- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
I)Kişiliğin Sona Ermesi:
Prensip olarak kişilik ölümle sona erer.Ayrıca ölüsü bulunmamakla beraber,hayatta olmadığı sanılan kimseler için çeşitli durumlara göre özel kurallar konulmuştur.Bunlar ölüm karinesi ve gaiplik kararıdır.
1)Ölüm
Ölüm hayatın sona ermesidir.Bu andan itibaren kişilik de sona erer bununla birlikte kişinin sahip olduğu şahıs varlığı hakları da sona erer mal varlığı hakları ise mirasçılara intikal eder.Ölün anının ne zaman olduğunu Medeni Kanun Tıp bilimine bırakmıştır.Tıp bu konuda iki yöntem kabul etmektedir.
a)Biyolojik Ölüm:Eski öğreti tarafından kabul edilen bu yöntemde genel olarak kalp atışlarının ve solunumun durması ile ölümün vuku bulduğu kabul edilir.Fakat tıbbın gelişimi ile bu iki unsurun yapay olarak sağlanabilmesi ile yeni bir yöntem ortaya çıkmıştır.Bu da beyinsel ölümdür.
b)Beyinsel Ölümeyin hücrelerinin ölmemesi ile müdahalelerle insanın kan dolaşımı ve solunumu sağlanabilir.Fakat bu hücrelerin ölümüyle bugünkü tıp teknolojisi ile insanı yaşatmak mümkün değildir.Bu da beyinsel ölümdür.Fakat ölüm anının kesin olarak tespitinde sorunlar yaşanabilir.Bey,n hücreleri kalbin ve solunumun durmasından sonra bir süre daha çalıştığı ifade edilir.Bu süre içinde hasta kurtarılmaya çalışılıp başarıya ulaşmamışsa ölüm anı beyinin fonksiyonunu yitirdiği an mı yoksa kalp ve solunumun durduğu an mı olduğu tartışmalıdır.(kitaba göre kalp ve solunumun durduğu an)
2)Ölüme Bağlanan Hukuki Sonuçlar:
Ölüm ile kişilik sona erer.Bu andan itibaren hak kazanılması ve borç altına girilmesi söz konusu olamaz.Şahsa bağlı haklar sona ererken mal varlığı hakları mirasçılara intikal eder.Şahsa bağlı hakların son bulması ile ölenin özel hayatına ve şerefine ilişkin koruma hakları gibi haklar onun adına dava edilemez..Ancak daha önce ölen tarafından açılmış bir dava mirasçılar tarafından takip edilebilir.
Ceset bir maddedir fakat hukuk alanında bir eşya olarak telakki etmez.Kişi hayatta iken ölüme bağlı tasarrufla cesedini tıp bilimi için yapılacak araştırmalara tahsis edebilir.Ölenin geride kalan yakınları da cesedi karşılıksız olarak tıbbi amaçlara hizmet için tıp kurumlarına bağışlayabilir.Aksine bir vasiyet yoksa kornea gibi ceset üzerinde herhangi bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.Fakat ölü sağlığında ölümünden sonra kendisinden organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belitmişse organ veya doku alınamaz.
Kaza veya doğal afet sonucu ölmüş bir kişinin yanında kimseleri yoksa uzmanlar kurulu raporu ile vasiyet ve rıza aranmaksızın organ veya doku nakli yapılabilir.Cesedi tespit ve teşhis edilen kişinin öldüğü en geç on gün içinde nüfus memuruna bildirilir.
3)Ölüm Karinesi:
Bir kişinin öldüğü sonucuna ancak cesedinin bulunması ve cesedin o kişiye ait olduğunun belirlenmesiyle varılır.Fakat kimi olaylarda olayların içinde olanların ölümüne muhakkak nazariyle bakılır.Mesela bir uçağın havada infilak etmesiyle yolcular uçakla beraber parçalanır ve cesetleri bulunamaz.Bu gibi durumlar için M.K.mad 30 ölüm karinesi kabul etmektedir.Buna göre cesedi bulunamayan bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmayı icap edecek ahval içinde kaybolmuş ise o kimse hakikaten ölmüş addolunur.Bu şekilde kaydına ölü geçen şahıs düşük bir ihtimal da olsa hayatta ise M.K.mad63de yer alan hükme göre terekesini sebepsiz zenginleşmeye dayanarak geri alabilir ve ölüm kaydını sildirebilir.
Eğere ölüm kaydı verilen kişi evli ise ve eşi bu kayıttan sonra ikinci bir evlilik yapmış ise bu evliliğin akıbeti tartışmalıdır.Baskın görüş evliliğin ölüm karinesine dayanan ölüm kaydı ile değil ölüm ile sona erdiğinden hareketle ikinci evliliğin mutlak butlan nedeniyle geçersiz olacağını ve bu durumun savcı dahil her ilgili tarafından ileri sürülebileceğini savunmaktadır.
Prensip olarak kişilik ölümle sona erer.Ayrıca ölüsü bulunmamakla beraber,hayatta olmadığı sanılan kimseler için çeşitli durumlara göre özel kurallar konulmuştur.Bunlar ölüm karinesi ve gaiplik kararıdır.
1)Ölüm
Ölüm hayatın sona ermesidir.Bu andan itibaren kişilik de sona erer bununla birlikte kişinin sahip olduğu şahıs varlığı hakları da sona erer mal varlığı hakları ise mirasçılara intikal eder.Ölün anının ne zaman olduğunu Medeni Kanun Tıp bilimine bırakmıştır.Tıp bu konuda iki yöntem kabul etmektedir.
a)Biyolojik Ölüm:Eski öğreti tarafından kabul edilen bu yöntemde genel olarak kalp atışlarının ve solunumun durması ile ölümün vuku bulduğu kabul edilir.Fakat tıbbın gelişimi ile bu iki unsurun yapay olarak sağlanabilmesi ile yeni bir yöntem ortaya çıkmıştır.Bu da beyinsel ölümdür.
b)Beyinsel Ölümeyin hücrelerinin ölmemesi ile müdahalelerle insanın kan dolaşımı ve solunumu sağlanabilir.Fakat bu hücrelerin ölümüyle bugünkü tıp teknolojisi ile insanı yaşatmak mümkün değildir.Bu da beyinsel ölümdür.Fakat ölüm anının kesin olarak tespitinde sorunlar yaşanabilir.Bey,n hücreleri kalbin ve solunumun durmasından sonra bir süre daha çalıştığı ifade edilir.Bu süre içinde hasta kurtarılmaya çalışılıp başarıya ulaşmamışsa ölüm anı beyinin fonksiyonunu yitirdiği an mı yoksa kalp ve solunumun durduğu an mı olduğu tartışmalıdır.(kitaba göre kalp ve solunumun durduğu an)
2)Ölüme Bağlanan Hukuki Sonuçlar:
Ölüm ile kişilik sona erer.Bu andan itibaren hak kazanılması ve borç altına girilmesi söz konusu olamaz.Şahsa bağlı haklar sona ererken mal varlığı hakları mirasçılara intikal eder.Şahsa bağlı hakların son bulması ile ölenin özel hayatına ve şerefine ilişkin koruma hakları gibi haklar onun adına dava edilemez..Ancak daha önce ölen tarafından açılmış bir dava mirasçılar tarafından takip edilebilir.
Ceset bir maddedir fakat hukuk alanında bir eşya olarak telakki etmez.Kişi hayatta iken ölüme bağlı tasarrufla cesedini tıp bilimi için yapılacak araştırmalara tahsis edebilir.Ölenin geride kalan yakınları da cesedi karşılıksız olarak tıbbi amaçlara hizmet için tıp kurumlarına bağışlayabilir.Aksine bir vasiyet yoksa kornea gibi ceset üzerinde herhangi bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.Fakat ölü sağlığında ölümünden sonra kendisinden organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belitmişse organ veya doku alınamaz.
Kaza veya doğal afet sonucu ölmüş bir kişinin yanında kimseleri yoksa uzmanlar kurulu raporu ile vasiyet ve rıza aranmaksızın organ veya doku nakli yapılabilir.Cesedi tespit ve teşhis edilen kişinin öldüğü en geç on gün içinde nüfus memuruna bildirilir.
3)Ölüm Karinesi:
Bir kişinin öldüğü sonucuna ancak cesedinin bulunması ve cesedin o kişiye ait olduğunun belirlenmesiyle varılır.Fakat kimi olaylarda olayların içinde olanların ölümüne muhakkak nazariyle bakılır.Mesela bir uçağın havada infilak etmesiyle yolcular uçakla beraber parçalanır ve cesetleri bulunamaz.Bu gibi durumlar için M.K.mad 30 ölüm karinesi kabul etmektedir.Buna göre cesedi bulunamayan bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmayı icap edecek ahval içinde kaybolmuş ise o kimse hakikaten ölmüş addolunur.Bu şekilde kaydına ölü geçen şahıs düşük bir ihtimal da olsa hayatta ise M.K.mad63de yer alan hükme göre terekesini sebepsiz zenginleşmeye dayanarak geri alabilir ve ölüm kaydını sildirebilir.
Eğere ölüm kaydı verilen kişi evli ise ve eşi bu kayıttan sonra ikinci bir evlilik yapmış ise bu evliliğin akıbeti tartışmalıdır.Baskın görüş evliliğin ölüm karinesine dayanan ölüm kaydı ile değil ölüm ile sona erdiğinden hareketle ikinci evliliğin mutlak butlan nedeniyle geçersiz olacağını ve bu durumun savcı dahil her ilgili tarafından ileri sürülebileceğini savunmaktadır.