Neler yeni
MEGAForum - Teknoloji Forumu

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

Medeni Türk Meselesi

diShy

~ یơυℓℓεss ..
Onursal Üye
  • Üyelik Tarihi
    27 Kas 2009
  • Mesajlar
    24,120
  • MFC Puanı
    79
turkishman.jpg


Türkler genellikle konar-göçer veya yarı konar-göçer olarak tanımlanmaktadır. Lakin değerli hocalarımızın (A. Zeki Velidî Togan, İ. Kafesoğlu) kitaplarından öğrendiğimiz üzere bu bilgi tamamen doğru değildir. Konar-göçerler Türkler olduğu gibi yerleşik hayata geçmiş, tarımla uğraşan Türkler de mevcuttur.

Bu konuda savunulan en önemli tez demirciliktir. Türklerin, eski çağlardan bu yana, en büyük meziyeti olarak demircilik bilinir( bu hususta Ergenekon destanı anılabilir). Bu sayede savaş teknolojilerini geliştirmiş, savaş alanında rakiplerine üstünlük sağlamışlardır. Şöyle ki, eski çağlardan itibaren demir kılıçlar kullanarak ve demir uçlu oklar yaparak, zırhlı düşman birliklerine karşı üstünlük sağlamışladır.

Demircilik için öncelikle maden çıkartılması lazımdır. Maden çıkartılması için, bir maden ocağı ve düzenli olarak çalışacak işçiler. Bu sebepten, öncelikle maden ocakları civarında yerleşmiş olan insanlar olması gerekmektedir.

Demircilik açısından önemli olan bir başka husus ise, ocak’tır. Ocak, demiri eritecek sıcaklığa ulaşması gerektiği için son derece sağlam, ağır yapılmaktaydı. Ayrıca bu ocakların yanı sıra, çekiç darbelerinden etkilenmeyecek büyüklükte ve ağırlıkta örsler bulunurdu. Böylesine ağır bir meslek için, işine düzenli bir şekilde devam edebilen çalışanlar lazımdır.

Bir diğer tez ise Türkmen halıları ve desenleridir. Bazı tarihçiler tarafından, Türkmen halılarının ve desenlerinin İran’dan öğrenildiğini söylenmektedir. Bu iddia yapılan kazılar sonucu, Doğu Altay’da ve Moğolistan’da bulunan keçelerde ve halılarda (Z. Velidî Togan, eserlerin milâd senelerine ait olduğunu belirtiyor )Türkmen desenlerini bulmak mümkün.

Dokumacılık gibi bir faaliyet uzun süre üzerinde çalışmayı gerektirir. Bu uzun çalışmaların yanı sıra kendine has bir üslup ve desen oluşturmak ise bu işin eski zamanlardan beri süre geldiğinin kanıtıdır. Buradan da uzun süredir şehirli Türkler olduğu çıkarımını yaparsak çok yanılmış olmayız.

Ayrıca, tamamen konar-göçer bir halk üzerinde devlet otoritesi kurmak mümkün değildir. 17 – 18. yüzyıllarda Osmanlı Devleti içerisindeki Yörük isyanlarını düşünürsek, devlet otoritesine ve vergiye karşı çıkmışlardır. Yani halkının tamamı konar-göçer olan bir devlet düşünmek çok zordur. Ancak biz, eski Türklerin milâdi senelerden evvel merkezi otoritesi olan devletler kurduklarını biliyoruz.

Sonuç olarak, klasik tarih anlatımındaki eski Türkler için söylenen “Klasik konar-göçer veyahut yarı konar-göçer” tüm eski Türkleri kapsamamaktadır. Eski Türklerin tamamının konar-göçer olduğu kanısına, bizi, sadece belge tarihçiliği düşürmüştür. Şöyle ki; konar-göçer Türkler, sınırlardan komşu ülkelere (Çin, İran gibi) akınlar yaparak yağma faaliyetleri yürütmüşlerdir. Bu yüzden, komşu devletlerin devlet kaynaklarında ziyadesiyle konar-göçer olan Türklerden bahsedilmiştir. Bu da diğer unsurları bir kenara bırakarak, sadece belge tarihçiliği yapmanın doğurduğu bir sonuçtur.

 
Üst Alt