bir merkeze geçebiliyor, Amerikaya dönebiliyor. Böyle olunca, Devamlı olarak şu merkezde düzenli olarak yapılıyor demekte sıkıntı çekiyoruz. En güvenli hali, yapılan testlerin yurtdışına gönderilmesi.
O halde bu testler yaygın değil Türkiyede.
Doğru. Sosyal güvenlik sistemi de karşılamadığı için bunu, pek yaptıran hastamız olmuyor.
Bu konuda halkı bilinçlendirmek için neler yapılıyor? Halk yeteri kadar biliyor mu böyle bir test olduğunu?
Daha önce genetik tetkiklere karşı halkımızın bilgilenmesiyle ilgili Marmara Üniversitesine gelen hastalar üzerinde yaptığımız analizlerden biliyoruz ki, hastaların yarısından fazlası bu tür tetkiklerden haberdar. Artması için tabii ki bilgilendirmenin devam etmesi lazım.
Türkiyede bu alanda çalışan destek grupları var mı? Örneğin ABDde Riskinizle Yüzleşin adında bir destek grubu bulunuyor.
Özel hastanelerde, dar kapsamlı destek grupları olabilir. Ama Türkiye genelinde bu anlamda yürütülen, düzenli yürüyen çabalar yok. Ara sıra, belli sürelerle kısıtlı bazı kampanyalar yapılabiliyor. Örneğin geçmişte Avon firmasının böyle bir bilgilendirme kampanyası yaptığını hatırlıyorum.
Mutasyona uğrayan BRCA1 geninin genellikle D. Avrupa kökenli Yahudilerde görüldüğüne dair araştırmalar var. Türkiyede görülme oranı hakkında da araştırmalar var mı?
Bu tetkikler Aşkenazi Yahudileri üzerinden geliştirildiği için, örneğin İspanyada yapılan çalışmada kodon dediğimiz bu gen üzerindeki değişikliklerin İspanyol hastalarda, Amerikadaki tetkiklerde bakılan kodonlarla birebir aynı olmadığı görülüyor. Toplumlar arasında bu tür farklılıklar olabilir. Türk hastalarda BRCA1 mutasyonlarının hangi kodonlara yerleştiğinin anlaşılabilmesi için tüm kromozomların taranması şeklinde belki birkaç yüz hasta üzerinde bir araştırma yapılmalı, ancak o zaman güvenilir bir şekilde Türkiyedeki meme kanseri ile ilgili değerlendirme yapabiliriz.
Bu testler risk oranını sağlıklı bir şekilde tespit edebiliyor mu?
Şüphesiz ki o bildiğimiz kromozomlar üzerinde bir cevap veriyor. Ama tabii ki meme kanserinin belki yüzde 95′i sporadik dediğimiz, yani genetik bağlantısını gösteremediğimiz kanserler. Dolayısıyla bu yüzde 95′in şu anda bilemediğimiz, keşfedemediğimiz farklı genetik yatkınlıkları olabilir. Onun için bu tür tetkikleri yaparken sınırlı sayıda hastayı değerlendirdiğimiz bilinmeli.
Risk belirlendikten sonra atılacak adımlara gelirsek, bu risk ne kadar ciddiye alınmalı? Hastalık çıkmadan ameliyata girmek gerekli mi?
Bu şüphesiz opsiyonlardan birisi. Meme kanseri riski yüksek olan bir kadın, bu hastalığın ortaya çıkıp çıkmadığını her gün sıkıntısını çekerek yaşamak yerine meme dokusunu aldırarak, bu riski yüzde 99′lar çerçevesinde azaltabilir. Bu kişinin bireysel kararıdır. Doktorun görevi tetkikler yapıldıktan sonra hastaya riskinin ne olduğu konusunda bilgi vermek olmalıdır.
Peki mastektomi nasıl yapılıyor?
Genellikle meme kanseri riski olduğu zaman yapılanlarda, deriyi koruyucu mastektomi diyoruz, yüzeydeki deri kalıyor, onun altındaki meme dokusu alınıyor, sonra da bir implant yerleştiriliyor. Ama meme kanseri olduğu zaman genelikle o kanserli dokuya yakın gelen cilt dokusunun da alınması sözkonusu oluyor. Koruma amaçlı yapılan mastektomi ameliyatıyla, kanser olmuş kişiye yapılan ameliyat arasında farklar var.
Kaynak: BBC